GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı İlk Görüşmesi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:34
Tarih:11.12.2017

MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 yılı bütçe görüşmelerine başlıyoruz. Bizleri izleyen aziz vatandaşlarımızı ve muhterem heyetinizi şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına saygı ve muhabbetle selamlıyorum.

Sözlerime başlarken, güzel ülkemiz Türkiye'yi bizlere emanet eden atalarımızı, milletimizin birliği, devletimizin dirliği, vatanımızın bütünlüğü için kahramanca mücadele ederken şehadet şerbetini içen aziz şehitlerimizi, cumhuriyetimizin kurucusu, Türk milletinin ortak değeri Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve partimizin kurucusu Başbuğ'umuz Alparslan Türkeş'i rahmet ve şükranla anıyorum.

Ayrıca, şu anda vatanımızın her köşesinde ve sınır ötesinde terörle mücadelede destansı başarılar elde eden Silahlı Kuvvetlerimize, güvenlik güçlerimize başarılar diliyor, desteklerimizi ve dualarımızı gönderiyoruz.

Değerli milletvekilleri, bütçe, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kamuya kaynak aktarma ve bu kaynakları dağıtma yetkisi verdiği bir belgedir. Çiftçinin, esnafın, işçinin, memurun, sanayicinin, velhasıl büyük Türk milletinin alın teriyle yarattığı kaynak, bugünden itibaren on iki gün sürecek müzakerelerle bütçe kanunu olarak hayata geçecektir. Bütçe, millet malıdır, beytülmaldir. Ayrıca, bütçe sadece para değildir, Hükûmet faaliyetlerine tutulan bir ayna ve muhasebedir. Bütçede vatandaşlarımızın sorunlarına çare, beklentilerine cevap aranır. Bütçede aradığımız dirliktir, düzendir, güvenliktir, adalettir, refahtır, sağlıktır, eğitimdir, iştir, aştır.

Bütçeyi görüşürken atanamayan öğretmenlerimizin, gıda ve ziraat mühendislerimizin, veterinerlerimizin ve sağlıkçılarımızın haklarını arayacağız. Emeklilikte yaşa takılan vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm arayacağız. Sağlık meselesini ele alacağız. Eğitim sorunlarını gündeme taşıyacağız. Asgari ücretlinin, emeklinin, işçinin, memurun geçim sıkıntısını gündeme taşıyacağız. Zor günlerden geçen esnafımızın sesi olacağız. Çiftçimizin emeğinin, alın terinin hesabını soracağız. Somalı madencimiz şehit Gafur Şengazi'nin evladı Sıla'nın hayallerinin peşinde olacağız. Şehidimiz Ahmet Alp'in muhterem babasının "Vatanımız sağ olsun, Allah bu millete zeval vermesin." duasını yere düşürtmeyeceğiz. Şehit öğretmenimiz Aybüke'nin al yazmasını sancağımız yapacağız. 15'liler neslinden Trabzonlu Eren'in çakmak bakışlarıyla yolumuzu çizeceğiz. Bunları yaparken yönümüzü Türk milletinden başka bir yere döndürmeyeceğiz. "Öteki" "beriki" demeyeceğiz. "Sizin mahalle" "bizim mahalle" yarışına girmeyeceğiz. Çünkü bizim başka bir ajandamız ve gündemimiz yoktur. Gizli ajandalarla terör örgütlerinin sözcüsü, hamisi olmayız; hukuk dışında, hiçbir informel yapıyı ve örgütü devlet işlerinde paydaş görmeyiz. Ecdadın kanıyla tesis ettiği millî varlığın bir ganimet gibi hoyratça kullanılmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Ecdadımızın emaneti değerlere sahip çıkacak; ısrarla millet, kararlılıkla birlik, sevgiyle kardeşlik diyeceğiz.

