| Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 1'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 12.12.2017 |
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Tasarıların hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gazi Meclisimizin kıymetli üyeleri, konuşmama Başbakanlık adına sorumlu olduğum Afet Ve Acil Durum Yönetimi konusuyla başlayacağım.
Ülkemizde doğal afetlere ilişkin politikalara baktığımızda, ilk adımların 1939 depreminden sonra atıldığını, 1959 yılında 7269 sayılı Kanun'un yapıldığını görüyoruz. Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun bugün de yasal temeller açısından elimizdeki önemli bir dokümandır. Afetlerle ilgili yasal düzenlemeler 1988 yılında yapılan bir yönetmelikle devam ediyor. Ne yazık ki 1999 depremleri afet konusundaki hazırlıklarımızın yeterli olmadığını acı bir biçimde bize gösterdi. İzmit ve Düzce depremlerinin yaşandığı günlerde ülke olarak çok büyük sıkıntılar ve sosyal travmalar yaşadığımızı hepimiz biliyoruz. Şüphesiz bunun birçok sebebi var ancak ana sebeplerinden birinin afet yönetimi konusundaki bürokratik karmaşa olduğunu söyleyebiliriz.
İktidara geldiğimiz günden sonra Türkiye'nin afet, acil durum stratejisini tamamen değiştirerek çok başlılığı ortadan kaldırdık. 2009 yılında Sivil Savunma Genel Müdürlüğünü, Afet İşleri Genel Müdürlüğünü ve Başbakanlığa bağlı Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğünü bir çatı altında toplayarak Başbakanlığa bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığını kurduk, böylece yeni bir vizyon ortaya koyduk. Bu durumla birlikte ilk olarak Türkiye'de afetlere nasıl müdahale edileceği konusundaki karmaşayı gidermek için Türkiye Afet Müdahale Planı'nı hazırladık. Böylece, özellikle bir afet sonrasında yerine getirilmesi gereken çalışmalar için ulusal düzeyde müdahale planları oluşturduk, 81 ilde de il afet müdahale planlarını hazırladık.
Değerli milletvekilleri, tabii, geçmiş dönemlerde uzun süre Sağlık Bakanlığı yaptığım için bu afetlerin hemen hemen hepsinde ben bulundum ve her geçen gün biraz daha hem AFAD altındaki hem Sağlık Bakanlığı altındaki ekiplerimizin yetiştiğini ve müdahale kabiliyetlerinin de arttığını doğrusu müşahede ettim. Özellikle -biraz sonra temas edeceğim- Van depremi sırasında da bu hizmetin oldukça mükemmel bir biçimde yerine getirildiğine bizzat şahit oldum çünkü depremden sonraki ikinci saatte deprem bölgesine ilk ulaşan Bakan ben olmuştum.
Türkiye Afet Yönetimi Strateji Belgesi ve Eylem Planı konusunda yeni bir çalışma yapıyoruz. Afetle ilgili bütün planları çatısı altında toplayacak bu strateji planını 2018 yılında, önümüzdeki bütçe döneminde yürürlüğe koymuş olacağız. Ayrıca, bu belge kılavuzluğunda Türkiye Afet Risk Azaltma Planı üzerinde de çalışıyoruz. Çünkü afetlere baktığımız zaman, riski azaltma, hazırlık yapma, müdahale ve iyileştirme dönemleri olarak üç dönemden bahsetmeliyiz. Burada bu Türkiye Afet Risk Azaltma Planı'nın bir an önce tamamlanması ve 2018 yılı içerisinde AFAD koordinasyonluğunda uygulamaya girmesini de çok önemli buluyoruz. Çünkü geçtiğimiz yıllara göre dünyada afet yönetimi konusundaki en önemli gelişme budur, riski azaltma ve bir şekilde daha hazır olma.
TARAP, bütün sektörlerin, paydaşların ortak katılımıyla şu anda hazırladığımız bir planlama. Böylece afet öncesi yapılan hazırlık ve zarar azaltma çalışmalarını güçlendirmiş olacağız, afet sonrası faaliyetlere duyulan ihtiyaç ve ayrılan kaynağı da azaltmış olacağız.
Kıymetli arkadaşlar, bu anlamda önemli hususlardan biri de vatandaşlarımızda farkındalık oluşturulmasıdır, her bir ferdin ve ailenin afete karşı hazırlıklı olmasıdır. Bunun için AFAD koordinasyonunda Afete Hazır Türkiye Bilinçlendirme ve Eğitim Projesi'ni başlatarak 9 milyon vatandaşımızı, yetişkinlerimizi, gençlerimizi, çocuklarımızı eğittik. Bu bilinçlendirme çalışmalarını daha kapsamlı ve sonuç odaklı olarak geliştirmeye devam edeceğiz, bunu çok önemsiyoruz. Böylece bir taraftan TARAP'la riskleri azaltırken aynı zamanda da vatandaşlarımızın afete daha hazırlıklı olmasını sağlamak niyetindeyiz.
Türkiye, hepimizin bildiği gibi, deprem kuşağı üzerinde bir ülke. Artık "Ne zaman deprem olacak?" sorusu yerine "Deprem her an olabilir, biz ne kadar hazırız?" anlayışının zihinlere yerleşmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu arada, depremle ilgili olarak 2012 yılında Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı'nı 2023'e kadar yapılacak işler açısından hazırlamıştık. Şimdi, bu strateji ve eylem planını da yeniden gözden geçiriyoruz. Bu çerçevede daha önce, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun yapıldı, hepinizin bildiği gibi, Afet Sigortaları Kanunu yürürlüğe girdi.
