GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:44
Tarih:21.12.2017

CHP GRUBU ADINA ZEYNEP ALTIOK (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle bundan otuz dokuz yıl önce Maraş'ta gerici katliamda öldürülen 111 yurttaşımızı saygıyla anıyorum. Maraş katliamı, tıpkı 1 Mayıs, Bahçelievler, Çorum, Sivas, Başbağlar, Roboski, Reyhanlı, Suruç, Ankara katliamlarında olduğu gibi laikliği, hukukun üstünlüğünü, eşitliği ve barışı savunan tüm kesimlerin ortak acısı, vicdanı ve hafızasıdır.

Bugün, OHAL baskısı ve KHK sopası altında 20 milyonu yoksulluk, 7 milyonu açlık sınırı altında olan bir halkın bütçesini konuşuyoruz. 762 milyar lira olan bütçenin 600 milyar lirası vergilerden, yani halktan alınacak. Yani ölen Muharrem bebeği çuvalda taşıyan babadan, yaşasaydı, çocuklarını ısıtamadığı için kendini asan Emine Akçay'dan, atanamadığı için intihar eden ve cebinden sadece 6 lira çıkan Öğretmen İbrahim Yeşilbağ'dan.

Sizi iki yüz yirmi sekiz yıl önceye götürelim. 1789'da Fransa'da tarihsel bir devrim oldu. Egemenliği saraydan alan halkın meclisinde ilk şu karar alındı: "Milletin rızası olmadan hiçbir vergi alınmaz." Sizin sadece OHAL'le örnek aldığınız Fransa bugün 2,5 trilyon dolarlık bütçeyle dünyada insani gelişimde ilk 15'te, eğitimde ilk 10'da, sağlık harcamalarında ilk 3'te yer alıyor. Oysa Türkiye, UNICEF, PISA ve OECD'ye göre eğitimde sonuncu, sosyal adalet sıralamasında sonuncu, Demokrasi Endeksi'nde 165 ülke içerisinde 97'nci, Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 113 ülke arasında 99'uncu sırada. Türkiye'nin AKP iktidarıyla 1'inci ve ilk sıralarda olduğu uluslararası konular yok mu? Tabii ki, var. Yolsuzlukta Avrupa'da 1'inci, dünyada 2'nci, tutuklu gazeteci sayısı bakımından dünyada 1'inci, iktidarın en az denetlendiği 6'ncı ülke. Görülüyor ki bu bütçe halkın değil, sarayın bütçesi.

İçişleri Bakanı, seçilmiş belediye başkanları KHK'larla görevden alınıp yerlerine kayyumlar atanırken "Bu belediyeler milletin iradesine geçecek." diyordu. Bu açıklamadan bir yıl sonra kendi belediye başkanları teker teker tehdit edilerek istifa ettirildi, bugüne kadar 93 belediyeye kayyum atandı, saldırı bütün muhalif partilere yansıdı, sırf CHP'li diye Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi hedef oldu. Şu anda 11 milletvekili tutuklu. Yani milletin bütçesi konuşuluyor ama milletin vekilleri hapiste. Bugün neredeyse her iki kişiden birinin iradesinin temsil edilmediği, iradesi gasbedilen o milletin cebinden 600 milyar lira talep edilmekte.

"370 derneğe vurduk kilidi gitti, açın da görelim." diyordu İçişleri Bakanı. Aralarında ÇHD vardı, Gündem Çocuk Derneği vardı. Çağdaş Hukukçular Derneği yoksulların, kimsesizlerin, haksızlığa uğrayanların hukuk mücadelesini yürütüyor, insan hakkı ihlallerine karşı hukuk çerçevesinde çalışıyordu. Bugün 18 milyon nüfuslu İstanbul'un seçilmemiş ama atanmış belediye başkanının "mağdur" olarak tanımladığı ve savunmaktan gurur duyduğunu açıkladığı katliamcılar Sivas'ta "Kahrolsun laiklik, şeriat isteriz, kâfirleri yakın!" çığlıklarıyla 35 insanı ateşe vermişti. İşte ÇHD "İnsanlık suçu adaletsiz kalmasın." diye onlarca avukatla yirmi beş yıldır Sivas katliamı davasına da sahip çıkıyordu.

"Vurduk kilidi gitti!" dediğiniz Gündem Çocuk Derneği, tek amacı çocuk istismarını engellemek ve çocukların çağdaş, bilimsel eğitim alması için kurulmuş olan bir dernek. Kapatıldığı ve tüzel kişiliği kalmadığı için açtığı davalar taraf yokluğu nedeniyle bir bir düştü. Bu yüzden istismarcılar serbest kaldı. Türkiye'nin çocuk istismarında dünya 3'üncüsü olduğunu biliyor muydunuz? Peki bu iktidar Ensar Vakfına, Aladağ'da kız çocuklarının ihmaller nedeniyle yakıldığı yurtlara niye "Vurduk kilidi." diyemedi? İstismar edilen çocukların ailelerinden isteniyor 600 milyar dolar.

Mezhep üzerinden kadınları, eril ve Sünni olmayanları ayrıştıran Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesi AKP iktidarı döneminde 12 bakanlığı, en iyi 15 üniversitemizi geride bıraktı. İktidarın kültüre ve sanata ayırdığı bütçe ise bunun çok çok altında. Diyanete giden bütçenin yarısı kadınlarımızdan alınıyor ancak Diyanet kadın ve erkeği eşit bile görmüyor. Diyanetin her fırsatta ötekileştirdiği 15 milyon Alevi'den, "Gayrimüslimle evlenilmez." diye fetva verdiği Ermeni, Hristiyan, Musevi yurttaşlarımızdan isteniyor 600 milyar dolar. Dünyanın en büyük deney sahası olan İsviçre CERN'in yıllık bütçesi 1 milyar dolar. Yani Diyanete verdiğimiz parayla her yıl iki tane CERN deney merkezi kurabiliriz. (CHP sıralarından alkışlar)

Vergilerimiz çağdaş, laik bir eğitim sistemine doğru şekilde harcansaydı PISA ve UNICEF raporlarında şu an olduğumuz gibi sonuncu olur muyduk?

