| Konu: | Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 32 |
| Tarih: | 05.12.2017 |
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Konuşmama 5 Aralığın anlam ve önemini selamlayarak başlamak istiyorum; Türk kadının seçme ve seçilme hakkını elde etmesinin 83'üncü yılı kutlu olsun diyorum. Dünyada hiçbir hareket kadınları arkasına almadan başarılı olamamıştır. Anadolu'da güzel bir söz vardır: "Beşik sallayan kadın dünyayı da sallar." Kadınlarımızı bu duygularla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
Arkadaşlar, bugün görüşmekte olduğumuz torba yasa üç temel konudaki temel eksikliklerimizi de ortaya koyan bir tablodur; vergi sistemimizdeki durum, eğitim sistemimizdeki durum, vakıf sistemimizdeki durum. Torba yasadaki sırayla vergiden başlarsak Türkiye'de vergi sistemi özünde "Vereni mahvet, vermeyeni affet." üzerine kuruludur. Eğer bir kesim vergiyi bir süre vermiyorsa "Nasıl olsa af gelir." diye bakar. Ancak burada getirdiğiniz vergiye ilişkin düzenleme, gerçekten vicdanları ayrıca yaralayacak bir düzenlemedir. Burada Süper Lig'deki futbolcuların gelirlerinden alınan verginin yüzde 15'le sınırlı tutulmasını uzatıyorsunuz.
Sayın milletvekilleri, Avrupa'da futbolculardan alınan vergi sıralaması şöyle: Norveç'te yüzde 56, Almanya'da yüzde 47, Avusturya'da yüzde 50, Portekiz'de yüzde 56, İngiltere'de yüzde 45, Türkiye'de yüzde 15. Şimdi, Nasrettin Hoca'ya sormuşlar: "2 kere 2 kaç eder?" Demiş ki: "Satarken mi, satın alırken mi?" AKP iktidarına göre vergi sistemi nedir, vergi oranı nedir? "Cebimden çıkacağı zaman mı, cebime gireceği zaman mı?" (CHP sıralarından alkışlar) Bu kadar anlamsız, gerçekten yelpazesi bu kadar geniş vergi sistemi, daha doğrusu sistemsizliği dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. Futbolcular, Türk sporu tabii ki desteklensin ancak Türkiye'deki genel gelir dağılımı, vergi sistemi içinde, sayın milletvekilleri, Allah aşkına, asgari ücretten bile vergi alırken, motorinden yüzde 18 vergi alırken, halkın, orta gelirli insanların, öğretmenin, mühendisin maaşından, gelirinden vergi yılın sonuna doğru yüzde 35'e kadar çıkarken milyonluk futbolculara vergi indirimini hangi vicdana sığdırıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Buradan bir yanıt bekliyorum.
Maalesef, Türkiye'de vergi sistemine baktığımızda, kurumlar vergisini torba yasayla daha birkaç hafta önce, yüzde 20'den 22'ye çıkardığınız hafta Türkiye'de vergi vermemek için iktidar çevresinin ve saray çevresinin şirketlerini yurt dışında kurduğuna tanık olduk.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'de iktidar kesimi için vergi cenneti Malta'ysa, Man Adası'ysa futbolcular için de Türkiye. Beşiktaşlı futbolcu Pepe Türkiye'ye geliş nedenini şöyle açıklıyor: "PSV'de vergi oranı daha yüksekti, vergi vermeyeceğim için Türkiye'ye geldim." Onlar için vergi cenneti de Türkiye. Size hayırlı olsun.
Sayın milletvekilleri, ikinci konu: Yeni bir üniversite kuruluyor. Türkiye'de 186 üniversite var, 187 olacak. Yeni üniversite kurulmasına kim "Hayır" der? Elbette kurulsun. Sevgi Vakfı Lokman Hekim Üniversitesini kuruyor. Hayırlı olmasını diliyoruz, destekliyoruz, Türkiye'nin daha çok eğitim kurumuna ihtiyacı var ancak üniversitelerdeki genel tabloya baktığımızda, şu anda Türkiye'de 300 bin kontenjan boş. Bir zamanlar, gençler, üniversitede okumayı, üniversite mezunu olmayı ciddi bir kimlik hâlinde düşünürken bugün üniversitelerde 300 bin kontenjan boşsa bir düşünün.
