| Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 15.12.2017 |
CHP GRUBU ADINA KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, televizyonları başından bizi izleyen aziz milletimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
2018 yılı bütçesinin ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz.
Bütçe bu ülkede yaşayan her bireyin alın teridir, asgari ücretlinin sofrasıdır, emeklinin maaşıdır, esnafın, sanatkârın yaşamını sürdürmesidir. Bütçe memurun ay sonudur. Bütçe çiftçinin tarlasıdır. Bütçe köylerimiz, kentlerimiz ve yaşadığımız doğadır. Bütçe insan için, yurttaş için vardır ve hâliyle en temel yurttaşlık hakkıdır. Bütçe kalkınmanın, gelişmenin, refahın da kaynağıdır.
Peki, bütün bunları konuşurken, Hükûmet ağzından dinlediğimiz yüzde 11'lik büyümeden söz edilirken yoksulun sofrasının büyümeyişi de çok manidardır. Emeklinin, emekçinin maaşı erirken ekonomi nasıl oluyor da büyüyor, bunu oldukça merak ediyoruz. 1970'li yıllarda hayata başlayan genç bir öğretmendim, ay başı maaş aldığımız zaman çocuklarımızın, eşimizin, yakınlarımızın bizden beklentisi olan bir şeyleri akçe ayırıp alabiliyorduk ama bugün böyle şeyler artık Türkiye'de yaşanmıyor, değerli Hükûmetimizin bunları bilmesi lazım. Köylünün sulanır arazisinin yüzde 70'i, traktör varlığının da yüzde 85'i borcu yüzünden rehindir, bu büyümeyi merak ediyoruz. Bu soruların cevabı aslında çok net.
AK PARTİ iktidarı yoksulluğu yok etmeye değil, yoksulluğu büyütüp yöneterek buralardan oy devşirip iktidar olmaya çalışıyor. 2002'de yaklaşık 20 milyon civarında yurttaşımız kırsalda, köylerde çalışıp üretirken, gelinen noktada, on altı yıl sonra bugün 6,5 milyon köylü ancak köyde çalışıp üretime katkı sunmaktadır. Yoksulluk fakirleri doyuramadığınız için değil -bunun altını çizmek lazım- sadece bir avuç yandaşı doyuramadığınız için bir türlü bitirilemiyor. Oy alıp iktidar olabilirsiniz, makamlar, mevkiler olur ama bilmelisiniz ki ülkemizin insanları mutlu değil.
Değerli milletvekilleri, sürdürülebilir kalkınma, bir ülkenin çevresel, toplumsal ve ekonomik yapısının dengeli bir şekilde gelişmesinin, toplumun tüm kesimleri için çağdaş, demokratik ve sosyal adaletin sağlanmasının adıdır. Sürdürülebilir kalkınmadan söz ediyorsak eğer, kırsal ve kentsel alanda yerel ve bölgesel ölçekte dengeli bir kalkınmadan bahsediyor olmamız gerekir. Bölgesel ve yerel ölçekte stratejik ürünleri dikkate alan, tarımdan turizme, enerjiden sanayiye kadar bütün sektörlerde teknoloji ve yenilikleri dikkate alan ve çevresel sorunlara yenilerini ekleyen değil, bu sorunları çözen bir kalkınma politikası geliştirmek zorundayız.
Bu noktada, bölgesel kalkınma stratejileri ve yatırımları hayati önem arz etmektedir. Bu yüzden kalkınma ajanslarını da çok önemsiyoruz. Önemsiyoruz ama ne yazık ki kalkınma ajanslarından beklediğimiz verimi de alamıyoruz. Bu ajanslar bölgeler arası farklılıkları dengelemekle, haksız rekabeti ortadan kaldırmakla ve bölgesel özellikleri değerlendirmekle, üretimi, gelişmeyi sağlamakla, istihdamı artırmakla görevlidir.
Bölgesel düzeydeki önemli projelerden bir tanesi olan DOKAP'a dikkatinizi çekmek istiyorum: Bugün DOKAP kapsamında olan illere baktığımızda göç ve işsizliğin en büyük sorun olduğunu görüyoruz. Bizler ödeneklerin ve bölgesel yatırımların artırılmasını beklerken DOKAP kendisine tahsis edilen mevcut ödenekleri dahi kullanamamıştır. Yine, 2014-2018 Eylem Planı'nda yer alan projelerin önemli bir kısmı denetimsizlik sonucu ne yazık ki süresinde tamamlanamamıştır. DOKAP sorumluluğunda olup herhangi bir çalışma başlatılmayan da 14 proje kayıtlarda mevcuttur. İşte bu plansız, öngörüsüz, halkın ihtiyaçlarını öncelemeyen yaklaşımlar yüzünden DOKAP ve ona bağlı iller yeteri kadar kalkınamıyor, gelişemiyor ve göçü de durdurulamıyor.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DOKAP kapsamında olan illerde işsizlik ve göç ortadan kalkmış mıdır? Hayır. DOKAP projeleri bölgeler arası gelir eşitsizliğini ortadan kaldırmış mıdır? Hayır. Peki, bizim bölge ajanslarımız nasıl çalışıyor, gerçekten kentlerin dokusuna uygun kalkınmayı sağlayacak projelere öncelik tanıyor mu? Bu da hayır. En önemlisi, yapılan projeler doğamıza, derelerimize, ormanlarımıza, bizden sonraki nesillerin yaşamına kolaylık sağlıyor mu? Ne yazık ki bu sorunun cevabı da hayır. DOKAP kapsamındaki projeler, kamu kurumlarının yanı sıra, sivil toplum kuruluşları, ticaret ve sanayi odaları, ziraat odaları, ticaret borsaları ve üniversitelerle koordinasyon içinde yürütülmelidir. Bu kuruluşları önemseyip koordinasyon içerisinde yatırımlar planlandığında doğru sonuçların alınması da kaçınılmazdır. Bu konuda yasal düzenleme gerekiyorsa hep birlikte, tüm siyasi partiler ortak bir anlayışla kısa sürede bunu hayata geçirmeliyiz.
