GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 7'nci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:41
Tarih:18.12.2017

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Teşekkür ediyorum.

Muhterem Başkanım, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ile üniversitelerin 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı görüşmeleri üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle Mesut Yılmaz'a ve ailesine başsağlığı diliyorum. Allah sabırlar versin ve hiçbir kimseyi böyle bir imtihanla muhatap etmesin.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim, çağa uygun olarak sürekli değişen ve gelişen, birikim ve tecrübeler ışığında yenilenen bir süreçtir. Eğitimin temel hedefi, bilgi toplumunun gerektirdiği becerilerle donanmış, millî kültürle insanlığın evrensel değerlerini içselleştirmiş bireyler yetiştirmektir. Millî Eğitim Bakanlığı olarak, herkesin eğitim ve öğretime eşit şartlar altında erişmesini, çağın gerektirdiği bilgi, beceri, tutum ve davranışı kazanmasını, girişimci, yenilikçi, dil becerileri yüksek, iletişime ve öğrenmeye açık, öz güven ve sorumluluk sahibi, sağlıklı ve mutlu bireyler olarak yetişmesini istiyoruz. Nitelikli bir eğitimi ve herkes için eğitimde fırsat eşitliğini, değişmez ve daimî hedefimiz olarak görüyoruz. Bugüne kadar yapılan çalışmalar neticesinde temel altyapı ve erişim sorunlarını büyük ölçüde çözdük.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğitim bütçemiz, 2018 yılında bütçe giderlerinin yaklaşık yüzde 18'ine denk gelen 134 milyar 727 milyon Türk lirası olarak belirlenmiştir. Söz konusu bütçe çerçevesinde, toplumun hemen hemen tüm kesimlerini içine alan örgün ve yaygın eğitim ve öğretim hizmetlerini yerine getirmekteyiz. Bu miktar, millî gelirin yüzde 5,8'inden de fazladır. Her ne kadar buraya çıkan bazı hatipler, millî gelirden eğitime ayrılan payın çok az olduğunu ifade etmişse de 1980'li yıllarda millî gelirden eğitime ayrılan pay yüzde 1,2; 1990'lı yıllarda 2,2; 2002'de 2,8 iken bugün 5,8'in üzerinde millî gelirden eğitime pay ayırıyoruz. Kalkınma Bakanlığının internet sitesine girilirse çok net şekilde görülebilir 5,8; "5,1'i kamudan, 0,7'si de özel sektörden." der ancak Kalkınma Bakanlığının o hesabında dahi şu kalemler dâhil değildir: Maliye Bakanlığı tarafından okul yapımı için tahsis edilen arsa bedelleri. Eğer Maliye Bakanlığı bu arsaları bize vermese de satsa, bir başka yere verse kaynak olur muydu? Olurdu. Onu bir başka yere, kaynağa değil de eğitime verirse eğitime destek olur mu? Olur. Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından okul yapımı için tahsis edilen arazilerin değeri... Geçen gün Ankara'da bin derslikli okulun temelini attık, aldığımız arsa Orman Bakanlığındandı, bunların değerlerini de mutlaka koymak lazım.

Yine, her yıl ana yatırımın dışında ek yatırım taleplerimiz olur, Kalkınma Bakanlığı tarafından da uygun görülür. Onları da eklemek lazım.

Yine, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının yönetiminde olan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu'ndan bütün ihtiyacı olan ailelere eğitim materyali yardımı verilir bizim bütçemizin dışında. Yine, öğrencilerimize öğle yemeği yardımı verilir. Yine, ilköğretim öğrencilerine ücretsiz kitap verilir. Bunların bütün mali gideri ondan karşılanır. Şartlı eğitim yardımı kapsamında annelerin hesabına para yatırılır, toplam yatırılan miktar 5,8 milyar lira. Yine, kızlara yurt yapımını bu vakıftan karşılarız. Engelli öğrencilerin okullara taşınıp okullardan evlerine götürülmesini de yine buradan alırız. Bunları da eklemek lazım.

Yine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, okullarımızın daha güvenli ve daha temiz olması için Toplum Yararına Çalışma kapsamında 60 bin personeli bizim Bakanlığımıza tahsis etti, bunlara ödenen miktarlar da eğitim için harcanıyor. Bunu da eklemek lazım.

Yine, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının bütçesinden süt alınır evlatlarımıza "Daha sağlıklı beslensin." diye, sütün bedeli Tarım Bakanlığından karşılanır. Yine, kuru üzüm için alınır. Yaklaşık 6 milyon öğrencimize kuru üzüm dağıtırız ama Tarım Bakanlığının bütçesinden. Bunu da eklemek lazım.

İl özel idareleri olanlar bilir, büyükşehirler değildir ama il özel idarelerinin bütçesinden yüzde 20 eğitime pay ayrılır. Bunları da mutlaka eklemek lazım. O hesaplananlar da dâhil değildir.