Değerli milletvekilleri, bütçe görüşmelerini Türkiye Cumhuriyeti'nin en kritik süreçlerden geçtiği bir zamanda yapıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığını, geleceğini ve sınırlarını hayati derecede yakından etkileyen ağır tehditlerle karşı karşıyayız. Türk milletinin binlerce yıllık varlığı sona erdirilmek isteniyor. Millî kimliğimiz aşındırılarak çok kimlikli bir yapıya dönüştürülmek isteniyor. Türkiye Cumhuriyeti kendi sınırlarını kendi başkentinden yönetemez bir hâle getirilmek isteniyor. Türkiye, yerli ve yabancı işbirlikçiler ile taşeron terör örgütlerinin saldırısı altındadır. Güney sınırlarımızın ötesinde, ülkemizi çevreleyecek bir terör koridoru oluşturulmak istenmektedir. 15 Temmuz hain darbe ve işgal teşebbüsü sonrasında, kamu kurum ve kuruluşlarında, siyasette, bürokraside, ekonomide, sosyal hayatta, üniversitelerde, güvenlik teşkilatlarımızda FETÖ ihanetiyle mücadele devam etmektedir. Bu karanlık tabloya tarafsız kalma imkânı yoktur. Kenara çekilip olan biteni izleyerek günü kurtarma çabasında olamayız. Türkiye doğrudan hedef hâline getirilmişken siyasi çıkar hesapları yapamazsınız. Pensilvanya'dan beslenen, Türk düşmanlarıyla düşüp kalkan, milletimize sömürgecilik dayatması yapanlar vaziyet almışken "ben" diyemeyiz, kısır siyasi çekişmeler içine giremeyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından gördük ki devlet dardadır. Türkiye'yi yeniden ayağa kaldırmamız gerekmektedir. Devlet, hain illegal örgütlerin, sinsi informel yapıların, düşman teröristlerin yuvalanacağı bir yapı değildir, olamaz, olmamalıdır. Devlet, milletimizin teşkilatlanmış hâlidir, o yüzden "Devlet ebet müddet, millet ebet müddet." diyoruz. Büyük Türk milleti için devlet, evi, ocağı kadar kutsal gördüğü bir yapıdır çünkü devlet hürriyettir, anadır, babadır, istiklaldir, istikbaldir. Bunun için tarihte eşine az rastlanır bir fedakârlıkla cepheden cepheye mücadele ettik. Türk'ün birliği de dirliği de devletiyle somutlaşır. Terör örgütlerinin devletin içine neden sızdığına buradan bakarsak konu gayet net anlaşılır. Büyük Türk milletinin 15 Temmuzdaki tehdide karşı özveriyle yaptığı mücadele ancak böyle anlaşılır. Milletin bu gerçeğini görmezden gelerek siyaset yapamazsanız. Görmüyor, duymuyor, hissetmiyor, siyasi kör dövüşü içindeyseniz, millî de yerli de olamazsınız. Bu anda siyasette millî mukavemet duruşu başlar; muhalefet ederiz ancak millî mukavemetten ayrılmayız, siyasi rekabeti düşmanlık hâline getiremeyiz, ülkemizi hiçbir küresel kumpasa teslim edemeyiz.

Değerli milletvekilleri, kutlu bir devlet, mutlu bir millet adalet üzerinde hayat bulur. Hukuk ve adalet, hepimizi bağlayan en önemli unsurdur.

Kıymetli şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, bu yüksek duyguyu bakın ne güzel anlatmış:

"Ekmek, su, aş bulmak gecikebilir.

Temele taş bulmak gecikebilir.

Devlete baş bulmak gecikebilir.

Adalet gecikmez, tez verilmeli."

Adaletin, liyakatin, ehliyetin, meşveretin ve dayanışmanın hüküm sürmediği, kargaşa içindeki bir düzenden sağlıklı bir toplum ve huzurlu bir gelecek doğamaz. 15 Temmuzda Türk milletine onun silahını, tankını, topunu döndürme hainliğini gösteren teröristler için FETÖ'ye yardım ve yataklık edenlerin, FETÖ'nün her unsurunun, özellikle siyasi ayağının ortaya çıkarılması için adaletin bir an önce eşitlik ve hakkaniyet içinde tecelli etmesini istiyoruz. Ankara'da dayılar, İstanbul'da emmiler aramıyoruz. Sadece, hukuktan, nizamdan, kanundan ayrılmayan kurumlar diyoruz.

