GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı Tümü münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:45
Tarih:22.12.2017

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bugün 2018 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2016 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın tümü üzerindeki müzakerelerimizi tamamlıyoruz. Başta Meclis Başkanımız ve başkan vekillerimiz olmak üzere Divan üyelerimize, parti gruplarımıza, komisyon başkanlarımıza ve bütün milletvekillerimize bugüne kadarki özverili çalışmaları için teşekkürlerimi ve şükranlarımı sunuyorum. Yapıcı ve yol gösterici eleştiriler, öneriler için de teşekkür ediyorum.

2018 yılı bütçesinin hazırlanmasında ayrıca emeği geçen tüm kamu kurumlarının temsilcilerine, uzmanlarına ve Meclis çalışanlarına da teşekkür ediyorum. Kabinedeki bütün bakan arkadaşlarıma da teşekkürü borç biliyorum. Bu süreçte verdikleri destek için Sayın Başbakanımıza, Sayın Cumhurbaşkanımıza da şükranlarımı sunuyorum. Bütçemizin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe görüşmelerinde çok şey söylendi. Hükûmetimizin performansına, ekonomi politika ve uygulamalarımıza yönelik birçok eleştiri yapıldı, teşekkür ediyoruz ancak hiç kimsenin yadsıyamayacağı bir gerçek var ki o da son on beş yıllık dönemde, AK PARTİ hükûmetleri döneminde Türkiye ekonomisi güçlü bir performans ortaya koymuştur. Peki, bunu destekleyecek ne tür veriler vardır? Ben bu konuyu iki türlü anlatacağım: Bir, cumhuriyet tarihimizdeki dönemsel karşılaştırmayı yapacağım ama daha önemlisi, dünyayla karşılaştıracağım on beş yıllık performansımızı.

Hayata geçirdiğimiz reformlar ve doğru politikalar sayesinde ülkemiz son on beş yılda yaşanan birçok iç ve dış şoka karşı muazzam bir direnç göstermiştir. Cumhuriyetimizin kuruluşundan 2002 yılına kadar ülkemiz yıllık ortalama yüzde 4,7 oranında büyümüştür. Türkiye ekonomisi 2003-2016 döneminde yüzde 5,6; küresel kriz sonrası dönemde ise yüzde 6,7 büyümüştür. Şimdi şunu söyleyebilirsiniz, "Türkiye 1 puan daha fazla büyümüş, o kadar da önemli bir fark değildir." diye düşünebilirsiniz ancak bunu küçümsemeyelim, büyük bir farka işaret ediyor.

1924'ü 100'e eşitlersek ve reel olarak yüzde 4,7'yle 1924'te 100 lira olan millî geliri 2016'ya taşırsanız yaklaşık 6.800 olur ama aynı sürede Türkiye 5,6 büyüseydi bu rakam 15 binleri aşardı. Dolayısıyla 1 puanlık ilave büyüme, net, çok güçlü bir performanstır. Kısaca, on beş yıllık iktidarımız iç ve dış şoklara rağmen Cumhuriyet Dönemi'nin en güçlü büyüme performansını göstermiştir.

Şimdi müsaade ederseniz, başka ülkelere oranla da bu performansın güçlü olduğunu sizlere açıklamak istiyorum, rakamlarla bunu ortaya koymak istiyorum.

2002'yi 100 kabul edelim ve reel olarak 2016'da dünya ekonomisi 100'den 172'ye, Avrupa Birliği 100'den 121'e, Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkeler 100'den 183'e çıkmış. Peki, Türkiye 100'den kaça çıkmış? Türkiye 100'den 215'e çıkmış. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla çok net olarak, Türkiye'nin bu dönemdeki performansı kıta büyüklüğünde olan Çin ve Hindistan hariç, bütün diğer ülke ve ülke gruplarına oranla çok daha güçlü bir performans ortaya koymuştur. Peki, bunun sonucunda ne olmuştur? 2002 yılında Türkiye'nin satın alma gücü paritesi ile kişi başına millî geliri Avrupa Birliğinin yüzde 37'si civarındaydı, bu sene muhtemelen yüzde 64'ünü aşmış olacak. Bakın, Avrupa Birliğiyle biz arayı kapatmışız. Atatürk'ün bize verdiği hedef doğrultusunda gerçekten Türkiye bu dönemde çok güçlü bir ilerleme kaydetmiştir, Batı'yla arayı kapatmıştır.

