GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 687 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (1/814) ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:53
Tarih:31.01.2018

MHP GRUBU ADINA FAHRETTİN OĞUZ TOR (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 468 sıra sayılı 687 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, malumlarınız olduğu üzere, bu ve diğer birçok kanun hükmünde kararnamenin çıkış sebebi, Türk milletinin 15 Temmuzda vahşi bir saldırıya maruz kalmasıdır. Türk askeri kılığına giren hainler, tarihin en büyük ihanet ve melanetinin fail ve taraftarı olmuşlardır.

Başarılsaydı, ne idüğü belirsiz emeller Türkiye'yi işgal edeceklerdi, cumhuriyet tasfiye edilecek, Türk tarihinin akışı kesilecekti. Sonuç alınmış olsaydı Türk milleti iç savaş şartlarına mahkûm olacaktı. Bugün anlıyoruz ki sosyal ve ekonomik hayata nüfuz eden, yargıdan üniversitelere, eğitimden medyaya, Emniyetten bürokrasiye, sivil toplum kuruluşlarından iş âlemine kadar girmedik, yuvalanmadık yer bırakmayanlar kötü emellerin, ajanların, emperyalistlerin amacına hizmet etmişlerdir. 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsü 250 vatan evladının şehadetine de sebep olmuştur. Yüce dinimizi emellerine alet edenler, safiyane duyguları sömürerek, himmet toplayarak, hizmet yaygarası kopararak Türkiye'yi imha etmeye kalkıştılar. Türk milleti ihaneti durdurdu. Ayağa kalkan millî irade hainlerin tepesine balyoz gibi indi.

Kanun hükmünde kararnamelerin esas sebepleri bunlardır. Kanun hükmünde kararnameler bir zaruretin neticesidir. Bununla beraber kanun hükmünde kararnameler esas amacı dışına çıkarılmamalıdır, Türkiye Büyük Millet Meclisi dışlanarak kanunla düzenlenmesi gereken hususlarda kanun hükmünde kararname çıkarılmamalıdır, kanun hükmünde kararname çıkarma amacı zayıflatılmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, Türk Dil Kurumu "darbe"yi "Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükûmeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi" olarak tanımlamaktadır. Daha kısa bir tabirle, gayrimeşru şekilde yönetime el konulmasıdır darbe; ülkenin kaderini son derece etkileyecek bir durumdur. Yönetimde demokrasi olgusunu barındırmayan ülkelerin ilerlemediği gerçeği karşısında darbenin, demokrasi dışı eylemlerin ülkelerin geri kalmasına sebep olduğu açıktır. Son örnek Sovyetler Birliği'dir, dağılmasından sonra yaşanan gelişmeler demokrasinin faziletlerini açıkça göstermektedir.

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu 1923 yılından bugüne kadar ülkemizde darbe, darbe girişimi, muhtıra, e-muhtıra olmak üzere çok sayıda darbe girişimi meydana gelmiştir. Sıralayacak olursak, bunlar, 27 Mayıs 1960 darbesi, 22 Şubat ayaklanması, 12 Mart 1971 muhtırası, 1977 süreci, 12 Eylül 1980 darbesi, 28 Şubat 1997 süreci, 27 Nisan 2007 e-muhtırası, 15 Temmuz 2016 darbe girişimidir.

Darbe yapmayı kafasına koyanlar bunun alt yapısını hazırlamışlardır. Çok gerilere gitmeye gerek yok, 11 Eylül 1980 günü Ankara'da yaşananlar bunun en somut örneğidir. Darbeyi halk nezdinde meşru kılmak için her türlü yola başvurulmuş, terör körüklenmiştir. 11 Eylül 1980 günü Ankara'da, Kızılay dâhil, Millî Eğitim Bakanlığı dâhil bombalı pankart asılmadık yer bırakılmamış, insanları evlerine gidemez hâle getirmişlerdir.

Demokrasinin geliştiği ülkelerde darbeden, darbe teşebbüsünden, muhtıradan bahsedemezsiniz. Son elli, yüz yıla baktığınızda Almanya'da, Fransa'da, İngiltere'de, ABD'de, İsveç'te, Norveç'te, Finlandiya'da, Hollanda'da, Belçika'da, İtalya'da, İsviçre'de, Japonya'da darbenin ne olduğunu bilen nesil yok denecek kadar azdır. Google'a girip "darbe ülkeleri" yazınca karşınıza Afrika ülkeleri, bazı Orta Doğu ülkeleri, bazı Asya ülkeleri çıkmaktadır. Bunların çoğu da geri kalmış, sömürgeden yeni kurtulmuş, en fazla da gelişmekte olan ülkelerdir. Ülkemizi 1923'ten günümüze kazanımları itibarıyla bu ülkelerle asla mukayese edecek değiliz ancak ortalama on yılda bir darbe veya teşebbüsü yapılan bir ülke konumuna düşmek de hoş değildir diyorum. Yakışmayan bu imajı silmek boynumuzun borcudur.