Bir de vatandaşlar var, hayırseverlerimiz var; kimi zaman derslik yapar, kimi zaman okul yapar. Dolayısıyla bunları da eklemek lazım. Okul aile birliklerinin gelirleri var kantin gelirleri de eklenmek suretiyle. Yine bazı projeler karşılığında hibe de alınanlar var.

Eğer bunları üst üste koyarsanız kesinlikle Türkiye'nin eğitime harcadığı miktar... OECD ülkelerinin ortalaması millî gelirin yüzde 5,2'sidir, biz şimdi 5,8'in üzerindeki bir kaynağı eğitime ayırıyoruz. Niçin? Türkiye'nin en öncelikli konusu eğitimdir. Eğer eğitime önem verirseniz her alana önem vermişsiniz demektir, eğer eğitimi ihmal ederseniz de her alanı ihmal etmişsiniz demektir.

Bu eğitim öğretim yılında, 65 binin üzerindeki okulumuzda, 1 milyon 61 binin üzerindeki öğretmenimizle toplam 17 milyondan fazla, 18 milyona yakın öğrencimize eğitim vermekteyiz, annesini babasını eklediğimizde 50 milyonun üzerinde yapar, kardeşlerini eklediğimizde Türkiye'nin tamamı yapar. Dolayısıyla da eğitimle ilgili ne karar alıyorsak Türkiye'nin 80 milyonunun hepsini mutlaka ilgilendiriyor.

Hükûmetlerimiz döneminde zorunlu eğitim süresi sekiz yıldan on iki yıla çıkarıldı. Bu süreç içerisinde eğitimin her kademesindeki okullaşma oranında ve ortalama eğitim süresinde önemli artışlar gerçekleştirildi.

Kızların okullaşmasına çok büyük önem veriyoruz. Herhâlde "Bu Hükûmetin önceliği nedir?" deseniz "Kızların okullaşma oranını artırmak." denir. Bir de bu 4+4+4 reformu uygulamaya geçtikten sonraki rakamları vermek isterim.

2002'de ilköğretimde net kız okullaşma oranı yüzde 88 iken şimdi ilkokulda yüzde 91,24, ortaokulda yüzde 95,76'dır. Ortaöğretimde, lisede kızların 2002'de okullaşma oranı net yüzde 42,97'ydi, şimdi yüzde 82,38; erkeklerle aynı. Yükseköğretimde kızların okullaşma oranı 2002'de yüzde 12,17'ydi, şimdi yüzde 44,41'den de fazla; erkeklerinki bundan aşağı yani yükseköğretimde kızların okullaşma oranı erkeklerden daha fazla.

4+4+4 uygulaması geldikten sonra... Ne zaman başladık buna? 2012-2013'te. O zaman, okul öncesiyle de ilgili bilgi vermek isterim. Türkiye'de okul öncesi eğitim... Belki başkaları görmüştür ama ben ilk defa... 1953 yılında 5'inci Millî Eğitim Şûrası'nda Millî Eğitim Bakanı Tevfik İleri -Allah mekânını cennet eylesin- konuşmasını yaparken gündemde "Okul öncesi eğitimin yönetmeliğini hazırlayalım ve okul öncesi eğitimin materyalini de hazırlayalım." diyorlar. Ne zaman? 1953'te. 1953'ten 2002'ye gelene kadar okul öncesi eğitimde okullaşma oranı ne kadar? Yüzde 10 civarı. Bu hafta içerisinde Ordu'ya gittim -ama herkes kendi ilinde, ilçesinde bakabilir- orada okul öncesi eğitimde okullaşma oranı yüzde 3 iken şimdi yüzde 53, Ordu'da. Ordulu milletvekillerimiz de var, valisine, kendi sendikasına, kendi müdürüne de sorabilir. Allah için, bizim iddiamız şu: Biz, her alanda, bizden öncekilerin yapmış olduğu hizmetlerden çok çok, kat kat fazla hizmet getirdik.

Hemen hemen bütün değerlerde Avrupa'nın önündeyiz, bunu çok iddialı olarak söylüyorum. Avrupa'nın gerisinde olduğumuz tek alan okul öncesi eğitimdi. "Hocam, okul öncesi eğitimde Avrupa'nın gerisindeydik, hâlâ da o devam ediyor..." Onun için de biz okul öncesi eğitimi... Biraz sonra o rakamları da vereceğim. Hakkâri'ye gittim, siz de gidiyorsunuzdur, lütfen sorun, şu anda okul öncesi eğitimdeki yakalanan oran, Bitlis'te okul öncesi eğitimde yakalanan oran, Mardin'de yakalanan oran, Antalya'da yakalanan oran, Erzincan'da, Sivas'ta, Türkiye'nin dört bir tarafında... Bakın, geçmiş elli yılda, altmış yılda hayal dahi edilemeyen oranları yakaladık.

