GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı 8'inci Tur görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:42
Tarih:19.12.2017

CHP GRUBU ADINA KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen değerli hemşehrilerim; Orman ve Su İşleri Bakanlığı bütçesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Su da, orman da bütçe gibi temel bir insan hakkıdır, korunmaması vebaldir. Bugün burada bir insan hakkını hatırlatmak için konuşacağım. Yeşil Yol Projesi'ne karşı direnen Havva analar, Cerattepeli Artvinliler, ineğini satıp HES'lere dava açan Kazım amcalar, Manisa'da zeytinine sahip çıkan Yırcalılar, Çekerek'te HES'lerle mücadele için direnen Tokatlılar, Yozgatlılar, Bolu Gölcük Parkı için direnenler, İstanbul Gölet Gönüllüleri, Ordulular, Kastamonu Cideliler, Antalyalılar, Muğlalılar, Çanakkaleliler, Mersinliler, Sinoplular, Konyalılar, Zonguldaklılar yani on beş yıldır talan edilmeye çalışılan doğamız için, derelerimiz için, ormanlarımız için direnen tüm doğa savunucuları; Cumhuriyet Halk Partisi olarak sesiniz olacağız, biz varız, konuşacağız. İçtiğimiz su için, soluduğumuz hava için, ormanlarımız için konuşacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Devlet Su İşlerinin verilerine göre, ülkemizde yer üstü ve yer altı su potansiyeli yılda ortalama 112 milyar metreküptür. Nüfusumuzun on beş yirmi yıl içerisinde 100 milyonu aşacağı düşünüldüğünde, ülkemiz giderek su fakiri bir ülke olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Susuzluk riskini görerek su kaynaklarımızın yönetilmesi, planlı kullanılması ve sektörel düzeyde de önlemler alınması hayati bir önem arz etmektedir. Diğer bir ifadeyle, bütünleşik bir su ve doğal kaynak yönetimi yaklaşımını ivedilikle uygulamak zorundayız. Sağlıklı suya erişimin bir insan hakkı olduğu asla aklımızdan çıkmamalıdır. Su, yalnızca bir mühendislik meselesi değildir. Su, her yerde borulara, depolara, pompa istasyonlarına, türbinlere hapsedilemez. Suyun hepimizin meselesi olduğunu asla unutmayacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; su kaynakları kadar önemli bir diğer konu ise ormanlarımızdır. Orman ve Su İşleri Bakanlığı bütçe sunumunda anlatılan ve sürekli tekrarlanan bir yanlışın altını çizmek istiyorum: Öncelikle, Bakanlık sunumunda on beş yıllık AK PARTİ iktidarında ne kadar ormanlık alanımızın yok olduğu bilgisi gerçekçi değil. Sürekli orman yangınları yaşanıyor. Ne hikmetse, bazı yanan ormanların yerine otel ve benzeri projeler yükseliyor. Sayın Bakan 2002 yılı ile 2017 yılı orman varlığımızı karşılaştırırken 1,5 milyon hektarlık bir artıştan bahsetmektedir. Ayrıca, çevresel duyarlılıklar ne zaman dile getirilse Hükûmet kanadından "Şu kadar ağaç kesildi ama karşılığında bu kadar fidan diktik." açıklaması gelmektedir. "Bu kadar alanı yeşillendirdik." gibi açıklamalar da sık sık yapılmaktadır. Bir ormanlık alanı yok ettiğinizde başka bir yere ağaç dikerek bu kaybı telafi edemezseniz Sayın Bakan. Orman, sadece ağaç değildir ve bir yere ağaç dikmekle orayı da orman yapmış olamazsınız. Ormanlar, yüz yıllar süren ekolojik süreçlerle oluşmuş doğal bir habitattır. Ormanlar, toprağı, onlarca çeşit ağacı, mantarı, kuşları, memelileri, böcekleri, sürüngenleriyle doğal bir yaşam alanıdır. Temel ekoloji bilgisinden yoksun bir şekilde "Şu kadar ağaç kesildi, yerine bu kadar fidan dikildi." veya "Orman alanımız şu kadar arttı." diye bilimsel açıdan yanlış söylemleri kamuoyuyla paylaşmanızı şaşkınlıkla ve büyük bir üzüntüyle karşılıyorum.

