GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Maddeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:44
Tarih:21.12.2017

CHP GRUBU ADINA TUR YILDIZ BİÇER (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi size okuyacağım mektup bir mafya dizisinin senaryosu değil. Burada anlatılan kişi, karakter ve kuruluşlar tamamen gerçek. Hayal ürünü kişi ve kuruluşlarla herhangi bir ilgisi yok. Size okuyacağım bu mektup, şu anda AKP İstanbul Milletvekili Sayın Metin Külünk ve AKP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sayın Erol Kaya'nın da önünde.

"Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığına

Ankara

30 Ekim 2017 Pazartesi günü saat 11.00-11.30 civarında Manisa Yunusemre Belediyesine ait kreşte çalışan Fethiye Yılmaz'ı ziyarete gittiğimde Yunusemre Belediye Başkanı Mehmet Çerçi de kreşe geldi. Ben nezaketen çıkış yaptım. Otoparktan aracımı alıp evime gidecekken beni takip eden Mehmet Öcal ve gri takım elbiseli, gözlüklü koruma Volkan tarafından aracımın önü kesilerek araçtan zorla indirildim. 'Yunusemre Belediye Başkanı Mehmet Çerçi sizi çağırıyor.' diye silahını gösteren şahısların arasından yürüyerek yanına götürüldüm. Kendisiyle daha önce karşılaşmadığımız hâlde bana 'Ulan, sen ne ayaksın? Kimsin? Ne işin var burada?' deyip göğsümü yumruklayarak beni itekledi. Kreş çalışanları ve velilerin önünde hayrete düştüm. 10-15 kişiden oluşan silahlı adamlarıyla beni kreşin yanından kameraların olmadığı bir alana götürdüler ve orada sorgulamaya başladılar. Sonra 'Saruhanlı Belediye Başkanı Hüseyin Yaralı'yı da arayın, o da gelsin.' diye talimat verdi. Şoför Halil olduğunu bildiğim kişi 'Neden kaçıyorsun lan bizden?' diye yüksek sesle bağırdı. Ben de 'Sizden neden kaçayım?' dedim. Korumalardan birisi 'Vatandaşlar bize bakıyor.' diye uyarınca 'Buradan götürelim.' dediler. O sırada, yanımızda Özel Kalem Müdürü Mustafa Irmak ve Başkan Yardımcısı Mustafa Dandin ve birkaç kişi daha vardı. Ben 'Arabam burada kalmasın.' dedim. Mehmet Öcal'la beraber arabamı onun gözetiminde sitedeki otoparka bıraktık. Evime uğramam gerektiğini söyledim, Mehmet Öcal 'Dışarıda araba bekliyor.' deyip evime girmemi engelledi. Tehditler savurarak, beni Aytaç Emlakın önünde bekleyen gri bir arabaya zorla bindirip Yunusemre Belediyesine ait organize sanayi bölgesindeki bir binaya götürdüler. Burada Hakan Yılmazbaş tarafından telefonum zorla gasbedildi. Beni bir odada beklettiler, sonra, Mehmet Çerçi'nin de bulunduğu diğer odaya aldılar. O sırada Hüseyin Yaralı ve şoförü Halil İbrahim Kabakçıoğlu içeri girdi, şoför dışarı çıktı. İki belediye başkanı, benim, iki saatin üzerinde, baskı yaparak, mobbingle, zorla, âdeta bir savcı gibi soru-cevap şeklinde ifademi aldılar. Yunusemre Belediye Başkanı Çerçi 'İsmail Kadıoğlu'yla neden görüşüyorsun? Ne konuşuyorsun? Belediye Başkan Yardımcısı Şule Hanım'la nasıl tanıştın?' İdris Avşar, Mustafa Dandin, Zabıta Müdürü Cengiz Şişmanlar, sendika başkanı Faruk Bey, milletvekili adayı Ozan Erdem ve Yatırım İzleme Müdürü Hilmi Polat ve bir sürü isim hakkında sorular sordu. 'Belediye Başkan Yardımcısı Kılıç Kaya rüşvet alıyor mu?' diye sordu. 'Türk Silahlı Kuvvetlerinden belediyeye geçiş yapan 30 personelin her birinden 25 bin lira aldığından ve yanında Rus kadınlar ve arabada bu paralar varken karıştığı bir trafik kazasından bahsetmişsin.' dedi. Mehmet Çerçi kendi eşine ait yemek şirketini, hatta kendi eşinin Bank Asya hesaplarını neden araştırdığımı sordu. 15 bin liralık yemek faturasından bahsetti, konuyu anlamadım. Ben de 'Bilmiyordum, sayenizde öğrendim.' dedim. Saruhanlı Belediye Başkanı Hüseyin Yaralı da 'Yapar Başkanım, evet, bu yapmıştır.' diye söze karışıyordu. Beni 'Oğlum, bu kadar soğukkanlı olunmaz. Bizim dışarıda bir sürü adamımız var, seni önlerine atarız.' diye tehdit ettiler ve 'kripto FETÖ'cü' diye sürekli aşağıladılar. Onlara FETÖ'cülerin soğukkanlı olduğunu nereden bildiklerini sorduğumda sinirlendiler. 'Ankara'ya, İstanbul'a evrak göndermişsin, ihaleleri araştırıyormuşsun. Sen MİT misin, devletin adına mı çalışıyorsun, Ankara'da kimin adamısın?' diye sorular sordular. 'Sen nasıl AKP'lisin? Bizi araştıracağına git MHP'li büyükşehir belediyesini araştır.' dediler. Hatta 'MİT'te adamlarımız var, senin telefonlarını dinletiyoruz, seni bir aydır takip ettiriyoruz; itiraf et, bu iş bitsin, yoksa biz seni bitireceğiz.' diye tehdit ettiler. Daha da ileri gidip 'Biz iki başkan tam on üç yıldır birbirimizi tanırız. Buradan çıkınca hele bir savcıya git de sonra başına neler geliyor gör. Yeni savcıyı biz getirdik Manisa'ya.' dediler. Eşimin ne iş yaptığını dahi sordular.