Hukuk ve adalet, devleti kurum ve kurallarıyla yöneterek tesis edilir. Yusuf Has Hacib Kutadgu Bilig'de der ki: "Adalete istinat eden kanun bu göğün direğidir. Kanun bozulursa gök yerinde duramaz." Gök yerinde dursun, devlet ayakta kalsın diye hukuku, adaleti savunmaya, inşa etmeye ve korumaya devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, mensubu bulunduğumuz yüce Meclis millet iradesinin hukuka dönüştüğü yerdir. Anayasa ve kanunlar milletin refah ve saadetini, devletin ve milletin bekasını temin için vazedilir. Bunların millî bünyeye ve iradeye uygunluğunun temin edilmesi gerekir çünkü ebediyen var olan millettir.

Bir yönetim sisteminin sınırlarını anayasa çizer. Yeni siyasetin ve yönetimin yolları ve sınırları 16 Nisan halk oylamasıyla çizilmiştir. Cumhuriyetimizin demokratik gelişmesinin doğal bir sonucu olarak artık önümüzde yeni bir istikamet var. Kuvvetler ayrılığının kesinleştiği, yetki ve sorumluluk dengesinin tesis edildiği, millet iradesine dayanan değişiklikle yeni bir Hükûmet sistemine geçiyoruz; çift başlılık bitecektir, yetki başkasında, sorumluluk başkasında olmayacaktır. Güçlü ve büyük Türkiye'nin önü açılmaktadır. Millî devlet tahkim edilecek, ülkemizin üzerindeki bütün kara bulutlar dağıtılacaktır. Yeni yönetim sisteminde Türkiye Büyük Millet Meclisi, yüce Meclisimiz, denge-fren mekanizmasının belkemiği olacaktır. Bu nedenle önümüzde zorlu bir gündem var. Bir taraftan sosyal ve ekonomik sorunlara kalıcı çözümler üretmek için çalışmalar yaparken diğer taraftan yeni Hükûmet sistemine ilişkin yasal düzenlemeler gündemimizde olacaktır. Tüm partilerin ve milletvekillerinin bu süreçteki tavır ve tutumları, Türkiye'nin geleceğine ilişkin düşüncelerini de açığa çıkaracaktır. Oyalanacak, boşa harcanacak vaktimiz yoktur, demagoji ve istismardan da uzak durulmalıdır. Türk milletinin 16 Nisanda gösterdiği irade dışında yürümenin, millî iradeyi tanımamak anlamına geleceğini unutmayınız.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin en önemli gündemlerinden birisi de terörle mücadeledir. Terörle mücadele bir güvenlik, beka ve demokrasi mücadelesidir. Yurt içinde ve sınırlarımız ötesinde terörle amansız yapılan mücadeleyi takdirle destekliyoruz. Yapılacak iş bellidir: Bataklığı kesinkes kurutmak. Türkiye terörle mücadelesinde haklıdır, bu mücadele meşrudur. Demokrasi, özgürlük ve insan hakları söylemlerinin ardına saklanarak terörle mücadeleyi sekteye uğratmaya çabalayan bölücü ve yıkıcı çevrelerin gerçek niyetleri gün gibi ortadadır. Hükûmetin en önemli görevi, bu mücadelede kesin başarıya ulaşmaktır. Bu süreçte Milliyetçi Hareket Partisi devletin, Hükûmetin, kahraman asker ve polislerimizin yanındadır.

İbretle görüyoruz ki amaç ve niyetleri bulanık bir kısım sözde iş çevresi sözcüleri, ülkemiz üzerinde oyunlar tertipleyen dış güçlerden aldıkları telkinlerle hâlâ çözüm sürecine dönülmesi çağrısı yapmaktadır. Bu garabette ve yanlışlıkta ısrar eden bu yerli iş birlikçi ve iş adamı görünümlü bezirgânları uyarıyoruz: Hadsizlik yapmayınız. Bugüne kadar millî ve yerli bir duruşunuzu görmedik; bari gölge etmeyin, başka ihsan istemez. Terörle mücadelenin etkin olarak yürütüldüğü bir zamanda bu tür söylemleri son derece şaibeli ve zararlı olarak gördüğümüzü ifade etmek istiyoruz.

