| Konu: | 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 5'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 16.12.2017 |
MHP GRUBU ADINA FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve ilgili kuruluşlar bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve bizleri izleyen değerli vatandaşlarımızı saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, 2018 bütçesinin, atanamayan öğretmenlerimize, atanamayan sağlıkçılarımıza, mühendislerimize, teknik elemanlarımıza, üniversite, lise mezunlarımıza, kısaca işsizimize iş, hastalarımıza şifa, borçlularımıza ödeme kolaylığı, dardaki vatandaşlarımıza geçim kolaylığı, gurbetçilerimiz için şanla şerefle Türk olmanın gurur ve şuurunu yaşamalarına ve yaşatmalarına, terörün, yolsuzluğun, israfın, ayrımcılığın son bulmasına, milletimizin birlik ve beraberliğine, barışa, huzura, hoşgörüye, engelli vatandaşlarımız için engelsiz bir yaşama vesile olmasını diliyorum; son aşamaya geldiği ifade edilen taşeron işçilerine kadro çalışmalarının, hak, hukuk, adalet, eşitlik ilkelerine uygun olarak, birine kadro verilirken diğerini mahrum bırakmadan, kimsenin mağdur edilmediği bir şekilde çalışma barışına da katkı sağlayacak bir çalışmayla bir an önce Meclise getirilmesine ve fazla bekletilmeden kanunlaşmasına da vesile olmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, bütçe, fonksiyonu itibarıyla kamu kaynaklarının elde edilmesi ve kullanılması olduğuna göre, kaynakların elde edilmesinde ve kullanılmasında, dağıtılmasında Hükûmetin hak, hukuk, adalet ve eşitlikten ayrılmaması en büyük dileğimizdir.
Çalışma hayatının, sosyal güvenlik sisteminin çok sayıda ve önemli problemleri vardır. Bu yirmi dakikalık kısa süre içerisinde bunları başlıklar hâlinde bile saymamız mümkün olmayacaktır. Bu sebeple ben birkaç konuyu dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, Sayıştay raporlarında yer alan çok ciddi ve vahim tespitlerden bahsetmeyeceğim. İncelendiğinde görüleceği üzere Sayıştay raporları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu açısından maalesef en hafif deyimiyle, üzülerek söylüyorum, çok ciddi, üzücü tespitlerle doludur. Kurumsallaşmış yapıların olduğu modern toplumlarda bir kurum hakkında böyle bir denetim raporu düzenlenemez, düzenlenirse o kurum kapatılır. Acı olan, Sayıştayımızın kıymetli denetim elemanlarının büyük emeklerle hazırladıkları bu raporlardan ders alınmamasıdır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2016 yılı raporunda yer alan birkaç bulgudan bahsetmek istiyorum. Birincisi, katılım öncesi yardım aracı kapsamında kullandırılan fonlar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı muhasebe işlemleri ve mali tablolarında yer almamaktadır, mali tablolar doğru bilgi sunmamaktadır. İşçi ücretlerinden ceza olarak kesilen paraların muhasebeleştirilmesinde, harcanmasında ve raporlanmasında 5018 sayılı Kanun hükümlerine uyulmamıştır.
Değerli milletvekilleri, Sosyal Güvenlik Kurumu 2016 yılı Sayıştay Başkanlığı Denetim Raporu ise tek kelimeyle bence fecaattir. Raporda her biri birbirinden önemli 29 bulgu yer almaktadır. Bu bulgulara göre, sorumluluk mevkisindekilerin gözlerine uyku girmemesi gerekir. Kısaca rapor "Saldım çayıra, Mevla'm kayıra." diyor, açık gerçek budur. "Neden?" derseniz, bu kurumun 2016 sonu itibarıyla icraya intikal etmemiş ve yapılandırma başvurusu yapılmamış 1/A kapsamında 25,5 milyar lira, 1/B kapsamında 13,3 milyar lira, yapılandırma kanunlarına göre 1/A, B, C kapsamında 36,8 milyar lira, yine 2016 sonu itibarıyla icra takibinde toplam 45,1 milyar lira tutarında kurum alacağı vardır.
