GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:17
Tarih:07.11.2012

MHP GRUBU ADINA SADİR DURMAZ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 338 sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu Tasarısı'yla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Bugün, burada, İç Tüzük'e ve Anayasa'ya aykırı bir tasarıyı hukuksuz bir şekilde görüştürüyorsunuz. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak haksızlık karşısında susmadık, meşru zeminde bu yasayı engellemek için her imkânı kullandık ve kullanmaya devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısına baktığımızda 1.582 belde belediyesi, bir kısmı büyükşehir kapsamına alınarak bir kısmı da nüfusu 2 binin altında kaldığı gerekçesiyle kapatılmaktadır. Ayrıca, büyükşehir yapılan 29 ildeki il özel idareleriyle, bu illerdeki 16.082 köy tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye dönüştürülmekte. 29 ilin, büyükşehir belediye sınırı il mülki sınırı olacak şekilde genişletilmekte, yeni büyükşehir olacak 13 ilde 23 yeni ilçe kurulmaktadır.

Kanun tasarısının genel gerekçesinde, geçmişte yaptığınız pek çok düzenlemede olduğu gibi, milletimizi aldatmaya ve kandırmaya yönelik, sloganvari  ifadelere yer verildiği gözükmektedir. Nedir bunlar: "Plan bütünlüğü", "Optimal ölçekte hizmet sunumu", "Hizmetlerin eşit ve adil dağılımı", "Kaynakların etkin kullanımı" gibi süslü laflarla milletimiz aldatılmaya çalışılmaktadır. Bu gerekçelerin hiçbirisi gerçeği yansıtmamaktadır. Bunlar, esas niyetinizi kamufle etmeye dönük hamasi sözlerdir.

Bugün, yüce Meclis tarihî önemi haiz bir konuyu görüşmektedir. Zira, gündemdeki tasarının konusu, Türkiye'nin yönetiminde üniter yapıdan vazgeçip federatif veya kısmen federatif bir yapıya geçilip geçilmeyeceğine karar verilmesidir.

Değerli milletvekilleri, kaldı ki bu yasa tasarısı Anayasa'ya pek çok açıdan aykırılıklar içermektedir. Devletin üniter niteliğinin örgütlenme şekli olan il idaresi sistemine ağır bir darbe vurulmakta, Anayasa'nın 126'ncı maddesi ihlal edilmektedir.

Aynı şekilde, Anayasa'mızın 127'nci maddesiyle tanımlanan il, belediye ve köy tüzel kişilikleri yasayla kaldırılıp statü değişikliğine gidilmektedir. Bu durum, Anayasa'nın 169 ve 170'inci maddesinde belirtilen orman köyleri için de geçerlidir.

Ayrıca, daha önce 2008 yılında 5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'la yapılan düzenlemenin Anayasa Mahkemesinde görüşülmesi sonucunda turizm öncelikli yöre listesinde yer alan belediyeler ile turizm alan ve merkezlerinde yer alan tarihî önemi haiz belediyelerin kapatılamayacağına ilişkin Anayasa Mahkemesi kararı da yok sayılmaktadır.

Getirilen bu yasa tasarısı, Anayasa'da belirlenmiş idarenin bütünlüğü ve yapılanmasıyla doğrudan ilgili olduğu hâlde, Anayasa Komisyonunda görüşülmemiştir. Aynı şekilde, bütçeye 3 milyar dolar ek yük getirecek bu tasarının Plan ve Bütçe Komisyonunda da görüşülmemiş olması, AKP'nin karambol siyasetinin ve merdiven altı üretim anlayışının bir sonucudur.

Değerli milletvekilleri, tasarının en önemli gerekçesini oluşturan plan bütünlüğü konusu bir kandırmacadan ibaret olup zaten yürürlükte olan mevzuat gereğince, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı birden fazla ili kapsayan havza ve bölge ölçeği düzeyinde çevre planı yapmaya yetkilidir. Ayrıca, bir il ölçeğinde çevre düzeni planı valinin koordinesinde, il belediyesi ve il özel idaresi ile ortaklaşa yapılabilmektedir. Yine, bunların dışında, mevcut İmar Kanunu'na göre, plan bütünlüğünü temin amacıyla, istenen köyler istendiği zaman mücavir alana alınabilmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının kuruluş ve görevlerini düzenleyen kanun hükmünde kararnameyle, eğer isterse, Bakanlık plan bütünlüğünü sağlayacak yetkiye sahiptir. Bütün bunlar yetmiyorsa münhasıran plan bütünlüğünü temin edecek ilave düzenlemelerin yapılması da mümkündür.

