GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:41
Tarih:18.12.2017

CHP GRUBU ADINA SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmeleri kapsamında Avrupa Birliği Bakanlığına bağlı Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) bütçesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve bizleri izleyen yurttaşlarımızı ben de saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin Avrupa Birliğine tam üyeliği sürecinde uluslararası ticaretin vazgeçilmez unsuru kabul edilen akreditasyon faaliyetlerini yürütmek üzere kurulan Türk Akreditasyon Kurumuyla ilgili Sayıştay raporundaki tespitleri gündeme getirerek konuşmama başlamak istiyorum.

Denetim raporu, kurumun faaliyetlerine ilişkin kendi akreditasyon ölçütlerine dahi uymayan dört temel sorun alanı olduğunu tespit ediyor. Bunlarda, temel mali tablolara yer verilmediği, mevzuatın öngördüğü sürede faaliyet raporunun açıklanmadığı, performans bilgi sisteminin değerlendirilmediği ve son olarak, bütçe gerçekleşmelerini takip edecek mekanizmanın oluşturulmadığı ve kullanılan örneklerin de ayrıntısına yer verilmediği tespitleri yapılmaktadır.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Uluslararası standartlarda akreditasyon faaliyetlerini yerine getiren bir kurum nasıl olur da bu açıkları verir?

Plan ve Bütçe Komisyonumuzun değerli üyesi Sayın Tamaylıgil tarafından da Komisyon aşamasında gündeme getirilen bu sorunlara hiçbir yanıt verilmemişti.

TÜRKAK, Avrupa Birliğine üyelik mevzuatımız ve uyumumuz açısından akreditasyon faaliyetlerini yöneten önemli bir kurumumuzdur. Ben de bu bağlamda, bu kurumun bütçesini görüşürken Avrupa Birliğine yönelik üyelik sürecimiz noktasındaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Kuruluş temellerinin atıldığı günden itibaren yüzünü hep Batı'ya dönen ülkemiz için Avrupa Birliğine katılım süreci cumhuriyetimizin ilanından sonra en önemli çağdaşlaşma ve demokratikleşme hedefimizdir. Türkiye-Avrupa ilişkilerine tarihsel, yapısal ve bir devlet politikası perspektifinden bakmamız gerekirken, ancak on altı yıldır üyelik müzakerelerini tek başına yöneten Hükûmet bu süreci kendi şahsi çıkarları için kullanma gafletine düşmüştür. İlk kez bu iktidar döneminde, özellikle 2007 yılından itibaren devlet politikamızdan uzaklaşılmış, kişisel, kısa vadeli ve iç politikaya dönük bir sürece şahit oluyoruz. Karşılıklı tutarsızlıklar, belirsizlikler ve güven kaybı nedeniyle katılım müzakereleri şu anda fiilî olarak dondurulmuş durumdadır ve Hükûmetiniz döneminde müzakerelere başladığımız 2005 yılından itibaren toplam 35 başlıkta sadece 16 fasıl açılabilmiştir ve sadece 1 fasıl, o da geçici olarak kapatılmıştır. Ve yine, Sayın Bakan, Komisyon sürecinde de dile getirmiştim, Avrupa Birliği tarihinde çok uzun süre aday olan tek ülke olma özelliğine sahibiz. Ama daha önemlisi, değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğine üyelik koşullarımızı içeren Kopenhag Siyasi Kriterlerinden, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı ilkelerinden ve demokratikleşme sürecinden uzaklaştık.

Sayın Bakan, Avrupa Birliği ülkeleriyle ilgili ekonomik bütünleşmemizin temeli olan Gümrük Birliği Anlaşması'nın güncellenmesini gerçekleştiremediniz, ticari ilişkilerimizde millî çıkarlarımızı maksimize edecek adımları atamadınız ve vize muafiyeti konusunda 80 milyon yurttaşımıza verdiğiniz hiçbir sözü tutamadınız.

Değerli milletvekilleri, son beş yılda yayınlanan ilerleme raporlarında gerileme yaşadığımız kaydedildi ve benden önce grubumuz adına konuşan Sayın Salıcı'nın da belirttiği gibi, ilk kez Avrupa Parlamentosu üyelik müzakerelerimizin koşullu olarak askıya alınmasını öneren bir raporu kabul etti. Ayrıca, üyeliğimiz için son derece önemli olan katılım öncesi mali yardımlarda 105 milyon avro bütçe kesintisi yapıldı. Oysa, Sayın Başbakan, alınan bu kararların nedeni olarak, geçen hafta, burada bütçe açılış sunuşunu yaparken, Avrupa Birliğine yönelik vizyonsuzluk ve bir stratejik bakış açısı eksikliği olduğunu savundu.