Şimdi, yeni yaptığımız çalışmalarla bir taraftan bütün kurumlara göstergeler koyarak depreme hazırlık konusundaki çalışmaları hızlandıracağız. Öbür taraftan, daha önce başlatılan Türkiye deprem tehlike haritasını güncelledik. Bu gerçekten mükemmel bir çalışma oldu. Yakın bir zamanda bunu bilim insanlarımızla beraber kamuoyumuza da sizlere de takdim etmiş olacağız. Bu haritayla birlikte Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği'ni de yeniliyoruz. Önümüzdeki bir ay içerisinde bu iki önemli dokümanı kamuoyumuza takdim etmiş olacağız.
Çalışmalarımızı daha hızlı ve aktif hâle getirmek için son iki ayda paydaşlarımızla protokoller imzaladık. Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla afet konutları ve iyileştirme konusunda, yine AFAD ile AKUT arasında ise kurtarma ve arama çalışmaları alanlarında iş birliğini içeren protokoller yaptık. Türkiye'de 2 bini aşkın AFAD çalışanı, kurtarma birliği var, 20 bin civarında da itfaiye eri var.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Kaç ilde müdür vekâleten yönetiyor ama Sayın Bakan? Çok ilde vekâlet var.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu konuda gönüllülerden oluşan, iyi yetişmiş, bir şekilde sertifikasyonla sertifikalandırılmış kişilere büyük ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Önümüzdeki aylarda bunları çalışacağız, süratle gönüllülerin sayılarını artıracağız çünkü depremde -hepinizin bildiği gibi- ilk saatler çok önemli. Her ne kadar çevre illerden destek getirebilsek, yardım getirebilsek de önemli olan ilk andaki, ilk birkaç saat içerisindeki müdahaleler. Bunun için devletin memuru ya da işçisi konumunda çok fazla sayıda insanı istihdam etmek mümkün değil. Elbette arama kurtarma birliklerimizdeki personelin sayısını artıracağız ama bunlardan daha önemlisi gönüllülerle geniş bir afete hazırlık ordusu hazırlamayı planlıyoruz.
Deprem başlığını kapatmadan, müsaadenizle Hükûmetimiz döneminde ve öncesinde müdahale şartlarının nereden nereye geldiğini Van örneğiyle anlatmak istiyorum. 1999 Marmara depreminde arama kurtarma faaliyetleri depremden dört buçuk saat sonra başlatılabilmişken 2011 Van depreminde ilk otuz dakika içerisinde ekipler sahadaydı, hem Sağlık Bakanlığımızın UMKE ekipleri hem AFAD'ın ekipleri.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kaç il etkilendi Sayın Bakan?
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ben de -söylediğim gibi- iki saatin çerisinde olay mahallindeydim. Şunu gerçekten bu ekipler adına, bu değerli arkadaşlarımız adına iftiharla ifade etmek lazım ki işlerini iyi bilen, profesyonel ama aynı zamanda da amatör ruhla çalışan kardeşlerimiz, arkadaşlarımız var. Öyle hadiseler yaşadık ki biz Van depreminde, bir yakını hem de birinci dereceden bir yakını enkaz altındayken "Ben görev yerimi bırakmam." diyen UMKE elemanlarımız oldu. Bu ülke gerçekten bu kahramanlara çok şey borçlu. Sadece Türkiye'deki afetlere müdahale açısından değil, yurt dışındaki afetlere müdahalede de göğsümüzü kabartan başarılara imza attılar.
Deprem sırasında 48 çadır ve konteyner kentte 200 bin kişiye barınma imkânı verdik. Depremden sonra, âdeta bir rekora imza atılarak kısa sürede 25 binden fazla konut inşa edildi, toplamda 5 milyar liradan daha fazla kaynak harcanarak hayat normale dönmüş oldu.
Değerli milletvekilleri, bütçemizin, AFAD bütçesinin başlangıç ödeneği 1 milyar küsurken neden 3 milyar küsura çıktığı ifade edildi. Çünkü illerin beklenmeyen altyapı hasarları oluşuyor, bu hasarlar dolayısıyla Maliyeden ilave paralar alıyoruz. Afet, biraz da böyle bir alan yani bütçesini başlangıçta tam olarak belirlemek oldukça güç. Ancak bu eleştirinin haklı bir tarafı olduğunu da düşünerek bu sene bütçemizi geçen yıla kıyasla 1 milyar 248 milyondan 2 milyar 265 milyona çıkarmış durumdayız ama belki yine, ihtiyacımız olacak -inşallah olmasın- yine Maliyemizden talepte bulunacağız.
Yine, şu hususta da bilgi vermek isterim Değerli Kurula: AFAD'ın yaptığı işlerde, ihalelerde Sayıştay denetimi var. Bazı arkadaşlarımızda yanlış bir bilgi var, Sayıştay denetiminin olmadığı gibi. Elbette, AFAD kendi tabiatı icabı ihaleleri daha hızlı biçimde yapıyor ihtiyacı olduğu zaman ama Sayıştay denetimi AFAD'ın ihalelerinde şu anda, hâlihazırda geçerlidir.
