| Konu: | AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN TASARISI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 76 |
| Tarih: | 08.03.2012 |
VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Özellikle şunu belirtmek isterim: Bugün Dünya Kadınlar Günü değildir, bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü'dür ve kimse tarafından da bahşedilmemiştir. Emekçi kadınlar, kendi güllerini, elleriyle, yürekleriyle kapitalist imparatorluğun sömürü düzeninden söküp almışlardır. Gerçeğin içini boşaltırsanız elinizde bir hiç kalır. Bugünü hiçleştirmek, emekçi kadınları görmezden gelmek, onlara yapılacak en büyük haksızlıktır.
Şimdi size memleketimizden kadın manzaralarını anlatmak istiyorum.
Ben, Malatya'nın milletvekiliyim. Malatya'da bir kadın hikâyesinden başlayalım. Bir anne, soğuk demeden sıcak demeden, karlı, yağmurlu günlerde elinde bir el arabasıyla 2 çocuğuyla beraber -birisi dört yaşında, biri sekiz yaşında- kâğıt topluyor çocuklarının karnını doyurabilmek için. Birkaç kez rastladım, "Yapabileceğim bir şey var mı? Sana yardım edeyim." dedim ama kadın, kendi emeğiyle geçinmek istiyor, bunu reddetti.
Değerli milletvekilleri, Kübra Nazar Bakırcı iki buçuk aylık bir bebekti, 2011'in Nisan ayında annesinin kucağında açlıktan öldü. Bunu duyan AKP Hükûmeti, emniyet müdürlüğüne baskı yaparak ölüm tutanağını değiştirdi, ölüm nedenine "Açlık değildir, sehven yazılmıştır." dedirtti. Adli tıp emniyeti doğruladı, Kübra bebek, utanç abidesi olarak, yürüyemeden mezara gitti.
Şimdi sizlere geçtiğimiz pazartesi günü yaptığım, Bakırköy Kadın Cezaevindeki manzaraları anlatayım: Hediye Aksoy, iki gözü kör, meme kanseri ve yıllardır hapis. Adli tıp raporu "Yüzde 85 kendi ihtiyaçlarını tek başına göremez, cezaevinde kalamaz." diyor. Hediye, kaymayan bir terlik istiyor, kaymayan bir terlik ama maalesef, Adalet Bakanlığı bu kaymayan terliği vermiyor.
Yasemin Karadağ, tutuklu arkadaşlar -hükümlü de değil, tutuklu- bir böbreği yok, diğer böbreği yüzde 18 çalışıyor; daha önce beyin kanaması geçirmiş, boyu 1.60'tan 1.53'e düşmüş, kilosu 50'den 40'a düşmüş. AKP, polisle hastaneye gönderiyor, doktorlara, Yasemin'in ne zaman ölüp ölmeyeceğini soruyor. Yasemin, ölümün kıyısına gelince bırakılacak.
Fatma Tokmak Türkçe bilmiyor, türlü işkencelere maruz kalıyor, bir buçuk yaşındaki oğlu Azat'ın üzerinde söndürülen sigaraların izleri hâlâ duruyor ama hâlâ Fatma Tokmak, kalp hastası olmasına rağmen tahliye edilmiyor.
Aynı cezaevinde, değerli arkadaşlar, kızlarıyla beraber 2 anne kalıyor. Serpil Aslan Düzgün bir doktor, Nazire Ayata Civelek bir öğretmen. Haksız bir karar sonucunda kızlarını hapishanede büyütmek zorunda kalıyorlar. AKP çocuklara oyuncağı bile çok görüyor. Nazire Öğretmenin küçük kızı Şana'nın hayali ne biliyor musunuz arkadaşlar? Şana'nın hayali, "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" sorusuna verdiği cevap şu: "Büyünce ben tahliye olacağım." Şana'nın hayalleri siz annelerin, babaların vicdanını sızlatıyor mu, bilmiyorum.
Şeyma Özcan, Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü öğrencisi, Türkiye'nin en parlak öğrencilerinden birisi. Bir avukatla bir staj başvurusu için konuşuyor, staj yapmak için bir başvuruda bulunuyor. Kendisi örgüt üyeliğinden gözaltına alınıyor, konuştuğu avukat serbest.
Derya Göregen Bilgi Üniversitesinde öğrenci. Dört tane panele katıldığından dolayı terör örgütü üyeliğinden suçlanıyor. Eğitim hakları ellerinden alınıyor değerli arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, yine son dönemde çok sıkça gündeme gelen, AKP'nin polisi Fevziye Cengiz'i karakolda kollarını kelepçeleyerek tekme tokat dövdü. Basında yer alana kadar polisler hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Karakolda bir kadını döveni koruyan zihniyet kadına şiddeti önleyebilir mi, takdirlerinize bırakıyorum.
Değerli arkadaşlar, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü herkesin. Her kadının bugünü kutlamak hakkı biliyorsunuz. Yine ilimden bir örnek vermek istiyorum: Malatya'da Hatice Harman isminde bir kadın, çocuğu cezaevinde ölüyor, kızının resmini Emekçi Kadınlar Günü'nde mitingde taşıyor. Hatice Harman'ı aylar boyunca, yaklaşık sekiz dokuz ay boyunca terör örgütü üyeliğiyle suçladı AKP Hükûmeti. Onun verdiği cevap ilginç, diyor ki: "Beni yargılasanız da, beni idam etseniz de ben kızımın resmini yüreğimde, göğsümde taşımaya devam edeceğim."
2006 yılında Beyazıt Meydanı kadına dayak meydanına çevrildi. Kendi karakolunda, kendi hapishanesinde, kendi iş yerinde kadına şiddet uygulayan bir zihniyet evde, sokakta kadına yönelen şiddeti engelleyebilir mi bilmiyorum.
Biraz önce bir haber aldık, İstanbul'da eylem yapan bir grup kadın, tekme tokat, protestodan dolayı cezaevine konuluyor; Dünya Emekçi Kadınlar Günü böyle kutlanıyor.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Ağbaba, teşekkür ediyorum.