| Konu: | Büyük mütefekkir Seyyid Ahmet Arvasi'nin ölümünün 30'uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 47 |
| Tarih: | 10.01.2018 |
SELÇUK ÖZDAĞ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yazar ve mütefekkir Seyyid Ahmet Arvasi'nin ölüm yıl dönümü nedeniyle söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Doğrudan doğruya milletin seçeceği devlet başkanı, aynı zamanda hükûmetin başkanı olarak vazife yapmalıdır. Bu tedbir, her şeyden önce belli bir süre hükûmet buhranlarına son verecek, icra rahatça çalışabilecektir. Böyle bir tedbir, üstelik milletimizin karakter ve yapısına da uygundur ve onu memnun edecektir. Demokrasiye inananlar millet iradesinden korkmazlar.
Peki, kırk yıl öncesinin Türkiyesinde şanlı milleti için en iyi ve en hayırlı sistemin başkanlık sistemi olduğunu anlatan mefkûresi geniş bu ülkü insanı kimdir? 31 Aralık 1988'de daktilosu başında vefat eden eğitimci, yazar ve mütefekkir Seyyid Ahmet Arvâsî ömrünü insan yetiştirmeye adamış bir Türk milliyetçisiydi.
Seyyid Ahmet Arvâsî, 15 Şubat 1932 yılında Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinde dünyaya geldi. 1966 yılında Alparslan Türkeş'le tanıştı ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisine katıldı. 1967 yılında yayımlanan "Kendini Arayan Adam" adlı eseriyle milliyetçi gençler arasında tanınmaya başladı. 1978 yılında Hergün gazetesinde "Türk-İslam Ülküsü" adını verdiği köşe yazıları yazmaya başladı, 1970'li yıllar boyunca ülkücü gençlik üzerinde hayli etkili oldu.
Seyyid Ahmet Arvâsî, 1970'li yılların siyasi ortamında milliyetçilerin İslam'dan, İslamcıların ise milliyetçilikten uzak durmasını dert edindi. İslamcı çevrede milliyetçileri ırkçılıkla, milliyetçi çevrede ise İslamcıları milliyet düşmanlığıyla suçlayanlar vardı. Arvâsî Hoca din ile milliyetin en az bin yıldan beri birbiriyle kaynaştığını ifade ederek "Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuz" formülünü seslendirdi. Türk milliyetçiliğini insani ve ilerici bir hareket olarak gören Arvâsî, ömrünü Türk milliyetçiliğine adamasını şöyle izah etti: "Ben Afrika'nın ortasında doğmuş bir zenci olsaydım ve bu şuur yine bende olsaydı, tereddütsüz Türk milliyetçisi olurdum çünkü ben Amentü'ye iman ettiğim gibi iman ediyorum ki Türk milletinin de İslam âleminin de mazlum milletlerin de kurtuluşu Türk milliyetçilerindedir."
Değerli milletvekilleri, Arvâsî Hoca bir Doğu Anadolu insanı olarak doğu meselesiyle de yakından ilgilendi, çözüm aradı. Devlet Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da anaokulları, kütüphaneler, üniversiteler açmalı, radyo ve televizyon daha etkili yayın yapmalı, güçlü bir ulaşım ve haberleşme ağı kurmalı, planlı bir şehircilik politikası izlemeli ve bölgede sanayi merkezleri kurmalıydı. Bugün, onun söylediklerinin ne kadar isabetli olduğunu hep birlikte görüyoruz. 12 Eylül darbesinin ardından tutuklandı ve MHP ana davası sanıkları arasına dâhil edildi, 1981'de serbest bırakıldı.
Değerli milletvekilleri, milletlerin ruh üfleyen, onları büyük ideallerle buluşturan kılavuzları vardır. Kendilerine ait bir yaşamları yoktur, milletleri için yaşarlar. Arvâsî de o büyük idealistlerden biridir, hayatı, eserleri millete adanmıştır.
Değerli milletvekilleri, bugün bir problem olarak karşımızda duran sakat ve arızalı din algısını yarım asır önce tespit etmiş, hür insanı tarif ederken şunları söylemiştir: "Hür insan, Allah'ın rızasından başka çıkış noktası aramaz. O, egosunu da toplumu da putlaştırmaz, objektif ve subjektif putların tamamını kafasında kırar, kula kulluk etmez." Bugün, insanlık sayısız sahte tanrı üreterek aklını ve beynini kendi elleriyle tasmalamış, zincire vurmuştur. "İslam'da ruhbanlık yoktur." diyen Arvasi, günümüzde bir nevi din tekeli oluşturan sınıfları da reddederek "İslam, Allah ve Resul'ünün dinidir ve herkese açıktır, hiç kimse hiç kimseyi bu dinden aforoz edemez." der. İslam'da "dini temsil edenler veya etmeyenler" diye ayrım yoktur. Böyle bir sınıflandırma, tüm insanlığı hedef alan ve herkesten aynı şeyleri isteyen bir dini bağlamından çıkarmak, vatandaşın bazısını bazısına dinî anlamda mecbur etmek, bağlamak anlamına gelir, Arvasi Hoca bunu kabul etmez.
Ulus ve milleti reddedenlere bunun yanlışlığını haykıran Arvasi "İslamiyet, âlemşümul bir dindir, ırkları ve milletleri hem kabul ve tasdik eder hem de İslam kardeşliği şuuru içinde iş birliği yapmaya çağırır." der. Bu "ümmet" kavramının Arvasi'de siyasi bir kavram olmadığı anlamına gelir.
Arvasi, Türk milletine âşıktır; Türk'ten, Türlükten korkan, kaçanlara seyit yani Peygamber'in kutlu soyundan gelmesine rağmen "Dünyada tek bir Türk kalsa o, benim." der. Türk milletinin İslam'a ve insanlığa yaptığı hizmetleri kitaplarının odağına yerleştirir. Abdülhakim Arvasi'nin sözleriyle şöyle der: "Ben bir seyidim. Bu demektir ki Türk soyundan değilim ama yeryüzünde bütün Türkler silinse, 3 Türk kalsa birisi ben olurum, 2 Türk kalsa yine birisi ben olurum, 1 Türk kalsa o yine ben olurdum, son Türk kalsa da yine ben olacağım çünkü Türkler olmasa bugünkü manada İslamiyet olmazdı." Bahtiyarız ki misyonumuz hâlâ devam ediyor.
Demokrasiyi İslam dışı ilan eden, dünya umurundan habersiz din adamlarını eleştirerek "Yüce Kitabımız insanlara yine insanların tahakküm etmesini yasaklamıştır, idare edenlerin de edilenlerin de tahakküm hakkı yoktur. Dinimiz, danışmaya, halkın rey ve düşüncesine büyük önem vermiştir 'Ümmetin ihtilafında rahmet vardır.' diyerek de bir nevi çoğulcu bir yapıya cevaz vermiştir." der.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SELÇUK ÖZDAĞ (Devamla) - Seyyid Ahmet Arvasi (Hatip tarafından Kalem suresinin 1'inci ayetikerimesinin okunması) ayetinin manasına inanan bir münevverdi, kalemine ettiği yemine ölünceye kadar sadık kaldı, 1988'de daktilosunun başında çalışırken vefat etti.
Bugün, Arif Nihat Asya'nın aynı zamanda ölüm yıl dönümüydü geçenlerde ve aynı zamanda, Batı Trakya Türklüğünün lideri olan Sadık Ahmet'i de rahmetle anıyorum, doğum yıl dönümüydü ve çalışan gazetecilerin de gününü kutluyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum, Allah'a emanet olun. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özdağ.