Eğitim reformunun yani eskiden şu...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Elli yıl önce okul öncesi eğitim yoktu Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Ben bir ilçede büyüdüm. Benim büyüdüğüm ilçemde lise dahi yoktu, benim ilçemin lise öğrencileri ya Kayseri'ye Kayseri Lisesine giderlerdi ya Sivas'a Sivas Lisesine giderlerdi. Sizin lisenizin olmadığı bir dönemde, ilkokulun, ortaokulun yeterli olmadığı dönemlerde, ilkokulu 70 kişilik bir sınıfta okumuş birisi olarak, liseyi 70 kişilik bir sınıfta okumuş birisi olarak... Bu temel eğitim ve bunlar zorunlu eğitim, ilköğretim zorunluydu. Siz, evlatlarınıza zorunlu eğitim için gerekli altyapıyı sağlayamazken zorunlu eğitim kapsamında olmayan okul öncesi eğitimi nasıl sağlayacaksınız? Dolayısıyla da bizim dönemimizde çok daha iyi bir noktaya geldik, geliyoruz.

Bu 4+4+4 reformundan önce 5 yaş öncesi okullaşma, okul öncesi eğitim net yüzde 38'di, şimdi yüzde 57'nin üzerine çıktık, brütü de yüzde 71,3, kızlar içinde. İlkokulda yüzde 98'di şimdi yüzde 91 net, ortaokulda yüzde 92,98'di şimdi yüzde 95,76, ortaöğretim lisede yüzde 69,31, şimdi yüzde 82,38; yükseköğretimde yüzde 38,61, yüzde 44,41 net, brütü yüzde 98,52.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bu, velilerin çocuklarını okutma talebinden de kaynaklanıyor olmasın?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Hiçbir sıkıntı yok.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; temel eğitimden ortaöğretime geçiş sisteminde yeni bir düzenleme yaptık. Konuşan hatiplerden bazıları her bakan geldikçe eğitim sisteminin değiştirildiğini ifade etti ama eğitim sistemindeki tek değişiklik var ise 4+4+4 değişikliğidir. Onun dışındaki OKS'den, SBS'ye, SBS'den TEOG'a, TEOG'dan şimdi liselere kayıt uygulamasına geçilmesi sistem değişikliği değildir, ölçme değerlendirmenin farklı araçlarla uygulanması demektir. O da, ölçme değerlendirme eğitim sisteminin tamamı değildir sadece bir unsurudur.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Birbirini tamamlar Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Bu düzenlemeyle birlikte zorunlu eğitim çerçevesinde okullarımız birbirleriyle ilişkilendirilerek öğrencilerimizin herhangi bir sınav kaygısına maruz kalmadan bir üst öğretim kurumuna geçebileceği bir uygulamayı başlatıyoruz. Böylece her bir öğrencimizin eğitim ilgi ve yeteneği doğrultusunda istediği okula gidebilmesi mümkün olabilecektir. Yine, bir başka hatip bu TEOG'u kaldırırken işte öğrencilerimizin kendi evine en yakın okula gitmesi bir anda verilmiş karar gibi ifade edildi, herkesten istirhamım, Onuncu Kalkınma Planı'na bakmasını isterim. Onuncu Kalkınma Planı çalışmalarına 2012 yılında başlanmış, 2013 yılında hem Meclisimizde kabul edilmiş, temmuz ayında da Resmî Gazete'de yayımlanmış. İhtisas komisyonları var -herkes baksın- o kararlardan denilen şey, evlatlarımızın kendi muhitindeki okula gitmesinin sağlanması yeni bir husus değil. Peki, bütün öğrencilerinizi sınava alaraktan kendi muhitindeki okula gitmeyi nasıl sağlayacaksınız? Sağlayamazsınız. Adamın işte mahallesindeki okulu evinin yanında ama sınav neticesinde 10 kilometre, 15 kilometre daha bir başka yeri tutan puan almışsa evladı kendi evinin yanındaki okula gönderemiyor. Dolayısıyla da Onuncu Kalkınma Planı'na esas olan ihtisas komisyonu raporu incelendiğinde görülecektir ki oradaki talep edilen husus evlatlarımızın kendi muhitindeki -tabiri de aynen öyle- okula gitmesinin sağlanmasıyla ilgili.