Şimdi, büyüme reel midir, değil midir? Büyüme reeldir, vatandaşlarımıza yansımıştır. Müsaade ederseniz birkaç rakam vereyim. On beş yıl önce bu ülkede yıllık 91 bin otomobil satılıyordu, geçen sene 757 bin otomobil satıldı. On beş yıl önce Türkiye'de 3 milyon civarında beyaz eşya satılıyordu, geçen sene 7,5 milyon beyaz eşya satılmış. 2000'li yılların başında çiftçimiz yıllık 7 bin traktör alıyordu, geçen sene 70 bin traktör almış, 70 bin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Borçlar ne kadar artmış Sayın Bakan, borçları bir söyler misiniz?

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Yurt dışını ziyaret eden, iş için, turizm için seyahat eden vatandaş sayımız 2003 yılında 3,4 milyon kişiydi, geçen sene 7,9 milyon, bu sene 8,5 milyon. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 2002 yılından bu yana asgari ücret dolar bazında 3 kat artmıştır, reel olarak yüzde 111 artmıştır, yüzde 111, en düşük memur maaşı reel olarak yüzde 88 artmıştır, engelli vatandaşlarımıza ödenen aylıklar reel olarak yüzde 509 artmıştır, öğrencilere verdiğimiz öğrenim kredileri reel olarak yüzde 161 artmıştır. Evet, büyüme gerçektir, büyüme vatandaşa yansımıştır.

Büyüme sayesinde yoksulluğu azalttık, eğitimde fırsat eşitliği, sağlıkta bir devrim gerçekleştirdik. Bu sene bütçeden en büyük payı -son on beş yılda olduğu gibi- eğitime ayırıyoruz, ikinci en büyük payı sağlığa ayırıyoruz. Milletin vergileri 80 milyonun eğitimine ve sağlığına gidiyor.

2002 yılında, yine -AK PARTİ hükûmetleri o dönemde başladığı için söylüyorum- Birleşmiş Milletlerin birtakım kriterleri var yoksullukla ilgili, günlük 4,3 doların altına yaşayanların toplam nüfus içerisindeki payı yüzde 30'du yani her 100 kişiden 30'u günlük 4 dolar 30 sentin altında bir gelirle, bir harcamayla yaşıyordu, bugün bu oran yüzde 1,6'ya gerilemiştir.

Evet, gelir dağılımını da iyileştirdik. Hangi göstergeyi kullanırsanız kullanın, hangi göstergeyi, OECD'nin raporuna bakın, 2002-2016 döneminde gelir dağılımını iyileştiren nadir ülkelerden bir tanesiyiz. Evet, Gini katsayısı 0,44'ten 0,40'ın altına inmiştir. Bakın, bu Hükûmet, bu bütçe, kimden yanadır anlamında bunun altını özellikle çizmek istiyorum, bu dönemde millî gelirden ücretlilerin aldığı pay yüzde 26,2'den yüzde 32,7'ye çıkmıştır. Evet, hükûmetlerimiz emekçiden, çalışanlardan yana net bir politik tavır koymuştur. Evet, bir şeyi daha söyleyeyim. Net işletme artığının payı ise yüzde 56,5'ten yüzde 52,2'ye gerilemiştir. Tercihimiz nettir, biz çalışandan, üretenden yanayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen sene Türkiye ekonomisi hain darbe girişimi ve terör nedeniyle çok ciddi bir şokla karşı karşıya kaldı. Buna rağmen yüzde 3,2 büyüdü çünkü işin başında basiretli, tecrübeli ve güçlü bir Hükûmet var. Yaşanan bu olumsuzlukların reel ekonomiye sirayet etmemesi için, en az düzeyde etkilenmek için Hükûmetimiz çok hızlı bir şekilde zamanında ve doğru tercihlerle ekonomide yaşanan bütün bu şokları bertaraf edecek bir dizi adımı attı. Reel sektörün finansmana erişimini kolaylaştırmak amacıyla hazine destekli Kredi Garanti Fonu'nu evet, devreye soktuk ve sistem çok iyi çalıştı ve birçok ülke şu anda bunu örnek alıyor ve bizden bunun uygulamasına ilişkin zaman zaman bilgi talep ediliyor. Çünkü şu ana kadar bu verdiğimiz kredilerden geri dönüşü olmayan oranı yüzde 0,3 ve son derece başarılı oldu.