En son terörist teslim alınıncaya, en son kanlı silah kırılıncaya kadar terörle mücadelenin azim ve iradeyle devam edeceğine inanıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti bunu gerçekleştirmeye muktedirdir çünkü millî mukavemet canlıdır, millet devletiyle bir bütün hâlindedir. Bu vesileyle Cenab-ı Allah'ın silahlı kuvvetlerimize güç ve kudret vermesini temenni ediyor, terörle mücadeledeki aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum, yaralılarımıza şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin üzerinden yaklaşık on yedi ay geçti. Bu mücadeledeki görüş, uyarı ve tavsiyelerimizi bu kürsüden defalarca paylaştık. Özellikle, 15 Temmuzun aktif planlayıcılarıyla, FETÖ'nün siyasi uzantı, unsur, destekçileriyle mücadele edilmesini, bu kişilerin bir an önce yargı önüne çıkarılmasını dile getirdik. Bu hesaplaşmadan hiç kimse kaçamayacaktır, er ya da geç FETÖ'yle mücadele en son noktaya kadar yürütülecektir.

15 Temmuzdan sonra bir kâbustan uyanarak silkinen Türkiye'nin millî çıkarlarının merkezde olduğu başkent Ankara perspektifinin hayata geçirildiğini hatırlatmak isterim. O meşum geceyi yaşayan ve hatırlayan hiç kimsenin ülkemizin bütünlüğü, devletimizin dirliği, milletimizin birliği için olağanüstü tedbirlerin alınmasına karşı çıkmaması gerekir. Aradan geçen on yedi ayda hiç düşündünüz mü, 15 Temmuzda darbeciler başarılı olsaydı ülkemiz ne hâllere düçar olacaktı, kaç vatan evladı katledilecek, kaç vatan evladı yokluğa, yoksulluğa, vatansızlığa, esarete sürüklenecekti?

Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, FETÖ'yü millî mücadelede defedilen hainlerin ve Türk düşmanlarının doksan dört yıl sonra kaldırdıkları baş olarak görüyoruz. Bu bakışla, FETÖ'yle mücadelenin elbet adalet ve hukuk içerisinde başarıya ulaşmasını istiyoruz. Biz 15 Temmuzun tarihî bir hesaplaşma olduğunu düşünerek Türk milletiyle ve bütün millî unsurlarla bir araya geliyoruz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ve bölgemiz tarihinin en kritik döneminden geçmektedir. Asırlık plan ve projeler yeniden uygulamaya geçirilmiştir. Şark meselesi yeniden gündeme getirilmektedir. ABD ve bazı Batılı ülkeler önlerine Orta Doğu haritasını koymuşlar, başta Irak ve Suriye olmak üzere bölgenin yeni haritasını keyiflerince çizmeye çalışmakta, Sykes-Picot'un yeni versiyonlarına girişmektedirler. Perde önünde bizimle müttefik gibi duran ülkeler, güneyimizde terör örgütlerinin hamisi, tedarikçisi olmuşlardır. Güney sınırımız boyunca hiçbir illegal örgütün bırakın büyümesine, var olmasına dahi izin veremeyiz. Bunun için hiç vakit kaybetmeden, sınır ötesinde terör örgütü PKK/YPG'ye karşı operasyonlar kararlılıkla sürdürülmelidir. Dış politikadaki gelişmeler ile terörle mücadeleyi birbirinden ayrı görmeden, ülkemizin bekasına yönelik saldırıları bertaraf edecek iradeyi göstermeliyiz ve inşallah göstermeye de devam edeceğiz.

Öte yandan, komşu bölgelerimizde, ata yadigârı İslam'ın emaneti topraklarda kaygı verici gelişmeler yaşanmaktadır. ABD Başkanı, İsrail'in başkenti olarak Kudüs'ü tanıdıklarını açıklamıştır. Bu kararı reddediyor ve kınıyoruz. Kudüs İsrail tarafından işgal edilen bir Filistin toprağıdır. Kudüs Filistin'in başkentidir. Kudüs'ün statüsü tartışmalarını derinleştirmek bölgede barışı değil, aksine, çatışmaları ve hak ihlallerini artıracaktır. Kudüs'ün kapısına dayanan siyonist ve haçlı operasyonu hâlâ iş başındadır. Bu haçlı zihniyetine gereken cevap her türlü hukuki ve meşru platformda verilmelidir.

Sonuç olarak, özetle, dış politikamızı millî çizgide sürdürmekten başka çaremiz yoktur. Millî duruş meselelere Ankara'dan bakmakla inşa edilir.

