GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:38
Tarih:15.12.2017

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüzün gerçekleştirdiği çalışmalar ve hedeflerimiz hakkında bilgi sunmak istiyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bakanlığımıza, çevrenin ve tabiat varlıklarının korunmasından kentsel dönüşümün yürütülmesine, her türlü ölçekte plan yapımı ve onaylanmasından kamu binalarının yapımı, enerji verimliliğinin artırılması, yapı malzemeleri ile yapılan yapıların denetimine, ulusal coğrafi bilgi sistemlerinin kurulmasından iskân projelerinin gerçekleştirilmesi ve mahallî idarelere mali ve teknik destek sağlanmasına kadar çok geniş bir yelpazeye yayılan görevler verilmiştir.

Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, Sanayi Devrimi'yle birlikte insanlar artık şehirlere yoğun bir şekilde göç etmeye başladılar. Büyük şehirlerin oluşması, oralarda insanların daha çok tüketmesine ve çok kirletmesine sebebiyet vermeye başladı. Çok üretmeye başladık, çok tüketmeye başladık. Eskiden az üretiyorduk, az tüketiyorduk ve çevreyi de kirletmiyorduk ama büyük şehirlerin oluşumuyla birlikte bu denge de bozuldu ne yazık ki. Eskiler derlerdi ki: "Hayat şu dört esas üzerine kaimdir: Birincisi hava, ikincisi su, üçüncüsü toprak, dördüncüsü enerji." Bunları kirletmemek esas. Doğa bir denge üzerine yaratılmıştır. Eğer bu denge bozulursa ve özellikle biraz önce saydığım dört ana unsur kirletilirse yavaş yavaş başımıza felaketler gelmeye başlayabilir yani kuraklıklar, seller, felaketler birbirlerini kovalar.

Birleşmiş Milletlerin yayınladığı rapora göre, 2050 yılında dünya 9 milyar nüfusa ulaşıyor, israf çılgınlığı artıyor, devasa büyüme yaşamı ve ekosistemi zedeliyor. 1850 yılından bu tarafa yapılan ölçümlerde dünya yüzey sıcaklığı artı 1 derece arttı, deniz seviyesi artı 19 santimetre arttı, atmosferdeki karbondioksit oranı da yüzde 42 oranında arttı. Artık dünyanın bir an önce çevre konusunda adım atması ve birlikte çok önemli işler yapması zamanı geldi, geçiyor âdeta.

Çevreyi bizler bir emanet olarak görüyoruz. Hakikaten, çocuklarımıza teslim edeceğimiz en kıymetli varlığımız herhâlde çevre olsa gerek. Burada Bakanlık olarak en çok zorlandığımız konu çevre-yatırım dengesi. Bir taraftan, yatırımlar yapılmak zorunda olan bir ülkeyiz, gelişmekte ve kalkınmakta olan bir ülkeyiz; bir taraftan da o yapılan yatırımların çevreyi kirletmemesi ve tahrip etmemesi esas. İşte bu aradaki dengeyi kurmak bayağı zor gözüküyor. Ancak, nasıl, bir arı bal yapmak için çiçekler üzerinde gezer, polenleri toplar, sonra dünyanın en kıymetli yiyeceğini yaptığında çiçeklere zarar vermezse, işte yatırımlar hususunda da doğrusu bizim Bakanlık olarak gayretimiz aynı nokta üzerinde devam etmektedir. Aslında, burada sadece AK PARTİ'li değil, birçok MHP'li, CHP'li hatta HDP'li arkadaşlara da teşekkürüm var çünkü çevrelerinde olan birtakım çevre tahribatları konusunda gece gündüz demeden beni arıyorlar, hepsiyle birlikte ortak olarak, o çevrede yaşanan felaketlerin üzerine gidiyoruz ve hepsinden de sonuç alıyoruz. Bu noktada bize yardımcı olan tüm arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, son on beş yıl içerisinde yapılan yaklaşık 15 başlıkta, Bakanlık olarak ortaya koyduğumuz performansımızla ilgili birkaç bilgi vermek istiyorum. Özelikle şimdi yeni başlattığımız Bakanlığımız ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde başlatıp gelecek sene Ankara'da tüm kamu kuruluşlarına yaygınlaştıracağımız bir projemiz var, Sıfır Atık Projesi. Bu Sıfır Atık Projesi neticesinde, kaynağında önce ayrıştırıyoruz, sonra da en son kalan, organik olarak ortaya çıkan malzemeyi de gübre hâline getiriyoruz, dışarıya sıfır atık olarak çıkıyor. Bunu gelecek sene Ankara bünyesinde bütün kamu kuruluşlarında ve topluca yaşanılan yerlerde uygulamaya başlayacağız, sonra Türkiye'ye yaygınlaştıracağız. Bakın, birkaç ay içerisinde, beş ay kadar bir süre içerisinde, Bakanlığımızda başlatmış olduğumuz bu çalışma neticesinde tam 58 ton kâğıt, 14 ton plastik, 3 ton cam, 1,5 ton metal topladık. Arkadaşlarımızın yaptığı hesaba göre, topladığımız kâğıtlardan ve mâni olduğumuz bu israf neticesinde tam 980 ağacı kurtarmış olduk.