Değerli milletvekilleri, bir başka önemli konu, ajansların denetimi konusu. Bölgesel kalkınma ajanslarının etkinliğinin izlenmesi ve değerlendirilmesi ne durumda, yeteri kadar bilgi sahibi miyiz? Değiliz. Bu ajansların stratejik planlarında öngördüğü hedefler ve harcadığı bütçe ile elde edilen çıktıları karşılaştırarak bir performans değerlendirmesi yapılıp bölge illeri birbirini tamamlayan bir kalkınma yarışına tabi tutulmalıdır. Bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması konusunu önemseyip -üç, beş, on- daha uzun vadeli hedefleri ilan edip o hedeflere kenetlenmeliyiz. İnsana ve doğaya dost, kentleri geliştirecek sürdürülebilir projeler önceliğimiz olmalıdır. Belediyeler, asli işleri için kesinlikle bu ajansların kaynaklarını kullanmamalıdır, kullanmalarına da müsaade edilmemelidir; bunun için bir çerçevesi, bir denetim mekanizması oluşturulmalıdır. Ajansların denetimi olmazsa bilimden ve gelişmeden uzak sonuçların ortaya çıkması da kaçınılmazdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; DOKAP kapsamında olan iller Artvin, Bayburt, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Samsun, Tokat ve Trabzon'dur. Bu illerimiz, sanayileşmenin olmadığı, tarım potansiyelinin ve kültürel varlıkların yeteri kadar ortaya çıkarılmadığı, işsizliğin en üst seviyelerde olduğu illerimizdir. Tokat en fazla ekilebilen sulu tarım arazisine sahip, kıymetli ovaları olan da bir ildir ama yeni kaybettiğimiz Ali Kızıltuğ'un dediği gibi, Tokat'ta da artık köylerde bir ev orada kalmış, bir ev burada kalmış. Hatta yine devamında, pınarları su vermeyen, güzellerin olduğu köylerde artık o pınarların başında, taşında baykuşlar tünemiştir. En fazla göç veren kentlerimizin başında olan Tokat, gençlerimizin işsizliği, KOBİ'lerimizin zorda, esnafın siftah yapmadan dükkân kapattığı... Hatta 140 bin merkez nüfusu olan Tokat'ta icrada 46 bin dosyanın olduğunu da üzülerek buradan sizlere ifade ediyorum değerli arkadaşlar.
Tokat, tarihî dokuya sahip ama yeteri kadar yatırımlar almamış, bu yatırımları alırken birçok değerini de kaybetmiş bir il. Bizim yapmamız gereken, öncelikli projelere, sivil toplumla ortak bir anlayışla öncelik tanıyıp Tokat'ın DOKAP kapsamında olan diğer iller gibi acilen de SODES kapsamına girmesidir diyoruz. Yine, Tokat'ta hayati önem arz eden, Tokat'ın gelişmişliğine çok iyi dokunuşlar sağlayacak, defalarca da bu kürsüden ifade ettiğim Niksar-Akkuş-Ünye yolu ve 1.600 rakımda bulunan 4.100 metrelik Çamlıbel Tüneli bitirilmek ve özelleştirme havuzunda olan Turhal Şeker Fabrikası bir an önce kooperatife, üreticilere, yöre halkına güvenle hizmet edecek hâle getirilmek durumundadır.
Tokat, hepinizin bildiği gibi birçok tarihî miras ve kültüre sahip de bir ildir. Acilen, parasal gücü de yerinde olan Vakıflar bünyesinde, bir kanun değişikliğiyle... Vakıfların, sadece Osmanlı'dan gelen, Selçuklu'dan kalan tarihî değer ve mirasları restore edip gün ışığına çıkarma değil, bizden önceki medeniyetlerin Anadolu coğrafyasına bahşettikleri tarihî dokuları da yasal bir düzenlemeyle, insanların görmesi, ülke turizmine katkı sunması için hayata geçirmesine şiddetle ihtiyaç var. Bu konuda da Hükûmet üyelerimiz burada, bir yasal düzenlemeyle...
Tokat'ta da Sebastopolis var, üzerinde 200 hane oturmuş o tarihî dokunun. Kıymetli arkadaşlar, Sebastopolis Antik Kenti 3 Efes büyüklüğünde bir kent. Buradaki 200 haneyi Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız buradan alıp şöyle uygun bir yakaya götürdüğünde, işte buradaki medeniyet Türkiye turizmine "bacasız fabrika" dediğimiz, doğayı, çevreyi rahatsız etmeyen bir akar kazandıracak, Tokat'ın da çehresi değişecektir diyorum.
2018 yılı bütçesinin ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Bizden, bu Parlamentodan duyarlılık bekleyen değerli milletvekilimiz ve diğer tutuklu arkadaşlara diyorum ki: Parlamento kendine gelmeli, hakkı, hukuku, adaleti başka yerde aramadan burada tesis etmelidir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)