Örnek çok. Sadece, geçici bir hesap olan emanetler hesabında dahi 2014 yılında 8,8 milyar lira, 2015 yılında 8,3 milyar lira, 2016 yılında ise 13,9 milyar lira tutarında bakiye mevcuttur. Hatta mahsup edilmesi muhtemel ve mümkün bulunan on-line banka tahsilatlarının dahi mahsup edilmeksizin emanet hesaplarında bekletildiği görülmüştür. Bunun tutarı ise 2 milyar liranın üzerindedir.
Kıymetli arkadaşlar, ben bin liradan bahsetmiyorum veya raporlar 100 bin liralardan, milyonlardan bahsetmiyor, 10 milyarlarca lira kurum alacağından bahsediyor.
Değerli milletvekilleri, biz 5 milyar lira kredi için yabancıya el açıyoruz. Yabancıya el açmamıza gerek yok. SGK'nin alacağını yarıya indirelim, çeyreğe indirelim, yeter diyorum. Niye derseniz; 2016 sonu itibarıyla 5 milyar liradan fazla para kurum alacağı şüpheli hâle gelmiştir. Zaman aşımıyla ilgili tablolarda hiçbir bilgi yoktur. Böyle giderse daha da artacaktır. SGK'nin icrada 45,1 milyar lira parası yatmaktadır. Bugün Sosyal Güvenlik Kurumunun toplam alacağı 120 milyar liraya yaklaşmıştır kıymetli arkadaşlar. Burada Sayıştayın her bir bulgusu içinizi acıtacak mahiyettedir. Hangi birini söyleyeceksiniz, anlatılması, değerlendirmesi günler alır. Geçiyorum ve sonuç olarak diyorum ki: Tabiri caizse SGK ölmüş, ağlayanı yok görünümündedir. Okuyanlar, raporları anlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, bir anekdot: Erzurumlu hocaya eşi hamile olan bey "Neyimiz olacak?" diye sormuş, hoca "Gayet basit, Allah vekil, ya oğlan olacak ya kız." demiş. Niye böyle oluyor, niye alacaklar birikiyor, takip edilmiyor, şüpheli hâle geliyor? Ben de gayet basit diyorum. Onu da açıklayayım: Bakınız, SGK'nin Eylül 2017 itibarıyla toplam 27.521 personeli görev yapmaktadır. Bunların yüzde 77'sine karşılık gelen 21.056'sı yükseköğrenimlidir. 17 binden fazla kişinin memuriyet kıdemi on yıldan fazladır. İçlerinden 278'i yüksek lisans, 8'i doktora derecelidir. İçlerinde eli öpülesi, çalışkan, dürüst, fedakâr yüzlercesi vardır. İçlerinde Türkiye'nin en iyi işvereni, muhasebecisi, tahsisçileri mevcut olduğu hâlde çoğu Ankara'da dayı bulamadığı için unvan alamamışlardır. Mevzuattan bihaber birçok kişi sınavsız yükseltilirken bunların emekleri boşa çıkmıştır. Sonuç: Heyecan, moral, motivasyon dip yapmıştır. Bu durumda, dar anlamda, SGK'nin açığının 34 milyar lirayı bulması gayet normaldir diyorum. Ne ekerseniz onu biçersiniz. Bunları, otuz yıla yakın bu kurumda çalışan, yakinen bilen biri olarak söylüyorum, gerçek budur, heyecan dip yapmıştır.
Sayın Bakan, şimdi size, yaptığınız bir atamadan çok kısa bahsedeceğim. Bu, heyecanın neden dip yaptığı hakkında bir fikir verebilir sanıyorum. Örneğimizde, atamasını yaptığınız kadın kardeşimizin toplam on yıl civarında hizmeti vardır. SGK'ye beş, altı ay önce Jandarma Genel Komutanlığından naklen gelen kardeşimizin unvanı memurdur. Bir ay önce SGK'nin Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğüne daire başkanı olarak atadınız. Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğü ki diğer görevleri yanında, bilgisayar yazılım ve donanımı gibi bilişim hizmetlerini yerine getiren teknik bir genel müdürlüktür. Siz, burada yıllardır çalışan, uzmanlaşan, unvan bekleyenleri dışlarsanız onlar da sizi dışlar diyorum; hatta daha da ileri giderek söylüyorum ki emin olun size beddua ederler, benden söylemesi. Tabii, bu kardeşimizi on yılını doldurur doldurmaz memuriyetten daire başkanlığına sıçrattığınıza göre sıradan birisi de olmasa gerekir. Başka örnekler var mıdır? Çoktur. Böyle olunca elbette SGK de geriye gidecektir.