Bir başka çalışmamız katı atık düzenli depolama tesisleri hususunda. Değerli milletvekilleri, 2002 yılında sadece 15 tane tesis vardı Türkiye olarak, ülke olarak; şimdi, bu, 2017 yılı itibarıyla 87'ye ulaşmıştır. 1.400'e yakın belediyemiz var, bunlardan 1.112'si yani 53 milyon nüfusa hitap eden orandaki belediyemiz artık katı atık düzenli depolama tesislerinden istifade ediyorlar. Yıl sonuna kadar 4 tesis daha devreye giriyor ve bu tesislerden 180 MW'lık kapasitede elektrik de elde ediyoruz.

Tıbbi atıklar konusunda eskiden ülke olarak herhangi bir şey yapmazken şu anda 3 adet yakma tesisi, 58 adet tıbbi atık sterilizasyon tesisi güvenilir bir şekilde yönetilmektedir.

Üçüncü olarak, tehlikeli atık geri kazanım tesisi, bugün itibarıyla, sayısı 434'e, tehlikeli atık düzenli depolama tesisi sayısı da 8'e ulaşmıştır.

Bir başka bu konudaki gösterge, atık suların alıcı ortama verilmesi hususunda çevre kirliliğinin önlenmesi yani atık su arıtma tesisleri hususu. 2000'li yılların başında sadece nüfusun yüzde 35'ine hitap eden bölümde atık su arıtma hizmetleri verilirken bugün itibarıyla ülke nüfusumuzun tam yüzde 82'sinin dışarıya atmış olduğu atıkların hepsini temizleyerek doğaya veriyoruz. Kurulu kapasitesi günlük 10 binin üzerinde olan arıtma tesislerinin çıkışına da on-line izleme tesisi kurduk. 2012 yılında 30 adet tesisle başlayan sürekli atık su izleme çalışmalarında entegrasyonu sağlanan tesis sayısı da günümüzde 220'ye yükselmiştir. Atık su arıtma tesisi yönetimlerini teşvik etmek amacıyla, son altı ayda, atık su arıtma tesislerinin enerji giderlerinin yüzde 50'sine tekabül eden 216 milyon lirayı Bakanlığımız karşılamıştır. 2017 yılında da 63 milyon lira daha belediyelerimize bu konuda yardım yapılacaktır.

Ayrıca, havza bazında su kalitesinin belirlenmesinde 6 havzada, 83 noktada çalışma yapıyoruz. Denizlerde bütünleşik kirlilik izleme çalışması ile tüm denizlerimizde kirlilik ekolojik ve kimyasal kalite durumu izleme çalışması da yapılmaktadır. Bu kapsamda, 272 noktada denizlerdeki kirliliği izleme altyapısı kurulmuştur.

Mavi bayraklı plaj sayımız 2002 yılında 151'ken 2017 yılında 454'e ulaşmıştır. Bu noktada dünya 2'ncisiyiz, inşallah yakında 1'inciliği de alırız. Eskiden gemilerden atık alım hizmeti hiç verilmezken 2017 yılında 277 limanda atık alım hizmeti verilmektedir. Bu konudaki bir başka çalışmamız hava kalitesi izleme ağı hususudur. 2005 yılında 36 istasyonla başlatılmış olan bu faaliyet bugün itibarıyla 81 ilimizde 253 istasyona genişletilmiştir. Egzoz emisyonlarının ölçümü... Sürekli ölçüm sistemiyle büyük sanayi tesislerinden 270 tesis ve bu tesislere ait 609 baca Bakanlığımız tarafından 7/24 gerçek zamanlı olarak takip edilmektedir. Aslında, yaptığımız bütün bu çalışmalar neticesinde 2012, 2014, 2016 ve 2017 yılları Ozon Tabakasını Koruma Onur Madalyası'nı ülkemiz almıştır.

Değerli milletvekilleri, burada bir konunun daha altını çizmek istiyorum. Belki sıkça konuşulan ve sizlerin de gündemine gelen bir konu, küresel ısınma ve iklim değişikliği insanlığın karşı karşıya kaldığı en önemli çevre sorunu olarak uluslararası gündemde de yer almaktadır. Ülkemiz iklim değişikliğiyle mücadelede üzerine düşen görevi kararlılıkla yerine getirmektedir. 2004 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne ve 2009 yılında da Kyoto Protokolü'ne taraf olduk. Bu kapsamda, Ulusal İklim Değişikliği Stratejisini ve İklim Değişikliği Eylem Planı'nı da hazırladık. 21 Nisan 2016 tarihinde de Paris Anlaşması'nı imzaladık. 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarında yüzde 21'e kadar artıştan azaltım yapabileceğimizi de Birleşmiş Milletler Değişiklik Sekretaryası'na bildirdik. Bu noktada, kurulmuş olan Yeşil İklim Fonu noktasında ise bir ihtilafımız var. Özellikle, 1992 yılında yurt dışında yapılan Birleşmiş Milletlerin New York'taki toplantısına Türkiye'den giden temsilcilerimiz -doğrusu, şimdiden rahmetlik olanların isimlerini vererek sizleri rahatsız etmek istemiyorum ama- oradaki sözleşmeler yapılırken "Biz gelişmekte olan ülke değiliz, gelişmiş ülkeyiz, bizi oraya yazın." demişler ve öyle olduğu için de Ek 1'de emisyon azaltmak zorunda olan, Ek 2'de de finansman desteğinde bulunmakta olan ülkeler sınıfına yazılmışız. Arkasından, ek dışı olan ülkeler sınıfına geldiğimiz zaman ise doğrusu, bizi buraya şimdi almıyorlar. Diyorlar ki: "Siz hem para vereceksiniz hem de finansman desteğinde bulunduğunuz gibi teknoloji yardımında da bulunacaksınız." Bunun haksızlık olduğunu her gittiğimiz platformda izah ediyoruz. Şimdi öyle bir manzarayla karşı karşıyayız ki, 1991-1992'de giden arkadaşlarımızın hatası yüzünden Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Çin, Brezilya, Güney Kore, Hindistan, Singapur, Güney Afrika yardım alacak, finansman desteğinden, Yeşil İklim Fonu'ndan istifade edecek ve aynı zamanda teknoloji desteğinden de istifade edecek fakat Türkiye olarak biz oraya hem para vermeye hem de aynı zamanda teknoloji desteğinde bulunmaya devam edeceğiz.