Evet, geçen sene Türkiye'nin başına gelen terör ve hain darbe girişimi gibi şoklar başka ülkelerde yaşansa bu ülkeler muhtemelen resesyona, muhtemelen depresyona girerlerdi. Bakın, son yıllarda içeride veya dışarıda birtakım şokları yaşayan Rusya ve Brezilya son altı yılda yıllık ortalama yüzde 1 dahi büyüyememiştir. Bu, aramızdaki farkı göstermektedir. Oysa biz ülkemizi aldığımız doğru tedbirlerle 2017 yılının ilk dokuz ayında yüzde 7,4 büyüttük. Üçüncü çeyrek itibarıyla yakaladığımız yüzde 11,1'lik büyüme oranı ve ilk üç çeyrek performansımız verisi açıklanan OECD, Avrupa Birliği ve G20 ülkeleri arasında en güçlü performanstır. Üçüncü çeyrek ekonomideki yüzde 11'lik büyümeyi sadece ve sadece baz etkisiyle açıklamak yanıltıcıdır çünkü çeyrekten çeyreğe de üçüncü çeyrekte büyüme devam etmiştir. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış gayrisafi yurt içi hasıla rakamlarına göre ekonomide üçüncü çeyrekte net olarak büyüme ivmesi devam etmiştir. Son on beş yılda olduğu gibi 2017'de de büyüme gerçektir, vatandaşlarımıza yansımıştır.

Yüzde 11,1'lik büyümeyi sorgulayanlara müsaade ederseniz ben birkaç rakam vermek istiyorum. Üçüncü çeyrekte sanayi üretimi yüzde 13,7 artmıştır. Üçüncü çeyrekte 1,4 milyon vatandaşımıza -yıllık olarak- iş imkânı sağlanmış, üçüncü çeyrekte ihracat yüzde 15,7 artmıştır, gerçektir. Aynı dönemde Türkiye'de yıllık yüzde 38,1 oranında turizm artmış, üçüncü çeyrekte Türkiye'ye 16,7 milyon turist gelmiştir. Üçüncü çeyrekte 376 bin konut satılmıştır. Önceki yıla göre yüzde 23,4'lük artışa tekabül etmektedir. Üçüncü çeyrekte 2,5 milyon beyaz eşya satılmıştır, yıllık artış yüzde 16,4. Üçüncü çeyrekte ülkemizden seyahat amaçlı yurt dışına toplam 2,5 milyon vatandaşımız gitmiştir, yıllık artış oranı yüzde 12,5. Bakın, bu rakamların tamamı reeldir ve yüzde 11,1'in de üzerindedir dolayısıyla büyüme verilerimizi sorgulayanlara ithaf olunur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Üçüncü çeyrek büyümesi sadece yüksekliğiyle değil, kalitesiyle de fark yaratmıştır. Makine teçhizat yatırımlarımız yüzde 15,3 gibi güçlü bir artış göstermiştir. Makine teçhizat yatırımlarının güçlenmesi üretken kapasitenin ve potansiyel büyümenin de yükseldiğine işaret etmektedir. Net ihracatın katkısı pozitif olmuştur. Evet, büyüme bu sene tahminlerimizin üzerinde. Ama, şunun altını çizmek istiyorum: Büyüme 2018'de de ve sonrasında da devam edecektir, güçlü bir şekilde devam etmesi için gereken reformları yaptık, yapıyoruz.