Değerli milletvekilleri, bu çetin şartlar altında önem vermemiz gereken bir husus da millî savunmamızdır. Bir milletin bağımsız, güçlü ve müreffeh bir ülke olarak yaşamasında en önemli etkenlerden birisi de millî savunma gücüdür. Dünyanın en zorlu çatışmalarının yaşandığı bir bölgedeyiz. Türkiye Cumhuriyeti olarak bu coğrafyada millî savunmamızı ve güvenliğimizi çok güçlü kılmamız gerekmektedir. Ülkemizin her türlü bela ve saldırılardan korunması her fedakârlığa değecek bir husustur. Füze savunma sistemleri, yerli silah, mühimmat ve askerî araç gereçlerin üretimini her türlü siyasi tartışmanın üzerinde tutarak destekliyoruz. Türk savunma sanayisi son yıllarda yaptığı atakla birçok alanda başarılı projeler gerçekleştirmiştir. Millî tank, millî uçak ve millî uydu projeleri devletin büyük kararlılığıyla devam ettirilmelidir. Türkiye'nin bölgesinde liderlik iddiasını artıracak ve ordumuzu daha da güçlendirecek yeni projelere destek olunmalıdır. Bu çerçevede, savunma sanayisinde yetişmiş mühendis ve ara eleman gücü, yerli sermaye ve girişimlerle de desteklenmelidir.

Değerli milletvekilleri, ülke olarak her yerde her alanda her faaliyeti istikrar içinde yürütmemiz gerekmektedir. En önemli sorunlarımızdan birisi de millî eğitim meselemizdir. İlkokuldan üniversiteye eğitimin her kademesindeki katılımcılar, öğrenci, öğretmen, akademisyen ve veliler eğitim sistemindeki istikrarsızlıktan ve belirsizlikten şikâyetçidir. Millî eğitim sistemindeki istikrarsızlığın derinleşmesi geleceğimizi de tehdit eder bir duruma getirebilir. Millî eğitim hepimizin ön yargısız bir şekilde üzerinde düşünmesi gereken bir konudur. Eğitim sistemindeki zafiyetler kabul edilemez. Maalesef, ilköğretimden ortaöğretime, ortaöğretimden yükseköğretime geçişler belirsizlik içerisindedir. Millî eğitimdeki sorunlara geniş bir mutabakatla son vermeliyiz. Milletimizin eğitime ilişkin beklentilerini bilimin ışığında millî hassasiyetle yerine getirmeliyiz. Atanamayan öğretmenlerden sözleşmeli öğretmenlerin sorunlarına, derslik sayısından okullarımızın nitelik ve imkânlarına kadar, millî eğitim sorunları geniş bir zeminde ele alınmalıdır.

Sonuç itibarıyla, Türk milletinin mensubiyetinin şuuruna sahip, manevi ve kültürel değerlerimizi özümsemiş, düşünme, algılama ve problem çözme yeteneği gelişmiş, sorumluluk duygusu ve toplumsal duyarlılığı yüksek, gelişmeye açık, bilim ve teknoloji üretimine yatkın, girişimci, demokrat, erdemli ve inançlı nesillerin yetiştirilmesi, eğitim politikamızın vazgeçilmez temel amacı olmalıdır. Eğitim politikaları, yüksek medeniyet hedefine dayanan millî ve istikrarlı bir anlayışla kurgulanmalıdır.

Değinmek istediğim bir diğer husus da değerli milletvekilleri, tarım ve hayvancılıktır. Tarım ve hayvancılık vazgeçilmez stratejik bir sektördür ancak tarımın millî hasılaya olan katkısı yıllar içinde giderek düşmüş, tarımsal ihracatımız tarımsal ithalatı karşılayamaz duruma gelmiş, ekilen biçilen alanlar ile tarımda çalışan sayısı azalmış, köylerimiz boşalmış, çiftçimizin geliri her geçen yıl düşmüş ve borçları artmıştır. Türkiye'nin büyük bir kapasiteye sahip olduğu geleceğin anahtar sektörlerinden olan tarımdaki bu tablo kaygı vericidir. Mazot, gübre, fide, yem, ilaç, elektrik gibi tarımsal girdilerdeki fiyatların yüksek olması, çiftçiyi üretimden uzaklaştırmakta, tarımda uluslararası piyasada rekabet şansımızı azaltmaktadır. Üretim planlaması ve fiyatlandırma politikasını işletmek ve bu politikaları geliştirmek gerekmektedir. Üretici hem girdi maliyetlerinin yüksek olması hem de ürettiği malı değerince satamaması nedeniyle yeterince kazanamamakta, hatta zarar etmektedir. Bunun önüne geçmek için stratejik öneme sahip olan ürünlerde fiyat garanti sistemi uygulanmalıdır.