Bunu geçen sefer gittiğim Bonn'da, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteriyle yaptığım bir saatlik görüşmede uzun uzun izah ettim. Birçok dışişleri bakanıyla, çevre bakanıyla konuştuğumuzda hiç kimse kendi pastasından bizlere pay verilmesini istemediği gibi ayrıca da bizim oraya finansman desteğinde bulunmamızı ısrarla istiyorlar. Ben de çıkacağımızı söyledim. Ya bizi Yeşil İklim Fonu'na erişen ülkeler sınıfına alırsınız, ek dışı ülkeler sınıfına ya da Paris Anlaşmasını Meclisimize getirip "Onaylamıyoruz." diyerek onlara da tavrımızı belli ettik. Önümüzdeki günlerde yapılacak bütün toplantılarda herhâlde Türkiye'nin konusu birinci gündem maddesi olarak yerini almaya devam edecek diye düşünüyorum ben. Çünkü biz iddiamızda haklıyız.

Bir taraftan da dünyayı kirleten ülkeler sıralamasına baktığımız zaman, Çin yardım alıyor, tam yüzde 29,5 oranıyla dünyayı kirleten ülkeler sınıfında 1'inci sırada. Amerika Birleşik Devletleri zaten çekildiğini söyledi, yüzde 15 civarında dünyayı kirleten ülkeler sıralamasında. AB, 28 ülkeyle 9,6 oranında dünyayı kirleten ülkeler sıralamasında yer alıyor. Bize durmadan oradan akıl vermeye devam eden AB'den bahsediyorum. Hindistan 6,6, Rusya 5, Japonya 3,5, Almanya 2 küsur, Türkiye ise 1'in altında. Hem az kirletiyoruz hem de yardım etmek zorundayız, emisyonu da azaltmak zorundayız gibi doğrusu zor bir durumla karşı karşıyayız. Ama haklı olduğumuz konuyu her platformda biz de izah etmeye, bu konuda ülkemizin iddialarını orada dile getirmeye de devam edeceğiz. İnşallah bu haksızlık kalktığında Paris Anlaşması'nı da buraya getirip, burada konuşup, tartışıp yürürlüğe sokacağız, üzerimize düşen neyse zaten onu yapmaya çalışacağız. Aslında bizim yaptığımız çalışmalarda çevreyi kirletmeme adına, küresel ısınma adına burada sadece bizi bağlayan Paris Anlaşması değil, biz ülke olarak zaten üzerimize düşeni yapıyoruz; biraz önce saymış olduğum 12 maddedeki çalışmalar, hiçbiri Batı tarafından bize deklare edilmeyen ve kendi içimizde bizim çevreyi koruma adına, doğayı tahrip etmeme adına belediyelerimizle birlikte yapmış olduğumuz çalışmalardan ibaret. Onlardan da öğrenecek değiliz ama bir haksızlığın giderilmesi noktasında biz burada iddiamızı güçlü şekilde dile getirmeye de devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde çevre altyapısına yapılacak yatırımlar için belediyelerimizin desteklenmesi noktasında da önemli çalışmalarımız var. Bu noktada son on beş yıl içerisinde 12.477 projeye Bakanlık olarak 1 milyar 511 milyon lira da şartlı nakdî yardım yapılmıştır. Ayrıca, Avrupa Birliği tarafından sağlanan mali yardımların 2007-2013 yıllarını kapsayan IPA 1 dönemiyle ilgili de ülkemize çevre sektörü için 711 milyon avro bütçe tahsis edilmiştir.

Çevresel etki değerlendirmesi noktasında, yatırımların çevresel etkilerinin ölçülmesi ve gerekli tedbirlerin alınması yönünde önemli bir süreç olduğunu hepimiz biliyoruz. ÇED Yönetmeliği, Avrupa Birliği uyum çalışmaları ve ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda mayıs ayında revize edilmiştir. Yönetmelikte halkın katılımı süreci daha da güçlendirilmiş ve yönetmelik, sınır aşan hususlar hariç Avrupa Birliği ÇED Direktifi'yle tam uyumlu hâle getirilmiştir. Burada konuşmacı arkadaşlarımızdan birinin söylediği "Madencilik projelerinde ÇED raporu istenmeyen bir Bakanlık." ifadesi gibi bir şeyi de doğrusu üzüntüyle dinledim; ÇED muafiyeti de asla söz konusu değil, bunu da bilmemiz lazım.