Kısa vadede güçlü istihdam artışı, yüksek kapasite kullanımının getireceği yatırım artışı ve destekleyici dış talep büyümeyi destekliyor. Ama, orta-uzun vadede bizim demografik yapımız, elverişli, verimliliği artıran AR-GE ve altyapı eğitim yatırımlarımız sayesinde büyüme artmaya devam edecektir. Bakın, uluslararası kuruluşların tahminlerine göre, Türkiye 2017 yılında satın alma gücü paritesiyle yaklaşık 2,1 trilyon dolarlık bir ekonomiye sahiptir. Satın alma gücü paritesine göre, gayrisafi yurt içi hasıla 2030 yılında 3 trilyon dolar, 2050 yılında da 5,2 trilyon dolara çıkacaktır. Bunlar benim rakamlarım değil, bunlar küresel tahminlerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gördüğünüz gibi, Türkiye'nin performansı AK PARTİ'yle güçlenmiş ve bu büyüme kapsayıcı bir büyüme olmuştur. Bakın, istihdam ayağı son derece güçlü bir büyümeden bahsediyoruz. Küresel krizden bu yana avro bölgesinde 3,5 milyona yakın istihdam oluşturulmuştur. Türkiye tek başına, küresel krizden bu yana 8,3 milyon vatandaşına iş bulmuştur, 8,3 milyon. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar) Peki, bu ülke büyümese 8,3 milyona istihdam sağlanabilir mi? Eylül itibarıyla yılbaşından bu yana 1,2 milyon vatandaşımıza iş bulduk. İstihdam artışı devam edecektir. Evet, işsizlik oranımız hâlâ yüzde 10'un üzerinde ama Türkiye'nin nüfusu genç, çalışma çağındaki nüfus Avrupa Birliğinin 17 katı hızla artıyor, OECD ülkelerinin 3 katından daha hızlı artıyor. Evet, ondan dolayı zorlanıyoruz ama inşallah, reformlarla, büyümeyle, yatırımla bunu da başaracağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu başarı hikâyesinin yanında tabii ki üzerinde çalışmaya ihtiyaç duyduğumuz sorun alanlarımız var, her şey güllük gülistanlık değil; bunların başında cari açık gelmektedir. Son yıllarda cari açığımızı azalttık ama bu sene cari açık gerek iç talebin güçlü olması gerek petrol fiyatlarının yükselmesi gerekse altın ithalatı nedeniyle bir miktar yükselecek ve gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 4,7'si civarında şu anda. Ancak şunun altını çizmek istiyorum: Geçmişte bu büyüklükteki büyümeyi yani yüzde 7'nin üzerindeki büyümeyi genelde bugünkü cari açığın 1,5 katına yakın bir cari açıkla ancak sağlayabiliyorduk; yakın dönemden bahsediyorum. Son dönemde yaptığımız reformlar işe yarıyor, enerjide dışa bağımlılığımız azalıyor ve AR-GE çabalarımız sonuç veriyor. Dolayısıyla cari açığın azaltılması için reform çalışmalarımıza devam edeceğiz ve bunu da başaracağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe müzakereleri boyunca sıklıkla gündeme gelen diğer bir iddia da ülkemizin borcunun yüksek olduğu iddiasıdır. Kamudan bahsetmiyorum, artık herkes kabullendi, kamunun borcunun düşük olduğunu herkes kabullendi. Türkiye'nin borcu da yüksek değildir. Türkiye'de tüm kesimlerin, bakın, bütün vatandaşlarımızın, bütün şirketlerimizin, finans sektörünün, devletin toplam borcunun millî gelire oranı yüzde 144. Peki, gelişmekte olan ülkelerde ne? Gelişmekte olan ülkelerde yüzde 219. Dolayısıyla iddia edildiği gibi Türkiye'de borç düzeyi, borç oranı yüksek değildir.

