GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Kamu Denetçiliği Kurumu 2016, 2015, 2014 ve 2013 Yıllık Raporları Hakkında Dilekçe Komisyonu ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:48
Tarih:11.01.2018

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamu denetçiliği -diğer ismiyle ombudsman- Türk Dil Kurumuna baktığımız zaman "Bir işin doğru ve yöntemine uygun yapılıp yapılmadığını incelemek, teftiş etmek, kontrol etmek." şeklinde tanımlanıyor.

Tabii, getiriliş amacı da hak arama özgürlüğünün yaygınlaşması, adalet anlayışının yerleşmesi, idarecilerin her türlü eylem ve işlemlerine karşı vatandaşın şikâyet etme hakkını düzenlemekte ve getirmekte.

Peki, burada, kamu denetçiliğinin asıl amacı zaten zayıf olanı, güçsüz olan vatandaşlarımızı güçlü olan idareye karşı korumak. Burada, vatandaş, sadece ve sadece idarenin tutum ve davranışları değil, eylem ve işlemlerine karşı da şikâyet etme hakkına sahip ve bu, aynı zamanda, kamu denetçiliğinin görev alanına giren bir husus. Burada "hukuka aykırılık" derken, evet, hatipler dediler, bugüne kadar OHAL nedeniyle, kanun hükmünde kararnameler nedeniyle ihraç edilenler başvurdu mu başvurmadı mı? Başvuranlar oldu ama bu başvuranlarla ilgili Kamu Denetçiliği Kurumu ne karar verdi? Kararı neydi OHAL'le ilgili? Kim suç işlemişse bağımsız, tarafsız yargı önünde mutlaka yargılanmalı; kim suç işlemişse bağımsız, tarafsız yargı önünde cezası da verilmeli hukuk içerisinde kalmak kayıt ve şartıyla ancak Kamu Denetçiliği Kurumu hangi işlere bakamaz? Cumhurbaşkanının tek başına imzasıyla yaptığı işlemlere, yargıya intikal etmiş olan işlemlere, yasama faaliyeti işlemlerine, askerî alana giren işlere, bunlara bakamaz.

Peki, kanun hükmünde kararname, mevcut olan Anayasa literatüründe bir yasama faaliyeti midir, yasama faaliyeti değil midir? Tartışmanın bam noktası bu. 20 Temmuz 2016'da Millî Güvenlik Kurulunun talebi ve Meclise sevkiyle Bakanlar Kuruluna Türkiye Büyük Millet Meclisi yetki verdi mi vermedi mi? Yetki verdi. Bu verilen yetki kime verildi? Bakanlar Kuruluna verildi.

Peki, bir yasanın, yapılan bir işlemin maddi hukuk anlamında şeklî hukuk anlamında... Bunu yapan, devleti yöneten üç kurum var: Bir, yasama; iki, yürütme; üç, yargı. Bir işlemi yürütme organı yapıyorsa yürütme tarafından yapılmıştır, o yürütme işlemidir. Bir işlemi mahkeme yapıyorsa, yargı yapıyorsa o bir yargı işlemidir. Bir işlemi eğer Parlamento, yasama organı yapıyorsa o bir yasama işlemidir.

Şimdi, ben buradan sorarım Kamu Denetçiliği Kurumunun Sayın Başkanına ve değerli üyelerine: Ya, değerli arkadaşlar, siz hangi Anayasa, hukuk kitabını alırsanız alın, hangi idare hukuku kitabını alırsanız alın, bu anlamda bu işlemin hangi kuruma ait olduğu şeklî anlamdaki kuruma bakar.