Korunan alanların tespiti, tescili, korunmasıyla ilgili de Bakanlığımız önemli bir görev ifa etmektedir. Doğal sit alanları, özel çevre koruma bölgelerinin tüm planlama ve uygulama çalışmaları Bakanlığımız bünyesinde yürütülmektedir. 21 ilde 27 adet tabiat varlıklarını koruma bölge komisyonlarıyla doğal sit alanlarına ilişkin vatandaş ve kamu kurumlarının talepleri hızlı ve etkin bir biçimde sonuçlandırılmaktadır. Bu konuda yapılan aslında birtakım yenileme çalışmaları noktasında da doğrusu elimizdeki bütün bilgileri ilan etmeden önce Genel Müdürlüğümüz bünyesindeki arkadaşlar bölgeye giderek vatandaşı toplamakta, belediyeleri çağırmakta, sivil toplum örgütleriyle toplantılar yaparak önümüzdeki süreçte kendi bölgelerinin nasıl bir hâl alacağı hususunu da aydınlatmaktadırlar, bu konuda da üzerimize düşeni hakkıyla yaptığımızı zannediyorum.

Değerli milletvekilleri, şehircilik alanında da birkaç şey söylemem lazım. Özellikle şehirlerimiz çok eski ve kadim şehirler, hatta şehirlerimizin tarihine baktığımız zaman devletlerin bile hayatından çok eski olduğunu görürüz. Bu şehirler canlı organizmalar, yaşıyorlar, taştan, topraktan ibaret görmemek lazım, onların da bakım istediğini, devamlı ihtimam göstermek gerektiğini de hepimizin bilmesi gerekiyor.

Bu topraklar üzerinde, özellikle geçmişe ait iki önemli medeniyet kurduk; birisi Selçuklu medeniyeti, birisi de Osmanlı medeniyeti. Şimdi, inşallah, cumhuriyet medeniyetini kuruyoruz, ilanihaye ülkemizde huzur içerisinde, bu medeniyeti inşa ederek hep birlikte barış içerisinde yaşarız diye de temennide bulunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ancak şehirlerimizi ifade ederken, hiç kimseyi kastetmeden, hiçbir partiyi de özellikle burada kastımahsusa olarak söylemeden ifade etmem gereken birkaç nokta var. Bizim, özellikle göçler noktasında, 1950'lerden başlayan büyük şehirlere doğru akınların gelmiş olması noktasında belediyelerimiz ne yazık ki hazırlıksız yakalandılar, o göçler karşısında ne yapacaklarını bilemediler, bazı belediyelerimiz de bu konuya biraz ideolojik yaklaştılar. O zaman, 1950'li ve 1960'lı yıllarda başlayan bu göç dalgası karşısında belediyelerimiz tam bir hezimet yaşattılar desek doğru olur.

Bir başka talihsizliğimiz de burada bizim geç planlama yapmış olmamız. Türkiye'de ilk planlamalar neredeyse 1925'lere, 1930'lara denk geliyor. New York'a gittiğimizde, Washington'a gittiğimizde 1711'lerde plan yapıldığını öğrendiğimiz zaman, hakikaten bir Türk olarak benim moralim bozuluyor. Üç yüz, dört yüz yıllık tarihi olan bir ülkede planlama üç yüz yıllık fakat bizim ülkemize gelin, burada on bin yıldır yaşanan bir medeniyet var, onlarca kavim yaşamış, medeniyetler kurulmuş, çok eski şehirlerimiz var, kadim bir medeniyete sahibiz diye övünüyoruz fakat planlamalarımız ne yazık ki seksen, yüz yıllık. Böyle olunca, 2000'lere doğru geldiğimizde, bir taraftan göç dalgası karşısında hazırlıksız yakalanmamız, bazen ideolojik tavırlarımız, bazen doğrusu, işte, bu planlamalardaki geç yaklaşımımız karşımıza üzücü bir tablo çıkarıyor. Nedir bu? Birincisi, sağlıksız şehirlere sahip oluyoruz. İkincisi de kimliksiz şehirlere sahibiz. Bunu hepimizin kabul etmesi lazım. Şimdi bizim hep birlikte başımızı iki elimizin arasına alarak neler yapabileceğimiz hususunu "Sen yaptın, ben yaptım."dan çıkarak konuşmamız ve bu konuda doğru adımlar atmamız icap ediyor.

Bu anlamda planlama yapabilmek adına 1/100.000'likler yani çevre düzeni planlamaları hususunda Bakanlık olarak biz yüzde 99'un üzerindeki bölümü tamamladık, kentsel tasarım projelerini hazırladık. Kentsel tasarım rehberlerini hazırladık. Bütün belediyelerimizle içli dışlı bu konuda çalışmaya devam ediyoruz. Ayrıca kıyı alanlarının planlanmasında, ülkemiz bütünleşik kıyı alanları planlamasının bitirilmesi hususunda da çok az bir eksiğimiz kaldı, onları da yakında inşallah bitireceğiz.