Sayın Bakan, ancak dış politika ve AB ilişkilerimizde geldiğimiz noktaya baktığımızda, aslında Hükûmetinizin bir vizyonsuzluğu ve stratejik bakış açısı eksikliği olduğu ortadadır. (CHP sıralarından alkışlar) İşte, özellikle seçim dönemlerinde yükselişe geçen Avrupa Birliği karşıtı söylemlerinizi bir kenara koyarsak, Sayın Başbakan Türkiye'de sürdürülebilir ve istikrarlı bir büyüme ortamının devamı açısından Avrupa Birliğinin önemli bir çıpa olduğunu söylerken, Cumhurbaşkanı ve Genel Başkanınız Sayın Erdoğan "Bizim Avrupa Birliği üyeliğine ihtiyacımız kalmadı." derken, "Türkiye'nin Avrupa Birliğine ihtiyacı vardır." diyen de Sayın Bakan, Kabinenizin Başbakan Yardımcısı Sayın Mehmet Şimşek'tir.

Peki, başmüzakereci ve Avrupa Birliği Bakanı olarak siz ne düşünüyorsunuz? Türkiye'nin Avrupa Birliğine ihtiyacı var mı yok mu? Ya da Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimizi bir ihtiyaç düzeyinde mi, yoksa uluslararası ilişkilerin stratejik temel koşulu olan kazan-kazan ilişkisi olarak mı görüyorsunuz?

Sayın Bakan, Komisyon görüşmelerinde, Avrupa Birliğinin üç temel meydan okumayla karşı karşıya olduğunu ve işte, bunlardan birisinin de Avrupa'da aşırı sağın ve popülizmin yükselişi olduğunu savundunuz. Oysa, Sayın Bakan, referandum öncesinde, seçim meydanlarında, Avrupa Birliğine yönelik, başta Sayın Genel Başkanınız olmak üzere, Hükûmetinizin sözlerini hepimiz hatırlıyoruz. Avrupa ve Batı düşmanlığını körükleyen sözlere hepimiz şahit olduk. Eleştirdiğiniz ve Avrupa'da yükselişte olan aşırı milliyetçi, popülist siyaset yaklaşımının bir benzerini siz de yapmıyor musunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Hükûmetlerinizin dış politika ve Avrupa Birliğine bakış açışı yoksunluğunuz nedeniyle ülkemizi dünyada yalnızlaştırmadınız mı? Toplumu yerli, millî, gayrimillî diye kutuplaştırmadınız mı? (CHP sıralarından alkışlar) Ve kutuplaşma her geçen gün daha da derinleşiyor. Demokrasimiz hibrit sınıf rejiminde. Bugün hiçbiriniz ileri demokrasiden söz etmiyorsunuz. Hesap verilebilirlik ve şeffaflık endeksinde ülkemiz hızla geriye düşüyor. Düşünce ve ifade özgürlüklerinde, akademik özgürlüklerde, bağımsız medya endekslerinde her geçen gün geriye düşmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, demokrasi, adalet, hukuk devleti...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) - İzninizle tamamlayabilir miyim?

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlamak üzere bir dakika ek süre veriyorum.

Buyurun Sayın Özdemir.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, sonuç olarak, demokrasi, adalet, hukuk devleti, özgürlükler ortamından yoksun ve uluslararası arenada saygınlığı giderek zayıflayan ülkemiz açısından Avrupa Birliği çıpasından asla vazgeçmemeliyiz. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Avrupa Birliği üyeliğimizi bir siyasi partinin ve bir kişinin günübirlik siyasi çıkarları için değil, ülkemiz ve 80 milyon yurttaşımızın faydası ve refahı için, demografik, ekonomik ve bölgesel çıkarlarımızı önceleyen ulusal, stratejik bir devlet politikası olarak görüyoruz.

Bu düşüncelerle, Avrupa Birliği Bakanlığı ve bugün konuşacağımız, gerçekten çok önemli bir bütçe olan Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin, Hükûmetimizin 2018 yılı merkezî yönetim bütçesinin ülkemize ve tüm yurttaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdemir.