| Konu: | 696 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile İçtüzük'ün 128'inci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 54 |
| Tarih: | 01.02.2018 |
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün Hakkâri'nin Çukurca ve Şemdinli ilçelerinde terör örgütü PKK'nın saldırısı nedeniyle 3 askerimiz şehit olmuş ve 7 askerimiz de yaralanmıştır. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar ve aziz milletimize sabırlar diliyorum.
Terörle mücadele, her sahada, her şart altında kesin bir kararlılıkla terörün kökü kazınana kadar devam edecektir. Bugün ayrıca Kilis'e ve Reyhanlı'ya roketli saldırı düzenlenmiştir. Saldırılara ilişkin henüz kesin bilgiler edinemedik, inşallah bir can kaybı yaşanmamasını diliyorum ve temenni ediyorum ve her 2 kentteki vatandaşlarımıza ve milletimize geçmiş olsun diyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 24 Aralık 2017 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan kanun hükmünde kararname özellikle iki önemli düzenlemeyle kamuoyunda tartışılmıştır. Bunlardan biri, bu kanun hükmünde kararnamenin 121'inci maddesinde yer alan ve 15 Temmuz darbe girişiminde darbecilere karşı mücadele eden sivil vatandaşlara yönelik düzenlemedir, diğeri ise taşeron işçilere kadro verilmesi konusudur.
Olağanüstü hâl, olağanüstü şartların getirdiği anayasal bir düzendir. 15 Temmuz darbe girişimi, bir terör örgütünün kamu yönetiminden ekonomiye, üniversitelerden sivil topluma ve sosyal hayata kadar geniş bir alanda nasıl ahtapot gibi yayıldığını acı bir şekilde göstermiştir. Bu terör örgütünün Türkiye'den sökülüp atılması için OHAL -olağanüstü hâl- zaruri hâle gelmiştir.
Gündemimizde olan kanun hükmünde kararnamenin 121'inci maddesinde yer alan düzenleme, terörle mücadele kapsamında gerekli ve hukuki bir düzenlemedir. Bu maddeyle 6755 sayılı Olağanüstü Hâl Kanunu'nun 37'nci maddesine bir hüküm eklenmiştir. Atıf yapılan hüküm, 27 Temmuz 2016'da yayınlanan ve 8 Kasım 2016'da Mecliste kabul edilen 668 sayılı KHK'ya eklenmiştir. Önce maddeye bakalım.
"15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında karar alan, karar veya tedbirleri icra eden, her türlü adli ve idari önlemler kapsamında görev alan kişiler ile olağanüstü hal süresince yayımlanan kanun hükmünde kararnameler kapsamında karar alan ve görevleri yerine getiren kişilerin bu karar, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz." diyor ve şimdiki bu görüştüğümüz 696 sayılı KHK'yla bu hükme bir fıkra daha ekleniyor. "Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15/7/2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişiler hakkında da birinci fıkra hükmü uygulanır." Yani "Hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluk doğmaz." diyor.
Türkiye bir hukuk devletidir ve her şey kanun ve kurallara bağlıdır.
KHK'deki ilgili düzenlemenin hukuk mevzuatımızda karşılığı vardır. Anayasamızın "Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" başlıklı 17'nci maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Yaşam hakkı" başlıklı 2'nci maddesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 25'inci maddesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 63'üncü ve 64'üncü maddeleri bu düzenlemenin hukuken yerinde olduğunu göstermektedir.
Kanunun verdiği yetkiye dayanan ve bu yetkinin sınırları içinde kalan bir fiil zarara yol açsa bile hukuka aykırı sayılmaz. Bir ayaklanma veya isyanın yasaya uygun olarak bastırılması durumlarından birinde mutlak zorunlu olanı aşmayacak güç kullanımı yaşam hakkının ihlali değildir.
KHK'nin 121'inci maddesi hukuken bir hakkın teslim edilmesidir. Anayasamızın 17'nci maddesi şöyle diyor: "Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı hâller dışında kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz. Meşru müdafaa hâli, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılması birinci fıkra hükmü dışındadır."
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Yaşam hakkı" başlıklı 2'nci maddesi aynen şu şekilde:
1- Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur.
2- Aşağıdaki durumlardan birinde mutlak zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı bu maddenin ihlaline neden olmuş sayılmaz.
a) Bir kimsenin yasadışı şiddete karşı korunmasının sağlanması;
b) Bir kimsenin usulüne uygun olarak yakalanmasını gerçekleştirme veya usulüne uygun olarak tutuklu bulunan bir kişinin kaçmasını önleme;
c) Bir ayaklanma veya isyanın yasaya uygun olarak bastırılması."
Ceza Kanunu'muzun 25'inci maddesi şöyle: "Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hâl ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez."
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 63'üncü maddesi de şu düzenlemeyi getiriyor: "Kanunun verdiği yetkiye dayanan ve bu yetkinin sınırları içinde kalan bir fiil, zarara yol açsa bile, hukuka aykırı sayılmaz.
Zarar görenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar, zarar verenin davranışının haklı savunma niteliği taşıması, yetkili kamu makamlarının müdahalesinin zamanında sağlanamayacak olması durumunda kişinin hakkını kendi gücüyle koruması veya zorunluluk hâllerinde de fiil, hukuka aykırı sayılmaz."
Aynı kanunun 64'üncü maddesi de: "Haklı savunmada bulunan, saldıranın şahsına veya mallarına verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.
Kendisini veya başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden korumak için diğer bir kişinin mallarına zarar verenin, bu zararı giderim yükümlülüğünü hâkim hakkaniyete göre belirler.
Hakkını kendi gücüyle koruma durumunda kalan kişi, durum ve koşullara göre o sırada kolluk gücünün yardımını zamanında sağlayamayacak ise ve hakkının kayba uğramasını ya da kullanılmasının önemli ölçüde zorlaşmasını önleyecek başka bir yol da yoksa, verdiği zarardan sorumlu tutulamaz."
Bu hükümler bir af düzenlemesi değildir. Darbe saldırılarına karşı durmak, vatanı savunmak, devlete sahip çıkmak suç mudur ki ortada bir af olsun? Bu düzenlemeden rahatsız olmak, 15 Temmuzdaki 251 şehidimizi, 2.194 gazimizi rencide eder. 15 Temmuzda milletimizin, devletin varlığı, ülkenin bekası için üzerine düşen tarihî sorumluluğu yerine getirirken gelecek yıllarda doğabilecek risk, tehlike ve cezai sorumluluğun önceden bertaraf edilmesi, idari ve hukuki basiretin gereğidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Tabii, buyurun, tamamlayın.
ERKAN AKÇAY (Devamla) - Millî refleks; millet olma şuuru, devletli olma, istiklal ve istikbal uğruna mücadele etme şuurudur. Meşruiyeti Türk milletinin binlerce yıllık birliği, dirliği ve kazanımlarıdır. İşte hukuk bu aşamada devreye girer ve bu kazanımları muhafaza eder. 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasında göğsünü siper eden vatandaşlarımızın yargılanmaması, cezai sorumlulukla karşı karşıya kalmaması için bir tedbirdir. Düzenlemede muğlaklık yoktur. Bu düzenleme için birileri "muğlak" dedi. Muğlaklık, bu düzenlemede değil, bu kişilerin kendi duruşlarındadır. Bu düzenleme, FETÖ sanıklarının mahkemelerde şehit yakınlarına yargılanma tehdidine karşı alınmış bir önlemdir, idari ve hukuki, basiretli bir tedbirdir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)