Burada imar mevzuatıyla ilgili bir hususun da altını çizmek istiyorum. Belediyeci arkadaşlarımız bilirler, Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği diye bir yönetmelik vardı. Orada belediyelerimiz biraz serbest bırakıldığı için ellerine geçen o yönetmeliklerden hangisi işlerine geliyorsa onu uygulamaktaydılar. Şikâyetimiz şuydu: Müthiş bir istismar kapısıydı. 100 metrekarelik bir inşaat yapma hakkını bile orada 150-200 metrekareye kadar çıkaranları gördük. Nasıl yapıyorlardı? 50 metrekarelik kış bahçesi koyuyorlar, imardan sayılmıyor. 60 metrekarelik balkon koyuyorlar, imardan sayılmıyor. Böyle olunca önümüze kocaman bir alan çıkıyor, 100 metrekarelik evler, 250, 300 metrekareye çıkar hâle gelmişti. Bunu herkes yapıyordu âdeta. İsim vermeme gerek yok, şu parti, bu parti dememe gerek yok, isimleri, hepsi bende mahfuz zaten, isteyene dışarıda veririm. İşte bunların önüne geçecek şekilde bir Tip İmar Yönetmeliği hazırladık. Orada imardan sayılmayacak alanları kestik ve belirledik. O miktar da yüzde 35, onun dışına çıkamazlar yani girişlerindeki hol boşlukları, asansör boşlukları, balkonları bunun içinde çözecekler, istismar yok.

Bir ikincisi de belediyelere göre farklı imar yönetmelikleri çıkabilir hâle getirdik. İmarın değişmez yönetmeliklerini yazdık, maddelerini yazdık ama bir de İstanbul ile Şarkışla bir olmasın diye kendilerine bıraktığımız özel alanlar var. Onlar da kendileri bundan sonra belirlemeye devam edecekler.

Bu arada, otopark yönetmeliği yakında çıkacak. Otoparkla ilgili zorunluluk tam 3 katına çıkıyor. Eskiden 3 binaya 1 otopark zorunluluğu varken şimdi her bağımsız birim için âdeta bir otopark zorunlu hâle geliyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - O otopark paraları ne oldu Sayın Bakanım, toplanan otopark paraları?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Eskiden "Toplanmış olan otopark paraları, otopark dışında kullanılamaz." diye bir hüküm vardı. Bu toplanan ilçede, otopark yapacak olan büyükşehirlere gönderilmesinden ziyade kendi bütçesinin içinde eritiyorlardı. Bunun da cezai bir uygulaması olmadığı için herkes de o paranın üstüne yatıyor, kullanıyor, başlarına da bir şey gelmiyordu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yok, var; görevi kötüye kullanmanın Ceza Kanunu madde 257'de karşılığı var Değerli Bakanım.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Ben biliyorum, kimsenin başına hiçbir şey gelmedi şimdiye kadar.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Şikâyet eden yok ki. Ben şikâyet ettim. Benimkine de gayet rahat "Menfaatin, zararın yok." dediler. Aslında bakanlık olarak siz yapsanız herkes ceza yer.

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Biz dinliyoruz Sayın Bakanım.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Görevi kötüye kullanma maddesinde şöyle bir şey var...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - "Zarar" diyor.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Ya kendine bir şey almış olacak ya karşısındakine vermiş olacak ya da kamuyu zarara uğratacak. Şimdi, otopark parasını almış, belediyede kullanıyor, bunlardan hangisi oluşuyor?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Amaç dışı ama.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Hukuk böyle diyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yok, hukuk yerinde ama amaç dışı.

FATMA BENLİ (İstanbul) - Değerli Vekilim, bitirsin, sorularda sorarsınız.

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Sayın Bakanım, devam edelim.

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Sayın Bakanım, Tanal her zaman söyler: Biz dinliyoruz sizi.

BAŞKAN - Sayın Tanal, Sayın Bakanı dinleyelim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Yapıcı bir şey söylüyorum.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Ya, sohbet ediyoruz, bir şey yok arkadaşlar.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Önemli bir konu bence.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Aslında çok güzel bir konu, Türkiye'nin kangren olmuş bir konusu.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Evet arkadaşlar, burada ben aslında -zaman kısıdı başladı- iki şeye değinmek istiyorum. Birisi, depremlerle ilgili. Evet, bu konuyu gündeme getirmek çok hoşuma gitmiyor ama arkadaşlar, şunu bilelim: Bakın, ben elimde bulunan verileri söylüyorum. Bunlar benim hayali olarak ortaya koyduğum ve ara ara gündeme gelmek için söylediğim şeyler değil, bir.

Bu ülkede son yüz yılda 6.00 ve üzerinde tam 56 tane deprem var, 100 bin kişi kaybetmişiz, 100 milyar dolar zararımız var. Kuzey Anadolu fay hattı da şu anda tehlike olarak kapımızda duruyor. İster duymayın ister görmeyin isterseniz "Bu adam da ikide bir neler söylüyor ya!" deyin ama böyle bir bela var.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Efendim, biz duyduk, deprem alanlarını İstanbul'da imara açtılar Sayın Bakanım.

BAŞKAN - Sayın Tanal, lütfen dinleyelim.

FATMA BENLİ (İstanbul) - Bitirsin.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Toplanma alanlarını yani.

SEBAHATTİN KARAKELLE (Erzincan) - Ya Sayın Tanal, lütfen...

