| Konu: | Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 60 |
| Tarih: | 15.02.2018 |
MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, bugün yatırım ortamını konuşuyoruz. En önemli yatırım, en kalıcı yatırım, eğitime yapılan yatırımdır. Bugün Türkiye'de eğitimin hemen her alanında ne yazık ki ağır fiyaskolar var ve boşa giden milyarlar var. En sıcak örnek: Daha dün Bakanlık TEOG'la ilgili kafaları karıştıran, "Acaba yeniden mi geldi, yeniden mi uygulamaya konulacak?" diye soru işareti yaratan bir yönetmelik yayınladı, diyor ki: "4'üncü sınıf öğrencileri 2018-2019 öğretim yılından itibaren sınava girer." Peki, 2017-2018 boşlukta ve ne yazık ki o öğrencilerin velileri şimdi "Sınava girecek miyiz, girmeyecek miyiz?" sorusuna yanıt arıyorlar. Bakanlık bürokratları "Özel sorularda hata yaptık." diyorlar ama Müsteşar "Anlayanlar anladı, okuyanlar anlamamıştır." diyor. Bu yanlışı bir an önce düzeltmenizi milyonlarca, binlerce veli adına istiyorum.
Sayın milletvekilleri, çok ciddi bir sorun da şu anda Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı çerçevesinde açıkta bulunan 7 bin gencimiz. Sayın milletvekilleri, 7 bin kişi, yaşları 25 ile 35 arasında değişen öğretim üyesi on sekiz aydır açıkta. Suçlu mu? Belli değil. Rektörlere başvuruyorlar "Biz atama yapamayız." diyorlar. Burada, bu Meclisteki dört partinin bütün temsilcileri de bu konunun bir an önce çözülmesini istiyor ama bir türlü çözmüyor.
Buradan soruyorum: 30 yaş kuşağında, eğitimini almış, belli bir birikime ulaşmış ve ülkesine hizmet etmek için, öğrencilerine, üniversitesine kavuşmak için bekleyen bu gençleri daha ne kadar kahredeceksiniz, ne kadar üzeceksiniz? Bu gençler şu anda eğer, herhangi bir FETÖ'ydü, başka bağlantılar içinde olsaydı, onlar zaten tezlerini başkalarına yazdırmış, başka şekillerde sorunlarını çözüp üniversitelere girmişlerdi. Ama bu 7 bin genç, hiç torpili olmayan, sınavla, tamamen alın teriyle öğretim üyesi olmayı hak etmiş genç âdeta -hoş görsünler- hurdalık hâlinde boşlukta bekliyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Bir başka sorun sayın milletvekilleri, yine "eğitimdeki kül olan milyarlar" diyeceğim, FATİH Projesi. FATİH Projesi 2010 yılında öylesine büyük bir sunumla anlatıldı ki -işte, Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi, kısaltınca "FATİH" oluyor- sayın milletvekilleri, bu proje seksen dört ay önce başladı, güya 2010'da başlayıp 2014'te bitecekti. Yıl 2018, bu projeden vazgeçildiği kararı açıklandı. Bu fiyaskodan bir müjde olarak "Biz tablet bilgisayardan, FATİH Projesi'nin bu önemli ayağı olan tablet bilgisayardan vazgeçtik, yerine klavyeli bilgisayar veriyoruz..." Öncekiler ne olacak? Belli değil.
Sayın milletvekilleri, Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u bir ay üç hafta iki günde aldı, toplam elli üç gün. Bu FATİH Projesi'nin süresine baktığımızda seksen dört ay ediyor, Fatih Sultan Mehmet bu kadar zaman dilimi içinde İstanbul'u 42 kez fethetmişti. Ama ne yazık ki bu proje şu anda öylesine, hem kül olan milyarlar hem öğrencilerin umutları hem de bundan sonra ne olacağının belirsizliği içinde kaybolup gitti.
Sayın milletvekilleri, yine eğitimde güncel bir sorun da 300 bin öğrenci okuldan atılmış, üniversitede okuma koşulları nedeniyle, değişik nedenlerle okulundan uzaklaşmış ama hiç suçu olmadığını belirtip bir af bekliyor. Bu da açıkta öğrencilerin beklediği bir sorun.
Bunun yanında, 400 bin öğretmen de atamayı bekliyor. 400 bin öğretmen atamayı beklerken şu anda okullarımızda da 100 bin öğretmen açığı var. Burada, hakikaten millî eğitimin neresini düzeltmeli diye düşünüyorum.
Ama son olarak, önümüzdeki hafta yardımcı doçentlerle ilgili bir değişiklik gelecek. Orada da yardımcı doçentlerin üniversitelere göre değişecek nasıl alınacağı. Her rektöre ek koşul belirleme hakkı verilmiş. "2 kere 2 Ankara üniversitelerinde 5, İstanbul üniversitelerinde 4, İzmir üniversitelerinde 3 eder." denecek ki sınıfta kalmış durumdasınız.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)