GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:44
Tarih:21.12.2017

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 15'inci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı kanunlaştığında 2018 yılında 696 milyar 800 milyon liralık bir kaynağın toplanmasına, yine aynı şekilde 762 milyar 800 milyon liralık bir harcamanın yapılmasına, bu harcama ve gelirler arasındaki fark olan 65 milyar 900 milyon TL de borçlanma yapılmasına Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak merkezî hükûmete yetki vereceğiz.

Bu, büyük bir meblağa, devasa bir meblağa tekabül ediyor. Yani, aslında biz bir yıl içerisinde insanımızın, şirketlerin, kurumların çalışarak ürettikleri mal ve hizmetlerin bedeli olan gayrisafi yurt içi hasılanın önemli bir kısmını; gelir tarafından baktığımızda yüzde 20, harcamalar açısından baktığımızda yüzde 22'lik bir kısmını merkezî Hükûmete toplama ve dağıtma yetkisini veriyoruz. 2017 yılı bütçesine baktığımızda, 2017 yılı bütçesinde gelirler tarafında yüzde 13,9'luk, harcamalar tarafında da yüzde 13,2'lik bir artış var ama en fazla artışın bu yapı içerisinde vergi gelirlerinde olduğunu görüyoruz. Özetle, biz 2018 yılında Türk milletinin her bir ferdinin çalışarak kazandığı gelirlerin yüzde 20-22'lik, belki gelişmelere bağlı olarak geçmiş yıllarda olduğu gibi dörtte 1'ini, şu andaki rakamlar üzerinden baktığımızda her 5 liradan 1 lirasını toplama yetkisi veriyoruz.

Tabii, verilen bu devasa yetkiler her şeyden önce yürütenler açısından büyük bir vebali gerektiriyor. Bizler açısından bütçenin yasalaşmasıyla birlikte sorumluluğumuz ortadan kalkmıyor. Yine, izleme ve denetim açısından bizlerin de vebali devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, ülke menfaatine olduğu tartışmasız konularda siyasi partilerin iş birliği yaparak ve iktidar, muhalefet ayrımı gözetmeden millet yararına icraat yapması siyasi uzlaşmanın gereği. Türkiye'de ekonomik sorunların çözüme kavuşturulmasını ve bunun için toplumsal bir uzlaşmanın oluşmasını da göz ardı etmemek gerekiyor. Bu anlamda, bütçeler aynı zamanda hem toplumsal hem de siyasal uzlaşmanın zeminlerinin oluşmasında önemli bir araç. Biz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, Bütçe Kanunu Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine geldiği günden itibaren, bu süreç içerisinde Komisyonda ve Genel Kurulda bildiğimiz doğrular ve bu zeminde bir uzlaşmanın sağlanması noktasında, milletvekillerimizin yeri geldi önerileriyle, yeri geldi teşvikleriyle, yeri geldi itirazlarıyla, yeri geldi sert eleştirileriyle, bunu yapmaya çalıştık, toplumun tüm katmanlarının sözcüsü olduk. Onların şikâyetlerini, arzu ve isteklerini sahibi oldukları bu kürsüden ifade etmeye çalıştık, hamaset yapmadık. Başta, işsiz, çiftçi, köylü, esnaf, memur olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin sorunlarını, nedeni ve nasılıyla ortaya koyup çözüm önerilerinde bulunduk. Yanlış algılar ve hesaplar üzerinde örnekler verdik. "2002 takıntısından kurtulun. 2002 çok uzakta kaldı, artık önünüze bakın, düşeceksiniz." dedik. Örnekler verdik, "Bütçeden ödenen yıllık tarımsal destekleri 2002'ye göre katladık." dediniz. Bunların ne olduğunu izah ettik. Hani bir söz vardır, "Et tekraru ahsen, velev kane yüz seksen." derler, "Yüz seksen kere de olsa tekrar edin." derler.

Bu süre içerisinde, özellikle tarımla ilgili -tartışmalar sırasında konu açıldığında- destekler konuşulmaya başladığında Hükûmetin hep söylediği bir şey var, iktidar partisinin söylediği: "Destekleri geçmişe göre çok artırdık, tarımı destekliyoruz." Biraz önce, yine, desteklerle ilgili bir soru sorulduğunda Sayın Bakan dedi ki: "Mazota destek veriyoruz." Mazota ekstra bir destek yok. Toplam destekler içerisinde destek bileşenlerinde, alt bileşenlerinde yapılan bir değişiklik var. Yani "Toplamda mazota destek verdik." diyorsanız karşılığında bir başka yerdeki desteği de almış olmamız lazım. Ama desteklerle ilgili 180 kere de olsa şunu tekrar edeceğim: Değerli milletvekilleri, 2001 yılında destekler konusunda bir model değişikliğine gidildi. Daha önce tarıma verilen destekler piyasa şartlarında fiyat üzerinden veriliyordu. Bu düzenlemeyle birlikte desteklerin ağırlıklı olarak bütçeden verilmesi konusu gündeme getirildi ve destekler bütçe üzerinden doğrudan devlet tarafından bütçeye konulan destekler şekline dönüştürüldü. Bunun birçok olumlu yansımaları olacaktı, piyasadaki fiyatlar dünya fiyatlarıyla uyumlu hâle gelecekti, dış ticaret yönü vardı, mali yönetim yönü vardı vesaire vesaire ama sonuçta ne oldu? Sonuçta bütçedeki destekler bir taraftan artırılırken... Tamam, bugün söylenen destekler bütçede geçmişle mukayeseli olarak baktığımızda doğrudur; tekrar ediyorum, doğrudur, artmıştır ancak ürün bazında bakıldığında fiyatlarda regülasyon yapılmadığı, yapılamadığı için fiyatlardaki düşme, çitçinin piyasadaki zararı bütçeden verilen destekten kat kat fazla olmuştur. Bugünkü çelişkinin ana sebebi budur. Yani bir taraftan destekler artıp bir taraftan eğer köyler boşalıyorsa, tarım alanları azalıyorsa, insanlar üretimden uzaklaşıyorsa, borç altında ezilmeye başlıyorsa bunun sebebi budur. Desteklerin artırıldığı konusunda bir itirazımız yok ama hangi destek? Bütçeden yapılan destek. Fiyatlar konusuna bakınca, piyasa konusuna bakınca Türk çiftçisi her üründe bir şekilde piyasada satın alma gücü kaybına, zarara uğradı, bu zarar bütçeden artırılan desteklerle maalesef karşılanamadı. Onun için, bunu çok iyi bilmemiz gerekiyor. Bu yapı içerisinde en fazla sıkıntı da buğday üreticisi çiftçilerde oldu. Buğday üreten çiftçiler 2002'yle mukayese edilemeyecek ölçüde bir satın alma gücü zararına uğradılar. Geçen gün de bu kürsüden ifade ettim. Son on dört yılda buğday üreticisi çiftçinin piyasadan satın alma gücü zararı 32 milyar TL'dir. Biz diyoruz ki: "Son on beş yılda bütçeden verilen desteklerin toplamı 103 milyar TL." Ben, sadece bir kalemden, bir üründen çiftçinin zararının 32 milyar TL olduğunu söylüyorum.

Bütçenin ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)