Sayıştay söz konusu olmuşken... Sayıştay üyeleri, Sayıştay Başkanı, bürokratları ya da yetkilileri buraya katılıyorlar -diğer bütün kurumlar için söylüyorum- ama onlarla ilgili eleştirilere cevap verme şansları da yok. Onun için müsaade ederseniz Sayıştay ve uygulamalarından kısaca bahsetmek isterim. AK PARTİ'miz kamu mali denetimi alanında gerçekten önemli reformlar gerçekleştirmiştir. Askerî malların denetlenmesine ilişkin kısıtlamaların kaldırılması, mahallî idarelerin denetiminin doğrudan Sayıştayca yapılmasını kararlaştırma, kamu kaynağı kullanan kuruluşların denetiminin kapsamının genişletilmesi, performans ve mali denetime başlanması AK PARTİ hükûmetleri döneminde Sayıştaya verilen görevler arasındadır ve elbette, Sayıştay ve denetçilerinin bağımsızlığı Anayasa Mahkemesi kararlarıyla güvence altındadır. Hepimiz biliyoruz ki -bunu Plan ve Bütçe Komisyonundaki tartışmalar sırasında da her zaman yaşadık- Sayıştay raporlarından bugüne kadar hem muhalefet hem de iktidar partileri azami ölçüde istifade etmiştir. Gerçekten, geleneği güçlü olan, teknik kabiliyeti güçlü olan bağımsız bir Sayıştay Meclis adına denetlemeleri yapıyor ve hepimiz bundan istifade ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye sadece oluşabilecek doğal afetlerle değil bulunduğu coğrafyanın konumu itibarıyla da çeşitli sebeplere bağlı olarak göç hareketlerine muhatap olmaktadır. 1989 yılında Bulgaristan'dan ülkemize gelen 300 binden fazla soydaşımızı bağrımıza basmıştık, Saddam rejiminden kaçan binlerce Kürt kardeşimiz yine Türkiye'ye sığınmıştı. En son, 2011 yılından itibaren Suriye krizi sebebiyle bugün 3,5 milyona yakın Suriyeli kardeşimiz Türkiye'de sığınmacı olarak yaşıyor. Bu olaylarda ya kardeşlerimize kapıları kapatıp onları ölüme terk edecektik ya da her zaman olduğu gibi necip Türk milletine yakışır bir biçimde onları alıp misafir edecektik. Biz, yaşadıkları ülkelerin rejimi tarafından yapılan baskı ve zorbalıklardan kaçan kardeşlerimize evimizi ve gönlümüzü açmayı tercih ettik. Bu tercih, birilerinin iddia ettiği gibi bir çıkmaz sokak değil tam tersine, yüz akımız olarak tarihe geçecek bir tercihtir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız başta olmak üzere, Hükûmet olarak milletimizle el ele vererek tarihin bize yüklediği bir misyonu yerine getirdik.
Kıymetli arkadaşlar, necip Türk milleti tarihinden ve kültüründen aldığı misafirperverliğiyle Suriyeli kardeşlerimize yedi yıl boyunca 30 milyar dolarlık bir maliyetle sahip çıktı. Bakın, özellikle, maliyet diyorum, burada hesap işini bilenler "harcama" ile "maliyet" kavramını birbirinden rahatça ayırt edebilirler. Bu 30 milyar dolarlık maliyet hususunda Sayın Cumhurbaşkanımız bu rakamı birçok kere zikretti ancak üzülerek ifade etmem gerekir ki hesapsız ve ölçüsüz açıklamalarla bu yardımların üzerine gölge düşürmeye kalktılar. Bunlara karşılık ben şunu yaptım: Konu benim görev alanımla ilgili olduğu için bir basın toplantısı düzenledim, bir hesap tablosuyla gereken bütün açıklamaları yaptım. Bu hesap tablosunda yıl yıl hangi kurumun ne kadar harcadığı, sivil toplumun ne kadar harcadığı, Kızılayın ne kadar harcadığı, Türk parası olarak ne kadar harcandığı, ilgili yılın kuruyla çevrildiğinde bunun ne kadar tuttuğu ve toplam olarak da 30 milyar TL'ye baliğ olduğunu açıkça gösterdim.
Değerli milletvekilleri, hatta bu 30 milyar Türk lirası içerisinde aslında hesap edilmeyen...
ALİ ŞEKER (İstanbul) - TL mi, dolar mı?
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - ...fırsatların kullanılmasıyla ilgili bazı hususlar da yok.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Bakan, Cumhurbaşkanı dolar diyor, siz Türk lirası diyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bunları eklersek yani fırsat maliyetlerini de eklersek aslında 30 milyar doların daha üstünde bir maliyetin ortaya çıktığı anlaşılıyor.
Değerli milletvekilleri, aslında, herkes, bu aziz milletin yardımlaşma, merhamet, misafirperverlik gibi üstün vasıflarını bilir. AK PARTİ -Allah'a şükürler olsun ki- milletimizin bu alicenaplığına layık olmuş ve 3,5 milyona yakın Suriyeli kardeşine milletimiz adına sahip çıkmıştır. Bunun için, çok açık ifade ediyorum, Suriyeli sığınmacılar konusu, ağzını her açanın hoyratça yorum yapacağı bir konu değildir.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Yarısı sokakta dileniyor, cami önlerinde, ışıklarda.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - 30 milyar doları dağıtsanız adamlar, emin olun, dönerler evlerine.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Yaşananların birinci dereceden sorumlusu olan rejime heyetler gönderenlerin, katıldıkları her programda Türkiye Cumhuriyeti devletini belirli çevrelere şikâyet edenlerin üzerinde pervasızca ahkâm keseceği bir konu hiç değildir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - O rejimle şimdi anlaşacaksınız.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hesap sorunca "pervasızca" mı oluyor Sayın Bakan? Yani "Nereye harcadınız?" deyince "pervasızca" mı oluyor?
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Tatil yapıyordunuz Esad'la, "dostum" deyip tatil yapıyordunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Kıymetli arkadaşlar, aslında, mazisinde Boraltan Köprüsü vakası gibi -burası çok önemli değerli milletvekilleri- kara bir sayfası olanların sığınmacılar konusunda takındığı tavra şaşırmayalım.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Esad'ı da biz katil yapmıyoruz, siz yapıyorsunuz, siz; "Kardeşim Esad" diyordunuz.