Sonra iki başkan bana 'Biz FETÖ'cü müyüz?' diye sordular. Ben de 'Bilmiyorum.' dedim. Hüseyin Yaralı 'Ben sürekli alkol alıyorum, nasıl FETÖ'cü olabilirim?' diye kendini savundu. 'Seninle uğraşacağız, seni FETÖ'den atacağız, bak gör.' dediğinde, ben de 'Yaram yok, neden gocunayım?' dedim. Sonra Hüseyin Yaralı 'Sana yazıklar olsun, sırtımdan vurdun beni, seni Başkan Yardımcısı yaptım. Oysa sen birçok belgeyi dışarı sızdırdın, bu nedenle bir sürü kişinin başı belaya girecek. Biz savcılıkta gizli olan her şeyi biliyoruz. Savcı okuttu bize her şeyi.' dedi. Ben de 'Kendinizden eminseniz neden rahatsız oluyorsunuz, bırakın devletimiz araştırsın.' dedim.

'Basında çıkan ihale usulsüzlüklerini, arazi satışlarını, bankamatik memuru olarak belediyeden maaş alanlarla ilgili bilgileri basına sen mi sızdırdın?' dediler.

Mehmet Çerçi ise 'Eğer bizden şikâyetçi olursan, savcılar bizim adamımız, bak sonrasını sen düşün, Ankara'da da çok güçlüyüm ben.' diyerek beni tehdit etti.

Hüseyin Yaralı 'Hadi beraber savcıya gidelim, usulsüzlükle, FETÖ'yle bir ilişiğimiz olmadığı yönünde ifade ver, ondan sonra nereye gidersen git.' dedi.

'Sen FETÖ'cülerle sohbetlere gitmişsin.' dediklerinde, 'Benim FETÖ'cü olduğumu kanıtlayın, sohbete gittiğimi kanıtlayın, ben başıma sıkayım.' diye yanıt verdim, 'Hatta herhangi bir dergi, gazete, banka hesabı ya da kurban bağışı gibi bir bağışı kanıtlayın, aynısını yapayım.' dedim. 'Ya, siz?' dediğimde, yanıt alamadım.

Sonra içeriye birisi geldi, Başkanla görüştü, bir anda içeride kimse kalmadı, beni odada yalnız bırakıp gittiler. Telefonumu kapalı hâlde dolabın üstüne bırakmışlardı. Telefonu açtığımda vali ve emniyet müdürünün kaçırıldığımdan haberdar olduğunu öğrendim. Polis ekipleri tarafından olay yerinin yakınından alınıp Emniyete götürüldüm, kaçırılma olayını sözlü olarak anlattım.

Cumhuriyet savcılığınca gerekli yasal işlemlerin başlatılması için talimatlarınızı bekliyorum. Talimatlarınız sonrası yazılı beyanımı vereceğim. Bundan sonra benim ve ailemin başına herhangi bir sebepten dolayı bir şey gelirse Mehmet Çerçi ve Hüseyin Yaralı sorumludur, şikâyetçiyim."

Evet, saygıdeğer milletvekilleri, ne yazık ki artık cumhuriyet başsavcılığına bir vatandaşın başvurması için bile saraydan talimat gelmesi beklenmektedir. Şimdi sormak istiyorum size: Biz bugünlere nasıl geldik? Bu mektupta ismi geçen başkanlar kimler?

Şimdi, bakın, bu anlattığım mektupta adı geçen kişiler, başrolde Manisa Yunusemre Belediye Başkanı Sayın Mehmet Çerçi. Kendisini çok yakından tanıyacaksınız. Burada, tam bu kürsüde rahmetli Kamer Genç "Siz FETÖ'den çok çekeceksiniz." diye sizi uyardığında, utanmadan üzerine yürüyen dönemin milletvekili, şimdiki şaibeli Belediye Başkanı; yanındaki de ne yazık ki yalnızca figüran rolüyle yetinmekte olan AKP'li Saruhanlı Belediye Başkanı Hüseyin Yaralı. Peki, kim bu adamlar? Bunlar kim? İşte, bu adamlar mafyatik İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun adamları, bakın. Peki, Süleyman Soylu kim? Süleyman Soylu da Susurluk çetesi hükümlüsü, dün de biliyorsunuz bir FETÖ'cüye kefil olarak onun serbest bırakılmasını sağlayan Mehmet Ağar'ın el verdiği kişi. Yani Susurluk'tan bu yana süren mafya, çete ve FETÖ düzeninin adamları.

Evet, bunların hepsinden hesap sorulmadan bütçe yaparsanız işte o bütçe de bu düzene sermaye olur.

Saygılarımla selamlıyorum hepinizi. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)