Sayın Bakan -burada Millî Eğitim Bakanı yok ama değerli yardımcıları var- eğitim sisteminde çok başarılı olduğumuzu söyledi. Tabii, eğitim sistemindeki bu kadar büyük başarı sınav sistemindeki sürekli değiştirme sayısıyla mı ölçülüyor, onu bilemiyorum ancak sınav sisteminde daha iki ay önce yapılan değişiklik üzerine haftada bir, on beş günde bir yapılan değişikliklerden sonra üniversite sınavlarına girecek öğrenciler şunu düşünmeye başladılar: "Acaba biz sınava girdiğimizde sınav bitinceye kadar bu sistemde değişiklik olur mu?" Şimdi bunu düşünmeye başladılar.
Eğitim sistemi gerçekten böylesine yazboz tahtasına dönmüşken Millî Eğitim Komisyonunun başlıca kaygısı "Üniversitelerin adını ne koyalım, üniversite sayısını kaç yapalım?"la sınırlı kalırsa... PISA'ya güvenmeyip kendi yaptırdığınız o eğitim çalışmasından da sonucun ne olduğunu gördük sayın milletvekilleri.
Tabii, vakıf konusu... Bu torba yasa teklifinde Yunus Emre Vakfının yönetim şekli ve bu vakfın yönetimine katılacak kişiler değiştiriliyor. Buradan şu tehlikeyi bir kez daha vurgulamak istiyorum: Böylesine denetimden uzak, devlet kurumlarının kontrolünden uzak, sadece bir kişinin yönetimini belirlediği vakıflar, dernekler kurmaya devam ederseniz hazır olun yeni paralel yapılara.
Yunus Emre Vakfının kuruluş amacında, sayın milletvekilleri... 2007 yılında kurulan bu vakıf Türkiye'yi dünyaya tanıtacaktı, Türk dilini, kültürünü dünyaya tanıtacaktı. Bu vakfın bu alanlarda ne yaptığı konuşulmuyor da vakfın yönetimini sadece bir kişi belirlesin, sadece saray belirlesin, eldeki tek kaygı bu sayın milletvekilleri.
Şimdi burada Yunus Emre Vakfı yönetimine Türkiye Maarif Vakfından da temsilci girecek. Türkiye Maarif Vakfı nedir? Türkiye Maarif Vakfı... Yurt dışındaki FETÖ okullarının bu vakıf aracılığıyla Türkiye'ye tekrar kazandırılması. Ama Türkiye'ye değil, maalesef sadece iktidar çevresine kazandırılması, başka hiçbir kaygı yok.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Hiç öyle bir şey yok burada. Haftaya bilgi vereceğim sana, öyle bir şey yok.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - İktidar partisi milletvekillerine öneriyorum: Türkiye Maarif Vakfının sitesine girin. Diyor ki: "Dünyada eskiden FETÖ'nün elinde olan okullardan devraldıklarımız ve bu okulların yeni şekli, yeni listesi..." Son rakam 230 civarıydı.
Sayın milletvekilleri, dünyada FETÖ'nün 2 bine yakın okulu var. Daha birkaç yıl önce uçaklarla devlet büyüklerinin heyet hâlinde gidip açtığı o okullar için şimdi tekrar gidiyorsunuz, diyorsunuz ki: "Biz üç yıl önce gelmiştik ya, devlet büyükleriyle bu okulu açmıştık ya, bu açtığımız kişiler darbeciydi, bu açtığımız kişiler teröristti." Ee? "O vakfa değil, bu vakfa verin." Ya, Allah aşkına, "Türkiye'ye verin." diyemez misiniz? "Türkiye'nin temel... Millî Eğitim Bakanlığına verin." diyemez misiniz? Hayır, ille de devlete değil...