BAŞKAN - Müdahale etmeyelim.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - 1945 yılında Sovyetler Birliği'nden Türkiye'ye sığınan Azerbaycanlı kardeşlerimiz iade edildiğinde o insanların çoğu, sınır kapısını geçer geçmez elleri arkadan bağlanmak suretiyle infaz edilmişlerdir.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Sincan Bölgesi'nden gelen Çinlileri de siz teslim ettiniz. Devlet olmak, uluslararası hukuku korumak ayrı bir şey.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Haksız eleştirilere baktığımızda herhâlde bize şunu söylemek istiyorlar: "Siz neden Suriyelilere sınırlarınızı açarak, sınırlarımızı açarak Esed rejimince milyonlarca insanın katledilmesine engel oldunuz? Neden 3 milyon Suriyeliyi Esed rejiminin insafına bırakmadınız? Neden onları varil bombalarından kurtardınız? Neden Suriyelilerin Azerbaycanlı kardeşlerimiz gibi kurşunlanmasına izin vermediniz?" Tekrarlıyorum, biz, AK PARTİ iktidarı olarak elbette kardeşlerimize sahip çıkacaktık, bundan sonra da sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bizi kardeşlerimize sahip çıktığımız için eleştiren bazılarının zalim bir diktatörün kendi halkına zulmedişinin sebebi Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetiymiş, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanıymış gibi konuşmaları büyük haksızlıktır, bunu asla kabul etmiyoruz.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar 56 farklı ülkede uluslararası insani yardım operasyonu gerçekleştiren Türkiye'nin bu yaklaşımından kim, niye rahatsızlık duyuyor? Arakan'dan Çad'a, Nepal'den Bosna ve Süleymaniye'ye kadar büyük bir coğrafyada insani yardım konusunda farkını ortaya koyan bir Türkiye'den neden rahatsızlık duyuluyor?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kimsenin rahatsızlık duyduğu falan yok Sayın Bakan. Allah Allah, niye rahatsızlık duyalım?
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ülkemizin dünyaya örnek teşkil eden insani yardım operasyonları uluslararası kamuoyunda büyük takdirle karşılanmaktadır.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kandırılmanızdan rahatsızlık duyuyoruz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Yakın bir zamanda Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, Arakanlı Sığınmacılar İçin Uluslararası Yardım Konferansı'nda Türkiye'nin Arakan Müslümanlarına, Rohingya Müslümanlarına yönelik yardımlarına ilişkin şunu ifade etmiştir: "Şunu vurgulamak istiyorum ki Türkiye insani yardımlarda küresel olarak cömert bir donör ülke olma özelliğini sürdürüyor." Sadece kurumlar değil, Türkiye'nin muhatabı ülkelerin liderleri de bunu kabul etmek zorunda kalmışlardır. Bazı problemlerimiz olmasına rağmen Almanya Başbakanı Angela Merkel ev sahipliği yapmış olduğumuz Dünya İnsani Zirvesi'nde "Türkiye'nin ev sahibi olmasından mutluluk duyuyorum çünkü Türkiye, 3 milyon Suriyeli sığınmacıyı kabul etmesiyle insani yardım üzerinde sadece konuşmadığını, bunu yerine getirdiğini gösterdi." diyerek memnuniyetini dile getirmek durumunda kalmıştır.
Değerli arkadaşlar, dünya neden bunları söylüyor biliyor musunuz? Türkiye'de şu an 3 milyon 381 bin Suriyeli var. Bunların 228 bini geçici barınma merkezlerinde, 31 milyondan daha fazla poliklinik hizmeti yapıldı bu insanlara. 612 bin Suriyeli yavrumuz şu an Türkiye'de okullarda eğitim görüyor. Türkiye'deki sağlık kuruluşlarımızda yaklaşık olarak 300 bin bebek doğdu. Bu bebeklerin aşılarından muayenelerine kadar her türlü bakım hizmetiyle Türkiye ilgilenmektedir. İşte bunları, bazılarının görmek istemediği bu hizmetleri uluslararası camia görüyor, Türkiye'yi her fırsatta övüyor.
Bu arada, bu şekilde bazı teröristlerin Türkiye'ye geldiği, eğitim gördüğü, Suriye'ye geri gönderildiği iddiaları, açıkça ifade ediyorum, hayal mahsulü iftiralardır. Bu iftiralar neden yapılır, anlamak mümkün değildir.
Değerli kardeşlerim, bu sene yayınlanan Küresel İnsani Yardım Raporu'nda Türkiye, 2016 yılında yapmış olduğu 6 milyar dolar yardımla dünyada Amerika Birleşik Devletleri'nden sonra ikinci sıradadır. Kişi başına gelirimizle kıyasladığımızda Türkiye, bu hususta dünyada birinci sıradadır. Biz, Suriye'de, Filistin'de, Somali'de, Bangladeş'te, dünyanın birçok ihtiyaç sahibi bölgesinde çalışmaya devam edeceğiz. Bu, bizim için bir vazifedir. Bu, bizim hükûmetlerimiz için kutsal bir görevdir. Bu, bütün AFAD çalışanları için de büyük bir şeref kaynağıdır.
Değerli milletvekilleri, üzerinde önemle duracağım bir diğer konu, insan hakları konusudur. Bu konuda, ne yazık ki Türkiye'ye vicdansızca saldırılar yapılıyor; acımasız, ölçüsüz ve gerçek dışı iddialar ortaya atılıyor. İnsan hakları konusunda Türkiye'yi eleştirenlerin bir kısmının terör örgütlerine kucak açan ülkelerden oluşu, seslerin buralardan çıkışı, bir kısmınınsa sırtını PYD'ye, YPG'ye, PKK'ya dayıyor olması ya da doğrudan, dolaylı bir biçimde FETÖ terör örgütü tarafından beslenmesi trajikomik bir durumdur. Milletvekillerini azılı katillerin, teröristlerin cenazesine gönderenlerin en son konuşacağı konu insan hakları meselesidir. FETÖ ile bir şekilde dirsek temasını devam ettirenlerin en son konuşacağı konu da bu olmalıdır.
Biz, bazılarının söylediği gibi, FETÖ konusunda, bunların hainliğini 17-25 Aralıktan önce yeterince anlamamış olabiliriz, bunu kabul ediyoruz.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Niye, niye?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Yazıklar olsun, yazıklar!