Hayvancılık tarımsal katma değerin âdeta lokomotifidir. Küçükbaş hayvancılığın sorunlarını elbette tarım ve hayvancılığın yapısal sorunlarından ayrı düşünmemeliyiz. Bu yüzden küçükbaş hayvancılığa da özel bir önem vermemiz gerektiğini hassaten ifade ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye'nin önemli stratejik sektörlerinden biri de enerjidir. Enerjide dışa bağımlılıkta dünya sıralamasının maalesef üst sıralarındayız. Bu durum önemli bir arz güvenliği riski taşımaktadır. Doğal gazda 5'inci, petrolde 13'üncü, kömürde 7'nci sıradayız. Bu rakamlar geleceğimizi tehdit etmektedir. Oysa enerji arzında öz kaynaklarımızı harekete geçirmemiz hâlinde çok yüksek bir potansiyelimiz vardır. Dünya Enerji Konseyi Türk Millî Komitesinin raporlarına göre, Türkiye, öz kaynaklarını harekete geçirdiğinde 750 milyar kilovatsaat elektrik üretebilecektir. Enerjinin tüm tüketicilere yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve sürdürülebilir bir şekilde sunulması temel bir enerji politikası olmalıdır. Millî bir enerji politikası oluşturulabilmesi için enerji ham maddelerinde dışa bağımlılığın azaltılması, yerli kaynaklardan maksimum ölçüde yararlanmak için kömür ve yenilenebilir enerji kaynaklarının azami seviyede değerlendirilmesi, enerji ithalatında kaynak ve kaynak ülke çeşitliliğinin artırılması gerekmektedir. Nükleer enerji başta olmak üzere yeni enerji teknolojilerini üretecek yetkinliğe ulaşmamız elzemdir.

Değerli milletvekilleri, Esnaf ve Sanatkârlar Genel Müdürlüğü, 57'nci Hükûmet döneminde Milliyetçi Hareket Partisi tarafından Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde kurulmuştur. Esnaf ve sanatkârımız sermaye ve refahın tabana yayılmasında, gelir dağılımının iyileştirilmesinde, sosyal dengelerin korunmasında çok önemli bir görev üstlenmektedir. Ülkemizdeki iş yerlerinin yüzde 99'u esnaf ve küçük işletmelerden oluşmaktadır. İstihdamın yüzde 77'si, ekonomide yaratılan katma değerin yüzde 36'sı esnaf ve sanatkârlarımız tarafından sağlanmaktadır. Esnaf ve sanatkârlarımız, finansman yetersizliği, gelişmiş pazarlara hitap edecek donanımlardan mahrumiyet, bilgi ve teknolojideki yeniliklerin getirdiği değişimler, küresel ekonominin, marketlerin ve Uzak Doğu mallarının yarattığı rekabet, mesleki eğitim yetersizliği, sosyal güvenlik sorunları, yüksek vergi ve sosyal güvenlik primi, halkın alım gücünün düşmesi ve tüketim alışkanlıklarının değişmesi, yaşanan iç ve dış göçler, kayıt dışı esnaflığın oluşturduğu haksız bir rekabetin getirdiği tehditler altında var olma mücadelesi vermektedir. Esnaf, büyük alışveriş merkezlerinin baskısı altında kalmıştır; faaliyete geçen her AVM, etrafında yer alan esnaf ve sanatkârı yok olma noktasına sürüklemektedir. Esnaf ve sanatkârlarımız Türkiye ekonomisinin ve Türk toplum yapısının temelidir, bu temeli korumalıyız ve güçlendirmeliyiz.

Üzülerek ifade etmeliyim ki ülkemiz toplumsal huzur ortamı bakımından da ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Sosyal şiddet âdeta her yere sirayet etmiştir; evde, işte, okulda, sokakta, sporda ve televizyon ekranlarında bu şiddet sarmalından kurtulmanız için acil önlemlere ihtiyaç vardır. Sosyal sorunların çözümü için ortak bir akıl etrafında birleşmek mecburiyetindeyiz.