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Vakıf temel. Vakıf dediğin kimin?
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - ...paralel yeni bir yapı kurmaya niyetlisiniz.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Sayın Balbay, vakıf Millî Eğitimin zaten.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) - Devletin değil mi o vakıf?
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Türkiye Maarif Vakfının yönetim listesine de girin, yönetim listesinde TÜRGEV temsilcisi, geçmişte Adalet ve Kalkınma Partisinin gençlik kollarında çalışanlar; bir tane dışarıdan kimse yok, iddia ediyorum, bakın listeye. Tek kişilik, tek renklik bir yapı oluşturmuşsunuz, şimdi bunu Yunus Emre'ye vakfediyorsunuz. Sayın milletvekilleri, gelin Yunus Emre'nin kemiklerini sızlatmayın. Yunus Emre hoşgörünün, Yunus Emre sevginin, Yunus Emre kendisi gibi olmayanları da kucaklamanın ismidir ama siz yurt dışında Türkiye'yi tanıtmak üzere kurduğunuz bu vakfın ne yaptığını, Türkiye'yi hangi ülkede pozitif yönde tanıttığını şöyle bir getirin, bir görelim ama yok. Ne var? Yunus Emre Vakfının yönetimini şimdi daraltıyorsunuz. Kimden daraltıyorsunuz? Sayın milletvekilleri, Yunus Emre Vakfı yönetiminden Türk Dil Kurumu Başkanını çıkarıyorsunuz. Acaba bu Türk Dil Kurumu Başkanı CHP'nin atadığı biri mi, başka bir iktidar getirdi de değiştiriyor musunuz? Acaba bu Türk Dil Kurumu Başkanı muhalefet partilerinden ya da geçmişte başka bir koalisyon ortağından da o yüzden mi? Hayır, kendi atadığınız... Yani öz saray kadrosunu kurmak... Mevcut yapı da yetmiyor.
YÖK temsilcisini çıkarıyorsunuz. YÖK temsilcisini de onayladığımızdan, hani ille de YÖK temsilcisiyle çok iyi olur diye değil ama onu da çıkarıp tamamen Cumhurbaşkanının seçeceği bir vakıf oluşturmak üzere Yunus Emre Vakfının yapısını tekrar değiştiriyorsunuz.
ALİ AYDINLIOĞLU (Balıkesir) - Müsteşarlar var, müsteşarlar.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Var ama mevcut yapıyı tümüyle tekrar değiştiriyorsunuz sayın milletvekilleri, daha altı ay önce bunu değiştirdiniz. Ve 2007'de kurduğunuz bu vakıf, tamam, belli ülkelerde temsilcilikler açtı ama "Türkiye'yi neyle tanıtacağız?" diye baktığınızda sayın milletvekilleri, bu vakıfları, yurt dışında Yunus Emre Vakfını kurdunuz, güzel ama "Biz Türkiye'yi tanıtmak istiyoruz, Türkiye'de son dönemde kültür üzerine, sanat üzerine, bu ülkenin tarihi üzerine öylesine güzel şeyler var ki bunları tanıtacağız." diye o heyetler, yurt dışındaki o vakıflardaki yöneticiler, insanlar önlerine bir liste koymak istediklerinde, maalesef elde çok fazla bir şey bulamayacaklar.
Bugün Genel Başkanımız da vurguladı, bütün Türkiye'ye seslenirken "Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı Erdoğan, 2002'deki Erdoğan ile bugünkü Erdoğan aynı mı, bir tartın." dedi. O dönemdeki Erdoğan Türkiye'yi Avrupa Birliğine sokacaktı, şimdi Türkiye'yi birbirine sokuyor. (CHP sıralarından alkışlar) O dönemdeki Erdoğan bütün dünyanın sermayesini Türkiye'ye çekiyordu, "Özgürlükler ülkesi, dünyaya açıldık." diyordu. Bugünkü Erdoğan ne yapıyor? "Kaçanı hain ilan ederim." diyor, "Yurt dışına para götüreni hain ilan ederim." diyor. Bakıyor ki sıcak para çok kötü, fena hâlde yakmakta, bu sefer "Öyle demedim, böyle dedim." demek zorunda kalıyor.