Değerli milletvekilleri, kırsal alan yönetimi, dünyanın her yerinde ayrı uzman birimler tarafından yerine getirilir. Belediyelerin kuruluş amacı ise kentlere ve kentsel alanlara hizmet esaslıdır; dolayısıyla yatırımlarında fert başına düşen hizmeti bir başka deyişle oy getirisini hedefler ancak kırsal alana yani köylere doğru genişledikçe fert başına düşen hizmet maliyeti yükselir; bu nedenle kırsal alandaki seçmeni görmezden gelebilir ve hizmetler mevcut durum kadar etkin işlemeyebilir. Örneğin, belediye başkanları, merkezden 250 kilometre uzak bir köye hizmet götürmek yerine, şehir merkezinde bir apartmana yapacağı hizmeti daha önceliğine alabilecektir.

AKP sözcüleri, tasarıyı savunmak için sıklıkla İstanbul ve Kocaeli örneklerini vermektedir. Van'ın Bahçesaray ilçesiyle Kocaeli'nin Gebze'sini bir tutmak akla ve mantığa aykırı bir değerlendirmedir.

Bir başka husus da, son yıllarda belediyelerin borçlarındaki ciddi artışlara rağmen, yatırım harcamalarındaki düşüşlerdir. Bu dikkate alındığında, mevcut sistemin etkinliği hususu zaten tartışmalı olup bu mahzurları giderecek bir içerik de tasarıda yer almamaktadır. Belediyelerin piyasaya olan borçlarında da ciddi artışların olduğu ve bu borçlarını ödeyecek nakitlerinin yeterli olmaması nedeniyle hizmet maliyetlerinin yükseldiği görülmektedir. Ne yazık ki tasarıda bunları giderecek hiçbir düzenleme bulunmamaktadır. Ankara metrosunun tamamlanamamasını ve Ulaştırma Bakanlığına devredilmesini bu duruma örnek gösterebiliriz.

Değerli milletvekilleri, mevcut büyükşehir yapılanmasında münhasır yetkiler büyükşehirlerde toplandığı için, ilçe belediyeleri fonksiyonsuz ve işlevsiz bir durumda kalmaktadır. Büyükşehir statüsü ülkemizde ilk yürürlüğe girdiğinde, büyükşehir belediyesi koordinatör belediye olarak öngörülmüş ancak zamanla icracı ve otorite konumuna getirilmiştir. Mevcut 16 büyükşehir uygulamasını dikkate aldığımızda, büyükşehir ile ilçe belediyelerinin kavgaya varan anlaşmazlıklarının mahkemelere taşındığı herkesin malumudur. Birbiriyle aynı siyasi çizgide olan belediyelerin yaşadığı bu olumsuzlukların, farklı siyasi partilere mensup belediyeler açısından çok daha vahim sonuçlar doğurduğu herkesin malumudur. Bugünkü uygulamada büyükşehir belediyeleri, büyükşehir ilçe belediyelerini şube belediyesi konumuna sokmuş ve bu yetmezmiş gibi getirilmek istenen düzenlemeyle ilçe belediyeleri şube belediyelerinden daha kötü bir duruma maruz bırakılmak istenmektedir. Bu mahzurları ortadan kaldıracak bir düzenleme yapmak yerine, getirilen düzenlemeyle ilçe belediyelerini daha da zayıflatarak işlevsiz hâle getirecek hükümlere yer verilmiştir.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla 16.082 köy tüzel kişiliği kaldırılarak sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan ciddi sıkıntılara kapı aralanmaktadır. Köylerin mahalleye dönüştürülmesiyle köy tüzel kişiliklerine ait olan köy varlıklarına el konulmakla kalınmayıp, köylünün köye ait maddi ve manevi değerleri koruma direnci yok edilerek yağma ve talana zemin hazırlanmaktadır. Aidiyetleri, hatıraları ve manevi izleri ortadan kaldıracak bu düzenlemeyle, köylünün şehirlilerle aynı vergi ve yükümlülüklere tabi kılınması, yoksullaşmaya ve köylerin boşalmasına yol açacaktır. Tarım alanları imara açılacak, zaten bitmek üzere olan tarım ve hayvancılık yok edilecek, hâlihazırda cebinde çay parası olmayan, sofrasındaki zeytini sayarak yiyen, son zamlarla beli iyice bükülen ve traktörüne mazot koyamadığı için tarlasına gidemeyen çiftçi ne yazık ki şehre göçe zorlanacak ve harmandan kalkacaktır.

Bu tasarıyla köylerimiz neden kaldırıyor? Yok, yasa gerekçesinde bu konuda yeterli açıklama yok. Dünyanın en eski ve örnek yerel yönetim birimlerinden birini, bugüne kadar kayda değer hiçbir maddi yükü ve sosyal sıkıntısı olmayan binlerce köy yönetimini -neredeyse- sürpriz yaparak kaldırmak Hükûmetin sivil darbe anlayışının bir tezahürüdür. Bu düzenleme içindeki ayrı bir sürpriz de nüfusu 500'ün altında olan köylerin müstakil bir  mahalle bile olamayacak olmasıdır.

