| Konu: | BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 17 |
| Tarih: | 07.11.2012 |
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; BDP'nin grup önerisinin lehine söz almış bulunuyorum. Ölen insanların arkasından sevinç naraları atmayan, ölüme yatan insanlarla dalga geçmeyen, kısacası, içinde hâlâ insanlık kırıntıları barındıran milletvekillerini de saygıyla selamlıyorum.
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Orada gülüyorlar Vekilim, işte ciddiyetleri bu kadar!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - İnsanlar ölürken, insanlar ölüme yatarken, siyasi görüşleri ne olursa olsun, düşünceleri ne olursa olsun, ister kabul edin ister karşı çıkın, ne olursa olsun, ölümler kapıdayken şu kürsüye çıkıp AKP politikalarını övmenin de nasıl bir ruh hâli olduğunu anlamam mümkün değil, insanlığım buna engel oluyor.
Şimdi, milletvekilleri birkaç gündür "Kürt vatandaşlarımızın bazı istekleri var. Kürt vatandaşlarımızın bazı sorunları var -hoşunuza gidebilir, gitmeyebilir; kabul edebilirsiniz, karşı çıkabilirsiniz- gelin bunları konuşalım." diyorlar. Siz ne diyorsunuz? Her gelen önergeye "Hayır." diyorsunuz, "Konuşmayalım, hayır konuşmayalım." Bugüne kadar kabul ettiğiniz bir tane önerge oldu mu? Milletvekilleri ne konuşmak isteseler "Hayır gerek yok." diyorsunuz. Bu kürsüden defalarca "Sağlıkta yaşanan şiddeti masaya yatıralım, bakın, ölümler kapıda, doktorlar öldürülecek." dedik, kılınız bile kıpırdamadı, bize gülüp geçtiniz. Ne zaman ki bir doktor öldürüldü, katledildi, aklınız başınıza geldi, bir komisyon kurdunuz. Şimdi, bu sorunları konuşmak için illa tekrar insanların ölmesi mi gerekiyor?
Değerli arkadaşlar, akıllı insanlar geçmişten ders alırlar; daha akıllı olanlar, başkalarının yaşadıklarından ders alırlar. Ben, bu Meclis çatısı altında akılsız bir insan olduğunu düşünmüyorum. O yüzden, geçmişte yaşananlardan mutlaka ve mutlaka ders almak lazım. İnsanlar Avrupa'da ne yaşamışlar, dünyada ne yaşamışlar? Bugün bize, önümüze getirilen sorunlara nasıl yaklaşmışlar? Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ne diyor? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nasıl uygulamalarda bulunmuş? Bunları masaya yatırmanın, bunları konuşmanın ne mahzuru var bilmiyorum.
Şimdi, yakın bir zamanda, 31 Ekim 2012 tarihinde, Cumhuriyet Halk Partisinin cezaevlerini inceleme ve çalışma grubu olarak bazı ziyaretler yaptık. Bolu F Tipi Cezaevine gittik, Kandıra 1 ve 2 no.lu F Tipi Cezaevine gittik. Gittiğimiz günde açlık grevinin ellinci gününde olan -arkadaşlar, yanlış duymadınız, ellinci gününde olan- 28 kişiyle görüştük. Siz burada bir öğle yemeğini kaçırdığınız zaman içine düştüğünüz durumu bir hatırlayın, bir öğünü kaçırdığınız zaman, sabah kahvaltı yapmayarak buraya geldiğinizde ne durumda olduğunuzu bir hatırlayın. Bu insanlar tam elli gündür -o zaman- şu anda oldu elli yedi gün, bir direniş içerisindeler. Bu insanların fikirlerine katılabilirsiniz veya katılmayabilirsiniz, bunların yanlış yolda olduğunu düşünebilirsiniz ama?
HAMZA DAĞ (İzmir) - Açık söyleyin, serbest mi bırakalım onu söyleyin!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Neyi söyleyeyim?
HAMZA DAĞ (İzmir) - Serbest mi bırakalım?
BAŞKAN - Sayın Milletvekili, lütfen?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Sayın Milletvekili, konu iki boyutta incelenir. Seni vatandaşlarımız duymamıştır, ben duysunlar diye söylüyorum.
BAŞKAN - Sayın Aytuğ, lütfen, Genel Kurula hitap edin, karşılıklı konuşmayalım.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Konunun siyasi yönü vardır, insani yönü vardır. Eğer senin içinde insanlık kırıntısı kalmışsa bana bu soruyu sormazdın. (CHP sıralarından alkışlar) Ben burada olayın insani boyutunu anlatmaya çalışıyorum, 3 kere de üstüne basa basa söylüyorum. Siz bu fikirleri reddedebilirsiniz, hepimiz reddedebiliriz, bu fikirler bize uygun olmayabilir ama birilerine uygun. Birilerine uygunsa bunları aşağılamaya, hakir görmeye hakkınız yoktur.
