Konu: | AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFLERİ |
Yasama Yılı: | 2 |
Birleşim: | 76 |
Tarih: | 08.03.2012 |
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın Başkan?
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Özkoç, CHP Grubuna vermediniz.
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Onlar benim efendim? Ben daha önce verdim, daha önce verdim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyorum.
Bugün çok önemli bir gün; bugün Kadınlar Günü. Önce, şöyle başlamak istiyorum: Hayatta en çok değer verdiğim, hayatım boyunca hakkını ödeyemeyeceğimi düşündüğüm, hayatımda en çok sevdiğim annemin ellerinden öperek, onun bana haklarını helal etmesini dileyerek, onu saygıyla, sevgiyle anarak burada Kadınlar Günü'nü kutlayıp, tüm Türkiye'nin Kadınlar Günü'nü kutluyorum.
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Yenge Hanım alınacak şimdi, ona da bir şey de ya!
ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) - Bekâr olmasaydım ona da bir şey derdim; özür dilerim efendim.
Evet, saygılar sunuyorum.
Şimdi efendim, az önce bir şeyden bahsediyoruz, kadınlarımıza vereceğimiz haklarımızdan bahsediyoruz. Onları nasıl yücelteceğimizden bahsediyoruz, kadınlarımızı.
Bu hakları kim verecek değerli milletvekilleri? Bu hakları erkekler verecek. Hangi sıfatla kadınlarımıza bu hakları verecekler? Yani birisi bir hak veriyorsa bir kere kendini ondan üstün görüyor demektir; oysaki bizim kadınlarımızdan üstün olan bir yanımız yok. Bizim böyle bir kompleksimiz var. Kendimizi biz böyle görüyoruz, böyle hissediyoruz. Kendimizde bu hakkı görüyoruz. O yüzden de kadınlarımıza karşı, sanki bir hakkı biz verebilirmişiz gibi, sanki hakkın ne kadarını verme hakkı bizdeymiş gibi davranıyoruz. Bu, bir kere, temelden yanlış.
Kadınlarımızın, gerçekten -az önce duydum, şu anda, Kadınlar Günü kutlanırken bile kadınlarımız dövülüyorlar- dövülmeleri çok korkunç bir şey, gerçekten, cinsel tacize uğramaları çok korkunç bir şey ama daha korkunç bir şey var kadınlarımız için. Değerli milletvekilleri, sevgili kadınlar; bir kadın, kendisine yapılan eziyete katlanabiliyor, hatta erkekten daha çok katlanabiliyor; bir kadın, yaşadığı hayatta tüm çilelere katlanabiliyor, yoksulluğa katlanabiliyor, işkenceye katlanabiliyor, tacize katlanabiliyor ama bir kadın, evladının acısına katlanamıyor; bir kadın, evlatlarının geleceğinin yok edilmesine katlanamıyor. Tek katlanamadığı, kadının yüreğini yakan, direncinin gücünü düşüren, evlatlarının hayatı ve onların geleceğidir.
Buradan, hiç gerginlik yaratmadan, hiçbir parti anlayışı, ideolojik anlayış duymadan herkese sesleniyorum: Van'da ölen çocukları için kaygı duyanlar, kadınlarımız, kendilerine yapılan işkenceden daha çok acı çekiyorlar. Madenlerde evlatlarını kaybeden kadınlarımız daha çok acı çekiyorlar. Cezaevlerinde haksız tutulu bulunan anneler daha fazla acı çekiyorlar. Millî Eğitim Komisyonunda eğitimle ilgili şu anda alınan kararlarla çocuklarının erken yaşta iş hayatına döndürülmesinin, çocuklarının erken yaşta evlendirilmesinin önünün açılmasından dolayı kadınlarımız daha büyük ıstırap çekiyorlar ve daha büyük çile çekiyorlar.
Bazı konular var. Değerli arkadaşlarım, biz, hepimiz birbirimizi sevmek zorundayız. AKP, CHP, MHP, bunlar sadece bizim yarattığımız sıfatlar. İnsan dünyaya gelirken herhangi bir sıfatla gelmiyor, o sıfatları biz veriyoruz, biz koyuyoruz birbirimize, hatta kimin üstün olduğunu, kimin ayrıcalıklı olduğunu da biz belirliyoruz. Bizim yapmamız gereken bir şey var, biz birbirimize sevgiyle yüreğimizi açmalıyız. Birbirimizi nasıl anlayacağımız konusunda, nasıl seveceğimiz konusunda, nasıl kucaklaşacağımız konusunda yüreğimizi açmalıyız.
AKP'nin kadınları bizim de annelerimiz, bacılarımız, kardeşlerimiz değil mi? BDP'li analar yürekleri yandığı zaman bizim de yüreklerimiz yanmıyor mu? MHP'li anaları ve Türkiye'deki tüm anaları, tüm kardeşleri nasıl görüşle, ideolojiyle ayırırız?
Ben, mutlu bir ülkede, kadınların bize hak verebileceği, haklarımızı verebileceği bir dünyada yaşamak ümidiyle hepinizi kucaklıyor, saygılar sunuyorum efendim.
Sağ olun. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özkoç.