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Ancak, bunun için bizi suçlayanların, gerçekler ortaya çıktıktan sonra aldanmışlığa devam ediyor olması çok enteresandır. Göz göre göre bu aldanmışlığa devam edenlere sesleniyorum, onlar her kimse. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Sayın Bakan, devletin raporları önünüze geldi, niye anlamadınız?
BAŞKAN - İdare amirlerini göreve çağıracağım Sayın Özdiş, lütfen.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Nöbetçileri çağırın.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - 17-25 Aralıkta onu anlamadınız; e, Reza'yı da anlamadınız şimdi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Hatta FETÖ'nün kulaklarına üfledikleriyle amel etmeleri; FETÖ'nün ellerine tutuşturduğu paçavraları belge diye ortaya çıkarmaları anlaşılır olmaktan uzaktır.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Bunları inanarak mı söylüyorsunuz Sayın Bakan? İnanarak mı söylüyorsunuz, günahınızı mı affettirmeye çalışıyorsunuz?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Başbakan bir ton paçavra gösterdi oradan belge diye.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Kuşkusuzdur ki bırakın PKK'nın cinayetlerini kınamayı ve onlara karşı tavır koymayı, konuşmaları ve politikalarıyla âdeta PKK'ya eleman hazırlayan bir organizasyon gibi çalışanların da bu konuda bizlere vereceği hiçbir ders yoktur.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Gerçekçi olmuyor söyledikleriniz, gerçekçi olmuyor.
BEHÇET YILDIRIM (Adıyaman) - Başka bir şey söyleyin.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Hükûmetimiz döneminde insan hakları alanında çok önemli adımlar atılmıştır.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - En önemlisi, İnsan Hakları Anıtı'nı tutuklamaktı Sayın Başkan.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - İnsan Hakları Anıtı gözaltında.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bunların en önemlilerinden biri, vatandaşlarımızın ana dilleriyle ilgili husustur. Ülkemizin kültürel zenginliğinin bir göstergesi olan farklı dil ve lehçeler; çeşitli tabular, inkâr ve ret politikaları gereği uzun yıllar, maalesef, tehlike ve endişe kaynağı olarak görülmüştür; bunu hepimiz biliyoruz. Ancak AK PARTİ Hükûmetleri iktidara geldiği ilk günden beri, milletimizden aldığı güçle bu sorunların ortadan kalkması için gayret göstermiştir. Hükûmetlerimiz döneminde resmî dil olan Türkçenin yanında vatandaşların günlük hayatlarında geleneksel olarak kullandıkları kendi dilleri ya da farklı dillerde yayın yapılabilmesi mümkün hâle getirilerek yasal güvenceye kavuşturulmuştur.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Ne büyük nimet(!)
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Vatandaşlarımızın çocuklarına Türkçe olmayan isimleri koymalarının önü açılmıştır. Kültür ve sanat alanındaki çalışmaların önündeki engeller kaldırılmıştır. Seçim çalışmalarında Türkçe dışındaki dillerde Kürtçeyle de propaganda yapılabilmesine imkân verilmiştir.
Bakınız değerli milletvekilleri, bir çırpıda saydıklarımız bu ülkede bir yüzyılda yapılamayanlardır. Bunu takdir edemeyenler, gözlerini ve kulaklarını gerçeklere kapatanlardır.
Süreç içerisinde, bildiğiniz gibi, üniversitelerimizde Kürdoloji bölümleri açıldı.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Kâğıt üzerinde... Kâğıt üzerinde...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Kaç kişiyi kamu kurumlarına yerleştirdiniz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Hükûmetimiz Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulmasını öngören düzenlemeler yaparken birileri de Kürtlerin çocuklarını bu derslere göndermemeleri için çağrıda bulunarak gerçek niyetlerinin hak ve özgürlükler olmadığını ortaya koydular.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Kaç kişiyi atadınız, kaç kişiyi?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Hangi okulda açtınız Kürtçe dersini?
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bugün bu ülkede 80 milyon vatandaşın bütününün olduğu gibi.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Kürdoloji bölümüne kaç kişiyi atadınız?
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - "Kürtler kimliklerini, kültürlerini ifade edemiyor." diyenler doğru konuşmuyor.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Milletvekilleri cezaevinde.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bu ülkede her etnik grup, her inanç grubu kültürlerini de, inançlarını da, dillerini de rahatça ifade edebiliyorlar. Türkiye artık bu özgürlüklere kavuşmuş bir ülkedir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Evet, linç etme özgürlüğü var!
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Artık bu Meclisin çatısı altında Türkiye'yi farklı şekilde suçlayanlara fırsat tanıyacak ifadelerde bulunmamalıyız. Bu gerçekler orta yerde apaçık duruyor.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Kimin gerçeği? Kime göre gerçek?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sağlıkçıların ek atama sözü ne oldu Sayın Bakan? Bakın mesaj atmışlar, onu soruyorlar.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, darbeler, muhtıralar, postmodern darbeler ülkemizin ilerlemesinin önüne her zaman engel olarak dikilmiştir. 28 Şubat dönemini hatırlayın, yüz binlerce vatandaşımız inançları ve giyim tarzları yüzünden mağdur edilmiştir. Liselerde uygulanan katsayı yüzünden çocuklarımız hak etmelerine rağmen istedikleri okullara gidememiştir. Kılık kıyafet fişlemeleri nedeniyle vatandaşlarımız işlerinden atılmıştır, özlük haklarına sahip olamamışlardır. Başında başörtüsü var diye bu Millet Meclisinin kürsüsünde bu milletin vekiline en büyük hakaretler edilmiştir. (CHP sıralarından gürültüler)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Helal olsun, bravo(!)
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bunların hepsini reddediyoruz.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Amerika vatandaşı olduğu için, Amerika vatandaşı...
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bunları reddetmekle kalmadık, Allah'a şükürler olsun, bunları tarihin çöplüğüne atan, insan haklarını bu noktaya getiren bir Hükûmet olarak iftihar ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Helal olsun, alkışlayın(!)
