| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 19 |
| Tarih: | 08.11.2017 |
CHP GRUBU ADINA GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; huzurevleriyle ilgili vermiş olduğum grup önerisi hakkında söz aldım. Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz üzere, Türkiye'nin nüfusu hızla yaşlanıyor. 65 yaş ve üzeri nüfusumuz 7 milyona yaklaşmış durumda. Hâl böyle olunca yaşlı bakım hizmetinde de önem artıyor. Dolayısıyla, konuyu bir taraftan yaşlıların, diğer taraftan yaşlananların sorunu olarak ele almalıyız diye düşünüyorum.
Yaşlılığa müdahaleyi sağlığın, yaşlanma süreçlerine müdahaleyi ise sosyal politikaların sorumluluk alanına bırakmalıyız. Kısacası, toplumumuz yaşlanırken insan onuru ve mutluluğunu hedef alan bütüncül politikalar oluşturmak durumundayız çünkü güvenli bir liman olduğuna inandığımız huzurevlerinin aslında birer hüzün evleri olduğunu da unutmamalıyız.
Bakın, bir annemiz huzurevinden yazdığı mektupta "Dünyalara sığmayan anne yüreğim huzursuz bir odaya hapsedildi. Ne sevmenin ne anneliğimin bir anlamı yok artık. Çok üşüyorum. Hem parmaklarımda da can kalmamış sanki, kolay kolay ısınmıyor eskisi gibi." diyor. Bu bakımdan, ilk önce "Yaşlının evi kalesidir, insan alışık olduğu çevrede yaşamalıdır." diyen uzmanlara kulak vermeliyiz.
Değerli vekiller, ne yazık ki son on beş yılda huzurevlerine yerleşen yaşlı sayısı yüzde 88 oranında arttı. Bugün Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı 142 huzurevinde 13.359 kişi yaşıyor, bu rakam özeller de eklendiğinde yaklaşık 25 bini geçiyor. Görünen o ki yaşlılarımız acı tatlı hatıralarını geride bırakarak gelecek kaygısıyla huzurevlerine yerleşiyor ancak huzurevlerinin bu talebi karşılayamadığını da hep birlikte görüyoruz. Huzurevlerinde 453 kişiye 1 yatak düşüyor ve o 1 yatağın boşalması için de sırada bekleyen ve dua eden tam 8.649 kişi var ve daha acısı, sıra bekleyen yaşlıların 2 binden fazlası sürekli bakıma muhtaç. Ne yazık ki kapasite yetersizliği nedeniyle bizler onlara "Evinizde oturun, ölümü bekleyin." diyoruz.
Aslında buraya kadar anlattıklarım istenildiği takdirde kolaylıkla çözülebilecek fiziki şeyler ancak araştırılması gereken esas yapısal sorunlar var. Değerli vekiller, kötü muamele ve istismar iddiaları huzurevlerinde de karşımıza çıkıyor. Hatırlayın, huzurevindeki yaşlılarımızın araba fırçasıyla yıkandıklarını gördük hep birlikte, kir pas içinde yataklara kemerle bağlandıklarını gözyaşlarıyla izledik. Bakın, daha geçtiğimiz günlerde alzaymırlı yaşlı bir hastaya psikolojik şiddet uygulandığına şahit olduk. O annenin "Yapmayın." diyen feryadı yüreklerimizi parçalamadı mı peki? Peki, olaya karışan 3 görevlinin işten çıkarılması yeterli mi bu sorunu çözmek için?
Bakıma muhtaç yaşlılarımızı her türlü denetimden uzak bu huzurevlerine gözlerimiz arkada kalmadan emanet edebilir miyiz? Sanmıyorum zira huzurevlerine bakışımız bir zihniyet meselesinin de dışa vurumudur, işin ehline ve liyakat sahibine verilmemesinden kaynaklı acı bir insan hakları ihlalidir. Öte taraftan, personel eksikliği ve mesleki yetersizlik de kötü muamelenin bir başka nedenidir. Bakın, 35 kişiye 1 sağlık memurunun düştüğü kurumda özenli bakımdan bahsedemeyiz. 58 yaşlıya 1 hizmetlinin düştüğü yerde "Burada kötü muamele olmaz." diyemeyiz. 381 kişiye 1 doktorun düştüğü bir yerde "Yaşlılarımızın sağlığı emin ellerde." diyemeyiz. Bunlar Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının talebim üzerine bana iletmiş olduğu gerçek rakamlar. Bu durumun sizin vicdanlarınızı da kanatması gerektiğine inanıyorum.
Huzurevlerinde kalan kimi yaşlılarımızın düzeni bozduğu gerekçesiyle başka merkezlere gönderildikleri iddiası var. Türkiye'nin sadece 61 ilinde huzurevi bulunduğu düşünülerse bu uygulama bir sürgün değil midir? Öte yandan, bazı huzurevlerinde kimi yurttaşlarımızın siyasi ve dinî görüşlerine göre ayrımcılığa maruz kaldıkları ileri sürülüyor, bu sebeple bazı ücretsiz hizmetlerden faydalanamadıkları iletiliyor. Hepsinden daha vahimi, görüştüğüm bir huzurevi sakini burada ölen 20'ye yakın arkadaşının sadece 3'ünün cenazesinin yakınları tarafından alındığını, kalanların kimsesizler mezarlığına gömüldüğünü ifade etti. Bırakın dirisini, ölüsüne bile sahip çıkmayı unutacak kadar mı toplumsal değerlerimizi kaybettik, yoksa burada ciddi bir ihmal mi var? Bu iddialara sırtımızı dönebilir miyiz? İşte bizler tüm bunlar araştırılsın istiyoruz.
Değerli vekiller, unutmayalım ki gençler ne kadar geleceğimizse yaşlılar da hem bugünümüz hem geçmişimiz, örfümüz, âdetimiz, geleneğimiz. Bakın, önemle vurguluyorum, huzurevleri ülkenin aynasıdır, bakmayı bilene ülkenin geçmişi kadar geleceğini de gösterir. O yüzden, bu önergeye hepinizi "evet" demeye davet ediyorum. Unutmayalım ki Âşık Veysel'in dediği gibi iki kapılı bir handa, kâh ağlaya kâhi güle, yetişmek için menzile, gidiyoruz hep birlikte gündüz gece.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.