| Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 2'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 13.12.2017 |
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben Türk Dil Kurumu üzerinde konuşmamı yapmak üzere karşınızdayım.
Sayın milletvekilleri, gerek bugün yaşadıklarımız gerekse bu Meclisin genel tablosuna baktığımızda bu dönemde en büyük kayıplarımızdan biri, biz mizahımızı kaybettik. Türkçenin o anlatım gücünün en önemli unsuru olan mizah ne yazık ki bu dönemde tümüyle rafa kalktı ve çölleşti. Siyasette gerçekten ortak noktaları bulmakta zorlanıyorsak, burada huzursuzluk hâkimse bence bunun en büyük payı mizahın yitirilmesinde.
Tabii, Sayın Muş burada, çok da hoşgörülü olmayacağını dikkate alarak söyleyeceğim ama "Hava bulutlu muymuş?" desem sataşmadan söz istiyor yani "İçinde 'muş' geçti." diyor. Yani milletvekillerinin böylesine birbirlerine tahammül edemediği, her şeyden bir başka şey ürettiği bir tablo içindeyiz.
Ben de Türk Dil Kurumunun tabii ki ayrıntılarına girmeyeceğim ama zaten Türk Dil Kurumunu Yunus Emre Vakfının yönetiminden çıkardıktan sonra bu kurumla ilgili söyleyecek geriye çok fazla bir şey de kalmıyor. Ben de biraz Türkçenin de gücünden yararlanarak bütçenin genel görünümü birkaç ana konuya dikkat çekerek vurgulamak istiyorum.
Sayın milletvekilleri, matbaa icat edildikten sonra elli yıl içinde Avrupa'da 40 bin çeşit kitap basıldı, 40 bin çeşit. Biz iki yüz seksen yıl sonra matbaayı 1729'da kullanmaya başladıktan sonra yüz yıl içinde toplam sadece 180 adet kitap bastık, 1729'dan 1830'a kadar. Ne yazık ki hepimizin ortak geçmişi Osmanlı'nın geleceği, o günü ve geleceği yakalamamasında en önemli unsur budur.
Bugünse sayın milletvekilleri, Kırmızı Kedi Yayınevi Kemal Kılıçdaroğlu'yla ilgili bir söyleşiyi kitap hâline getirmiş ve bastırmak istiyor. Matbaa diyor ki: "Bu kitap Kemal Kılıçdaroğlu'yla ilgili, basarsam Maliyeciler de burayı basar." "Basarsam, Maliyeciler de burayı basar." diyor. Yayınevinin sahibi Haluk Hepkon, her şeye rağmen, matbaanın daha fazla zarar görmemesi için adını açıklamamış. Eğer "Bu doğru değildir." ya da "Bu konuda bir şey yapmak istiyoruz." diyen iktidar partisi milletvekilleri varsa lütfen arasın ve bunu düzeltsin.
Bakın, yayınevinden vazgeçtim artık, bir matbaa "Ben, bu kitabı basamam." diyor. Osmanlı'nın o kitap basılmamış döneminden neredeyse daha kötü bir tabloyla karşı karşıyayız sayın milletvekilleri.
Sayın milletvekilleri, artık mizah bittiği için tiyatrolar da ve bu alanda özellikle kara mizahın yapıldığı oyunlar da tümüyle bitti. Oysa, geçmişte, siyasi parti liderleri aleyhlerindeki oyunu izlemek üzere o oyunun galasına giderlerdi ama bugün, örneğin, son dönemdeki duruma bakıp bir oyun yazılsa -hani, Anadolu'da çok güzel bir söylem var "Damat, dünür, enişte, çok para var bu işte." diye- başına gelmedik kalmaz ya da bir başka tiyatro sanatçısı Osmanlı'daki Lale Dönemi'ni, o dönemin saray çevresindeki sefahatı, bugünkü duruma bakıp "Osmanlı'da lale, Türkiye'de sülale" diye bir oyun yazsa başına gelmedik kalmaz.
Yine, tabii ki -benden önceki milletvekili arkadaşlarım da dile getirdiler- düşünün ki sayın milletvekilleri, tarihte bir Lozan var, bugün de onu bir bozan var. (CHP sıralarından alkışlar) Bugün de onu bir bozan var.
Sayın milletvekilleri, şu anda, Cumhurbaşkanı Atina'ya gitti "Lozan'ı gözden geçirelim." dedi ama ben "Orada bu konulara değinirken acaba Ege adalarını, işgal altındaki adaları mı dikkate alacak?" dedim. Sayın Bakandan şimdi bu konuda bir açıklama bekliyorum. Yunanistan, işgal ettiği 18 adadan 3'üne belediye başkanı atadı. Ege'de, şu anda, Lozan'a göre bizim olan 18 adanın 3'ünde, Koyun Adası'nda Angelakos, Eşek Adası'nda Kottoros ve Keçi Adası'nda Galouzis şu anda belediye başkanı olarak Yunanistan yönetim kayıtlarına geçmiş durumda sayın milletvekilleri.
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Kayyum atarlar.
ATİLA SERTEL (İzmir) - Kayyum atarlar, kayyum.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Tabii, zaman nedeniyle çok fazla giremiyorum ama İçişleri Bakanına da "suç işleri bakanı" mı demek yoksa "hiç işleri bakanı" mı demek gerekir bilmiyorum. Çünkü Türkiye'de bir kişinin, belediye başkanının görevden alınması için, AKP'liyse zorla istifa ettireceksin, CHP'liyse görevden alıp İçişleri Bakanına suçunu söyleteceksin, HDP'liyse hapse atıp kayyum atayacaksın; böyle bir hâle döndü.
Sayın milletvekilleri, ben her şeye rağmen -Türk Dil Kurumunun bütçesindeyiz- sözlerime Nasrettin Hoca'yla son vermek istiyorum. Nasrettin Hoca köyüne dönerken tarladan, Timur gelmiş 10 arabasıyla, 10'u da kereste yüklü. Hoca sormuş: "Bu ne?" Timur demiş ki: "Benim bin odalı sarayım var, kış hazırlıkları yapıyorum." Aylardan da ağustos. Hoca "Kış hazırlıkları mı yapıyorsun?" demiş. "Evet, benim saray bin odalı, zor ısıtırım." demiş Timur. Hoca eşekten inmiş, başlamış titremeye, Timur sormuş: "Sen ne yapıyorsun?" "Ben de kış hazırlıkları yapıyorum" demiş. Bütçenin tablosu bu.
EBUBEKİR GİZLİGİDER (Nevşehir) - Çok komik, kimse gülmedi.
MUSTAFA ALİ BALBAY (Devamla) - Son olarak da, Nasrettin Hoca yine Timur'un bin odalı sarayında dış duvarların yükseltildiğini görünce "Bu duvarları niye yükseltiyorsunuz?" demiş. Demişler ki: "Hırsızlara karşı." Nasrettin Hoca sormuş: "Ne yani, dışarıdaki hırsızlar girmesin diye mi, içeridekiler çıkmasın diye mi?"
Hepinize saygılar sunuyorum.
Bütçe hayırlı olsun. (CHP sıralarından alkışlar)