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Amerika vatandaşıydı Bakan, Amerika vatandaşıydı.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şimdi, vicdanlara sesleniyor ve soruyorum değerli milletvekilleri...
MAHMUT TANAL (İstanbul) - O, Amerika vatandaşıydı, dediğiniz. Amerika'nın vatandaşını getirip Türkiye'de milletvekili yaptınız utanmadan!
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Hükûmetlerimizin bu özgürlükçü adımlarını daha önce hangi siyasi irade ortaya koymuştur? Sırtını terörist gruplara dayayanlar bunları görmeyebilir, vicdanlarını terör örgütlerine kiralayanlar bunları görmeyebilir, zaten böyle bir şeyi de beklemiyoruz ama bugün, güneydoğudaki Kürt kardeşlerimiz ya da Doğu Anadolu'daki ya da Türkiye'nin her bölgesinde yaşayan, metropol kentlerde yaşayan Kürt kardeşlerimiz de dâhil olmak üzere, geçmişte mağdur edilenler, emin olun, her şeyi çok iyi biliyor. İşte, çukur siyasetiyle en başta Kürt kardeşlerimizi sıkıntıya sokan, onların hayatını âdeta cehenneme çevirenler de bunları biliyorlar. Onun için, bu fırsatlar ellerinden gittiği için şimdi rahatsızlar, rahatsızlıklarının başka bir sebebi yok. Birileri varsın sırtlarını canilere dayasın ama biz, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da sırtımızı halkımıza dayamaya ve insan haklarını en üst seviyede geliştirmeye devam edeceğiz.
Saygıdeğer milletvekilleri, zaman zaman Türkiye'de geçmişte yaşanan ve bugün de sistematik olarak yaşandığı iddia edilen işkence iddiaları var. Bakın, biz bunu her zaman söyledik, lütfen bunlar somutlaştırılarak bize getirilsin. Adalet Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız bu konunun üzerinde hassasiyetle duruyor. Size iki örnek vereceğim: FETÖ soruşturması kapsamında Kırıkkale'de yargılaması devam eden H.K. isimli şahsın mahkemede dile getirdiği kötü muamele iddiası Kırıkkale Başsavcılığı tarafından incelendi. 11 adet kamera kaydının 6 kişilik bilirkişi heyeti tarafından incelenmesi sonucu iddiaların asılsız olduğu anlaşıldı. Şanlıurfa'da tutuklanarak cezaevine gönderilen, sonrasında tekrar polis merkezine götürülüp işkenceye uğradığını ileri süren ve raporda "öğretmen A." olarak anılan şahsın iddiaları Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından incelendi, iddiaların asılsız olduğu ortaya çıktı. Onun için, buraya gelip bu Meclis kürsüsünden bu iddiaları kafaları karıştırmak üzere atanlar bunları somutlaştırmalı, bakanlıklarımıza vermelidir.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (Mersin) - Hepsi yalan mıymış yani?
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Çünkü, evet, zaten kurumlar bunun için var, zaten kurduğumuz insan hakları kurumları bunun için var.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Hep AKP'li zaten, kurumun tüm üyeleri AKP'li.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Zaten Adalet Bakanlığı bunun için var. Eğer bu gibi hadiselere tevessül edenler varsa -Hükûmetim adına ifade ediyorum- şu açıkça bilinmelidir ki: Biz bunlara asla ama asla müsamaha göstermeyiz ama Türkiye Cumhuriyeti'ni bugün geldiği noktada sistematik bir işkence varmış gibi tamamen afaki biçimde suçlamak, hayal mahsulü bir biçimde birtakım güçlere fırsat vermekten başka bir şey değildir.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Sayın Bakan, Elâzığ Cezaevinde üç aydır zulüm var, üç aydır. Elâzığ Cezaevinde ne oluyor biliyor musunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli kardeşlerim, temel insan hakları içinde gördüğüm sağlık konusunda attığımız birkaç adıma da temas etmek isterim.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Tekirdağ Cezaevi, Tarsus Cezaevi, Bolu Cezaevi, Şakran Cezaevi; hepsinde sorun var.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - İddia edildiği gibi, birilerinin iddia ettiği gibi Sağlık Bakanlığında AK PARTİ dönemlerinde asla bir musibet falan yaşanmamıştır. Bunlar doğru ifadeler değil.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Menzil tarikatını oraya yerleştirdiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bu, bu kürsünün mehabetine de yakışan ifadeler değildir.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Menzil tarikatını Sağlık Bakanlığına yerleştirdiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli kardeşlerim, bakın, Sağlık Bakanlığında ne oldu biliyor musunuz?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Menzil tarikatının hepsini oraya yerleştirdiniz.
BAŞKAN - Sayın Tanal, lütfen müdahale etmeyin.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sağlık Bakanlığı Menzil tarikatının eline geçti.
BAŞKAN - Müdahale etmeyin konuşmacıya.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Sağlık Bakanlığında Recep Akdağ'ın on bir sene dört ay Sağlık Bakanlığı yaptığı AK PARTİ'li hükûmetler döneminde bakın ne oldu, iyi dinleyin.
Sağlıkta dönüşüm gerçekleşti.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Tarikat liderinin ismini Sağlık Bakanlığının uçağına verdiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Vatandaşımızın memnuniyeti yüzde 39'dan 76'ya çıktı. Var mı tarihinizde buna benzer bir örnek?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Bravo(!)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Sağlık Bakanlığının uçağına tarikat liderinin ismini verdiniz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Vatandaş memnuniyetinin yüzde 39'dan yüzde 76'ya çıktığı, kendi iktidarlarınız döneminde, var mı bir örnek?
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Yok, yok(!)
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Hastaneye gittiniz mi hiç Sayın Bakan, hastaneye gidiyor musunuz?
