GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Otizmli çocukların sorunları ve Otizm Eylem Planı'na ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:3
Birleşim:61
Tarih:20.02.2018

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; otizmli çocukların sorunları ve Otizm Eylem Planı hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve bizleri ekranları başında izleyen Türk halkını sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Otizm, bireyin dış dünyadaki uyarıları algılamasını, aldığı bilgileri düzenleyip kullanmasını etkileyen, yaşam boyu süren gelişimsel bozukluktur; kaynağı psikolojik değil, nörolojiktir, diğer bir deyişle beynin işlev bozukluğuna bağlıdır. Nörolojik ve gelişimsel bir bozukluk olan otizmin belirtileri erken çocukluk dönemine, 0-3 yaş arasına dayanır; bazı sinir sistemi sorunlarından kaynaklandığı düşünülse de neden ve nasıl oluştuğu tam olarak bilinememektedir. Otistik bozukluk belirtilerinin sayısı ve şiddeti bireyler arasında farklılık gösterebilir. Zihinsel kapasite, uyum becerileri, tıbbi psikiyatrik sorunların bulunup bulunmaması gibi etkenler yine otizmin görünümünü çeşitlendirmektedir. Otizmin tedavisi yoktur ancak doktorlar, terapistler ve özel öğretmenler otistik çocuklara bazı zorlukların üstesinden gelebilmelerini sağlamak açısından yardımcı olurlar. Her çocuğa farklı bir şekilde yardım etmek gerekmektedir. Her zaman nasıl iletişim kurulacağını anlamak en önemli adımdır. Konuşulan dili öğrenme otizmli çocuklar için çok zordur. Kelimeleri anlamak yerine onları görmek otizmli çocuklar açısından çok daha anlamlı olabilir. Bu anlamda, otizmli çocuklara işaret yoluyla eğitim verilmelidir. İşaret dilini kullanmaları çocuklarımızın daha iyi öğrenmelerini ve sonucunda konuşmaya başlamalarını sağlamaktadır.

Değerli milletvekilleri, otizm hızla yaygınlaşmaktadır, her 70 çocuktan 1'inde otizm belirtisine rastlanmaktadır; ailenin duygusal, toplumsal, ekonomik ve günlük yaşantısını olumsuz etkilemektedir. Yapılan araştırmalarda ebeveynlerin, çocuklarına otizm tanısı konulduğunda bunu kabullenmekte zorlandıkları, yaşam şekillerinin büyük ölçüde değiştiği, kendilerini çevreden soyutladıkları, daha duygusal oldukları, gelecekten endişe duydukları, yapmak istedikleri birçok şeyden vazgeçtikleri, her şeye rağmen çocuklarıyla ilgilenmenin onlara mutluluk verdiği ve yaşama bakış açısında büyük değişikliklerin olduğu sonucuna varılmıştır. Otizmli çocuklarımızın ailelerini, sabır, anlayış ve sevgi dolu yaklaşımlarından dolayı buradan tebrik etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, erken tanı ve girişimle hastalığın seyri daha iyi olabilmektedir. Otizmli çocuklarımızın mevcut olan özel eğitim merkezlerinde aldıkları eğitim sınırlıdır, haftalık 4 saat gibi bir eğitim almaktadır. Bu yüzden, özel eğitim merkezlerinden ziyade devletimizin bünyesi içerisinde otizm eğitim, rehabilitasyon merkezi kurularak, çok ağır otistik çocuklarımızın yatılı olarak, hafif otistik çocuklarımızın da aileleriyle birlikte eğitim alması sağlanarak topluma hazırlanmalıdır.

Geçen haftalarda, otizmli çocuklarımız Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bizleri ziyaret ettiler, aileleri sorunlarını bizlere aktardılar. Düşünün, otizmli çocuğu olan bir annenin çalışabilmesi mümkün değil, bütün zamanını çocuğuyla ilgilenerek, o çocuğun eğitimiyle, bakımıyla ilgilenerek geçirmesi gerekmektedir çünkü kontrol edilmesi çok zordur ki bu ailenin yaşlandığını, çocukların delikanlı olduğunu veya ileri yaşlara geldiğini düşünün; bu süre içerisinde anne babadan başka bunların sorunlarıyla ilgilenecek olan kimse yoktur.

Onun için, otizmli çocuklarla ilgili, yaşlı bakımevlerinde olduğu gibi... Sosyal yardımlar eve giren kişi başı gelir seviyesine göre verilmektedir. Engelli bireyler ve otistik bireyler için verilecek olan yardımlar, engelli birey için şahsa özel verilmelidir. Buradaki gelir seviyesine göre yapılan uygulama yanlıştır. "Kardeşi çalışıyor, annesi babası çalışıyor." gibi kriterlerden dolayı otistik ve engelli insanlarımıza yapılan yardımlar kesilmektedir ve aileler de bundan büyük bir rahatsızlık duymaktadırlar. Bu sosyal yardımların, mutlaka her engelli bireye kişi başına verilmesi gerekmektedir.

Ayrıca, bugün, bir diğer önemli konu da vatandaşlarımızdan bizlere aktarılan renk körlüğüyle alakalı sorunlardır. Özellikle polis okulu, askerî okul ve devletin birçok memurluk sınavlarında, renk körü çıkan insanlar sınavlardan elenmektedir. Ben de 1987 yılında askerî okul sınavlarında renk körlüğü sebebiyle elenmiş bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. O güne kadar ben de renk körü olduğumu bilmiyordum, sınav anında öğrendim renk körü olduğumu. Bugün de -yüzlerce, binlerce insan- aslında hiçbir engel olmamasına rağmen, normal yaşantılarının hiçbir şeklini değiştirmemesine rağmen polis okullarında, astsubay okullarında ve askerî okullarda renk körleri devlet kadrolarına alınmamaktadır. Bu yanlışlığın bir an önce düzeltilerek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) - ...renk körlüğünün bir engel olmaktan çıkartılıp renk körlerinin de devlet kadrolarında çalışabilmesinin önü açılmalıdır.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Renk körüne "diskromatopsi" denir ama yani onun bölümleri var. Hangisi acaba, o önemli.

BAKİ ŞİMŞEK (Devamla) - Yani ben normal renkleri görüyorum, kitapçıktaki bazı renkleri okuyamıyorum. Tamamını eliyorlar.