Üçüncü köprü için binlerce ağaca kıyıldı. Bakınız, yakın bir zamana kadar İstanbul'un uydu görüntülerini incelediğinizde kenti çevreleyen önemli su havzası ve orman varlığını sık sık görebiliyordunuz. Ancak şimdilerde İstanbul'a baktığınızda, "akciğerleri" diyebileceğimiz ormanlık alanların tamamen betonlaştığını göreceksiniz. İstanbul'un orman varlığı yüzde 40'lara düşmüştür. "Şu kadar fidan diktik." diyerek kuzey İstanbul ormanlarını yok ettiğiniz gerçeğini değiştiremezsiniz ve maalesef o ormanları geri getiremezsiniz.

İşin ilginç tarafı, AK PARTİ Genel Başkanı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu yıllarda "Boğaza üçüncü köprü intihardır." diyordu. Bunu da bölgedeki doğal yaşama bağlayıp "Orada orman var, su havzası var, İstanbul'un akciğeridir." diyordu. Ama iktidar koltuğuna oturduktan sonra ne oldu? Ormanları yok etme pahasına üçüncü köprü yapıldı. Başta İstanbul olmak üzere ülkemizdeki ormanlar, su havzalarımız, doğal alanlarımız ranta ve çılgın projelere feda edilmiştir. Diliyoruz, çılgın kanaldan da vazgeçersiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Biz bu gerçekleri söylediğimizde hemen kısa yoldan siyasi çıkar elde etme adına "Efendim, bunlar kalkınmaya karşı, yatırıma karşı, yola karşı, köprüye karşı." diyorsunuz. Hayır, hiç kimseyi kandıramazsınız. Biz, doğanın yararına olmayan hiçbir yatırımın ülkemin ve halkın yararına olmayacağını dün de söylüyorduk, bugün de söylüyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Biz "sürdürülebilir kalkınma" diyoruz, siz "talancı kalkınma" diyorsunuz. "Ormanlarımdan bir dal kesenin boynunu keserim." diyen Fatih'in kemiklerini sızlatıyorsunuz. Zaten işin acı tarafı da "İstanbul'a ihanet ettik." demenizle devam ediyor. Doğa korumacılar da, bizler de yıllardır zaten aynı şeyi söylüyoruz; evet, İstanbul'a yapılan, sizin tabirinizle, gerçek manada bir ihanettir. Sadece bugünün insanlarına da değil, gelecek kuşaklara da yapılmış en büyük ihanettir. Siz gerçekten İstanbul'a da, Karadeniz'e de, ormana da, zeytine de, özgür akan derelere de, yaylalara da ihanet ediyorsunuz. Yazık değil mi ülkemize ve gelecek nesillerimize?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; orman ve su varlığımızın en önemli kısmını barındıran Karadeniz'e ayrı bir bölüm açmak istiyorum. Ormanların, yapılan yolla, Karadeniz sahiliyle, derelerin hikâyesiyle bağlantısı koparıldı. Öngörülen bilimsel temelden uzak, bilgiden yoksun bir şekilde sahil yolu bölgeyi mahvetti. Artvin'de, Rize'de, Ordu'da, Trabzon'da sel felaketleri kaçınılmaz; içimizi üzen birçok ölümlü kazaları da gördük. Ortaya çıkan maddi yıkımlar bir yana, bu çarpık yapılaşma insanlarımızın canına mal oldukça yüreğimiz incinmektedir.

