GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 6'ncı Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:40
Tarih:17.12.2017

CHP GRUBU ADINA ERKAN AYDIN (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu bütçesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Aslında dört buçukta mesaj attık ama bu istifa polemikleri yüzünden bir yarım saat, kırk dakika geciktik. Ben de diyorum ki: İstifa etmiyorsunuz çünkü bu durumdan istifade ediyorsunuz diyorum ve gündemdeki konuşmama başlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Evet, Dostoyevski'yi hepiniz bilirsiniz, herkesin bildiği, okuduğu meşhur Rus yazar. Çok anlamlı bir öyküsü vardır, adı Timsah. 27 Mayıs 1960 ihtilali sırasında Haldun Taner tarafından radyo oyunu olarak gündeme getirildi ancak bir kez oyun radyodan yayınlandı ve hemen yasaklandı. Rahmetli Zeki Alasya ve Metin Akpınar da gencecikken bu oyunu seslendirmişlerdi.

Korkuyla beslenmiş, açlıkla sınanmış, yoklukla terbiye edilmiş, doymak bilmez bir timsah midesi. Bu midenin lokmaları gibi duranlar da ekmeğini taştan, nasibini düşten çıkaranlar. Timsah cam ekranlarla büyülenmiş, yolsuzlukla, fesatla, rüşvetle üstü örtülmüş devasa bir bataklıktadır. Evet, o bataklıkta timsahın dişlerini ilk gösterdiği gün 17 Aralık 2013'ün bugün de 4'üncü yıl dönümü. Keşke o gün 3 bakan Rıza Sarraf'a teslim olacağı yerde burada Millet Meclisinde aklamasaydınız da gönderseydik Yüce Divana bugün ülkemizde Amerika'da davanın sonucunun ne olacağını her gün hepimiz düşünerek geçirmeseydik. Hak ettiği cezayı keşke Türk yargısı burada verseydi. Bu yolsuzluğun, bu rüşvetin hesabını eğer halkımıza ödetmeye kalkarsanız biz de diyoruz ki rüşveti alanlar o kesilecek cezanın, Halk Bankasına gelecek cezanın bedelini ödesinler.

Evet, konumuz sağlık. Şimdi, hastanın müşteriye dönüştüğü, hekimin ve sağlık çalışanlarının âdeta birer sağlık kölesi olduğu, çalıştığının hakkını alamadığı -yirmi dört saate yakın nöbetler tuttuğu- bu sağlık sistemi içerisinde şehir hastaneleri; timsahın çarklarının arasında bulunan şehir hastaneleri. Nasıl mı? Örnek verelim, Adana Şehir Hastanesi. Şimdi, eğitim hastanesi ilan edilmiş ama içinde kütüphanesi yok, kitapları toplatılmış, eğitim alanı yok, toplanma alanı yok, buradaki doktorlar için buluşma alanı yok. Neden? Çünkü şartnamede yazmıyor. Ameliyathanede kesici alet var ama delici alet yok, soruyorlar, şirket "Şartnamede yazmıyor." diyor. Evet, bildiğin depoları boşaltmış ama aynı şirket hastanenin en üst katını kral süiti yapmış.

Bakın, Sayın Bakan... Sayın Bakan buradaydı, o da gitmiş. Bu misafir kral süitinde neler var? Misafir odası, toplantı masası, çok affedersiniz, çift kişilik yatak var. Bir hastanede çift kişilik yatak niye olur, onu da Sayın Bakan gelince bir açıklasın, kral süitinde.

Şimdi, buralarda, kral süitine erişir mi bilmeyiz ama enfeksiyonlar artmış derecede. Ben Komisyonda, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Bakana sordum, buraların, sağlık dışındaki, hastane dışındaki kalan alanların kiralanacağı ve şirketin buradan rant elde edeceğini sordum, o da "Öyle bir şey yok." dedi, sözleşmeden çıkardı. Sözleşmeyi de bilmediğimiz için tabii, doğru mu, yanlış mı bilemedik. Ama, bakın burada, daha cuma günü Rönesans Grup, burada yazıyor, orada mail atmış. Ne yapmış Rönesans Grup? "Adana Şehir Hastanesinin dış alanlarında kiralama başvuruları toplanmaya başladı." 48 tane dükkân tanesini neredeyse 20 bin liradan kiraya veriyor, aylık 1 trilyona yakın -eski parayla- kira geliri elde ediliyor. Altına da: "45 bin kişinin ziyaret ettiği hastaneye büyük yatırım fırsatı." Sanki AVM açıyor, AVM'nin üzerinden de rant geliri elde edeceğiz diye... Bunları da bir güzel bölmüş, şuralara da demiş: 1 ile 15 arası eczane, medikal malzeme, optik, çay alanı, işte, anne, baba, çocuk giyimi, sağlıklı yaşam, spor alanı gibi şehir hastanesi adı altında aslında bildiğiniz bir AVM açıp -buradan da biraz önce diğer arkadaşlar anlattı- kazandığı rantın yanına bir de bunları eklemiş. Sayın Bakan umarım gelir de cevap verir çünkü Komisyonda bunun olmayacağını söylemişti ama maalesef bunların hepsi var.