Yine bizim bütçemizin içerisinde -hatiplerden birisi veya birkaçı da ifade etti- gerçekten millî gelirden yüzde 5,8, işte bütçenin yüzde 38'ini ayırıyoruz ama ifade edilen husus şu: "Doğru, ayırıyorsunuz, teşekkür ederiz ama bunun çoğunluğu, yüzde 80'i personele gidiyor." Personele gidiyor ama öğretmenimize gidiyor. 904 bin öğretmenim var, 904 bin. Biz geldiğimizde 524 bin öğretmenimiz vardı, şimdi 904 bin öğretmenim var. Öğrenci sayısı öğretmen kadar mı arttı? Hayır. Eskiden kaliteli eğitim vermek için aranan unsurlardan birisi öğretmen başına düşen öğrenci sayısı. Biz geldiğimizde her bir öğretmene 28 öğrenci düşerken şimdi 17 öğrenci düşmeye başladı. Bununla da hem Japonya'daki hem Kore'deki hem de İngiltere'deki değerlerle yakın birbirine. Oysa Türkiye'de çağdaş eğitim için ne gerekiyorsa, gerek öğretmen başına düşen öğrenciyle gerek derslik başına düşen öğrenci sayısıyla yakaladık ama şimdi "Öğretmene ödenen ücret yatırım harcaması mı, cari harcama mı?" temelinde yer alan bir kriter var. Oradaki ölçüyü şöyle esas almak lazım.

ERTUĞRUL KÜRKCÜ (İzmir) - Cari yani.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Harcamanın faydası süreklilik gösteriyor mu, göstermiyor mu? Bu çerçevede eğitim alanında yapılan harcamaların tamamı beşeri sermaye gücünü arttırarak faydası süreklilik arz ettiğinden yatırım harcaması olarak kabul edilmektedir. Binayı yapın, eğitim olmaz; internet getirin, eğitim olmaz; akıllı tahtalarla donatın, eğitim olmaz; eğitimin olmazsa olmaz unsuru öğretmendir. Dolayısıyla ama, bu binalar dahi olmasın öğretmen varsa eğitim yapılır. Öğretmene yapılan yatırım eğitime yapılmış gerçek bir yatırımdır. 500 binin üzerinde öğretmen vardı, şimdi 904 binin üzerinde öğretmenle bizim Millî Eğitim ailesinde -1 milyon öğretmenimizle birlikte, özel okullardaki öğretmenlerle birlikte- 18 milyona yakın evlatlarımıza en çağdaş, en bilimsel, en demokratik eğitimi vermeye çalışıyoruz.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Bakan, ilkokul, ortaokul ve lisede öğretmen başına düşen öğrenci sayısı nedir?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Var ama yani en yoğun olan yok öyle; her birisi yaklaşık beşer milyon, ilkokulda 5, ortaokulda 5, lisede 5, üç aşağı beş yukarı hepsi aynı yani.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Toplam olarak verirseniz doğru olmaz. İlkokul ile ortaokul ayrı.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Ama en çok öğrenci sayısı olan da ikili eğitimde de ihtiyacı olan -biraz sonra onu vereceğim- ilkokulda sıkıntı var.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, evlatlarımıza kaliteli bir eğitim vermek istiyoruz. Kaliteli bir eğitim vermek için istenilen hususlardan birisi de teknolojiyi eğitimle buluşturmanız lazım. Nedir teknolojiyi eğitimle buluşturmak? İstiyoruz ki evlatlarımız istiyorlarsa öğretmenlerinin yol göstericiliğinde bilgi otoyollarına ulaşabilsinler. E bunun için ne gerekli? Her okulumuzda bilgi otoyollarına bağlanacak internet bağlantılarını yapmamız lazım. 1 milyonun üzerinde uç kurulumu yapıldı ve FATİH Projesi kapsamında 432 binin üzerinde etkileşimli tahta monte edildi ve 1 milyon 400 binin üzerinde de tablet bilgisayar dağıtıldı öğretmenlerimize ve öğrencilerimize.

Bir milletvekilimiz -şimdi, birçoğu ayrıldı- "Şu anda kalan çok az." diye bir ifade söyledi. Oysa Bakanlığımız tarafından her bir tablet bilgisayar aktif olarak takip edilmekte, şu anda 1 milyon 375 bin adedi hâlen aktif olarak da kullanılmaktadır.

Önümüzdeki dönemde... Sizler de bildiğiniz gibi -sonsuz teşekkür ediyoruz- bu yasa geçti. Nedir geçen yasa? Millî Eğitim Bakanlığına teslim edilecek FATİH Projesi kapsamında akıllı tahtalar, tablet bilgisayarlar veya bilgisayarlar veya bunların komponentleri -öyle diyelim- Millî Eğitim Bakanlığına teslim edildiğinde her türlü vergiden muaf olacak. Dolayısıyla da şişirmeyelim, bu fiyatları artırmayalım, daha makul fiyatlarla hizmet satın alalım diyeceğiz, yeni bir yaklaşım getireceğiz, o da hizmet satın alacağız. 10'ar tane onar yıllık süreyle. Bir başka husus...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sizden önceki Millî Eğitim Bakanına dedim: Bir okula gidelim, FATİH Projesi'nin "f"si çalışıyorsa söz veriyorum milletvekilliğinden istifa edeceğim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Söz... Peki...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ama seçmek yok. Beraber kalkacağız, bir okula gideceğiz.