Değerli milletvekilleri, 2018 yılı bütçe açığının bir önceki yıla göre yüzde 6,9 artışla 65,9 milyar TL'ye ulaşması öngörülmüştür. 2017 yılı tahmini 46,9 milyar liraydı. 2017 yılında gerçekleşme tahmini 61,7 milyar liradır. 2017 yılında tahminde 15 milyar lira yanılma vardır. 2018 yılı gerçekleşme tahmini ise 65,9 milyar TL'dir. Sonuç: Bütçe açıkları ciddi rakamlara ulaşmıştır. Faiz harcamaları da her geçen yıl artmaktadır. 2018 yılında 71,7 milyar olarak tahmin edilmektedir. Bütçe açıkları, faiz harcamaları çok büyük rakamlardır.
Çok önemli diğer bir konu, Sosyal Güvenlik Kurumunun açıklarıdır. Açık 2015 yılından bu yana üç kat artmıştır. 2016 yılında toplam açık 20,3 milyar TL iken, 2017 yılının ilk sekiz ayında toplam 21,5 milyar TL açık vermiştir, 2017 tahmini aşılmıştır, yıl sonu itibarıyla 32 milyar TL'yi aşması kuvvetle muhtemeldir, 2018 yılında 34 milyar liraya yükselecektir. Sosyal Güvenlik Kurumu açıkları yani kara delik gittikçe büyümektedir. Nüfusun yaşlandığı da hesaba katılırsa belki de en önemli, en önce çözmemiz gereken konu Sosyal Güvenlik Kurumu açıklarının azaltılmasıdır. Sürdürülmesinde ciddi sıkıntılar olan sosyal güvenlik sisteminin gelir-gider dengesinin gün geçtikçe bozulması bütçe dengeleri açısından da alarm vermektedir. KİT finansman dengesi 2016 yılında 8,4 milyar lira, 2017 yılında 2,8 milyar lira fazla vermişken 2018 yılında 5,3 milyar lira açık beklenmektedir.
Değerli milletvekilleri, sermaye giderleri 2017 yılında 70,5 milyar lira öngörülmüşken 2018 yılında öngörülen miktar 69,8 milyar liradır. Yatırım bütçesinin artmaması hoş değildir. Kısaca, bütçe açığı 66 milyar, faiz gideri 70 milyar, sosyal güvenlik sistemine aktarılan 34 milyar, KİT'ler için 5,3 milyar, topladığımızda 175 milyar lira, buna karşılık yatırım bütçemiz 70 milyar lira; acı olan bu. İşimiz zordur. Böyle devam ederse işsizliği önleyemeyiz, kredi borcunu ödeyemeyen kişi sayısı, karşılıksız çek sayısı, protesto edilen çek sayısı ayrı ayrı milyonları geçecektir. Peki, ne yapılmalıdır? Yapılacak şey çok çalışmaktır, çok tasarruf etmektir, işi ehline vermektir, geçmiş yıllarla mukayese yaparak övünmemektir, nihayet herkes görevini yapmaktadır, hamaset yapmamaktır, haktan hukuktan, adaletten ayrılmamaktır, gerçeklerle yüzleşmektir.
Değerli milletvekilleri, 2016 yılında asgari ücret 1.300 liradır. 2017 yılında, bu, 1.404 liraya çıkmıştır, artış 7,9'dur yani 8 diyelim. 2017 yılında enflasyon bir önceki yılın aralık ayına göre yıllık yüzde 12,8 oranında gerçekleşmiştir. Aralık ayı enflasyonu yüzde 1'in altında bile çıksa aralık ayı dâhil bir önceki yılın aynı ayına göre yıllık enflasyonun yüzde 12'den aşağı olmayacağı kesindir. 2017 yılında asgari ücretteki artış yüzde 8, on bir aylık enflasyon yüzde 13; enflasyon asgari ücreti tuş etmiştir, gerçek budur. Dar gelirlileri çok daha fazla etkileyen sektörlerdeki fiyat artışı çok daha yüksektir. Gıdadaki bir aylık artış Ocak 2017'de yüzde 6,7; giyim ve ayakkabıda Nisan 2017'de yüzde 9,13; Ekim 2017'de yüzde 11,51 olarak gerçekleşmiştir.