Sayın milletvekilleri, burada, sadece, Türkiye'nin kendi içindeki koşullarda kendi ülkemizi, medyamızı biçimlendiririz, medyamız bizim istediğimizi anlatır, onun dışında Türkiye'yi güllük gülistanlık gösteririz diye bir heves içindesiniz ama son tablo gösteriyor ki öyle değil.
Şimdi, biraz önce vurguladım. Yurt dışındaki FETÖ okullarıyla ilgili, şu anda tatmin edemediğiniz, "Ya, Türkiye Cumhuriyeti devleti terörist dedi ama bizce öyle değil." diyen ülkelerin adlarını sayıyorum: Gana, Nijerya, Madagaskar.
İSMAİL TAMER (Kayseri) - Nijerya'da öyle bir şey demiyorlar, yeni geldim.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Hayır, hâlâ...
Sayın milletvekilleri, bırakın onu, Amerika'da zaten 200'den fazla okulu devam ediyor. Gelin, şapkanızı önünüze koyun. Bu tablo nasıl yaratıldı ve biz bu tablodan nasıl çıkarız diye bir bakın. Bu tablodan çıkmanız için, öncelikle, Türkiye'nin dünyada o Yunus Emre Vakfının üyelerine, Yunus Emre Vakfından Türkiye'yi dünyaya tanıtacak olanlara şöyle, hangi malzemeyi vereceğiz diye bir düşünün sayın milletvekilleri. Onlara vereceğiniz donelerden biri: "Türkiye'de düşüncesi nedeniyle hiç kimse hapiste değil, Türkiye'de hiçbir gazeteci hapiste değil, Türkiye'de hiçbir milletvekili hapiste değil." diyebilmeniz gerekiyor. Aksi hâlde Yunus Emre Vakfının yanına Mevlâna'yı ekleseniz de, onun yanına Hacı Bektaş'ı ekleseniz de anlatacağınız fazla bir şey olmadıktan sonra bu kurumların ne kıymeti var?
Sonra buradan, yine Yunus Emre Vakfından Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği temsilcisini de çıkartıyorsunuz. Acaba o da mı muhalefete geçti? Acaba onlardan da mı kontrolünüz dışında birisinin geleceği endişesi içindesiniz? Bu kadroyu daralttıkça, sıktıkça kendiniz küçülmektesiniz. Tek renge indirgedikçe aslında hem Türkiye'ye hem kendi iktidarınıza zarar vermektesiniz.
Sayın milletvekilleri, yine Yunus Emre Vakfının bu amaçları içinde elbette, hakikaten, bizim de onayladığımız, keşke böyle bir vakıf olsa dediğimiz pek çok madde var ve dünyanın pek çok ülkesinde -Almanya, Amerika, Japonya- hepsi kendi ülkelerini anlatan... Örneğin geçen aylarda üniversitesini kurdunuz. Türkiye'ye neyle gelmiş adam? Japon Vakfı. Bütün ülkesini tanıtan bir üniversiteyle birlikte geliyor. Öteki ülkeler de o şekilde. Ama ne yazık ki güzel bir amaçla başlattığınız bu girişim, şu anda Yunus Emre Vakfının yönetimini daha da daraltarak yakın gelecekte, korkarım... Elbette FETÖ bambaşka bir şey, uluslararası alanda, karanlık uçları olan bambaşka bir şey ama burada başka güç odakları yaratmaktasınız.