BAŞKAN - Sayın Akar...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Haydar Akar, bakın, gidelim...

BAŞKAN - Sayın Bakanım, lütfen Genel Kurula hitap edin.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Sayın Başkanım, müfredat değişikliğiyle temel eğitim ve ortaöğretimde kodlama dersi konuldu. Bu derslerin uygulamalı işlenebilmesini teminen de önümüzdeki dönemlerde tablet yerine klavyeli bilgisayar dağıtma çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Yine, eğitimde özel sektörü destekliyoruz. Biz geldiğimizde özel okula giden öğrenci sayısı yaklaşık 200 binken şimdi 1 milyon 300 binin üzerine çıktı ve özel okullara giden öğrencileri de destekliyoruz. Bu yıl ilk defa destek vereceğimiz 75 bin öğrenciyle birlikte 305.128 öğrenci eğitim öğretim desteğinden faydalanmakta. Bu uygulamanın başladığı 2014-2015 yılından bu yana 520 binin üzerinde öğrenci eğitim öğretim desteğinden faydalanmış olacaktır.

Muhterem Başkanım, sayın milletvekilleri; biraz önce sayın milletvekilimiz de sordu, öğretmen başına düşen öğrenci sayılarını, ilkokulda ve ortaokulda ayrım olarak verirseniz ne olur diye. İlköğretimde 17, ortaöğretimde 13. Onun için, yani ilköğretim biraz daha fazla diye.

Ülkemizin her bölgesindeki öğretmenlik doluluk oranlarını birbirine yaklaştırdık. Bakın, yine Onuncu Kalkınma Planı 2014 ile 2018 yıllarının arasını kapsıyor. Orada, raporda diyor ki: Güneydoğuda öğretmen kalmıyor. Geçen gün Hakkâri'ye gittiğimde de müdürün söylediği şuydu: "Bu ana kadar hiçbir öğretmenler kurulu toplantısını iki sefer aynı öğretmenlerle yapmadım." Niçin? Her bir buçuk yılda bir öğretmen değişirse eğitimin kalitesinden şikâyet edilmesi doğaldır. E, ne yapılması lazım? Oraya gönderdiğimiz öğretmenlerin en az belli bir süre kalması lazım, oradaki öğrencilerini tanıması lazım ki daha sağlıklı, kaliteli bir eğitim alınabilsin diye.

584 binin üzerinde öğretmen ataması gerçekleştirdik. Doğu Anadolu Bölgesi'nde öğretmen doluluk oranı yüzde 92'nin üzerinde, güneydoğuda yüzde 90'ın üzerinde. "En çok öğretmen ihtiyacı nerededir?" derseniz, İstanbul'da. Marmara'da öğretmen doluluk oranı da yüzde 85 civarında.

Özlük haklarında da iyileştirme yaptık. 2002 yılında yeni başlayan bir öğretmen haftada on beş saat ek dersle birlikte, 1 Kasımda göreve geldik, herkes bilir, 635 lira para alıyordu. Dolar karşılığı ne kadardır? Bakın, 380 doların altında, 378 dolar gibi. Şimdi, yine aynı öğretmen, yeni başlamış bir öğretmen haftada on beş saat ek dersle birlikte 3.618 lira aylık alıyor. İşte, dolar 3,8 mi? Yani dolar verirse de 900 doların üzerinde ama birisi 400 doların altında, diğeri 900 doların üzerinde. Avrupa Birliği, biliyorsunuz, bu dönemlerde kriz yaşadı. İngiltere'de kamu öğretmenlerin maaşında yüzde 5, Fransa'da yüzde 10, Yunanistan'da yüzde 18 indirim yapıldı; İtalya'da indirim yapıldı, Danimarka'da indirim yapıldı, Portekiz'de indirim yapıldı. Dolar bazında öğretmen maaşını 2 katından fazla artıran herhâlde dünyada bir elin parmaklarını geçmez, biri de Türkiye'dir. Yeter mi? Yetmez. İnşallah önümüzdeki dönemde Türkiye millî gelirini artırdıkça, millî gelirinden daha fazla payı eğitime ayırdıkça öğretmenlerimizin özlük haklarını daha iyi hâle getireceğiz.

Yine, öğretmenlerimize her eğitim öğretim yılı başında eğitim ve öğretim yılına hazırlık ödeneği veriyoruz. Bu da, en son 1.050 lira ödeme yapıyoruz.

