| Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 4'üncü Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 38 |
| Tarih: | 15.12.2017 |
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet Bakanlığının bu yılki bütçesini, geride bıraktığımız dönemlerden çok farklı ve çok özel bir zaman diliminde konuşuyoruz. Bu ülkedeki hâkim ve savcıların üçte 1'i meslekten ihraç edildi, dörtte 1'i de hapse atıldı, çok büyük bir bölümü hâlen hapiste. FETÖ üyesi olmakla suçlanan ve yargılanmakta olan bu kişilerin sadece yüzde 15'i 2002 öncesinde mesleğe kabulü yapılmış olanlar. Bunun dışındakilerin tümü, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında göreve başlayan hâkim ve savcılardır. Krizin sorumlularının bizi krizden çıkarmasını umuyoruz. Düşünün ki Adalet ve Kalkınma Partisinin dahi milat kabul ettiği 17-25 Aralık sonrası mesleğe kabul edilen hâkim ve savcıların yüzde 25'i, şimdi FETÖ üyesi olmaktan yargılanmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Bakanlıkta 15 Temmuz sonrasında mesleğe kabulde gösterilmesi beklenen tavrın tam da aksi bir istikamette uygulamalar sürmektedir. Bu süreçte Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti en çok da liyakati anlamış olmalıydı. Liyakat yerine sadakati tercih ederek yandaşlar yaratmak hevesinin yeni sorunlar üreteceği düşünülmelidir.
Bakanlık sadece mesleğe kabulde değil, mesleğin içinde olan hâkim ve savcılar için de hiçbir dönemde görülmeyen partizanlık örnekleri sergilemektedir. Bakanlığın Adalet Bakanlığı olduğunu düşündüğünüzde yaşananların siyasetin doğal uzantısı olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Unutmayın ki ülkemizdeki bütün kumpaslar, yakın geçmişte yargı üzerinden gerçekleştirildi. 2010 referandumunda Hâkimler ve Savcılar Kurulu örgütlenmesinde gerçekleştirilen düzenlemeye "evet" denilmeseydi 15 Temmuz olmazdı.
Değerli milletvekilleri, yeni Hâkimler ve Savcılar Kurulu kararnamesiyle hâkim ve savcılar üzerindeki baskının dosyalardaki vicdan muhasebesini etkileyen faktöre dönüştüğü ifade edilmektedir. Bitmek bilmeyen demokrasi alternatifi bir rejime dönüşen OHAL, tutuklu yargılamanın tuzu biberi olmaktadır. Uzun tutukluluklar OHAL'le birlikte zirve yapmıştır.
Sayın milletvekilleri, OHAL çerçevesinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin anayasal denetiminin Anayasa Mahkemesi tarafından yapılmaması hukuk devletini sorgulattırmaktadır. Hükûmetin çıkardığı kanun hükmünde kararnamelerde artık yargısal denetimin olmaması Hükûmeti "Bildiğim bildik, dediğim dedik." anlayışına yöneltmiştir.
Ayrıca, OHAL'in ilanıyla ilgisi bulunmayan kanun hükmünde kararnameler çıkarılmaktadır. Yürütmeyi hukuksal açıdan denetleyen bir organ mevcut değildir ama daha önemlisi, hukuku bir pranga gibi gören yürütme, bu serbesti içinde hukukun evrensel kabulüne ulaşmış ilkelerden de uzaklaşmaktadır. Çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle terörle hiçbir ilgisi bulunmayan insanlar kamu görevinden uzaklaştırılmakta, çok çeşitli mağduriyetlere uğramaktadır. Hukukçuların bütün dünyada kabul edilen ve çağdaşlığın göstergesi sayılan "adalete erişim hakkı" dedikleri bir haktan artık bu ülkede söz edilememektedir. Mağdur edilen kişi, Venedik Komisyonunca zorla kurdurulan OHAL İnceleme Komisyonuna başvuracak, 7 kişilik kurul 101 bin başvuruyu karara bağlayacak, bu karara karşı ancak yargı yolu açılabilecek. Bu süreç de aylardır sonuç getirmemiştir.
Ayrıca, ülkemizdeki süreçten en çok etkilenenlerin başında savunma ve avukatlar gelmektedir. Avukat olduğunuz için Sayın Bakan, size avukatların sormamı istediği sorular var: Özellikle büyük kentlerde, avukatların kimliğini okutarak girdiği adliyede x-ray cihazından ve duyarlı kapıdan geçmesi sizi bir avukat olarak hiç rahatsız etmiyor mu? Adliyelerde bir avukat tarafından çıkarılmış bir olay biliyor musunuz ki bu muameleyi avukatlara reva görüyorsunuz? Avukatlar, Avukatlık Yasası'na göre, yargının kurucu unsuru değil mi? Türk Ceza Kanunu'nun 5'inci maddesine göre, yargı görevi yapan değil mi? Öyleyse hâkim ve savcıdan ne farkları var, aranarak giriyorlar? Bir avukat olarak bu duruma nasıl seyirci kalıyorsunuz? Avukatı itibarsızlaştırarak yargı bağımsızlığı nasıl sağlanacak Sayın Bakan?
Ayrıca, adliye çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili biraz önce söylediğiniz düzenlemelerin de bir an önce yapılmasını diliyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) - Bir dakikada bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın lütfen.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) - Sayın milletvekilleri, adalet, bu Adalet Bakanlığına bırakılmayacak kadar önemlidir. Onun için Cumhuriyet Halk Partisi olarak adalet duyarlılığını yaratmaya devam edeceğiz. "Hak, hukuk, adalet" demeye ve adalet için mücadeleye ara vermeyeceğiz. Haksız yere tutuklu Milletvekilimiz Enis Berberoğlu, Cumhuriyet gazetesi yöneticileri ve gazetecilerin de bir an önce özgürlüklerine kavuşmalarını diliyor, herkes için "Hak, hukuk, adalet" diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)