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Bakın arkadaşlar -toplanma alanlarıyla ilgili arkadaşlar ara ara söylüyorlar- toplanma alanları şu: Zamanında ben de belediye başkanlığı yaptığım için... "Toplanma alanları" diye imar planlarında bir imar notu yok yani konut gibi, ticaret gibi, yeşil alan gibi birtakım plan notları var ya arkadaşlar, "toplanma alanları" diye bir şey yok. Belediye başkanları AFAD'la bir araya gelirler, valilikle bir araya gelirler, derler ki: "Boş alanlar nerede? Burada bir deprem olduğunda millet nereye toplansın?" Bunun için, mülkiyet durumuna bakılmaksızın, herhangi bir vatandaşa ait, imar durumu belli olmayan yerlerle ilgili boş alanlar tespit edilir, kitaplara işlenir, kaymakamlara, belediyelere verilir ve vatandaşa denir ki: "Deprem olduğunda buraya geleceksiniz. Şurası çadır kent olacak, burası konteyner olacak." Fakat sizin yazdığınız yer Ahmet Efendi'nin arsasıdır ve konut arsasıdır.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Ama yeşil alanı imara açtılar.

CELAL DOĞAN (İstanbul) - Hayır, Sayın Bakan, işlemeye mâni bir şey yok, imara işlemeye mâni bir şey yok.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Bakın, şöyle: Bunları genellemeyle söylemek doğru olmaz ama böyle yapılır bunlar. Zaten İstanbul'da en son yapılan çalışmalar son derece gündeme geliyor. Şu anda 2.275 adet toplanma alanı tespit edilmiş, bunun Anadolu Yakası tarafında kimlere ait olduğu, Avrupa Yakası tarafındakilerin hangileri olduğu hususu da tek tek yazılmış. Burada eğer hakikaten birisi gelip de bir yeşil alanı imara açıyorsa ondan büyük suç yok. Benim öyle bir günahım yok, ne belediye başkanlığında ne şimdi yaptığım bakanlıkta. Bunun da sonuna kadar savaşını veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Daha yeni bakan yalnız kendisi. Eskilerin suçu var.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Özellikle İstanbul'dan tapusunu alıp gelen insanları da kapıdan geri gönderiyorum. Sadece kamuya ait planlar yapıyoruz. Yani bir hastane planlaması veyahut da orada yapılması icap eden bir sosyal konut planlamasıyla ilgili projelere biz imza atıyoruz. Bu konuda aslında herkesin duyarlı olması kadar güzel bir şey olamaz. Bu rezilliklerin önüne geçmenin tek yolu müşterek hareket etmek. Şimdi, mesela Bakırköy'de bir hadise var, Garo Bey geliyor, Bakırköy ekibi geliyor, birlikte hareket ediyoruz. Mâni olacağız arkadaşlar, başka çaresi yok, yapmamız gereken tek şey bu. Bu konuda duyarlılık gösteren herkese teşekkür ediyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Onu önceki bakanlık verdi, sizden önceki bakanlık izin verdi oraya. Yani işte en kötüsü de o.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Tamam, onu bu bakanlık iptal etti.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Ben size bir şey söyleyeyim mi arkadaşlar: İmarda müşterek bir sorumluluk var, bunu samimi olarak söylüyorum. Lütfen, yıllarca belediye başkanlığı yapan bir arkadaşınız olarak dinleyin, imarda müşterek bir sorumluluk var. Şu anda imar planları yapmaya yetkili eğer 10'dan fazla kurum varsa Türkiye'de imarı takip edemezsiniz, çok zor.

CELAL DOĞAN (İstanbul) - Hele büyükşehirlerde.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Bir de asıl plan yapma yetkisi belediyelerde. Belediye başkanları beş yıllığına geliyor. Mesela benim uyguladığım planlar... 1994'te Belediye Başkanı olduğum hâlde, arkadaşlar, 1985'te yapılan planları uygulamaya başladım, rahmetli Niyazi Bey'in planları. Şimdi ben gittim, birisi daha uyguluyor aynı planları. Kim yaptı, kim uyguladı, bambaşka bir alan olarak karşımızda duruyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Değerli Başkanım, eğer bir iki dakika daha verirseniz...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Bence on dakika daha verin Başkanım, süresini biraz ben aldım, özür dilerim.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Senden oldu zaten Mahmut Bey, ben biliyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun, tamamlayın.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Efendim, şimdi, özellikle kentsel dönüşümle ilgili birtakım planlar belirledik, esaslar belirledik.

Bakın, şu esaslar hususunun üzerinde de bundan sonra ben ciddiyetle duracağım: Eğer bir yerde kentsel dönüşüm yapıyorsak, birincisi, yerinde dönüşüm esas. Yerinde dönüşüm sağlamayan belediyelere izin vermeyeceğiz kolay kolay; yerinde dönüşüm esas.

İkincisi: Evi yıkılan bir vatandaş varsa kesinlikle ona -bir belediye veyahut da devlet, biz yapıyorsak- ev vereceğiz, bunu vermek zorundayız.

Üçüncüsü: Boşalttığımız alanlar sosyal donatı olacak. Bunu sosyal donatı olarak getirmeyen belediyelere de izin vermeyeceğiz. Bunun kötüye kullanılmış hâlini daha önce çok gördük, onlara da izin vermeyeceğiz.

Bu arada...

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Hecinler'e ne yapacaksınız Bakanım, şu anda Hecinliler sizi dinliyor, Düzce Hecinler? Düzce Hecinler çok önemli.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Dinlesinler.

Özellikle yeni yapılacak rezerv alanlardaki çalışmalar da mahalle planı esaslı olacak yani hepimizin özlediği mahalle planı var ya arkadaşlar, yüksek olmayan, konu komşu ilişkilerinin sürdürüldüğü...