Gene, bu şehir hastanelerinde biliyorsunuz, İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar'ın ölümünden sonra bu, hastanelerdeki hastane enfeksiyonu çok gündeme geldi. Bunların da sebebini biraz araştırdığımızda on beş yılın sonunda, Türkiye'de hastane mikrobundan ölen kişi sayısı 3 ölümden 2'si olmuş. Bir meslektaşım kırk yedi yıllık eczacı, Sağlık Bakanlığına mektup yazmış -bürokratları burada- kendisi de aynı zamanda bir üretici. "Yıllardan beri mesleki alanda vicdan azabı çekiyorum." diyor mektubunda. "Hastane mikrobu önlensin diye neredeyse tüm hastanelerde kullanılan antiseptik ve dezenfektanların tamamına yakını merdiven altında üretiliyor." diyor. 9 firmanın 33 tane ürününü almış, kendi firmasında analiz ettirmiş, Sağlık Bakanlığına da göndermiş. Bunlarla ilgili seri numarası, ismi, hepsi var -ben vermiyorum- demiş ki: "Bunlarla ilgili işlem yapın." Peki, ne olmuş? Merdiven altı üreticilere işlem yapılacağına kime işlem yapılmış? Bunları bulan, teşhir eden "Bu ölümler önlensin." diyen meslektaşımıza, kırk yedi yılık bir eczacıya işlem yapılmış. Umarım -Sayın Bakan geldi, müsteşar burada, bürokratları orada- önlenir.

Gene, bugün bir haber var, acillere kamera konulacakmış, hastanelerin acillerindeki yoğunluk kamera sistemiyle azaltılacakmış. Nasıl olacak merak ediyorum. Herhâlde BBG evi gibi canlı yayın verilerek o hastaların acillerde yaşadığı sıkıntılar mı çözülecek yoksa neye fayda sağlayacak? Sayın Bakan konuşmasında izah ederse seviniriz.

Gene, gelelim eczacılıkla ilgili olan sorunlarımıza: Sağlıkta dönüşümle başlayan aslında sağlıkta çöküş olan sistemin bugün geldiğimiz noktada eczacılar için tam bir hezimete dönüştüğünü görüyoruz. 2009-2012 yılları arasında yürürlükte olan global bütçe, bugün hukuken olmasa da fiilen yürürlükte olan global bütçe eczaneleri mahvetmiş. Bunlarla ilgili de -süre yetmediği için hızlıca geçiyorum- yapılması gereken, eczanelerin yüzdelik ve sabit kâr marjlarının iyileştirilmesi gerekiyor Avrupa'da olduğu gibi.

Gene, "eczane hizmet bedeli" adı altında mesleki hakkın verilmesi gerekiyor. Eczacılar için yeni istihdam alanlarının açılması gerekiyor. Yeni eczacılık fakültelerinin açılmaması çünkü mevcut olanlarla binlerce işsiz eczacı kadrosu oluşuyor. İlaç politikaları hazırlanırken eczacı örgütlerinin de dâhil olduğu bir mekanizmanın oluşması, gıda takviyelerinin Tarım Bakanlığı tarafından değil Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılıp özellikle merdiven altı üretimin önüne geçilmesi, eczane dışına çıkan ürünlerde reklamın olmaması ki ilaç hepimizin de bildiği gibi dozunda, formunda ve süresinde kullanıldığında fayda eden bir zehirdir ama siz bunlarda ilacın reklamını yaparsanız birçok ölüme sebep olabilirsiniz.

Son olarak da... Sayın Bakan, sağlıkta atanamayan sağlık çalışanlarıyla ilgili ekim ayı sonunda atayacağınızı söylemiştiniz. Bütçede gene sorduk, o zaman da cevap vermediniz. Net bir cevap istiyoruz. 2018 yılında kaç sağlık çalışanı atamasını yapacaksınız? Atama sözü verilmiş, onay çıkmış ama güvenlik soruşturması bitmediğinden dolayı atanamayan sağlık çalışanlarıyla ilgili...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AYDIN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Süreniz doldu.

ERKAN AYDIN (Devamla) - ...ne zaman atama yapacağınızın net olarak sizden cevabını bekliyoruz diyorum ve bu şartlar altında bu bütçenin halkımızın sağlığına iyi gelmeyeceğini, halkımızın sağlığını daha da kötüleştireceğini gördüğümüzden dolayı bütçeye ret veriyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)