Değerli milletvekilleri, demokrasinin tanımı, tartışmasız, günümüzde hâlâ devam eden bir tartışmadır. Bunun çeşitli sebepleri vardır. Demokratik olmayan devletlerin kendilerini demokratik olarak tanıtma çabaları, birçok kişi veya kurumun demokrasi adı altında kendi fikirlerini haklı çıkarma ve empoze etme gayretleri bunlardan bazılarıdır. "Demokrasi" denince, çoğunluğun yönetimi, azınlık haklarını güvence altına alma, fakirin yönetimi, sosyal eşitsizliği yok etme çabaları yönetimi, fırsat eşitliği sağlamaya çalışan yönetim, kamu hizmetlerinde bulunmak için halkın desteğine dayanan yönetim, bütün bunlar demokrasinin ortak paydalarıdır. Çoğunluk, azınlık, zengin veya fakir, demokrasinin ortak yönü halka dayanmasıdır, halkın kendini yönetmesi temel dayanaktır. Bunun için de demokrasi eşittir millî iradedir, demokrasi eşittir hoşgörüdür, demokrasi eşittir insan haklarıdır, demokrasi eşittir hukukun üstünlüğüdür, demokrasi eşittir ehliyettir. Genel Başkanımızın beyanıyla "Bir olmalıyız, iri olmalıyız, millî birlik ve dayanışma ruhunu sonuna kadar diri tutmalıyız." diyoruz. Çözüm, adamına göre demokrasi değildir; çözüm, tam demokrasidir. Yukarıda kısaca birkaç ortak paydasını saydığım demokrasinin bu temel değerlerine insanımızı samimiyetle inandıramadığımız müddetçe demokrasi sınavından geçerli not alamayacağımız açıktır. "Ne yapmamız gerekir?" diye soracak olursak, en başta "eğitim" diyenlerdenim. Küçük yaşlardan itibaren insanımızı demokrasiye inandıramadığımız, demokrat bir anlayışa sahip kılamadığımız müddetçe ülkemiz muasır medeniyetler seviyesine maalesef ulaşamayacaktır. Eğitimin uzun vadeli olduğu göz önüne alındığında kısa sürede yapılması gereken ise "Adalet mülkün temelidir." inancını vatandaş nezdinde temin etmektir. Adalet olmayan yerde demokrasi olmaz. Adalet devlet için ne kadar önemliyse insan onurunu, insan şerefini yaşatmak için de bir o kadar önemlidir.

Değerli milletvekilleri "Bir memleket yalnız adaletle ebedîleşir, adaletsizlikle yıkılır." "Adalet erdemlerin kraliçesidir." "Adalet Tanrı'yı da insanları da memnun eder." "Adalet mülkün temelidir, mülk her şeydir." birkaç atasözü. Bu sebeple, adalet eşittir demokrasidir, adaletsiz demokrasi, demokrasisiz adalet olmaz diyoruz.

Konuşmamı bir menkıbeyle bitirmek istiyorum. Dönemin büyük insanı Fatih Sultan Mehmet Han döneminde, görevlendirdiği papazların yolu İznik'e düşer. Papazlar orada şöyle bir mahkemeyle karşılaşırlar: Bir Müslüman diğer bir Müslüman'dan bir tarla satın alarak ekin zamanı tarlayı sürmeye başlar. Kara sabanla tarlayı sürmeye çalışan çiftçinin sabanına biraz sonra ağzına kadar dolu bir küp altın takılır. Hiç heyecan bile duymayan Müslüman bu altınları küpüyle tarlayı satın aldığı öbür Müslüman'a götürüp teslim etmek ister. "Kardeşim, ben senden tarlanın üstünü satın aldım, altını değil. Eğer sen tarlanın içinde bu kadar altın olduğunu bilseydin herhâlde bu fiyata satmazdın, al şu altınları." der. Tarlanın ilk sahibi ise daha başka düşünmektedir. O da şöyle söyler: "Kardeşim, yanlış düşünüyorsun. Ben sana tarlayı olduğu gibi, taşıyla toprağıyla beraber sattım. İçini de dışını da bu satışla beraber sana verdiğimden içinden çıkan altınları almaya hiçbir hakkım yoktur, bu altınlar senindir, dilediğini yap." Kadı her 2 şahsın çocukları olup olmadığını sorar. Onlardan birinin kızı, birinin de oğlu olduğunu öğrenir ve oğlanla kızı nikâhlayarak altınları çeyiz olarak verir.

Değerli milletvekilleri, beş yüz yıl önce böyleymiş. Şimdi olsa çeteler savaşır, kan gövdeyi götürür diyorum.

Yüce Mevla'dan ülkemizin böyle bir olayla bir daha karşılaşmamasını diliyorum; haktan, adaletten, demokrasiden ayrılmayan, kul hakkını gözeten yöneticiler nasip etmesini niyaz ediyorum.

Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tor.