Değerli milletvekilleri, Türk milletinin engin bir tarihi, kültürü, mücadele azmi ve iradesi vardır. Milletçe büyük bir devlet şuuruna sahip olmasaydık bekamızı devam ettiremezdik. Türk milleti hafızası olan bir millettir. İşte, millî mücadele günleri... İşte, 15 Temmuz gecesindeki millî duruş... Zor günlerden geçiyoruz. Bu zor günlerde Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türkiye'nin gerçek ve acil sorunlarına çözüm üretmede omuz omuza, kafa kafaya çalışma çağrısı yapıyoruz. Türkiye'nin her bakımdan bir inşa ve ihya girişimine ihtiyacı vardır. Hepimiz öncelikle şu soruların cevaplarını aramakla mükellefiz: Neyi, nerede, nasıl inşa ve ihya edeceğiz? Hangi geçmişten, nasıl süzülüp geliyoruz? Nasıl bir geleceği tahayyül ediyoruz? Nelere sahibiz, nelerden mahrumuz? Önümüze çıkan engelleri aşabilmek için gerekli olan maddi ve manevi imkânlarımız nelerdir? Bu imkânlar eksikse nasıl tamamlarız, fazlaysa nasıl yönetiriz? Unutmayınız, zor diye bir şey yoktur, imkânsız sadece zaman alacaktır.

Siyaset anlayışımızda öznemiz millet, nesnemiz devlettir. Toplumun üzerine pompalanan umutsuzluk girdabından bir an önce çıkılmalıdır. Türkiye'nin, kalkınma ve güçlenme hamlesini başlatacak, gelir dağılımındaki adaletsizliği düzeltecek, yoksulluğu ortadan kaldıracak, dargınlıkları giderecek, birleştirici, kucaklayıcı, sosyal barışı temin eden, kurumlar ile yurttaşlar arasında güven sağlayan bir uzlaşmaya ve normalleşmeye ihtiyacı vardır. Zorlaştıran değil kolaylaştıran, iten değil kucaklayan, bölen değil birleştiren, haklı ve zayıfı, haksız ve güçlüye karşı koruyan bir anlayışı hâkim kılmak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, müddetinize üç dakika ekliyoruz.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Rica ederim.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu kronik sorunları kökten çözmek için, atıl bırakılan beşerî ve fiziki kaynaklar harekete geçirilmeli, ülkemizi sürekli üreten ve üreterek büyüyen bir ülke hâline getirmeliyiz. Kamu hayatının her alanında şeffaflık ve hesap verme anlayışını hâkim kılacak bir sistem hayata geçirilmelidir. Ekonomi, bilim, sanayi, dış politika, kültür, sanat, eğitim, sağlık, tarım ve hayvancılık gibi alanlarda çağdaş, akılcı, gerçekçi, uygulanabilir ve sürdürülebilir bir programı vatandaşlara topyekûn, hep birlikte sunmamız millî bir görevdir. "Sen-ben" kavgasına girmeden, dilde, fikirde, işte birlik şiarıyla, Türkiye'nin birliğini yıkmak isteyenlere karşı demokratik ve millî bir direniş çağrısı yapıyoruz, aziz milletimizi bir gönül seferberliğine davet ediyoruz. Türk'ün asli cevherinde bir araya gelelim, yekvücut olalım. Türkiye'nin birliğinin, refahının, mutluluğunun ve geleceğinin yegâne teminatının al bayrak altında birleşmekten geçtiği unutulmamalıdır. 19 Mayıs 1919'daki ilk adımın, 23 Nisan 1920'deki ilk açılışın, 29 Ekim 1923'teki ilk ilanın heyecanı ve coşkusuyla doluyuz. Bize lazım olan, birlik ve beraberlik, kararlılık ve her bakımdan güçlü olmaktır. Davranmalıyız, el ele verip omuz omuza şahlanmalıyız. Yeni bir Türk mucizesi doğmalıdır ve doğacaktır, belki yarın, belki yarından da yakın.

Konuşmama son verirken 2018 yılı bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, muhterem heyetinizi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)