Bir rakam daha söyleyeyim size: 2002 yılında toplam dış borç faiz ödemesinin millî gelire oranı yüzde kaçtı? Yüzde 1,9'du. 2017'nin üçüncü çeyreği itibarıyla bu oran yüzde 0,7'dir, dolayısıyla yönetilebilir bir borçtur. Ama özel sektörün kur riskini, döviz riskini daha iyi yönetebilmesi için makro ihtiyati bir reformu bu hafta içerisinde veya önümüzdeki hafta içerisinde hayata geçireceğiz. Biz sorunlara karşı tabii ki duyarlıyız, gerekeni yapıyoruz. Son birkaç yıldır yaptığımız vergi düzenlemeleriyle, borçla değil, öz kaynakla finansmanı teşvik ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; enflasyon, iyileşme ihtiyacı olan diğer önemli bir alanımızdır. 2016 Kasım ayında yüzde 7 düzeyinde seyreden tüketici enflasyonu aralık ayından itibaren yükselişe geçmiş ve bu sene çift haneye ulaşmıştır. Bu gelişmede döviz kuru, petrol fiyatlarındaki yükseliş ve gıda fiyatlarındaki baz etkisi belirleyici olmuştur. İnanıyorum ki enflasyonda en kötüsü geride kalmıştır. Aralık ayından itibaren enflasyon düşmeye başlayacaktır. Hükûmetimiz, gıda fiyatlarındaki katılığı azaltmak, fire oranını azaltmak için Gıda Komitesi üzerinden çok güzel çalışmalara imza atıyor. Ekim ayı başında bu çalışmaların birçoğunu hayata geçirdik. Merkez Bankası da üzerine düşeni yapıyor, yapacak.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce ifade ettiğim gibi, ekonomimizi şoklara karşı dirençli kılan sağlam makroekonomik temellerimiz var. Örneğin, bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranı ekim itibarıyla yüzde 17 civarındadır. Bu küresel normlara göre 2 kattan fazladır, aktif kalitesi son derece yüksektir. Tahsili gecikmiş alacakların toplam kredilere oranı yüzde 3 civarındadır, Avrupa Birliğinde bile yüzde 5 civarındadır. Sektör 2002 sonrasında asli işlevine dönmüştür, firmalara kredi vermeye başlamıştır. Kredilerin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 13'lerden neredeyse yüzde 70 civarına ulaşmıştır. Biz geçen sene hazine destekli kredi garanti sistemiyle bu süreci daha da başarılı kıldık, KOBİ'lere kredi imkânını sunduk. Ve şunu söyleyeyim; 202 bin firmaya biz kredi kullanımının önünü açtık. Burada devlet her şeyi garanti etmiyor, hazinenin garantisi maksimum yüzde 7'yle sınırlıdır.

Türkiye ekonomisinin diğer bir sağlam tarafı da kim ne derse desin kamu maliyesidir. Maliye Bakanımız bu rakamları çok net bir şekilde ortaya koymuştur. Son on beş yılda yürütülen mali disiplin sayesinde bütçe açıklarımız çift haneden geçen sene yüzde 1,3'e, bu sene reel ekonomiyi desteklemek için yüzde 2'nin bir miktar üzerine çıkmıştır ama tekrar biz bunu yüzde 2'nin altına düşüreceğiz, bu konuda kararlıyız. Ama şunu da söyleyeyim; şu anda Türkiye'nin bütçe açığı da gelişmekte olan ülkelerin yarısından daha az ortalama. Devletin borcu da gelişmekte olan ülkelerde yüzde 47 ortalama, Türkiye'de yüzde 28,5.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son on beş yıldaki en önemli kazancımız faiz yükünün önemli ölçüde azaltılmış olmasıdır. Bakın, bu çok önemlidir. Türkiye'de şu anda reel faiz oldukça düşüktür. Biz geldiğimizde reel fail yüzde 25'in üzerindeydi, yüzde 25'in üzerinde reel faizden bahsediyoruz. Bakın, faiz harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı on beş yıl önce yüzde 14,4 idi, 2018'de yüzde 2,1 olacak. Yüzde 14 nere yüzde 2 nere. Benzer şekilde 2018 yılında bütçenin sadece yüzde 9,4'ü faize gidecek, oysa on beş yıl önce bu oran yüzde 43'ün üzerindeydi. Topladığımız her 100 liralık verginin 22 lirasını 80 milyonun eğitimine harcıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Her 100 liralık verginin 21 lirasını sağlığa harcıyoruz. Her 100 liralık verginin 14 lirasını yatırımlara harcıyoruz. Evet, vergileri milletten topluyoruz, millet için harcıyoruz; çiftçimize, reel sektöre, emekçilerimize. Hiçbir çalışanımızı, emeklimizi son on beş yılda enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz; reel olarak rakamlar ortadadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ekonomisinin temelleri sağlam olmasaydı yakın coğrafyamızda bu kadar şok olacak, Türkiye'de hain bir darbe girişimi olacak, terör örgütlerinin tamamı Türkiye'ye musallat olacak ve biz bu rakamlardan bahsedeceğiz öyle mi? Mümkün değil. Türkiye'nin temelleri sağlam. Birçok iç ve dış şoka karşı dayanıklılığını kanıtlamıştır. Hiç karamsarlığa yer yoktur, Türkiye'nin temellerini daha da sağlamlaştıracağız; en önemli konumuz bu. Önümüzdeki dönemde ekonominin dayanıklılığını daha da artıracak yüksek katma değerli güçlü büyüme hedefimizi yakalamak için reform yapacağız.