Türkiye'deki öteki vakıfların temsilcilerinde de görüyoruz. Özellikle Millî Eğitim Bakanlığının olanaklarından yararlanan vakıfların daha şimdiden kendilerine ayrı örgütlenmeler kurduğunu, kendilerine ayrı kadrolar oluşturduğunu görüyoruz sayın milletvekilleri. Bütün bunları, tabii, tekrar, özellikle Yunus Emre Vakfının kuruluşunu gelin bu yasadan ayıralım, ayrıca değerlendirelim dedik ancak Komisyonda çok acelesi vardı arkadaşların, "Hemen bugün bitsin, yarın öğleye kadar tamamlayalım..." Ama böylesine aceleyle yaptığınız yasaların hepsinde altı ay sonra değişiklik yapmak zorunda kaldınız. Bakın, Yunus Emre Vakfında da öyle oldu. Yine aceleyle bu yasa geçtiğinde Meclisten, bütün vakıf yöneticilerini görevden almış olacaksınız. Ne olacak? Sonra yenisini atamış olacaksınız. Yeni atadıklarınızdan da yine sizin kafanıza uymayanlar çıkacak. Çünkü bu kadar, tümüyle "Ben olsun." dediğinizde burada bir sonuca varmanız mümkün değil sayın milletvekilleri.
Şu anda, özellikle vergi sistemi, eğitim sistemi, vakıf sistemi, her ülkenin -sadece Türkiye'nin değil- temel direkleridir. Gelin, bu torba yasada -her şeyi koydunuz içine- özellikle şu vergi sisteminde Süper Lig'deki futbolcuların bu vergi indirimini tekrar bir gözden geçirin. Kimine yüzde 35, kimine yüzde 15 yani çok zengin olandan az, az alabileceğinizden çok vergiden vazgeçin. Gelin, eğitim sisteminde daha ne kadar çok üniversite açarsak... Okul sayısı değil olay, tabela miktarı, tabela değil olay. Gelin, eğitim sisteminde de bir eğitim şûrası toplayın ama bütün partilerin temsilcileriyle birlikte eğitimi yeniden masaya yatırın. Bu, "Sınav sistemini biz yaptık oldu, biz değiştirdik oldu."yla alınacak bir mesafe değil sayın milletvekilleri. Gelin, bu vakıf sisteminde de...
Dünyadaki bütün demokrasilerde üç temel ilke var: Hesap verebilirlik, açıklık, paylaşılabilirlik. Şu anda yönetim anlayışınızda bunların hiçbiri yok. Bu vakıfta, şu anda, tıpkı, Millî Eğitim Bakanlığının eskiden, geçmişteki halk eğitim, örgün eğitim, bütün o olgunlaşma enstitülerinin hepsini toplayıp ayrı bir vakıfta tamamen hayatın bütün alanında kendi çevrenizdeki insanların eğitime katılacağı bir tablo oluşturdunuz. Burada da yine PISA'ya güvenmeyip kendi yaptırdığınız PISA'da da nasıl başarısız sonuçlar çıktıysa şimdi uygulamakta olduğunuz bu yöntemin de sonu çıkar yol değil sayın milletvekilleri.
Bu torba yasaya koyduğunuz, özellikle optisyenler ve gözlükçüler birliğinin kurulması tabii ki olumlu. Optisyenlerin ve gözlükçülerin bu birliklerinin kendilerini, mesleklerini daha üst kademelere getirmesini diliyoruz.
Bunun dışında, son vurgulamak istediğim güzel sanatlar üniversitesinin kurulması. Sayın milletvekilleri, daha altı ay önce, 10 Mayıs 2017'de güzel sanatlar eğitimi veren -burada Sayın Bakan Yardımcısından ya da Bakandan ayrıca ben açıklama bekliyorum- güzel sanatlar liselerinin öğretmenlerini norm dışı gösterdiniz, güzel sanatlar eğitiminin yönetmeliğini yürürlükten kaldırdınız. Şimdi, tabii, bir üniversite kuruyorsunuz, ne olursa olsun bir üniversite kurulması olumludur ancak okullardaki güzel sanatları ortadan kaldırdığınızda geriye uyuşturucuyla mücadele kalır, her türlü olumsuzlukla mücadele kalır sayın milletvekilleri.
Ben sözlerimi Yunus Emre'yle tamamlamak istiyorum:
"Bir kez gönül yıktın ise / Bu kıldığın namaz değil / Yetmiş iki millet dahi / Elin yüzün yumaz değil." diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)