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bana soruyorlar ki: "Hastaneye gittiniz mi?" Şuradan arkadaş laf atıyor.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Gidiyor musunuz hastaneye?
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Yahu kardeşim, ben Türkiye'nin her hastanesine defalarca gittim.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Bir vatandaş olarak gidin, bakın, tedavi olabiliyor musunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Seksen bir vilayette defalarca gittim. Siz kendinize bakın yahu! Siz kendinize bakın kardeşim!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Gittin ama nereye? Başhekimin odasına.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Tedavi olabiliyor musunuz gidin, bakın!
BAŞKAN - Sayın Yarkadaş, böyle bir usul yok.
Lütfen sayın milletvekilleri, bakın, sizin konuşmacılarınıza kimse müdahale etmedi.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - 80 milyonun sağlık hizmetine eriştiği bir dönemden bahsediyoruz değerli milletvekilleri.
Anne ölümlerinin 100 bin hamile için 70 anne ölümünden 14'lere indiği bir Türkiye'den bahsediyoruz. Çocuklarımıza 13 aşının, dünyanın en zengin ülkelerinin ancak ücretsiz yapabildiği aşıların bedava yapıldığı bir ülkeden bahsediyoruz.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Grip aşıları ne oldu, grip aşıları?
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - İnsanımızın, SSK hastanelerinin kapılarında, bodrum katlarındaki eczanelerin önünde çile çektiği bir dönemden, muayenehanelerde boynunu bükerek bıçak parası ödediği bir dönemden...
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Şimdi ödenmiyor çünkü(!)
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - ...doktora, ilaca eriştiği bir dönüşüm döneminden bahsediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Özel hastaneler yüzde 200 fark alıyor.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - İlaç yok ilaç, ilaç bulamıyor.
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Ne yaptın grip aşılarını?
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Bakan, sözün var sağlıkçılara. Ek atama ne zaman, ek atama?
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Güney Amerika'dan, yirmi iki saatlik yoldan tamamen ücretsiz olarak hasta bir Türk vatandaşının uçak ambulansla getirildiği bir dönemden bahsediyoruz, biliyor musunuz?
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - 21'inci yüzyıldayız yani.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sağlıkçılar soruyor, ek atamayı soruyorlar, ha bire mesaj atıyorlar.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Halkın vergileriyle yapıyorsunuz.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Dünya Sağlık Örgütünün, Harvard Üniversitesi Halk Sağlığı Okulunun, dünyanın en muteber tıp dergilerinden Lancet'in, The New England Journal of Medicine'ın dünyaya örnek gösterdiği bir sağlık dönüşümünden bahsediyoruz.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Nerede?
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Yok öyle bir şey ya, yok öyle bir şey.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Olmayan bir şeyden söz ediyorsunuz, olmayan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Onun için, birileri burada gelip de gerçekleri ters yüz etmeye çalışmasın.
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Anlamazlar Sayın Bakan, anlamazlar; boşuna anlatmayın, anlamazlar.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Millet neyin ne olduğunu çok iyi biliyor.
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Vallahi, bizim Ağrı'ya altı yıldır bir hastane gelmedi.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliği ne oldu? Kaldırdınız. Getirdiğinizi geri götürdünüz.
BARIŞ YARKADAŞ (İstanbul) - Doktorlar fazla çalışmaktan intihar ediyor.
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Binlerce insan güvenlik soruşturmasından dolayı atanamıyor.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun yolunun açılması AK PARTİ iktidarlarının, dönemimizin ürünlerinden birisidir.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Kamu Hastaneleri Birliğinden vazgeçtiniz.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Madem doğruydu da niye kaldırdınız getirdiklerinizi?
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli kardeşlerim, yine, hepinizin bildiği gibi, 2012 yılında Türkiye İnsan Hakları Kurumunu ve Kamu Denetçiliği Kurumunu kurduk. Daha sonra, Türkiye İnsan Hakları Kurumunu güçlendirmek için 2016 yılında yeni bir kanun yaptık, kurumun adını Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu olarak değiştirdik.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Hâlen sitesi yok o kurumun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bu kurumumuzun uygulama yönetmeliği 24 Kasım 2017 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girdi ve kurum başvuruları almaya başladı. Esasen, bu kurumun çatısı altında üç ayrı yapı var: Bunlardan birisi insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, ikincisi Birleşmiş Milletler İşkence ve Kötü Muameleye Karşı Ek Protokol kapsamında ulusal önleme mekanizmasıdır, üçüncüsü de ayrımcılıkla mücadele ve eşitliğin sağlanmasıdır. Kurum bir şekilde teşkilatlanmasını devam ettirirken diğer yandan üzerine aldığı sorumluluk gereği ulusal önleme mekanizması görevi kapsamında 16-18 Ekim 2017 tarihleri arasında Rize ve Trabzon'a ziyaretler düzenleyerek alıkonma merkezlerini de ziyaret etmiştir.
Bu arada şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumumuzu daha etkin ve işlevsel kılabilmek amacıyla kurumun personel, mali, teknik ve fiziki altyapısını güçlendirmeyi Hükûmet olarak 2018 yılı programımıza aldık. Kurulun temel hak ve hürriyetlerin korunup geliştirilmesinde, ayrımcılıkla mücadelede, herkesin eşit muamele görmesinde etkili bir faaliyet icra edeceği bir 2018 ve 2019 planlıyoruz.
Bu arada kurul üyelerinin teşkil ediliş biçimleriyle ilgili olarak da şunu ifade etmek isterim: Avrupalı bütün diğer ülkelerin kurullarıyla büyük benzerlik gösteren bir atama usulü vardır yani birçok Avrupalı ülkede uygulanan usul Türkiye'de de kanuna yazılmış ve bu şekilde de kurul üyeleri belirlenmiştir.