Yine, Karadeniz yaylalarına saplanan bir hançer daha var, bir de öyle sempatik bir isim uyduruldu ki bilmesek kanacağız, kod adı "Yeşil Yol"; aslı, yayların yok edilmesinin, doğal habitatın yıkımının yoludur. Bir de tek kişi için ihale edilen, talan edilen Cerattepe var. Artvin halkına, doğa savunucularına rağmen Cerattepe'ye acımadan kıydınız. Sürmene Çamburnu'nda orman köşkü yaptınız. Sayın Erdoğan ve Katar Emiri'nin helikopterle gezip "Burayı beğendim." dediği yerde ne garip ki bir hafta sonra -hikmetiilahi- Sürmene ormanları cayır cayır yandı. Yine ne garip ki yangının nedeni de hâlâ belli değil. Sürmene ormanlarını da feda ettiniz. Binlerce yıllık emanetimiz olan Karadeniz'in doğasını, kültürünü on beş yirmi yıllık sürdürülemez projeler için yok ediyorsunuz.

Anayasa'mızın 56'ncı maddesi, vatandaşa ve devlete çevreyi ve doğayı koruma ödevini şart koşmuştur. AK PARTİ iktidarı bu talan kültüründen vazgeçip Anayasa'yı uygulamaya dönmelidir. Bu bütçeden orman köylüsüne daha çok destek vermeyi, köylünün bütçesini artırmayı ana gündem olarak belirlemeliyiz. Doğayı, ormanı, suyu koruyan yasalara acilen ihtiyacımız var ama rant odaklı mevcut yasa tasarılarının da acilen doğa için revize edilmesi gerekiyor.

Sözlerime son verirken bir kez daha ısrarla tekrar etmek istiyorum: Doğanın yararına olmayan hiçbir plan, proje, yatırım ülkemizin yararına olmaz ve olamaz. Ve Âşık Sümmani'nin bir dörtlüğüyle de devam ediyorum:

"Sümmani'yem ben bu derdi niderim?

Başım alır diyar diyar giderim.

Yarın mahşer günü dava ederim.

Siz mahşer yerine gelmez misiniz?" diyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Yine Niksar Ovamız'da toplulaştırmalar var. Sayın Bakanım, bu toplulaştırmalar mevcut sulama kanallarını tahrip etti. Bunların bir an önce kapalı sistemle, sizin de planlamanız doğrultusunda yapılmasında yarar var diyorum çünkü sit alanı ilan edilen kıymetli bir ovadır.

Yine, Sayın Bakanım, Çekerek Vadisi'nde -gördüğünüz gibi vadi- üç HES'le yola çıkıldı yürütmeyi durdurma verildi, daha sonra talan edildi. Önce, bu vadide doğaya aykırı, taban suyunu da düşüren derinleştirme yapıldı, yanına da yollar yapıldı. Ve bir vahim tablo; Roma'dan kalma bir kent açığa çıktı, o kentteki tarihî doku ve kalıntıları da yok sayarak hâlâ devam edilmekte. Bakın, kıyılan ormana, ağaçlara ve doğaya.

Ve Sayın Bakanım, sizin çok iddialı olduğunuz ceviz ormanları var. Niksar'da, 2012-2016'da Ceviz Eylem Planı bünyesinde yapılmış bir orman alanı var. Ben, bunun birkaç gün önce resmini çektim, getirdim; aradan yaklaşık olarak bir altı yıl geçmesine rağmen burada hiç ceviz kalmamış. Bunun kontrol ve denetimini kim yapıyorsa, bu konuda da ilgililerin ciddi uyarılması gerekir.

Dünyanın kıymetli vadilerinden Kelkit Vadisi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİM DURMAZ (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlayayım.

BAŞKAN - Buyurun, tamamlayın.

KADİM DURMAZ (Devamla) - İşte, buranın önceki hâli Sayın Bakanım, şimdi de gördüğünüz gibi işte bu hâle getirilmiş bir vadi.

Doğa tahribatları hâlâ devam ediyor ama diyorum ki bütün bu olumsuzluklara rağmen iyi şeyler yapabilir miyiz? Yapabiliriz. Önce, bu ülkede, su fakiri olan bu ülkede su bakanlığı kurulmalı ve sizin dışınızdaki sivil toplum örgütlerini, bu ülkenin dinamiklerini de önemseyerek, birlikte yaşadığımız bu ülkede, doğaya, çevreye, yer altı zenginliklerine, yer üstü zenginliklerimize, su kaynaklarımıza, ormanlarımıza sahip çıkan anlayışla 2018 yılı bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)