Yine, öğretmenlerimizin yol haritası niteliğinde olan Öğretmen Strateji Belgesi çok uzun yılların çalışması bir belgeydi, bu yıl yayınlandı Resmî Gazete'de. Bu üç ana esas üzerine dayanır. Bir, doğru kimselerin öğretmen yapılması; iki, öğretmen yaptıklarınızın hizmet içi eğitimini hakkıyla vermeniz; üç, öğretmenin itibarını, algısını toplum nezdinde yükseltmeniz. En son -arkadaşlarım genelde OECD'den veya dışarıdan raporları alarak bize eleştiri getirdiler- OECD'nin yayınlanan bir grafiği var. "15 yaşın üzerinde kim öğretmen olmak ister?" diye bir çalışma yapıldı, her 4 kişiden 1'i Türkiye'de "Öğretmen olmak isterim." diye cevap verdi. Girerseniz OECD.org sitesinde bunu da görebilirsiniz. Bu, Türkiye'deki öğretmen algısının nerede olduğunu gösterir. Biz de diyoruz ki öğretmen toplumda kanaat önderidir, ister bir mahallede ister bir köyde, nereye giderseniz gidin, eğer o toplumun veya o köyün, o mahallenin bir konu hakkında ne düşündüğünü öğrenmek istiyorsanız orada fikrini almanız gereken üç kimse vardır: Köyse muhtarı, öğretmeni ve din görevlisi. Bu üçünün fikrini alırsanız, en azından o mahallenin veya o yerleşim biriminin o konu hakkında ne düşündüğünü öğrenirsiniz.

Yine, İstanbul Üniversitesinden bir öğretim üyesi -eğer yine Google'a girerseniz, orada "itibarlı meslekler" diye yazarsanız bir çalışma yine önünüze çıkar- bir çalışma yapmış "Hangi meslekler Türkiye'de itibarlı?" diye. Saymış, doktorlar 1'inci sırada, uygun; hâkimler 2'nci sırada, uygun; öğretim üyeleri 3'üncü sırada, uygun; 4'üncü sırada gelen yine öğretmenler. Valiler, kaymakamlar, generaller öğretmenden sonra geliyor; çalışma benim değil, İstanbul Üniversitesinin yapmış olduğu bir çalışma. Dolayısıyla, Türkiye'de de öğretmenlerin itibarı mükemmeldir.

Bakın, kaliteli bir eğitim için olmazsa olmaz unsurlardan birisi, eğitim altyapısının tamamlanması gerekir. 282 binin üzerinde derslik yaptık. Derslik başına düşen öğrenci sayısı 36 iken Türkiye genelinde ilköğretimde 24'e, ortaöğretimde 23'e düştü. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İkili eğitimi de kaldıracağız. Bunun için Sayın Başbakanımız talimat verdiğinde 77 bin dersliğe ihtiyacımız vardı, bir yıllık süre içerisinde yapılan dersliklerle birlikte şu anda 58 bin dersliğe ihtiyacımız var, ancak 45 bin dersliğimiz de yapılıyor. Bunlar tamamlandığında -çok az bir farkla- önümüzdeki dönemde devlet-millet iş birliğiyle birlikte ikili eğitimi de ortadan kaldıracağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; okul öncesi eğitimi söyledim ama bir daha rakamını vermek isterim çünkü bütün çalışmalar, bilimsel araştırmalar şunu göstermiştir ki: Okul öncesi eğitimde bir yıl eğitim alan, hiç almayandan daha başarılı; iki yıl okul öncesi eğitim alan, bir yıl alana kıyasla başarılı; üç yıl okul öncesi eğitim alan da iki yıl alana göre başarılı. Dolayısıyla da bu dönemde biz, inşallah, son iki yılda, yine Başbakanımızın talimatıyla okul öncesi eğitimde bir reform başlattık, büyük bir seferberlik başlattık. Türkiye'de 37 tane pilot il belirledik, bu illerdeki okul öncesi öğrencilerin kırtasiye masraflarını Bakanlık olarak biz karşılıyoruz. Okul öncesi eğitime anneler evlatlarını gönderdiğinde şartlı eğitim yardımı kapsamında destek veriyoruz.