Peki, kanun hükmünde kararnameleri çıkaran Parlamento mu? Parlamento olsa ne zaman Parlamento işlemi olur? Bu kanun hükmünde kararnamenin Parlamentoya geliş öncesi, geliş sonrası, bunun bir ayrımını yapmak lazım. Bu, geliş öncesine göre size şikâyetler geldiğine göre bu hâlen Bakanlar Kurulu işlemidir, bir yasama faaliyeti değildir. Ve siz burada temel hak ve özgürlüklerin bekçisi, avukatı olmanız gerekirken bu işle ilgilenmemişsiniz, topu taca atmışsınız. "Efendim, bu yasama faaliyetinin görev alanı içindedir." demişsiniz ve bu işlere bakmamışsınız. Sayın Başdenetçimiz, bu iş ne zaman yasama faaliyeti olur? Kanun hükmünde kararname Anayasa'nın hükümleri uyarınca Parlamentoya gelip onaylandıktan sonra o yasama faaliyeti olur. Oraya gelmediği müddet içerisinde bu bir yürütme işlemidir ve Anayasa'mızın hükümleri uyarınca idarenin her türlü eylem ve işlemlerine yargı yolu açıktır ve buna bakmanız gerekirdi. Ve sizin daha bir saygınlığınız... Biz güzide bir kurum olarak bakıyoruz. Yani bunun kamuoyunda daha bilinirliği açısından, saygınlığı açısından, güvenilirliği açısından en azından denilirdi ki: "Arkadaş, her insanın bir siyasi düşüncesi vardır ama bu insanlar gerçekten seçildiği andan itibaren siyasi düşüncelerini ayrı bir yere bıraktılar; burada, tarafsız, bağımsız, adaletli ve vicdanıyla hareket eden bir kurum." Yani burada, ombudsman kurumu, devletin, iktidarların bekçisi, kollayıcısı, koruyucusu değil. Burada ölçüt adalet ve hakkaniyettir. Biz, burada ölçü olan adalet ve hakkaniyetten ayrıldık.

Bakın, çok teknik bilgi. Anayasa'mızın 127'nci maddesine, 128'inci maddesine bakalım. Ne diyor? Mesela 128'de diyor ki: "Kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükümler ve genel ilkeler." İkinci paragrafın son cümlesi: "Memurların diğer özlük işleri kanunla düzenlenir."

Peki, bunların hepsi kanun hükmünde kararnameyle düzenlendi. Kim yaptı? Yürütme organı, Bakanlar Kurulu. Bakanlar Kurulunun bu işleminde eğer kamu denetçisi "Ben bu işe bakmıyorum." derse, değerli arkadaşlar, o zaman, bu kamu denetçisi... Yani şahıslara benim bir söylemim yok, benim kişilerle ilgili bir düşüncem yok, tamamen kurumsal anlamda. O zaman biz bu yerleri ileride eş dost, arkadaşımız sebeplensin diye açmış oluruz. Bunun amacı bu değil ki ama. Bunun tek bir amacı var: Nerede adaletsizlik, hukuksuzluk, hak ihlali varsa bu onun bekçisidir. Âdeta zil çalacak, çan zili gibi veya okul zili gibi. Bizim burada -geçen sene müracaat etmiştim- Sayın Başkanımız zil çalmıştı. Gerçi buranın zili de hâlen var ama çalıştırmıyorsunuz, bir gonk var, çalınca milletvekilleri...

BAŞKAN - Nerede o zil? Bilmiyorum ben.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Madde 133'te veya 143'te var yani sizin...

BAŞKAN - Ha, İç Tüzük'te. Ben mekân olarak zannettim.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Evet. Yani o zilin aynı zamanda insan haklarının uyarıcısı anlamında toplumu uyarması lazım kamu denetçiliği açısından.

Bu anlamda benim sizden istirhamım, Sayın Kamu Denetçiliği Kurumu Başkanı ve değerli üyeleri, ne olur, burada sizin özgürlüklerin, adaletin timsali olmanız lazım.

Gerçi bu "timsali" kelimesi çok tehlikeli, riskli. Ben Ramazan Bayramı'nda "adaletin temsili ve timsali dinimiz" deyince burada Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının sözleşme yaptığı PTT kurumu dedi ki: "Bu 'timsali'nin içerisinde 'tim' kelimesi var, bu riskli bir kavramdır." Benim dinî içerikli mesajımı dahi seçmenlere göndermediler. Göndermedikleri için şu anda PTT'yle ilgili tazminat davası açtım. Böyle bir hadiseyle karşı karşıyayız. Yani onun için bu "timsal" kavramı yasaklanan bir kavram. Şu anda Meclisin sözleşme yaptığı... Ben firmaların isimlerini burada söylemeyeyim, hoş olmaz, etik de değildir ama tazminat davasını açtım ve bu tazminat davası bu şekilde yürüyor.

TBMM BAŞKAN VEKİLİ AHMET AYDIN (Adıyaman) - Buraya müracaat etmiyorsunuz. Buraya müracaat edin, çözülsün.

