| Konu: | 697 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 57 |
| Tarih: | 08.02.2018 |
CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21 Temmuz 2016 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından üç ay süreyle ilan edilen OHAL günümüze değin uzatmalarla geldi. Ne zaman sona erecek, bilen de yok. Bu kapsamda kanun hükmünde kararnamelerle düzenlemeler yapıldı. İhraçlar, gözaltılar, tutuklamalar gerçekleşti. Haklarında adli işlem yapılan binlerce kişi tutuklandı. Bunun yanında, görevlerinden ihraç edilen ve neden ihraç edildiğini bilmeyenler de var.
Kanun hükmünde kararnameler giderek Hükûmetin muhalefet eden herkese karşı bir baskı olarak uyguladığı yönteme dönüştü. OHAL kapsamında, grev hakkı yok edildi, emekçilerin hak mücadelesinin önüne duruldu. Haklarında ihraçlarını gerektirecek kesin bir hüküm yokken ihraç edilen binlerce kamu görevlisi açlığa terk edildi. İhraç işlemi açığa alma işlemine dönüştürenlerin bazıları neden ihraç edildiklerini dahi bilmiyorlar. OHAL süresince 50'ye ulaşan intihar gerçekleşti. Haksızlıklar karşısında başvuru ve hak arama âdeta kilitlendi. OHAL Komisyonu kuruldu, 7 kişilik kurul binlerce başvurudan bir yılda daha 3.110 dosyayı inceleyebildi. 104.398 kişinin daha başvurusu bekliyor. Bunlardan 40'ı hakkında iade kararı verildi. Mağduriyetler bitmiyor. Geciken adalet, adalet olarak gerçekleşiyor mu? O, soru olarak askıda kalıyor.
Kanun hükmünde kararnameyle Parlamento işlevsiz kılındı. Kanun hükmünde kararnameyle her konuda kararlar alınmaya başlandı. Bu anlamda, OHAL kapsamında Anayasa dahi askıya alındı. Anayasa Mahkemesi kararları bile uygulanmıyor.
2.173 kişiyle görüşen bir platformun hazırladığı araştırmaya göre OHAL mağdurları arasında mevcut işsizlik oranı yüzde 65. Kimse iş vermiyor. OHAL mağdurlarının çektiği sıkıntıların en büyüğü yüzde 92'yle ekonomik sıkıntı, yüzde 87'yle psikolojik, yüzde 86 da sosyal dışlanma yaşıyor. Yine, OHAL'le ilgili, işlerinden atılanların yüzde 99'u 15 Temmuz öncesi herhangi bir cezai soruşturmaya dahi uğramamış yani yüzde 99'u mahkemeyle, savcıyla hiçbir işi olmamış kişiler. OHAL mağdurlarının yüzde 50'si 15 Temmuz sonrası bulundukları mahallelerden ve şehirlerden ayrılmak zorunda kalmışlar.
Değerli milletvekilleri, teröre bulaşmamış ve haklarında yapılan incelemede herhangi bir sonuca erişilmemiş, ihraç edilmiş olanların derhâl işlerine iade edilmesi gerekir.