MUHAMMET BİLAL MACİT (İstanbul) - Siyaseten tartışılabilir.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - İnsanlar elli yedi gündür, artık ölüm orucuna gelmişler ise kalkıp da?
BÜLENT TURAN (İstanbul) - Bıraksınlar.
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Biraz saygılı olun ya, biraz saygılı olun, ölümlerden bahsediliyor burada!
AYTUĞ ATICI (Devamla) - ?sizin Başbakanınızın kalkıp da "Bunlar dalga geçiyorlar, yiyip içiyorlar." demeye hakkı yoktur. Bakın, biz bu insanlarla görüştük. Başbakan böyle söylediği için çok kızgınlar. Belki bu ölüm oruçları bitecekti, belki bu insanlar bir orta nokta bulup bu işi bitireceklerdi; sırf Başbakan böyle söylediği için, ne kadar ciddi olduklarını anlatmak üzere ölmeye yemin etmişler. Bunun sebebi Başbakandır. Ne zaman ki bu ülkede açlık grevi, ölüm orucu oldu, o dönemin siyasileri "Geçin bunları, dalga geçiyorlar." dedi, arkasından tabutlar çıkmaya başladı. "Tüh tüh!" "Vah vah!" demenin bir anlamı yok. Hadisenin büyüğü küçüğü olmaz.
Bakın, şimdi size bir hekim olarak gördüklerimi anlatacağım. Cumhuriyet Halk Partisinin siyasi çizgisi bellidir, Cumhuriyet Halk Partisinin siyasi çizgisinin dışında konuşmuyorum. Bir hekim olarak, oradaki insanların çok yakın zamanda öleceklerini size anlatmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bu insanları gördüğünüz zaman bu insanların ölmek üzere olduklarını anlamak için hekim olmanıza gerek yok. Artık, konuştuklarınızı anlamayacak duruma gelmişler. Soru soruyoruz, anlamakta güçlük çekiyorlar. Defalarca soruyoruz, "Kısık sesle sorun, kulağımız yankılanıyor. Işığı kapatın." diyorlar. Bunların da numara olduğunu söylemek gerçekten ahlaksızlıktır.
O insanlar konuşurken yüzlerindeki seyirmeleri görüyoruz. Keşke elimizde kamera olsaydı da çekseydik, sizlere burada gösterseydik. Arkadaşlar, içinizde hekim olan milletvekilleri var, bunların ne demek olduğunu bilirler. Bu insanlarda burun kanamaları başlamış, ağızlarından kan geliyor, makatlarından kan geliyor. Bakın, bunların hepsi geçicidir -bir hekim olarak söyleyeyim- bu insanlar yaşarlarsa eğer bu bulgular geçebilir fakat ölmeye başlayan beyin hücreleri yerine gelmez. Siz bu insanları kurtarsanız bile beyin hücreleri öleceğinden dolayı, bunlarda "Wernicke-Korsakoff sendromu" denilen bir sendrom ortaya çıkacak. Yani, ömür boyu sakat kalacaklar. Sizin bu insanlarla dalga geçmeye hakkınız yok. Fikirlerine tamamen karşı çıksanız bile, bunlarla bir başbakanın dalga geçmeye hakkı yok, bir bakanın "Bırakın şu işi artık, bizi üzmeyin." demeye hakkı yok. Sağlık Bakanı olmuş bir doktorun "Dışarıdakiler açlık grevi yapsın." demeye hakkı yok. Bunları söyleyemezsiniz, bunların hiçbirisi insanlığa sığmaz. (BDP sıralarından alkışlar) Siyaseten her şeyi söyleyebilirsiniz arkadaşlar ama insani duygularla hiç kimsenin ama hiç kimsenin oynamaya hakkı yok. Bakın, iki isim vereceğim, tanımam etmem, hayatımda ilk defa gördüm. Birisi Emrah Kaplan, birisi, Suphi Yalçınkaya. 28 insanla görüştüm yedi gün önce, bu ikisi ölüme en yakın insanlardı. Kandıra 2 no.lu F Tipi Cezaevindeler. Çıkarken Cezaevi Müdürüne rica ettim, dedim ki: "24 saat ambulans burada beklesin." Böyle bir durumda siz, ölüme yatan insanlara disiplin cezası veriyorsunuz, iaşe bedellerini ödemiyorsunuz. 4 liraya -Allah'tan korkun!- bunlar B vitamini alacaklar, tuz alacaklar, limon alacaklar. "Hayır, vermeyeceğim; gidin cebinizden alın." diyorsunuz ve bu insanlar B vitamini, B1 vitamini bulamadıkları için demin size söylediğim Korsakoff sendromuna yakalanacaklar, eğer yaşarlarsa. O yüzden, çok geç olmadan olayın sadece insani boyutuna bakın hiç olmazsa. Şu ölümler bitsin, gelin bunu Mecliste konuşalım. Çözüm yerinin Meclis olduğunu tekrar hatırlatıyorum.
Hepinize iyi günler diliyorum. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.