GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:33
Tarih:06.12.2017

MHP GRUBU ADINA EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına bu torba yasanın Yunus Emre Enstitüsü hakkında teklif ettiği düzenlemeyle ilgili yaklaşımlarımızı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Yunus Emre Enstitüleri Projesi isabetli ve kıymetli bir proje olarak hayata geçmiştir. Bu enstitülerin eksikliğini uzun yıllar boyunca hissetmiştik. Bu sebeple bu kurumun en iyi şekilde çalışmasını temin için kuruluşundan günümüze geçen sekiz yılda kazanılan tecrübenin iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. 1982 senesinde Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlanırken dönemin Başbakanı ilk defa akademi, fikir, sanat dünyamızın değerli isimlerini bir araya getirerek Millî Kültür Özel İhtisas Komisyonunu oluşturdu. Bu Komisyonun raporu buradadır. Bu Komisyonun çeşitli alt komisyonlarından birisi de ilk defa oluşturulan Türkiye'nin Dış Kültür Münasebetleri Alt Komisyonudur. Bu alt komisyon çalışmalarına katılmış birisi olarak şu tedbirlerin alınmasını o zaman düşünmüş ve karara bağlamıştık. Ve burada geçen rapordan aynen okuyorum: "Millî kültürün yurt dışında tanıtılması ve yayılması bir eğitim ve de teşkilatlanma meselesidir. Hâlen Kültür ve Turizm Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığına bağlı olarak ve değişik isimler ve unvanlar altında yürütülen dış kültür münasebetlerimiz eksik ve yetersizdir." Bunu 1982'de söylüyoruz. "Söz konusu münasebetleri yürüten ilgili kurum ve kuruluşlar arasında ortak bir kültür politikası olmadığı, haberleşme ve iş birliği eksikliği olduğu bir gerçektir. Bu durumun kaynak artırmak, personel takviyesi yapmak suretiyle düzeltilmesi mümkün değildir. Bu sebeple millî kültürün yurt dışında tanıtılması ve yayılması için sırf dış dünyaya dönük bir teşkilatlanmaya gidilmelidir. Bu konuda İngilizlerin, Amerika Birleşik Devletleri'nin, Fransızların, Almanların ve Doğu Bloku ülkelerinin -o zaman "Doğu Bloku" diye bir şey vardı, gençler bilmeyebilirler- bu ülkelerdeki kültür kuruluşlarını örnek alarak yenisini kurmak lazım. Türkiye'nin kültür varlıkları açısından dışarıda tanıtılması faaliyetlerinin Türkiye'de kurulacak üst düzey bir birimin yetki ve sorumluluğu altında, tek elden yürütülmesi gerekmektedir." Bu Komisyonda 1982 senesinde söylemiş ve karara bağlamıştım.

Şimdi, bu yıllardan sonra 2009 senesinde Yunus Emre Enstitüsünün kurulması hakikaten büyük bir başarıdır ve bizi sevindirmiştir, ben bunu canıgönülden destekliyorum. Ancak, burada biraz tecrübelerden istifade etmek lazım. Sekiz senelik bir tecrübe var, bir de örnekler var, bir de bizim "devlet aklı" dediğimiz tecrübe var; 1982'den 2009'a kadar gelindiğinde bunların göz önünde bulundurulmasında fayda vardır. Onun için "Bunları ben yaptım." manasında falan değil ama başkası da "Ben yaptım." demesin, "Bunu hep beraber yaptık." diyelim. Hep beraber yaptık, yapıyoruz, yapmamız lazım. Onun için, bizim de teklif ettiğimiz düzeltmeleri de, arkadaşlarımızın komisyonlarda teklif ettiği hususları da nazarıdikkate alırsanız gerçekten hem millî kültüre yakışan bir şey olur hem de demokrasi adına yakışmış olur.

Şimdi, Sayın Başkan, Hükûmetin talebiyle görüştüğümüz bu torba kanun teklifini değerlendirirken bazı konularda millî haslet hâline gelen acelecilik huyumuza yenik düşmeyelim. Ve bu sebeple bu teklif konusunda üç mülahazamı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Birincisi: Bu güzide enstitümüzü bürokrasimizin ağır çalışan ve bazen nüfuz çatışmalarına sahne olan etkisinden masun kılmak lazım, onu korumak lazım bu çekişmeden.

İkincisi: Enstitünün başkanlığının Dışişleri Bakanlığı uhdesinde kalmasını, Kültür ve Turizm Bakanlığı uhdesine verilmemesini temenni ediyorum. Her iki Bakanlığımız da saygıdeğer bakanlıklardır fakat dış politikaları, dış programları yürütmek bakımından esas görevli olan, daha geniş teşkilata sahip olan ve çok ülkede temsilciliği olan kurum Dışişleri Bakanlığıdır ve bunun böyle olması eşyanın tabiatına uygundur.