Hükümet temsilcileri diyorlar ki: "Muhtarlık saltanattır." Köy muhtarlığı saltanat değildir. Muhtar, sosyal güvenlik primine yakın bir ödenekle her gün köyün ve köylünün dertlerini çözmek için hükûmet dairelerinde ve parti kapılarında derman arayan, çilekeş adamdır. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak muhtarların maaşlarının asgari ücret seviyesine getirilmesi hususuna seçim beyannamemizde yer vermişken AKP sosyal güvenlik primi kadar olan maaşlarını bile çok görmektedir.

Değerli milletvekilleri, köylü evi, tarlası, arsası, arazisi için artık emlak vergisi ödeyecek, hem de büyükşehir tarifesi üzerinden yani yüzde 100 artırımlı emlak vergisi ödeyecek; bu vergilerin yüzde 10'u oranında da taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına katkı payı ödeyecek. Köylü çöp vergisi ödeyecek hem de büyükşehir tarifesi üzerinden yani yüzde 25 artırımlı çevre temizlik vergisi ödeyecek. Köylü içme ve kullanma suyuna para ödeyecek, kuyudan kullandığı suya bile para ödeyecek. Köydeki esnaf ve sanatkârın vergi ve yükümlülükleri artacak. Köydeki esnaf artık basit usulde değil mecburen gerçek usulde vergilendirilecek; yani, ödeyeceği vergi artacak, her üç ayda KDV, üç ayda bir gelir vergisi ve en az üç ayda bir gelir vergisi stopaj beyannamesi verecek; her beyanname için damga vergisi ödeyecek, yazar kasa alacak, defter tutacak, bunun yanında mali müşavirle çalışacak ve ücretini ödeyecek. Esnaf odaları üye kayıt ücreti ve yıllık aidatlar da yüzde 100 artacak. Köy muhtarlarıyla köylerin kâtip, korucu, imam, bekçi ve benzeri hizmetlilerine köy bütçesinden ödenen ücretler ile çiftçi mallarını koruma bekçilerinin ücretleriyle ilgili gelir vergisi istisnası kalkacak. Ayrıca, köylere ve köy birliklerine ait taşınmaz ve işletmeler için emlak vergisi ve kurumlar vergisi muafiyeti kalkacak.

Değerli milletvekilleri, köylüye başka yeni vergi ve harçlar da gelecek. Belediye Gelirleri Kanunu'nda yer alan, şimdi sıralayacağım vergi, harç ve katılım paylarına köylüler de tabi olacak: Çevre temizlik vergisi, ilan ve reklam vergisi, eğlence vergisi, haberleşme vergisi, elektrik ve hava gazı tüketim vergisi, yangın sigortası vergisi; işgal harcı, tatil günlerinde çalışma ruhsatı harcı, kaynak suları harcı, tellallık harcı, hayvan kesimi muayene ve denetleme harcı, ölçü ve tartı aletleri muayene harcı, bina inşaat harcı, imar harçları, parselasyon harcı, ifraz ve tefrit harcı, plan ve proje tasdik harcı, zemin açma izni ve toprak hafriyatı harcı, yapı kullanma izni harcı, iş yeri açma izni harcı, muayene, ruhsat ve rapor harcı, sağlık belgesi harcı; yol harcamalarına katılma payı, kanalizasyon harcamalarına katılma payı, su tesisleri harcamalarına katılma payı. Yirmi altı adet ayrı vergi ve harçla karşı karşıya kalacak köylümüz.