Son iki yıllık süreçte 11 il ve 45 ilçede 252 defa süresiz ve gün boyu sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve en az 1 milyon 809 bin kişi bu yasaklardan etkilendi. Diyarbakır Sur'da dünyanın sokağa çıkma yasağı rekoru kırıldı, kültür mirası evlerimiz yıkıldı, rantsal dönüşüm, kentsel yok oluş yaşandı, insanımız evinden, doğduğu yerlerden zorla çıkarıldı.

Beni çok etkileyen bir örnek vereyim. Altı ay önce Sur'da incelemeler yapmak üzere gittiğimizde Sur sokaklarında karşılaştığım 90 yaşındaki nine "Ben burada doğdum, burada evlendim. Çocuklarım, torunlarım burada doğdu. Burada ölmek istiyorum." diyordu. İşte bu halktan, evlerini yıkmak, yerlerinden etmek, direnme hakkını, protesto hakkını kullandıkları her yerde orantısız şiddet uygulamak için 600 milyar talep ediliyor. Tek isteği daha iyi yaşamak bile değil, doğduğu yerde ölmek olan Surlu nineden de isteniyor bu para.

Ne diyordu bu iktidar Nuriye ve Semih için? "Sayısız kez gözaltına alınmış örgüt üyeleri bunlar. O nedenle suçludurlar." Teröristlikle suçlanan Nuriye ve Semih'le ilgili iddialar tam 224 gündür kanıtlanmış değil. İki insan ölümün eşiğinde. İçişleri Bakanının komisyonda "CHP'li arkadaşları bu konuda geri çekmeye çalışıyorum." dediği günlerde Nuriye serbest bırakıldı, Semih beraat etti. Bu insanlar haksızlık karşısında sadece kendi yaşamlarını ortaya koydular. İktidar farkında mıdır, tarihte görülmemiş bir şekilde bu ülkenin başkentinde Nuriye'nin uğradığı haksızlığa ilk isyan ettiği yerde İnsan Hakları Heykeli bile 222 gündür tutuklu. (CHP sıralarından alkışlar)

Haksızlığa zırh yapılan OHAL Komisyonuna 100 binden fazla başvuru oldu. Peki, altı ay önce kurulan bu Komisyon kaç karar verdi? Hiç. Atatürkçüleri, muhalifleri, öğretmenleri, barış isteyen akademisyenleri işinden ettiniz, yaşayan ölüler hâline getirdiniz, açlığa mahkûm ettiniz. Laiklik çağrısı yapan gençleri gözaltına aldınız. IŞİD mensuplarının ülkenin her yerinde elini kolunu sallayarak şeriat propagandası yapmalarına göz yumdunuz. 29 Ekim kutlamalarını, 19 Mayısları, Maraş ve 10 Ekim Gar katliamı anmalarını yasakladınız. Demokratik hakkını kullananların barışçıl protestolarına biber gazlı, TOMA'lı müdahale ettiniz. Bugüne kadar binlerce ton biber gazı sıktınız. Binlerce ton daha biber gazı sıkmak için burada halkın parasını talep ediyorsunuz.

Adalet nedir sayın milletvekilleri? Burada birçok hukukçu var, elbette evrensel ve kıymetli tanımlamalar yapabilirler. Ben de kısa bir anekdotla sözlerime son vereyim: 18'inci yüzyılda Büyük Alman İmparatoru Freidrich bir bölgeye saray yapmak ister. O bölgenin hemen yanında bir köylünün değirmeni vardır. Kral görüntüden rahatsız olur, o araziyi de satın alarak sarayının arazisine katmak ister. Köylü arazisini vermek istemez. Kral baskı yapar, tehdit eder, sonunda da değirmenciye "Benim kral olduğumu unutuyorsun." der. Alman köylü de bunun üzerine "Doğru, siz kral ve ben de köylü olabilirim ama siz de unutmayın ki Berlin'de hâkimler var." der.

İşte, adalet, Ankara'da yapılan, olağanüstü giderleri olan sarayda ya da ismi değiştirilip "adalet sarayı"na çevrilen adliyelerde değildir. Adalet, o köylünün kralın sarayının yanındaki değirmenidir sayın milletvekilleri. Bu arada, unutmadan, o saray yapılır. Saray ve değirmen yan yana, kral ve değirmenci komşu olur. Sabahları II. Freidrich bahçeye çıktığında değirmenci kendisine seslenir: "Hey Freidrich, ekmek yaptım, getireyim mi?" II. Freidrich "Adalet her sabah bana sıcak bir ekmek kokusuyla geliyor zaten." der.

İşte, siz, ekmek almaya giderken 14 yaşında polisin gaz kapsülüyle ölen Berkin'in yuhalattığınız annesinden, hâlâ adalet arayan babasından da istiyorsunuz 600 milyarı. Sadece ekmek kokusuyla adaleti hisseden Freidrich'ten yüzyıllar sonra Berkin'in anne ve babası ekmek kokusunda ne hissediyordur düşündünüz mü? (CHP sıralarından alkışlar) Bu 600 milyarı isterken içinize sindirebiliyor musunuz?

Saygılarımla. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)