Üçüncü husus: Enstitü mütevelli heyetinde tabii üye olarak Türk Dil Kurumu, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve TÜBA'nın olmasını temenni ediyorum. Bizim arkadaşlarımız Profesör Doktor Kamil Aydın ve Profesör Doktor Zühal Topcu Hanım bu konuları Komisyondaki şerh notunda teklif etmişlerdir. Benim temennim sizin bunları kabul etmenizdir çünkü gerçekten TÜBA'nın olması şart; Türk dili öğretiliyor, Türk Dil Kurumunun olması şart yani bürokrasiyi biraz azaltmak ve işin kültür tarafına, akademik tarafına ağırlık vermek lazım. Şimdi sözlerime son verirken, isabetli olduğunu düşündüğüm bu şerhin bir kez daha altını çizmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; bu tekliflerimize ellerin kalkmasıyla "hayır" denmesi gayet kolay ama "Bir de düşünelim, bakalım." falan dense hepimiz sizi alkışlayacağız.

Son olarak, sözlerime başka bir konuyla devam etmek istiyorum. Bugün hepimiz, 1 milyar 600 milyon insan Amerikan Başkanının kararını bekliyor. Esefle hepimiz takip ediyoruz. 1995 senesinde alınmış bir karar ve 1995'ten bugüne kadar ertelenmiş bir karar. Değişik Amerikan başkanlarının siyasi hikmetiyle, erdemiyle diyelim, ertelenmiş bir karar bugün alınmak isteniyor ve Tel Aviv'deki Amerikan sefaretinin Kudüs'e aktarılması isteniyor. Bu, kabul edilmez, İslam dünyasının reddettiği, bütün insanlığın reddettiği, Güvenlik Konseyi kararlarına aykırı bir hadisedir, Birleşmiş Milletlerin kararlarına aykırı bir hadisedir. Ben, İslam İşbirliği Teşkilatının eski Genel Sekreteri olarak bunun çok vahim, yanlış bir karar olduğuna inanıyorum ve benim temennim, bugün bu kararın çıkmamasıdır. Bu işi Başkan, biraz daha, içerideki lobilerin, dışarıdaki lobilerin etkisinden kendisini koruyarak hem Amerika'nın menfaatini hem de dünyadaki huzurun daha sağlam adımlarla ilerlemesi... Çünkü ben eminim ki böyle bir karar bugün alındığı zaman, yarından itibaren, cuma namazından itibaren birçok ülkede, değişik kıtalarda birtakım kımıldamalar olacaktır ve bu, aşırılıklara davet olacaktır ve bu, kan dökülmesine davet olacaktır. Bu problemin çözümü, barışın, gayretlerin, teşebbüslerin, ara buluculuğun devam etmesi ve İsrail'in Birleşmiş Milletlerin aldığı kararlara, Güvenlik Konseyinin aldığı kararlara uymasıyla mümkündür. Bunun aksini yapmak, aksini müdafaa etmek maalesef tek yanlılıktır, hakşinaslık değildir. O bakımdan, Sayın Cumhurbaşkanımızın İslam İşbirliği Teşkilatının Zirve Dönem Başkanı olarak önümüzdeki çarşamba günü zirve toplantısına davet etmesi yerinde bir karardır. Benim temennim, bu toplantıda sırf kınama kararlarıyla yetinilmemesidir. Bu konuda bizim daha önceden yapmış olduğumuz Kudüs'le ilgili stratejik bir plan vardır; bilhassa, Kudüs ahalisinin Kudüs'ün içerisinde yaşamalarını rahatlatmak ve hicretin önünü, göçün önünü kesmek, onun için onlara iskân, sağlık ve eğitim konularında destek verilmesidir. Bu konu da bu zirvede nazarıitibara alınırsa ve Filistin davası için Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda bir teklif yapılırsa, yüksek seviyeli bir karar alınırsa o zaman oradan güçlü bir şey çıkar çünkü Güvenlik Konseyine -bir dakika rica edeyim Sayın Başkan- yapılacak bir teklif reddedilecektir, veto edilecektir malum sebeplerden dolayı. Evet, bunun müeyyidesi yoktur, icra edilebilir değil ama bir siyasi hak, bir siyasi üstünlük ve davanın bütün dünya tarafından paylaşıldığını gösteriyor.

Bu sözlerimizle hepinizi saygıyla selamlarım ve Yunus Emre Enstitüsüne başarılar dilerim. (MHP, AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın İhsanoğlu.