| Konu: | Denizlerimize ve balıkçılığın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 22.02.2018 |
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizdeki deniz ve balıkçılığın sorunlarını anlatmak üzere söz almış bulunuyorum. Sizleri ve hemşehrilerimi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, Türkiye bir deniz ülkesi, sınırlarımızın üç tarafı denizlerle çevrili. 81 ilimizin 27 tanesi deniz kenarında, denizle bağlantılı. Hatta en eski uygarlıklardan tarih, kültür kenti İstanbul'un içinden bile deniz geçiyor. Ülkeleri, büyük denizleri deniz yoluyla birbirine bağlayan stratejik bir ülke konumundayız. Bu topraklarda tarihte Cenevizliler, Fenikeliler, Miletoslar gibi önemli deniz uygarlıklarına ev sahipliği yapmış bir ülkeyiz. Piri Reis, Turgut Reis, Burak Reis, Kaptan-ı Derya Çaka Bey gibi önemli denizciler de bu topraklarda yetişmişlerdir. Övündüğümüz, gurur kaynağımız, emperyalizmi dize getirdiğimiz Çanakkale gibi bir deniz zaferimiz vardır. Ancak ülkemiz hiçbir ülkenin sahip olmadığı denizcilik geçmişine, kültürüne ve deniz kaynaklarına, pek çok üstün özelliklerine rağmen bu potansiyelini koruyamamakta, değerlendirememekte, bir farklılık yaratamamaktadır. Ülke olarak denizlerden, ulaşım, beslenme, ticaret, kara bağlantılı taşımacılık, turizm, enerji gibi alanlardan maalesef yararlanamıyoruz, deniz kaynaklı bir ekonomik kalkınma ve gelişme ortaya koyamıyoruz. En önemlisi de deniz ürünlerinden yeterince beslenemiyoruz çünkü denizin içindeki canlıları, balık türleri ve su özelliği, flora ve diğer değerli ürünleri yok ettik. Bu konudaki konuşmalarımda, önergelerimde belirtiyorum, son yıllarda özellikle Karadeniz'de yaşanan evsel, kimyasal, endüstriyel atıkların ve HES'lerin yarattığı aşırı kirlilik, küresel ısınmanın etkileriyle balık türlerinde ve miktarlarında ciddi oranda düşüşler meydana getirdi. Çocukluğumuzda Karadeniz'de 26 çeşit olan balık türü maalesef 5'e, 6'ya düştü. Hatta sofralarımızda baş tacı, Karadeniz'imizin simgesi hamsi bile artık izne çıktı, yok oldu. Karadeniz 500 metreden sonra balçıklaşan ölü bir deniz konumuna dönüştü, yani özetle su duruyor, biz bakıyoruz, kirletiyoruz, yok ediyoruz. Denizlerimizin hayatımızın sürdürülmesi ve çevreye katkı sunan bir özelliğine de maalesef denizlerimizi büründüremedik. Dünyaya denizleriyle hükmeden 5,5 milyon nüfuslu Norveç kadar bile olamıyoruz.
Değerli arkadaşlar, bunun birçok nedenleri var ama öncelikle ülke içinde örgütlenmiş bir denizcilik ve balıkçılık bakanlığımızın olmaması, devletin kurumsal yapısı içinde denizlerimizin tek başına temsil edilmemesi büyük bir handikaptır. AKP denizleri Ulaştırma ve Haberleşme Bakanlığına -ki çok önemli- suyun içindeki canlıları Orman ve Su İşleri Bakanlığına, korumasını Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, denetimini de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına devrederek tam bir sorumsuzluk örneği sergilemektedir. Yetki böyle dağıtıldığında kimse sorumluluğu da üzerine almamaktadır. Bu keşmekeşliğe artık son vermek lazım. Bugün denizlerimiz ve balıkçılığımız ne yazık ki kendi kaderine terk edilmiştir. Karadeniz Bölgesi kenti Giresun'un bir milletvekili olarak bu olumsuz duruma dikkat çekmek istiyorum. Belki bu kötü gidişi önlemek için uzun vadeli çözümler gerekebilir. Denizden geçimini sağlayan balıkçılarımızın mağduriyetini önlemek gibi tarihî bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Yüksek fiyatlı, yakıt ve kullanılan malzeme fiyatlarındaki artışlar nedeniyle balıkçılarımız giderlerini karşılayamıyor, mesleklerini sürdüremiyor, geçimlerini sağlamak için aldıkları borçları, banka kredilerini ödeyemez hâldeler. Şu anda özellikle Karadeniz balıkçılarının büyük bir bölümü banka ve icra kıskacındalar. Borcunu ödeyemedikleri için ipotek gösterdikleri kayık, motor ve gırgırları bağlandığı için denize açılamıyorlar. Öte yandan, denizlerimiz büyük şirketlerin kontrolü altında, bu şirketler de küçük balıkçıları maalesef yuttu. O şirketlerin aşırı kâr hırsıyla yasak, yasa, yönetmelik tanımadan, dinlemeden ışık, trol ve dibi tarayan gırgır ağlarıyla avlanma yapmaları denizlerimizi bitirdi. Bunun için, güçlü bir denetime ve yasal düzenlemelere gereksinim var.
Değerli arkadaşlar, bir örnek olarak söylüyorum: Denizlerimizi en az iki yıl nadasa bırakmalıyız, bu önemli bir konu. Bunu sadece Türkiye'de değil, denizlerimize kıyısı olan ülkelerde de yapmalıyız. Bu sürede doğacak mağduriyetleri devlet finanse etmeli, balıkçılarımıza maddi destek sağlamalıdır. Kısa sürede yapmamız gerekenlerden biri de balıkçılarımızın bankalar ve diğer kuruluşlardan aldıkları borçlarının ertelenmesi yoluna gidilmesi ve teşvik edilmesi. Bütün barınaklar, çekekler, limanlar balıkçı tekneleri ve tekne yapım bakım ve onarımını kapsayacak şekilde düzenlenmelidir. Balığın ucuz ve kolay biçimde kentlerimize ulaşması için bazı illerde -ki bunlardan bir tanesi de Giresun'dur- balık toptancı hallerinin mutlaka husule getirilmesi lazım. Balığın ve deniz ürünlerinin mamul olarak işlenmesi için endüstriye önem vermek lazım.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğer denizlerimiz ve balıkçılarımız için bir an önce akılcı, ciddi, tutarlı devlet politikalarını geliştiremezsek, Allah, bize bahşettiği bu doğanın mirasını koruyamazsak bir gün mutlaka hesap sorar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından)
BAŞKAN - Tamamlayın, bu bakışa verilir yani bir dakika daha.
Buyurun.
BÜLENT YENER BEKTAŞOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.
Denizciliğimiz ve balıkçılığımızın kurtarılması geleceğimizin ve hayatımızın kurtarılması anlamına gelmektedir. Gelin, bir yerden başlayalım. En çok sorunun yaşandığı Karadeniz Bölgesi'ni pilot bölge ilan edelim. Bu konudaki siyasi özelliklerimizi bir yana bırakarak, düşünerek sorunları belirleyelim, çözüm önerilerimizi ortaya koyalım. Zaten bu konuda bir de araştırma komisyonu kurulması önergemi de vermiştim daha önce.
Bu vesileyle, sizleri, denizlerimizin çilekeş emekçilerini, balıkçı kardeşimi selamlıyor, hepinize temiz deniz, bol balık, bol kazanç diliyor, rastgele diyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bektaşoğlu.