Evet, işsizlik oranını kalıcı olarak düşürmek, fiyat istikrarını sağlamak, cari açığı daha sürdürülebilir düzeylerde tutmak için yapısal reformları kararlılıkla sürdüreceğiz. Bu konuda Hükûmetimizin iradesi güçlüdür ve biz günübirlik, kolaycı tedbirlerle çözüm arayışında olmadık, olmayacağız; böyle çözümlerin de olmadığını biliyoruz. Yapısal reformlarda ilerleme sağladık, bundan sonra da sağlayacağız.

Birkaç rakamı sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakın, İnsani Gelişme Endeksi'nde 188 ülke arasında 71'inci sıradayız. Bu ne demek biliyor musunuz? 117 ülkeden daha iyiyiz. Dünya Bankası İş Yapma Kolaylığı Endeksi'nde 190 ülke arasında 60'ıncı sıradayız. Bu ne demek? 130 ülkeden daha iyiyiz. Ama biz buraları beğenmiyoruz, buraları yeterli görmüyoruz; o nedenle reform yapacağız, o nedenle Türkiye'ye sınıf atlatacağız. Dünyada patent başvuru sayısında 38'inci sıradaydık on beş yıl önce, 21'inci sıradayız; yakışmıyor bize, ilk 10'u hedefliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birçok alanda reform yaptık, yapmaya devam edeceğiz. En çok eleştirilen konu, eğitim; çok mesafe kat ettik. Eğitim harcamalarının bütçedeki payını 2'ye katladık. Geçen gün açıklandı, Türkiye'de eğitim harcamalarının millî gelire oranı yüzde 6'nın üzerine çıkmış; OECD'de ortalama yüzde 5,1. Diyeceksiniz ki: Kalite? Kaliteyi artırmak için 580 bin öğretmen aldık, 270 bin derslik açtık; bunun sonucunda kalite artacak. Okul öncesinde -bakın, okul öncesinde- 5 yaşta yüzde 11 civarlarında olan okullaşma oranını şimdi yüzde 80'lere taşıdık. Bunların hepsi "kalite" diye dönecek ve Türkiye'de eğitim sınıf atlayacak.

Meslek liselerinin toplam liseler içerisindeki payını yüzde 34'ten 50'nin üzerine çıkarttık ama yetmez, hedef yüzde 60.

Önümüzdeki dönemde öğretmenlerimizi yeniden eğiteceğiz, mesleki ve teknik eğitim payını artıracağız, özel sektöre teşvik ve destek vereceğiz, okul öncesini yaygınlaştıracağız ve yoğun yabancı dil eğitimine öncelik vereceğiz.

İş gücü piyasası... Evet, bizim nüfusumuz genç; evet, çalışma çağındaki nüfus hızla artıyor. Bunlara iş lazım; bunun için reform yapacağız, reform yaptık. Bakın, son on yılda kadınların iş gücüne katılım oranını 10 puan iyileştirmişiz. Peki, bu bütçede kadın olmazsa, bu teşvikler olmazsa sizce bu oran sağlanabilir mi? Gelişmekte olan ülkelerde en güçlü performans bizde.

Yine, bir şey daha söyleyeyim: İstihdam oranını da 8,4 puan artırdık. Geçen sene birçok reform yaptık. Önümüzdeki dönemde de aktif iş gücü programlarını geliştireceğiz, kısmi zamanlı çalışma üzerindeki engelleri kaldıracağız, iş gücü piyasasını daha da esnek hâle getireceğiz.

Yatırım ortamını iyileştirdik, rekabet gücümüzü artırdık; az önce rakamları verdim. Bunları yapmasaydık Türkiye son on beş yılda 190 milyar dolara yakın küresel doğrudan yatırım çekebilir miydi, küresel firma sayısı 5 binden 57 bine çıkabilir miydi? Mümkün değil. Demek ki doğru şeyler yapmışız; evet, bu Hükûmetin doğru yaptığı birçok şey var.