MELİKE BASMACI (Denizli) - Siz başvurun Sayın Tanal yani Kamu Denetçiliği Kurumuna başvurun bence.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

Buradan da aynı cevap geldi.

Buyurun, devam edin.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi, burayla ilgili, tabii ki ombudsmanın güçlenmesiyle ilgili hemen hafta içerisinde... Eşitlik Kurumuyla ilgili kararlar tavsiye kararı niteliğinde değil. Mademki biz idari kurumları eşit görüyoruz, neden oradaki kararlar bağlayıcıdır, tavsiye niteliğinde değildir, ombudsmanın, kamu denetçiliğinin kararları tavsiye niteliğindedir? Bunun kanun teklifini vereceğiz. İktidar partisindeki Sayın Komisyon Başkanı da şu anda yerine oturdu. Bu kanun teklifini biz getirince "Bunu ana muhalefet partisi getirdi, efendim biz desteklemiyoruz." Buyurun size bir fırsat. Eğer siz salı, çarşambaya kadar vermeyecekseniz ben bu kanun teklifini vereceğim. Verin, biz sizi destekleyelim, bunu gayet açık ve net bir... Yani bir Danışma Kurulu kararı şeklinde değil, bir öneri şeklinde değil, Eşitlik Kurumunda nasıl bağlayıcıysa o şekilde kanun teklifine bir ilave daha yapın: "Bu kararları yerine getirmeyenler de görevi kötüye kullanmış olur."

Çok az zamanım kaldı.

Bugüne kadar...

Sayın Başkanım, eğer bir dakika daha verebilirseniz memnun olurum.

BAŞKAN - Peki.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Şimdi, bugüne kadar yapılan başvuruları arkadaşlarımız saydılar, ben bu kısmına girmeyeceğim. Sadece ve sadece şunu söylemek istiyorum ben: 2013 yılı bugüne kadar başvurunun en yüksek olduğu dönem. Ondan sonraki yıllar düşüyor. Şu anda biz 2018'in 1'inci ayındayız. Sayın Başkanım, 2017'nin 6'ncı ayına kadar -sizin sayfanızda ve sayfayı da düzenli tuttuğunuz için ben kutluyorum- 8 bin küsur başvuru var. Bu 8 bin küsur başvurunun yüzde 50'ye kadarına aşağı yukarı uyulmuş, yüzde 50'sine idareler uymuyor. Uymayan o idarelere eğer biz cezai müeyyide getirirsek idarede liyakatsizlik anlamında yozlaşmayı da engellemiş oluruz. Bu kararlara gerçekten uyulmadığı zaman yozlaşıyor ve liyakatsiz kişilerin ellerinde kalıyor. Yani, burada müeyyidesiz, "Dostlar bizi alışverişte görsün." şeklindeki bir kurumun getirilmesiyle o kuruma verilen ehemniyeti de bitirmiş oluruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) - Bana bir dakika daha söz verdiğiniz için ben size teşekkür ederim Sayın Başkanım. Yani zaman parayla değil. Bize ceza veriyorsunuz ama bari deyin ki: "Fazla zaman isterseniz paranızı basın, size süre de veririz."

Son cümle şu: Adalet savcısı, rahmetli avukat Nebi Barlas Bey'in armağanı olan bir kitap var. Nebi Barlas Ağabeyimizi...

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan da o dönem İstanbul Barosunun üyesiydi, o da kendisini tanır, Sayın Başkanım da muhtemelen tanır. 1980 döneminde, askerî darbeler döneminde adalet savaşı mücadelesini veren bir ağabeyimizdi, nur içerisinde yatsın. Onun kitabının son kısmında o dönem yapılan zalimane uygulamalar tek tek anlatılıyor.

BAŞKAN - Sayın Tanal, teşekkür ederim.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Ben bitiriyorum Sayın Başkanım, özür diliyorum.

BAŞKAN - Anlatmaya başladınız tekrar.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Ombudsmana şikâyet edilebilir bu.

BAŞKAN - Yeniden başladınız.

MAHMUT TANAL (Devamla) - Peki, teşekkür ediyorum.

Yani bu anlamda zalimane, hukuk dışı kim suç işlemişse cezalandırılsın ama zalimane davranışlara ombudsmanın izin vermemesi lazım.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)