Son çıkan torba yasayla bazı vergilerin artırılması, akaryakıt ve döviz kurlarının fiyatlarının yükselmesi ve diğer etkenler birlikte değerlendirildiğinde enflasyondaki artışın devam edeceği görülmektedir. Asgari ücretle çalışanlar tahmin edilmeyen veya yanlış politikalar nedeniyle yüksek çıkan enflasyonun ceremesini çekmişlerdir 2017'de.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in ifadesine göre, enflasyondaki yükselişin daha çok gıda fiyatlarından kaynaklandığı göz önüne alınırsa, düşük ücretle çalışanlar bakımından durum çok kötüdür. Vergiler ve akaryakıt fiyatlarındaki artışlar 2018 yılına yansıyacaktır. Hane halkı, firma ve ülkenin toplam borcu artmaktadır. 2017 sonu itibarıyla banka kredileri ve kredi kartı borçlarını ödeyemeyenlerin sayısının 1 milyonu bulacağı dikkate alındığında, 2018 yılında asgari ücretin yüzde 20'nin üzerinde artırılması gerekmektedir. Bu yapılmadığı takdirde gelir dağılımı asgari ücretle çalışanlar bakımından aleyhine daha da bozulacaktır.
Sayın Bakan, Asgari Ücret Tespit Komisyonunun 1 Aralık 2017 tarihinde ilk toplantısını yaptınız. Hafta sonu Ankara'nın üç beş değişik semtinde dolaştım. Burada semt ismi vermiyorum ama biliniz ki iki üç odalı bir yerin aylık kirası 700-800 liradan aşağı değildir. Arka cephe, güneş görmeyen, zemin kat 2 artı 1 yerler bile 600-650 TL'den az değildir. Bu sebeple, ilk toplantıda "İşçi ve işverenlerden fedakârlık bekliyoruz." beyanınızdan "işçi" bölümünü çıkarmanızı bekliyoruz. Yükselen enflasyonla hayat pahalılığı sürekli artarken, aldığı 1.404 lira maaşla kira veren, çocuk okutan, elektrik, doğal gaz, pahalı su ücreti ödeyen ücretli zaten geçinemezken nasıl fedakârlık yapacaktır? Bıçak kemiğe dayanmıştır, kemerde sıkacak delik kalmamıştır. Lütfen bunu görün, duyun diyorum.
Değerli milletvekilleri, kıymetli arkadaşlar; Anayasa'mızın 5'inci maddesi devletin temel amaç ve görevlerini, 49'uncu maddesi çalışma hak ve ödevini, 55'inci maddesi ise ücrette adaletin sağlanmasını düzenlemiştir. Bir bütün olarak baktığımızda, devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmekle; çalışma hayatını geliştirmek için, çalışanları, çalışmayı desteklemekle ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri almakla görevlidir. Çalışanların yaptıkları işe uygun, adaletli bir ücret elde etmeleri ve sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri almakla görevlidir.
Taşeron işçilerinin ücretleri düşük ve adil değildir, yasal yardımlardan yararlanamazlar. Ücret ve çalışma şartları hayat seviyelerini yükseltmek, insan olarak maddi ve manevi varlıklarının gelişmesi için asla yeterli değildir. İş güvenceleri iki dudağın arasındadır, iş güvenceleri yoktur. Bu iş yerlerinde çalışma barışı sağlanamamıştır. Bunlara başka ilaveler de yapmamız mümkündür. Bu düzen Anayasa'ya uygun bir çalışma düzeni değildir; bunun adı -Milliyetçi Hareket Partisi deyimiyle- örgütsüzlüğü, güvencesiz çalışmayı, kayıt dışılığı ve kuralsızlığı tetikleyen; insan onuruna yaraşır düzgün iş tanımını yok sayan, çalışma hayatının dengelerini bozan işçi çalıştırma düzenidir. İşte bunun için Milliyetçi Hareket Partisi olarak "Köleliği andıran işçi çalıştırma düzenidir." olarak tanımladığımız bu konuda, devletin asli ve sürekli hizmetlerinde çalıştırılan taşeron işçilere kadro verileceğini taahhüt ettik.