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Meydanları olan...

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Aynen öyle.

O tür gelen projelere izin veriyoruz, onun dışında da izin vermiyoruz.

Ben, müsaade ederseniz "terör bölgeleri" diye adlandırılan yedi bölgeyle ilgili yaptığımız çalışmalardan da birkaç tane örnek vermek istiyorum arkadaşlar. Oralarda 70 bine yakın hasarlı ev vardı. Bunun nasıl olduğu hususunu çok tartıştık, o yüzden oraya hiç girmiyorum ben. Yalnız, ben işin yapımı tarafındayım şimdi. 26 bin civarında kullanılamaz ev var. O evlerin hepsine başladık ve yapıyoruz. Bu noktada, anlaşma oranlarımız Şırnak'ta yüzde 93, Silopi'de yüzde 92, İdil'de yüzde 76, Cizre'de yüzde 75, Hakkâri ve Yüksekova'da yüzde 51, Mardin'de de yüzde 66. Niye bazıları düşük? Vatandaş -özellikle Yüksekova'da- diyor ki: "Ben evimi tamir eder otururum. Sen bana paramı ver." Biz de "Burası dayanıksız, sağlam gözüktüğüne bakma ne olur, yıkılır; gel sana temiz ev verelim." diye çabalıyoruz âdeta; emin olun bundan dolayı. Birçok yerde ben evler yaptım ve teslim ettim ama bir kısmında da devam ediyor. Onlardan birkaç örnek göstereyim ben size.

Arkadaşlar, şu İdil'de devam eden inşaatlarımızın son hâli. İdil'de ayrıca tek katlı evler vardı, vatandaş tek katlı evler istediği için 350 civarında da şu evlerden yapıldı, bahçeli. Bu evleri veriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Çok güzel.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Silopi; arkadaşlar, Silopi'de yaptığımız evler şunlar. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Tebrikler Sayın Bakan.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Bu evleri de teslim ettik. Tabii, bazı vatandaşlar...

BAŞKAN - Sayın Bakan...

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Bunları görelim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Bakan, üç dakika ek süre veriyorum.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Diğer sayın bakanın konuşma hakkından kesiyoruz yalnız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - AK PARTİ adına kullanıyorsunuz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Benden de verelim bir beş dakika Sayın Başkan ne olacak?

BAŞKAN - Buyurun.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Arkadaşlar, Silopi'de yapılan çok katlılar da bunlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Çok güzel.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Bu animasyon değil ha, ona göre arkadaşlar.

Şimdi, arkadaşlar, ben Sur'a gelmek istiyorum. Sur hepimizin bir değeri bana göre. Orada bir çatışma yaşandı. Çatışma yaşanan yerler Sur'un yaklaşık yüzde 35-40'ına tekabül ediyor. Orada yapılması icap eden çok iş var. İçeride hakikaten hepimizin rahatsız olduğu o yüksek katlılar yapılmadan o kendine has geleneksel evlerin yapılabileceği bir ortamı sağlayacağımız bir iş için emin olun gece gündüz uğraşıyoruz.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Çıkmak istemiyorlar ama.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -Oradaki çalışmalardan bazılarını size göstermek istiyorum.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Çıkmak istemiyorlar, orada yaşamak istiyorlar.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Şurası Yanık Çarşı. Şu andaki Yanık Çarşı'nın hâli bu arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Sokakları sağlıklaştırmaya başladık orada. Gazi Caddesi'ndeki görünüm arkadaşlar. Bu Gazi Caddesi'nin görünümü. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Aynı şekilde...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Oradaki demografik yapıyı değiştiriyorsunuz.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - İzah edeyim. Müsaade ederseniz o konuyu da söyleyeceğim. Oradaki vatandaşlara ne teklif ettiğimizi söyleyeyim ben.

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Çıkmak istemiyorlar, şu an kar kış koşullarında binlerce insan oradan göç etmek istemiyorlar.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Siz bize hitap edin Sayın Bakan, biz dinliyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Bakanım, biz dinliyoruz.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Arkadaşlar, şu dükkânlar. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Yani 35 bin insanın sokakta kalmasını alkışlıyorsunuz.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Şu Ulu Cami'nin eski hâli arkadaşlar. Anadolu'nun en güzel, en eski camisi burası, Hazreti Ömer döneminde yapılmış.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Diyarbakır'daki cami, Diyarbakır'daki.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Diyarbakır.

Son hâli şu arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sur bölgesiyle ne ilgisi var? Sur bölgesi nerede, o nerede?

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - İşte halka hizmet bu.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Arkadaşlar, Hazreti Süleyman Camisi ve sahabe türbelerinin olduğu yer, bu eski hâli. Şu da yeni hâli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bu da yeni hâli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Tebrik ediyoruz Çevre ve Şehircilik Bakanlığını.

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) - Bunu bir minnet olarak da sunmayın Sayın Bakan.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Arkadaş, en azından bir teşekkür ederiz deyin, ne olur ya! Bir şey gitmez ya! Teşekkür ederiz deyin ne var ya!

MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Biz teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Olmaz, olmaz, derler mi! Çatlarlar söylerlerse!

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Önemli olan milletin teşekkürü.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Orada senelerce belediye başkanlığı yaptınız, niye yapmadınız bunları o zaman ya?