Ama bir rakam: Okul öncesi eğitimde 2002'de 320 bin öğrenci varken -yaklaşık yüzde 10'a denk geliyor- şimdi 1 milyon 479 binin üzerinde öğrenci var. 2015'ten 2016'ya geçerken 117 bin öğrenci artışı oldu, 2016'dan 2017'ye geçerken de 153 binden fazla bir artış oldu. Bu rakamlara şöyle bakmak lazım: Sadece bu rakamlar, çocuk sayısındaki bu artış yani 100 binin üzerindeki artış Yunanistan ve İsviçre'deki toplam 5 yaş çocukların sayısına eşit, Finlandiya ve Danimarka'daki toplam 5 yaş çocukların ise 1,5 katından fazladır. Dolayısıyla da son iki yılda yaklaşık 265 binin üstünde çocuk okulla buluştu. Yine, okul öncesi eğitime devam eden kız çocukları için 40 lira, erkek çocukları için de 35 lira annelerin hesabına şartlı eğitim yardımından destek veriyoruz.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; arkadaşlarımızın açıklamalarıyla ilgili de birkaç bilgi vermek isterim. Birincisi: Vasıfsız eğitimle ilgili bir şey söylendi. Biz bunun doğru olmadığını söylüyoruz, çok net, iddiayla söylüyoruz yani. Eğer böyle vasıfsız eğitim olsaydı sizin...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - PISA'da 1'inci olurduk mesela.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Söyleyeceğim, söyleyeceğim.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Okuma yazmada...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Yok, çok net, yüzde 11 büyüyemezdiniz. Bakın, girin BBC'nin haber sitesi...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Bakanım, bırakın Allah aşkına ya!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - "12 Aralıkta Türkiye ekonomisinde üçüncü çeyrekteki yüksek büyüme ne anlama geliyor?" diye, "Timothy Ash" diye bir yabancı ekonomistin fikri, görüşü: "Güçlü bankacılık sistemi var Türkiye'de, sağlıklı kamu maliyesi var, avantajlı nüfus yapısı var, iş yapımına uygun kültürü var, mali teşviklerin etkisi var, Hükûmetin başarılı Kredi Garanti Fonu uygulaması var." Bütün bu her kalem eğitimsiz olmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ama onların hiçbiri sizin döneminizde eğitim almadı.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Yine bir başka husus: İhracat...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bugünkü bürokratların, bugün çalışanların hiçbiri sizin döneminizde eğitim almadı.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Hiç önemli değil, biz oraya geliriz, biz oraya geliriz.

BAŞKAN - Sayın Akar...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - İhracat 36 milyar dolardı, şimdi 155 milyar doların üzerine çıkmışsa üreten işçisi bizim eğitimimizden, üreten mühendisi bizim eğitimimizden.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Sayın Bakan "Okulların yüzde 10'u nitelikli." diye siz kendiniz söylediniz liseler için.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Doğru ama sizden önceki dönemlerin hepsi Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Güzel, eğer ona geliyorsanız o zaman şuna geliyoruz: Türkiye'nin altyapısı hazır olmadan Türkiye'de başarılı bir eğitim vardı, neticelerini sonra görüyoruz, şimdi altyapıyı tamamladık, dolayısıyla eğitimin daha iyi olması gerekmez mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hiç şüpheniz olmasın.

Bakın, yine Türkiye'deki eğitim sistemiyle ilgili...

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Elli yıl sonra göreceğiz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Benim hiç şüphem yok, biz bunu öğretmenlerimize borçluyuz.

Oktay Sinanoğlu -mekânı cennet olsun- burada liseden mezun oluyor, Amerika'ya gidiyor, 3'üncü sınıftan başlıyor, 3'üncü sınıftan. Neden? Lise eğitimin iyi. Yine, Nobel Ödülü alan Aziz Sancar diyor ki: "Nobel Ödülü almamı birçok ülkeye gerçekten borçluyum ama en çok borçlu olduğum ülke Türkiye'dir çünkü ilkokulu, ortaokulu, liseyi Savur'da okudum." (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Aziz Sancar sizin döneminizde eğitim almadı ki.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Dolayısıyla hiç şüpheniz olmasın, Türkiye'nin eğitimi dün de iyiydi, bugün de daha iyiydi. Biz öğretmenlerimize güveniyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Neyle ölçeceğiz Sayın Bakan, neyle ölçeceğiz eğitimin kalitesini? Bir tane Aziz Sancar'la ölçemeyiz ki.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Yine, bir başka husus, herkes sanıyor ki eğitimde tek tip insan yetiştirilir. Eğitimde kesinlikle, isteseniz de tek tip insan yetiştirilmez. İki evladı olanlar bilir, siz iki evladınızı isteseniz dahi aynı yetiştiremiyorsunuz. Aynı baba, aynı anne, aynı kültür ortamında yetişen çocukları dahi bir yetiştiremedikten sonra, 18 milyon insanı farklı ortamlarda, çevrede nasıl, ne eğitimi verirseniz verin, bir tornadan geçmiş gibi yetiştiremezsiniz.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Çağdaş eğitim verirseniz...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Bir başka husus, diyor ki PISA Direktörü: "Türk eğitim sistemi dünyaya uyum sağlayamadı." E, biz de bunu söylüyoruz, dünyaya uyum sağlayamadığını söylediğimizden müfredatı değiştirmek zorunda kaldık.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Siz sürekli değiştiriyorsunuz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Bakın, okuyorum, Muhterem Başkanım...