Bu arada yine, burada konuşma imkânı olmayan... Aslında bu kurullar özel kuruluşlar, keşke imkânları olsa da kendileri hakkında eleştiri yapıldığında gelip burada kendilerini savunabilseler ama burada bu imkânlar yok. Bu kürsüye çıkıp da kendisini savunamayacağı hâlde Kamu Denetçiliği Kurumu hakkında da eleştirilerde bulunuldu, hatta Başkanın şahsına da eleştiriler getirildi.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Canım onları bakanlar temsil ediyor burada.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlarım, Kuruma ve Başkanına bu hususta haksızlık yapmamalıyız. Kişiler bir tarafsız kuruma atandıkları zaman daha önceki politik tutumlarının ya da pozisyonlarının ne olduğuna bakılmaz.
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Bir iki tane CHP'li atansın Ombudsmanlık Kurumuna.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bakınız, şimdi, biz Meclis başkanları seçiyoruz, Meclis başkan vekilleri seçiyoruz. Onlar yemin ediyorlar ve tarafsız Meclis Başkanı ve başkan vekilleri olarak burada bize hizmet ediyorlar.
ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Cumhurbaşkanınız da yemin etmişti.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Şu mu isteniyor: Tamamen apolitik olan insanlar mı seçilsin?
AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Apolitizasyon değil, arada CHP'li de atayın istiyoruz. Mesela Ombudsmanlık Kurumuna 2 tane de CHP'li atayın.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Yani politikayla hiçbir ilgisi olmayan, geçmişte bu meselelere hiç kafa yormamış insanlar mı tamamen bu kurullara konmalıdır?
DİRAYET TAŞDEMİR (Ağrı) - Eşit temsil etmiyorsun.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bu yaklaşımı doğru bulmadığımı açıkça ifade etmek istiyorum.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - 1 tane MHP'li, 1 tane de HDP'li atayın o zaman.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Bakınız değerli arkadaşlar, Kamu Denetçiliği Kurumuna 5 Aralık 2016 itibarıyla başvuru sayısı 5.096 iken 2016 yılının aynı dönemine kıyasla 2017'de başvuru sayısı yüzde 208 artarak 15.707 olmuş ve bu arada dostane çözüm yöntemiyle çözülen başvuru sayısı 1.827, tavsiye kararlarına uyum oranı 2013 yılında sadece yüzde 20 iken bu yıl bu oran yüzde 53'e ulaşmıştır.
Saygıdeğer milletvekilleri, insanların güvenlik içinde yaşamaları temel haklarının başında gelmektedir. Hepinizin malumudur, Türkiye Temmuz 2016'da zalim, vahşi bir saldırıyla karşı karşıya kaldı. Şükürler olsun ki milletimiz bu saldırıyı püskürttü ve o günden beri de bu kanlı örgütle mücadele ediyoruz hem Türkiye'de hem Türkiye dışında. Terörist grupları Türkiye'de artık inlerinde yakalayıp etkisiz hâle getiriyoruz. Bu mücadele Türkiye Cumhuriyeti'nin beka meselesidir. Terörist Kandil'de de olsa teröristtir, Afrin'de de olsa teröristtir, Pensilvanya'da da olsa teröristtir; bizim için bunların hiçbirinin ötekinden farkı yok. Gazi Meclis çatısı altında bulunan bizler bunu herkese, bütün dünyaya anlatmalı ve bu konuda da mutlaka iş birliği yapmalıyız, gönül birliği yapmalıyız. Sırtını -biraz önce de ifade ettiğim gibi- PYD'ye, YPG'ye dayayan veya FETÖ'yle iş birliği yaparak kulaklarına üflenenleri kamuoyuna taşıyanlar milletin emanetini taşıyamayanlardır. Altını çiziyorum, milletin oylarıyla milletin Gazi Meclisine gelen bizler, FETÖ ve PKK gibi teröristlerle aynı söylemde, ortak bir düzlemde buluşamayız.
Hayretler içerisindeyim, son zamanlarda -değerli Bakanımız bu konuya temas edecek, ben sadece çok önemli bir tespitimi ifade etmek istiyorum- Amerika'da yürütülen davayla ilgili olarak Amerika sanki haklı bir şey yapıyormuş gibi konuşanlar var. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Siz nota verdiniz, nota!
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Zarrab konuşuyor, Zarrab konuşuyor.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Sayın Bakan, nota verdiniz, 2 tane nota verdiniz Reza Zarrab'la ilgili!
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Amerika Birleşik Devletleri'nde Türkiye aleyhine bir kumpas düzenleniyor. Bu kumpasın oyununa hiç kimse gelmesin, bu kumpasın oyununa gelmek Türkiye Cumhuriyeti'ne zarar vermekten başka hiçbir anlama gelmez. Bizim...
SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Plaket vermediniz mi Zarrab'a?
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Kudüs'le ilgili nota vermediniz, Zarrab'la ilgili iki nota verdiniz! Bunu söyleyin Sayın Bakan.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Değerli kardeşlerim, Kudüs'le ilgili cümlelerle konuşmamı bitireceğim.
İBRAHİM ÖZDİŞ (Adana) - Filistin için vermediniz!
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Kudüs için şunu söylüyoruz: Sayın Cumhurbaşkanımız geçen gün "Güçlü olan haklı değildir, haklı olan güçlüdür." demişti. Bizler, zorbalıkla tahkim edilen adalete değil adaletle güçlendirilen eşitliğe inanıyoruz. Biliyoruz ki... (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)
Değerli milletvekilleri, önemli bir şey söylüyorum, bakın...
BAŞKAN - Sayın Özdiş, bakın Ceyda Hanım da geldi, idare amirlerinin hepsi burada ona göre, Ahmet Bey de burada.
BAŞBAKAN YARDIMCISI RECEP AKDAĞ (Devamla) - Buradan İsrail devletine sesleniyorum, bu haksız kararı veren Amerika Birleşik Devletleri'ne sesleniyorum: Biliyoruz ki "Zulümle âbâd olanın ahiri berbat olur."
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.