Bu tasarının hayırlı sonuçlar doğurmayacağı, köylümüzü perişan edeceği, köy, belde ve ilçelerimizi boşaltacağı aşikârdır. AKP'nin köylüye yapacağı bu zulmüne karşın, partimiz "Dokuz Işık" ilkelerinden birisi olan "köycülük" ilkesi gereğince, köy topluluğu politikasının oluşturulması gerektiğine ve köylerden tarım kentleri inşa etmenin önemine inanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, tasarıyla, 1.582 belde belediyesi lağvedilmekte, belde halkının hizmete erişimi engellendiği gibi, en tabii hakkı olan yönetime katılma ve hesap sorabilme hakkı da elinden alınmaktadır. Ayrıca, kapatılan bu beldelerde yaşayan vatandaşlarımız, hizmeti en yakın birimden, hızlı, ekonomik ve kaliteli bir şekilde alabilme imkânından da mahrum bırakılmaktadır. Özellikle kırsal kesimde etrafını yeşerten birer pınar gibi gelişen beldeler bu düzenleme ile ne yazık ki bir seraba dönüştürülmektedir.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yerel yönetimlerin güçlendirilmesine, hizmet ve mali kapasitelerinin artırılmasına, bu maksatla bazı illerimizin büyükşehir yapılmasına kesinlikle karşı değiliz. Ancak, AKP'nin hedefinde yerel yönetimleri reforma tabi tutmak, kaynak ve imkânlardan daha fazla istifade etmesini temin etmek ve bu alanda var olan eksik ve ihtiyaçları gidermek yer almamaktadır. Büyükşehir Kanun Tasarısıyla federe devlet modelinin alt yapısı oluşturulmak istenmektedir. Bu durum Türk idare sisteminin ilke ve esaslarıyla taban tabana zıtlıklar içermektedir. Nitekim, yapılması planlanan düzenlemeyle büyükşehir sınırları il sınırlarını kapsayacak şekilde genişletileceğinden, il idaresi sistemi ciddi düzeyde yara alacaktır. Büyükşehir belediye sınırlarının il sınırına çekilmesi, fiilen bölgesel yönetim ve eyalet sistemine geçişin sondan bir önceki durağı olacağından tehlikeli bir mecranın kilidini açacaktır. Şüphesiz, bölücü ve yıkıcı unsurların dayattığı bölge tabanlı demokratik özerklik ve otonomi çağrıları böylece cevap bulacak ve Türkiye adım adım bölünmeye götürülecektir.

Bu şekilde, PKK talepleri peşinen karşılanmış olacak, öyle ki İmralı ve Kandil şebekesi beklediği tavizleri kısa süre içinde AKP vasıtasıyla elde edebilecektir. Hükûmetin İmralı canisiyle görüşme merakı, Kandil'le mutabakat arayışları ve yeni Oslo niyetleri bütünüyle bu sürecin doğal bir uzantısı ve yansımasından ibarettir. İmralı canisiyle görüşmeleri şerefle ilişkilendirerek şiddetle inkâr eden bir Başbakan simasından, bugün bunu ulu orta dillendirmekten ve müzakere kartını açmaktan çekinmeyen bir Başbakan portresine ulaşılması, milletimiz adına bir gerileme, bölücülük adına elde edilmiş stratejik bir mevzi olarak görülmelidir. Türkiye'nin alaca karanlık bir ortama mahkûm edilmemesi ve millî varlığının coğrafi düzlemde dağıtılmaması amacıyla, en başta AKP olmak üzere, herkes sorumlu, duyarlı ve ahlaklı davranmak mecburiyetindedir. Bu nedenle, Hükûmet yanlıştan dönmeli, Türk milletinin kaderiyle oynamamalı ve söz konusu tasarıyı Türkiye'nin gündeminden çıkarmalıdır.

Rejim ve yönetim sorununa açık davetiye demek olan büyükşehir kanun tasarısı pek çok uzman kişi tarafından "Anayasa'nın ihlali" olarak değerlendirilmektedir. Bu düzenlemenin kanunlaşması hâlinde, bugün başkaları için kurulan mahkemelerin, siyasi hesaplar ters döndüğünde, buna sebebiyet verenler için de kurulacağını kimse göz ardı etmemelidir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının tartışılmaya başlanmasıyla birlikte, bu konularda uzmanlığı ve tecrübesi olan bütün kesimler, akademisyenler, geçmişte ve hâlihazırda AKP'ye destek veren politikacılar, bürokratlar, yazarlar bu tasarıya karşı, hakları elinden alınan köylüler karşı, belediye başkanları karşı, il genel meclis üyeleri karşı, sivil toplum kuruluşları karşı, AKP teşkilatları karşı, AKP'li belde belediye başkanları karşı, her ne kadar burada ifade edemeseler de bazı AKP milletvekilleri ve bakanlar karşı. Hülasa, toplumun çok büyük bir kesimi bu yasaya karşı.

Peki, kimler bu yasaya "Evet" diyor? Sayın Başbakan "Evet" diyor bir de PKK ve siyasi uzantıları da "Yetmez ama evet" diyor. Bütün toplum kesimlerinin muhalefet ettiği, ülkemizi bölünmeye götürecek bu düzenlemede Sayın Başbakanı PKK ile ortaklaştıran ne gibi bir sebep vardır? Sayın Başbakanın bu kadar ısrarcı olması, üzerinde bilmediğimiz bir baskı, tehdit ve şantaj olduğu şüphesini uyandırmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bir kez daha ısrarla belirtmek isterim ki biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, il belediyelerinin büyükşehir yapılmasına karşı değiliz, büyükşehir belediye sınırlarının il mülki sınırlarına genişletilerek bölgesel yönetimlerin oluşturulmasına karşıyız, köylerin tüzel kişiliğinin kaldırılmasına karşıyız ve il özel idareleriyle belde belediyelerinin kapatılmasına karşıyız.

Bu düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.