Bu arada, bana ulaşan bir mektup var, bu mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum. Niğde ilinde 2 sağlık görevlimiz bu kapsamda ihraç edildi. Bunlardan birisi Melike Özcan, röntgen teknisyeni, 1 çocuk annesi; neden ihraç edildiğini bilmiyor. Diğeri Hatice Kayacan. Hatice Kayacan "1976 Bilecik Yenipazar doğumlu, evli, 2 çocuk annesiyim. 11/7/1994 tarihinden hiçbir gerekçe gösterilmeden ihraç edildiğim 14/7/2017 tarih ve 692 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye kadar önce Niğde Sosyal Sigortalar Kurumu Hastanesi, daha sonra Niğde Devlet Hastanesinde yirmi üç yıldır hemşire olarak görev yapmaktayım. Son dokuz yılı çalışma koşulları en zor olan üçüncü basamak yoğun bakım servisinde yirmi dört saat nöbet tutarak, yirmi üç yıl boyunca idarenin takdir ettiği her serviste itiraz etmeden, daha kolay, nöbeti olmayan servislere torpil yaptırmaya teşebbüs etmeden, dilekçe dahi vermeden çalıştım. Görevimi severek yapan biriyken byLock kaydım olmadığı, Asya Katılım Bankası AŞ'de hesabım bulunmadığı, terör örgütleriyle ilgili gazete veya dergilere, sitelere aboneliğim olmadığı, çocuklarımı terör örgütüyle irtibatlı dershane, kurs, etüt okullarına göndermediğim, terör örgütüyle iltisaklı sivil toplum kuruluşlarına üyeliğim görülmediği, sohbet ve benzeri adı altında hiçbir toplantıya gitmediğim, katılmadığım, kimseyi göndermediğim, yurt dışına çıkış yasağım olmadığı, yeşil pasaport hakkım varken pasaport bile almadığım ve yurt dışı çıkış kaydım bulunmadığı, bu yapıda dernek ve vakıf üyeliğim olmadığı, iş yerim başta olmak üzere hiçbir yerde hiçbir örgütün övgüsünü yapmadığım, himmet ve benzeriyle hiçbir terör örgütüne yardım etmediğim, para vesaire vermediğim, bırakın silahlı terör örgütü üyeliğini çantamda tırnak makası bile taşımadığım hâlde 692 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle bir anda işsiz, sosyal güvenceden yoksun kalmış bulunuyorum. Bu idari işlemin gerekçesi olarak da silahlı terör örgütü üyeliğinin gerekçe gösterilmesi bir anne, bir eş olarak kanıma dokunuyor. Neye itiraz edeceğimi, neyi savunacağımı bilmemekteyim. Önce kendime bir suç yakıştırıp daha sonra onu savunmak zorunda kalıyorum. Örneğin 'Sağlık Sosyal Hizmet Sendikası üyesi ve eski il yöneticisi olduğum için ihraç edilmiş olabilirim.' deyip bunun mümkün olmayacağını, kanunen sayma gibi bir saçmalığa sürükleniyorum. Ekte sunduğum hizmet belgemden anlaşılacağı üzere görevimi başarıyla yaptığım ve 2009 yılından 2015 yılına kadar son altı yıllık sicilim 90 ve üzeri olduğu için bir kademeyle ödüllendirilirken, cumhuriyet başsavcılığından aldığım adli sicil kaydım temizken, kurumumdan aldığım personel ceza bilgileri belgesinde hiçbir adli ve idari cezanın bulunmamasına rağmen ihraç edilmem; Hükûmet yetkililerinin 'Bir kişi bile mağdur edilmesin, bir hain dahi cezasız kalmasın.' beyanının inandırıcılığını çürütmektedir. Sağlıkçıdan terörist olmaz, terörist can kurtarmaz. Şahsıma yapılan bu uygulamanın savunulamaz olduğu inancımla çalışmalarınızda başarılar diliyorum." diyerek mektup gönderiyor; hizmet belgesi, adli sicil kaydı, Sağlık Bakanlığı personel ceza bilgilerini de buna eklemiş.
Değerli arkadaşlar, bunun gibi mağduriyet yaşayanların yaşadıkları sorunlara Hükûmet duyarlı olmalı ve araştırma yapmalı. "Suçum ne?" diyor, Adalet Bakanlığına soruyor, ilgililere soruyor, yetkililere soruyor, "Benim suçum ne? Çoluğum, çocuğum mağdur." diyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sor, Orman ve Su İşleri Bakanı var orada.
ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) - Onun için de ekmeğini geri istiyor. Bunun gibi askerî öğrenciler var, askerî öğrenciler ihraç ediliyorlar ama bunlarla ilgili hiçbir işlem yok. Bu çocuklar için Sosyal Güvenlik Kurumuna şerh konmuş, askerî öğrenciler için. İhraç edildi diye hiçbir yerde işe giremiyorlar. Şimdi taşeronla ilgili kanun hükmünde kararnamede hüküm geldi, bu hüküm de burada yasayla düzenlense Türkiye'de taşeron sorunu ortadan kalkacaktı, ne yazık ki bunu kalktılar kanun hükmünde kararnameyle düzenlediler. Bunun gibi yaratılan haksızlıklar ve olumsuzluklar var.
Ben neden cam filminin kanun hükmünde kararnameyle düzeltilmediğini merak ettim. Çünkü, bakanın biri "Cam filmi terör için kaldırıldı." dedi, öbürü "Yok." dedi, İçişleri Bakanı bununla ilgili başvurularda işlem yapmadı, ne yazık ki Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı yaptı. Bu gibi durumlarda kanun hükmünde kararnameyi cam filminde de uygulasalar daha iyi olurdu diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)