| Konu: | Reza Zarrab davasında telaffuz edilen rakama, tutuklu HDP milletvekillerinin yargılama süreçlerine ve 17-25 Aralıktan sonra Yüce Divan yargılama yapabilmiş olsa Türkiye'nin itibarının zedelenmemiş olacağına ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 30.11.2017 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben, özellikle dün Reza Zarrab davasında telaffuz edilen rakamı Türk lirasına çevirerek söylemek istiyorum halkımızın daha iyi vâkıf olabilmesi için: 280 trilyon, artı saat, üstelik bu miktar sadece bir kişiye verildiği söylenen rüşvet. Yani asgari ücrete 100 lira zam yapmamak için binbir takla atılırken, burada emeklilerin bir iyileştirmesini yaparken sanki çok büyük bir şey yapmışız gibi oylamalar yaparken, gerçekten bu rakamlar Türkiye açısından korkunç rakamlar. Ve itiraflarında diyor ki: "45-50 milyon euro." Yani dün özellikle herkesin dikkatini bu çekiyordu, tabii daha çok parası olmayan herkesin dikkatini çekiyordu. O 5 milyon euro yani "45-50..." 5 milyon sanki önemli bir şey değilmiş gibi ifade edilebiliyor. Bu 5 milyon euro binlerce kişinin hayatını kurtaracak değerde.
Şimdi, bu para işlerinin bir de siyasi ayağı var; evet, ekonomi ayağı bugün iyice ortaya çıkıyor ama bir de siyasi ayağı var. Yani baktığımızda, biz vekillerimizin nasıl yargılandığını görüyoruz. Gülser Yıldırım'ın tutuklu olduğu davanın duruşması var, bir gün öncesinde Anayasa Mahkemesi onun hakkında karar alıyor. 7 Aralıkta Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş'ın tutuklu olduğu davanın duruşması var, bir gün öncesinde -ne hikmetse, ne tesadüfse- 6 Aralıkta Anayasa Mahkemesi onun hakkında belki bir karar alacak. Bunlar yargının doğal akışında mı oluyor sizce? Hayır, bunların hiçbiri tesadüf değil. Evet, bu konuda, aynı zamanda, ortada Türkiye'ye yönelik bir komplo falan yok ama Türkiye'nin itibarının ciddi şekilde zedelenmesi var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Hani hatırlarsınız, yaşı bizim yaşımıza erişmiş olanlar da daha iyi hatırlar, Özal derdi ki: "Benim memurum işini bilir." Şimdi de "Benim eniştem, dünürüm, akrabalarım işini bilir." deniyor maalesef.
Sarayın zaten dev bir bütçesi var ve adalara gidenler de ortada ama savaş bütçesi de bunun cabası, bundan mağdur olanlar ise işçiler ve emekçiler, ortada o hikâyeden anlatılan antiemperyalizm falan da yok. Burası üslerle dolu bir ülke, zaten antiemperyalizm hak getire ama parasal açıdan da baktığımızda, vergi kaçırmalara baktığımızda, halkın cebinden çalınanlara baktığımızda da antiemperyalizm falan söz konusu değil.
Evet, biz sormak istiyoruz: Süleyman Aslan nerede? Zafer Çağlayan nerede?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kerestecioğlu.
Lütfen sözlerimizi tamamlayalım.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Egemen Bağış Kıbrıs'ta mı? Herhâlde ufacık bir ilçe kongresinden dahi haberdar olan Sayın AKP Genel Başkanının da bunlardan haberi vardır.
Sayın Başkan, eğer bütün bunlarla ilgili bir aklama mekanizması olmasaydı o 17-25 Aralıktan sonra, Yüce Divan gerçekten gerçekleşseydi aslında Türkiye'nin itibarı da böyle zedelenmiş olmayacaktı. Tıpkı o gün ne yapılıyorsa, Meclis soruşturma komisyonu 4 bakanla ilgili o zaman çalışmalarını sürdürürken internete erişim yasağı, iç güvenlik paketi, mülki amirlere tutuklama yetkisi gibi yasa tasarıları gündeme gelmişti; işte, bugün de OHAL süreciyle aynı benzerliği gösteriyor. "Dış güçler bizi çekemiyorlar." falan değil; gerçekten çekilemeyen bir durum var, halk artık sizi çekemiyor demek istiyorum.
Teşekkürler.
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kerestecioğlu.