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Sürekli müfredat değişiyor Sayın Bakan.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - On beş yıldan beri 6 bakan değişti.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - 1. Millî Eğitim Şûrası, 1939...

BAŞKAN - Sayın Yıldız, lütfen efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Sayın Başkanım, bu müdahalelerle süremi de uzatırsınız diye düşünüyorum yani çünkü...

BAŞKAN - Dikkate alacağım Sayın Bakan.

Buyurun, Genel Kurula hitap edin.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Neredeyse her eğitim öğretim döneminde müfredatı değiştiriyorsunuz.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Şimdi, 1. Millî Eğitim Şûrası, Hasan Ali Yücel Millî Eğitim Bakanı. Okuyorum şûradaki konuşmasını: "Ortaokul öğretmenleri ilkokuldan gelen çocukların zayıf olduğunu söylüyorlar, lise muallimleri aynı şikâyetleri ortaokula yükletiyorlar. Üniversite ve yüksek mektepler ise liseden gelen çocuklarımızın şu veya bu noktadaki kuvvetsizliğinde ısrar ediyor. Üniversitelerin ve yüksek mektebin verdiği mezundan da hayat şikâyet ediyor. Mevcut öğretim bünyesini nasıl kurmalıyız ki her parçası birbirinden haberdar olsun?" Sanki bugünü söylüyor, değil mi? Peki, ne yapalım diyor? "Müfredatı güncelleyelim." diyor. O 1. Millî Eğitim Şûrasının gündemi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - 4. Millî Eğitim Şûrası 1949'da, Hasan Tahsin Banguoğlu, Cumhuriyet Halk Partisinin son Millî Eğitim Bakanı...

HALİL ETYEMEZ (Konya) - Onlar itiraz edemezler ona Sayın Bakanım, itiraz edemezler ona.

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlamak üzere ek süre veriyorum Sayın Bakanım.

Buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Yani, en az Ömer Çelik'e verdiğiniz süre kadar biz de süre isteriz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Muhterem Başkanım, sayın milletvekilleri; Hasan Ali Yücel "Müfredatı güncelleyelim." demişti ya, 4. Millî Eğitim Şûrasında Tahsin Banguoğlu -mekânı cennet olsun- şunu söylüyor: "Okuttuğumuz maddeler gelince, bunlar da ihtiyaca uygun değildir. Hayatla ilgisi olmayan birçok maddeler okutuyoruz, memleketin realitesinde bulunmayan birtakım şeyler öğretiyoruz, öğrettiğimiz konular hayati değildir." Biz şunu söylüyoruz: Eğitim eleştirisiz olmaz. Çağa uygun, bilime, teknolojiye uygun müfredat değişikliğini yapıyoruz. Bu müfredat değişikliğinde istiyoruz ki evlatlarımız temel değerleri alsın. Bu temel değerlere hiç kimse itiraz etmez. Nedir? Adalet, dostluk, dürüstlük, öz denetim, sabır, saygı, sevgi, sorumluluk, vatanseverlik, yardımseverlik; kimsenin buna itirazı var mı, evrensel değerler? Yine, 21'inci yüzyılın becerileri ve Türkçeye yeterlilikleri ve Avrupa'ya yeterlilikleri; ana dilde iletişim ve yabancı dillerde iletişim, matematik yeterliliği, bilim ve teknoloji yeterliliği, dijital yeterlilik, öğrenmeyi öğrenme, inisiyatif alma ve girişimcilik algısı, sosyal ve kamusal yeterlilikler, kültürel farkındalık ve ifade.

Son cümlem, tamamlayacağım Başkanım.

Bu, PISA direktörüne gazeteci soruyor: "21'inci yüzyılın eğitimi nasıl olacak?" diyor. Ondan şöyle bir cevap bekliyor herhâlde: "Nesnelerin birbiriyle konuştuğu dönemde, makinaların birbiriyle haberleştiği dönemde, insanlardan robota giriştiği dönemlerde daha çağdaş bir eğitimin verilmesi en doğru olur." diyeceğini düşünüyor. Diyor ki: "21'inci yüzyılın eğitimi farklı kültürlerle bir arada yaşayabilmeyi başarabilmektir." (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Avrupa'nın yapamadığını her gün görüyoruz. Cenab-ı Allah'a hamdolsun, bu topraklarda 72 milleti bir bayrağın altında, birbirimizi kardeş bilerek çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine bu milleti, hiç kimseyi geride bırakmaksızın hep beraber taşıyacağız.

Her sözünüz hak, yüzünüz ak olsun diyorum.

Bu bütçemize vermiş olduğunuz destekten dolayı her birinize teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Neyse, kardeş olalım da bilim adamı olmasın!

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Bakan, belediyeler olmasa okullar dökülürdü.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.