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Tarihi yıktınız, tarihi.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -Bunu sormaya hakkım var benim. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Yapsaydınız. Şu evler yapılıyor, arkadaşlar.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Orada bir değişiklik yok.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Peki, tarih var mı, kaldı mı Sayın Bakan? Tarihten bahsedin. Beton dökmüşsün, yapmışsın.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Bak, arkadaşlar, bu arkadaşlar bolca konuşuyor, Ulu Cami'ye bitişik olan ev bu hâldeydi, tarih buydu.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Tarih diye buna diyorlar Sayın Bakan.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -İşte, tarih buydu; şimdi şu arkadaşlar, şimdi tarih şu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - İyi de on beş yıldır iktidarda olan sizsiniz!

AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Çok güzel oldu Sayın Bakan.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Ellerinize sağlık.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ulu Cami'nin bitişiğinde ev yok, dükkânlar var; ev değil ya dükkânlar var. Sayın Bakanım, Ulu Cami'nin bitişinde dükkânlar var, ev yok, sizi yanıltıyorlar.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Mahmut Bey, lütfen ya... Ben Diyarbakır milletvekillerinden daha çok gidiyorum oraya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Öyle mi hiç de karşılaşmadık!

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Adım adım söylerim etrafını, adım adım söylerim her tarafı. Hem de bu yaptığımız evi Ulu Cami'nin imamına tahsis ettik, Ulu Cami'ye bitişik olduğu için. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Ben biliyorum, bakın, o Ulu Cami'de namaz da kıldım, herkesinkini Allah kabul etsin ama değil yani.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Allah kabul etsin, ne güzel! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şu da arkadaşlar Diyarbakır'da yaptığımız evler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Arkadaşlar, bakın, Üçkuyular mevkisinde, Çölgüzeli mevkisinde yaklaşık 6.500 ev yaptık.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bir dakika daha verebilir misiniz Sayın Başkan? Son bir dakika.

BAŞKAN - Sayın Bakan, son bir dakika, bitirin lütfen.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Vatandaşa diyoruz ki arkadaşlar, bakın o bölgede oturan, Sur'da oturan vatandaşlarımız için söylüyorum. Bir: "Burada eviniz yıkıldı mı?" "Evet, yıkıldı." "İstiyorsanız parasını verelim, arsası sizinse arsanın parasını verelim." Birinci tercih bu.

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Özgürlükler parayla satılmaz Bakanım. Öyle bir şey olabilir mi? Yani ben özgürlüğü alırım, parayı basarım, yok böyle bir kural.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Verdiğiniz parayla evin tapusu alınmaz Sayın Bakan, tapusu.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Müsaade buyurun ya... Bir dakika ya...

İki: Hazır ev istiyor musunuz? Hazır ev isterseniz, buyurun, şu gösterdiğim evler var, çıkıp oturabilirsiniz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Borç olarak veriyorsunuz Sayın Bakan.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) -Maliyetten yüzde 30 geriye çekiyoruz, neredeyse bedavaya bu evleri veriyoruz, ikinci tercihimiz bu.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bedava? Fiyatını söyleyin, fiyatını. Bedavaymış!

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Yapmayın Bakanım, yapmayın!

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Üç: Diyoruz ki: Yerinde sen evini yapmak istiyor musun, evin yıkılmış?

SİBEL YİĞİTALP (Diyarbakır) - Gitmek istemiyor.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - "Yıkım parasını verelim sana, üstündeki projede yardımcı olalım, evini yap." diyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ne kadar veriyorsunuz? "Bütün para" dediğiniz ne? Bana bir fiyat söyleyin bakalım.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Dördüncü tercih: "Biraz beklersen bu tarihî evleri yapıyoruz, birinci tercih hakkı sizin, size vereceğiz kardeşim." diyoruz.

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Kaç para alacaksın Bakanım, kaç para alacaksın?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - "Sur'un içerisinde oturan insanlara vereceğiz." diyoruz.

MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Onlar çukur veriyor, siz ev veriyorsunuz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Daha fazla para veren olursa ona vereceksiniz, öyle mi?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Kaç paraya satacaksınız?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Ya, niye rahatsız oluyorsunuz şu söylediklerimden? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Onlar çukuru açıyor, siz ev veriyorsunuz

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Hayır. Kaç paraya satacaksınız?

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Hayır, kaç para alıyorsun? Parayı söyle.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Benim soruma cevap verin.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Ya, bu söylediklerimden niye rahatsız oluyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Arkadaşlar, aynı zamanda, anlaştığımız her vatandaşa "Evi boşalt" dediğimiz günden itibaren yeni evine çıkıncaya kadar kaç ay geçmişse kira parası veriyoruz, eşya parası da veriyoruz... (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ne kadar veriyorsunuz? Kümeste kalacak kadar mı?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Doğrusu, ben elimden geleni yapıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Helal olsun! Elinize sağlık!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Tabii, tabii. Gidin, halkın içine bir çıkın bakalım, çıkabiliyor musunuz.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Özetle, arkadaşlar, bunlar bizim işimiz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz!

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MEHMET ÖZHASEKİ (Devamla) - Hakikaten teşekkür almak için de yapmıyoruz. Devletin orada şefkat kanadını göstermek için, yaraları sardığını göstermek için, kardeşlik hukuku için yaptığımıza inanıyoruz. Bir görev olarak yapıyorum, bununla da şeref duyuyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; HDP sıralarından gürültüler)