Geçen sene içerisinde taşınır rehni reformu yaptık, yeni teşvik sistemini getirdik. Proje bazlı yatırımları desteklemek için süper teşvik sistemini uygulamaya koyacağız ve özellikle teknoloji, bilgi yoğun alanlara odaklanacağız.

Söylenecek çok şey var. AR-GE ve yenilikçilik ekosistemimizi güçlendiriyoruz. Bakın, AR-GE'nin millî gelir içerisindeki payını 2'ye katladık, AR-GE personel sayısını 4'e katladık ama yetmez, daha da yapmamız lazım çünkü OECD ülkelerine göre gerideyiz. Geçen sene patent kanunu çıkardık, AR-GE desteklerini artırdık ve kitle fonlamasını hayata geçirdik, hazine olarak teknoloji firmalarına destek için fonların fonuna kaynak aktardık. Önümüzdeki dönemde TÜBİTAK'ı yeniden yapılandıracağız, Yatırım Bankasını yeniden yapılandıracağız.

Bakın, Türkiye'de yenilikçi firmaların toplam firmalar içerisindeki payı -yani 10'dan fazla işçi çalıştıranlar için söylüyorum- 2010 yılında yüzde 48,5'tu, şimdi yüzde 61,5'a çıktı. Sermaye piyasalarını derinleştiriyoruz. Birçok reform yaptık. Yargı sisteminde geçen sene çok önemli reformlar yaptık. Bilirkişi reformu, istinaf mahkemeleri, modern ara buluculuk, ihtisas mahkemeleri, bunların hepsi iş hayatını kolaylaştırmak içindir, yatırımları artırmak içindir. Önümüzdeki dönemde özellikle İcra ve İflas Kanunu, ihtisas mahkemelerinin sayılarının artırılması, elektronik tebligat sisteminin geliştirilmesi, vatandaşın idareyle uyuşmazlıklarının azaltılması konularına ağırlık vereceğiz. Kamu maliyesinde de reform yapacağız. Maliye Bakanımız bütün detayları söyledi. Evet, bir vergi reformuna ihtiyacımız var. Mükellef haklarını daha da artıracağız. Performans bazlı bütçelemeye geçeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm bu reformlar sayesinde ülkemizin büyüme performansı ve potansiyeli artacaktır. Büyüme potansiyelimiz yüksektir. Hükûmetimiz milletimize güveniyor. Büyüme potansiyelimize biz inanıyoruz ve bunu başaracağız. Demografik avantajımız var. Evet, reformla biz verimliliği artırıyoruz. Bakın, üç temel önceliğimiz var: Eğitim, AR-GE, altyapı. Bunların hepsi daha fazla rekabet gücü, daha fazla verimlilik. Bakın, Türkiye son on beş yılda altyapıya 362 milyar liralık yatırım yapmış. Türkiye şu anda 160 ülke arasında lojistikte 30'uncu sıraya yükselmiş. Bunların hiçbiri tesadüf değildir. Türkiye bunlar sayesinde gelişmesini, kalkınmasını devam ettirecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelecek, yapay zekâyı üreten, dijitalleşmeyi ve 4. Sanayi Devrimi'ni üretimlerine, ekonomilerine en hızlı entegre edebilen ülkelerin olacaktır, bunun farkındayız. Bu nedenle dijitalleşme seviyemiz belki şu anda biraz düşük ama artış hızımız yüksek, başaracağız. 4. Sanayi Devrimi'ne yönelik özel sektör paydaşlarımızla yol haritamızı hazırlıyoruz. Evet, ülkemizin potansiyeli yüksektir, geleceği parlaktır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, üç dakika ekliyoruz müddetinize.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

...geçen sene yazılan karamsar senaryoların hepsi çökmüştür, hepsi çökmüştür. Hükûmetimiz, Türkiye'nin potansiyeline inanıyor ve bu doğrultuda hedeflerini gerçekleştiriyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken bu vesileyle bütçemizin tekrar vatanımıza, milletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. 2018 yılının şimdiden milletimiz ve tüm insanlık için, huzur, barış ve kardeşlik için refah dolu bir yıl olmasını diliyor, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ ve Bakanlar Kurulu sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şimşek.