Başka bir taahhüdümüz de geçici, mevsimlik ve kampanya işlerinde çalışanların yaşadığı sorunların çözüme kavuşturulmasıdır. Her ne kadar, Adalet ve Kalkınma Partisi, dün, köleliği andıran işçi çalıştırma düzeninin ortadan kaldırılmasını seçim beyannamelerinde taahhüt etmese de bugün geldiği noktayı çok önemsiyor ve destekliyoruz. Diyoruz ki: Milliyetçi Hareket Partisi, köleliği andıran işçi çalıştırma düzeninin kaldırılması için size her türlü desteğe hazırdır. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Bakanın açıklamalarına göre, genel ve katma bütçeli idareler ile belediye ve il özel idarelerinde çalışan taşeron işçileri 4/B'li olarak kadroya alınacaktır, ifade edilen toplam sayı 850 bin-950 bin civarındadır.
Sayın Bakan, güvenlik soruşturmasına evet diyoruz ancak sözlü sınav çok tehlikelidir. Sözlü sınav demek, torpil demektir. Şimdiye kadar yapılan uygulamalara baktığımızda, sözlü sınavın ciddi kayıplara yol açtığı şeklinde ciddi iddialar vardır.
Değerli arkadaşlar, Hükûmet yetkililerinin açıklamaları arasında KİT'lerde çalışan taşeron işçilerin de kadroya alınacağı yer almamıştır. Yansıyan bilgilere göre, KİT'lerde çalışanlar bu haktan istifade edemeyecektir. Bu çok haksız bir durumdur. İnşallah yanılırız, yanılmaktan da şahsen seviniriz.
Ancak biz, Sayın Cumhurbaşkanının "Bu işte taşeron olmaz." beyanını önemsiyoruz. Toplam 850-950 bin kişiye kadro verilirken KİT'lerde çalışanları ayırmak, başta Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olacaktır. EÜAŞ'te, PTT'de, TCDD'de, öğretmenevleri ve akşam sanat okullarında vekil imamların, sağlıkçıların, diğer KİT'lerde aynı işi yapan, aynı odada, aynı mekânda çalışanların farklı işlemlere tabi tutulması asla hakça değildir, kabul edilemez.
Konuya emek olarak baktığımızda, KİT'lerde çalışanlar bizzat doğrudan üretim süreçlerinde yer aldıkları için daha yoğun emek sarf etmektedirler. Biz hiçbir ayrım yapılmadan tüm taşeron işçilerine kadro verilmesi gerektiğini, KİT'lerin ayrılmasının hak ve adalete, hakkaniyet ve ahlaka uygun olmayacağını düşünüyoruz. KİT'lerde toplam 40 bin civarında taşeron işçisi olduğu göz önüne alındığında, KİT çalışanlarının sayısı kadro verilecek toplam sayının ancak yüzde 5'i mertebesindedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) - Tamamlayayım Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tamamlayın lütfen Sayın Tor, bir dakika ek süre veriyorum size de.
FAHRETTİN OĞUZ TOR (Devamla) - Devletimiz büyüktür. Devlete düşen hak ve hakkaniyete uymaktır, adalete uymaktır. Devlet birilerine kadro verirken birilerini mahrum bırakamaz. Kaldı ki KİT'lerde çalışan taşeron işçileri bu ülkenin kalkınmasına, üretimine önemli katkılar sağlayan, fedakâr arkadaşlarımızdır. KİT'lerde çalışanların bu imkândan mahrum edilmesi toplumsal barışa ve huzura da katkı sağlamayacaktır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının ve Hükûmet yetkililerinin Sayın Cumhurbaşkanının konuyla ilgili beyanını önemsemelerini bekliyoruz. Genel, katma bütçeli idarelerde, belediyelerde, il özel idarelerinde taşeron olmazsa, Cumhurbaşkanının deyimiyle, KİT'lerde de taşeron olmaz. KİT'lerde çalışanlara kadro verilmemesi yasanın ölü doğmasına, binlerce emekçinin mağdur olmasına, toplumsal barışın bozulmasına sebep olacaktır.
Bu ve diğer birçok sebeple, MHP olarak dilek ve temennimiz, KİT'lerde çalışan taşeron işçilerine de kadro verilmesidir çünkü hiçbir işçimiz köleliği andıran bu çalıştırma düzenine layık değildir diyorum, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tor.