GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:21
Tarih:11.11.2012

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

24'üncü maddede vali konusunda tanımlamalar ve yetkiler getirilmiş vaziyette. Ben, öncelikle şuna değinmek istiyorum: Zaten ondan önce Türkiye'de, aslında çok büyük bir belediye kanunu çıkarıldı, bütün yetkiler de TOKİ'ye verildi. Hangi belediyelerle ilgili? Büyükşehir belediyeleriyle ilgili, özellikle, İstanbul, Ankara ve İzmir.

Şimdi, belediye dediğiniz, sosyal bir kurumdur ve ekonomik bir kazançla ilgili kurulmaz. Devlet de öyle bir teşekküldür ama bakıyoruz İstanbul'da Zincirlikuyu'daki Karayolları arazisini alıyorsunuz, öyle veya böyle birilerine bunu -Peşkeş çekeceksiniz diyeceğim ama iş biraz sıkıntıya varacak- kentin ortak yaşam kültüründen, ortak yaşam alanlarından olan yerleri ticari bir faaliyet yapmak üzere birilerine devrediyorsunuz.

Şimdi, kentleri kent yapan meydanları, yeşil alanları ve sembolleridir. Şimdi, akıl tektir. Gittiğiniz zaman, işte, Avrupa'nın kentlerine gittiğinizde ve Amerika'ya gittiğinizde, birtakım kentlere gittiğinizde oraların sembollerini turistler gelip görüp buralarda kenti incelemek üzere ciddi paralar bırakırlar. Aslında, ticari mantık olarak da yaptığınız yanlış. Karayolları arazisinin olduğu yerle Çamlıca Tepesi'nin olduğu yere herhangi bir teleferik planı yapsaydınız, aslında oraya da turistler için bir sembol dikseydiniz, bir Amerika'daki Empire State'e verilen 40-50 doları elli kere kişi başına alırdınız ama böyle düşünmüyorsunuz; iş, rant tarafından bakılıyor konuya.

Şimdi, belediyenin diğer tarafında, aslında TOKİ'yi belediyelerin başına kılıcını sallayan bir kurum olarak koydunuz, arkasından valileri getiriyorsunuz tepelerine. Şimdi, buradaki temel şey, aslında, bütün yetkileri kısılmış bir yerel yönetim sürecine doğru gidiyor. Burada bir örnek vereceğim kendi ilimizden, madem böyle vizyonel bir konuyla ilgileniyorsunuz, şunu örnek vereceğim: "Özdere" diye bir beldemiz vardı, daha sonra bu Özdere'nin beldeliği iptal edildi, 20-25 bin nüfuslu bir yer. Sekiz ay boyunca 20-25 bin nüfusluydu ama yazın 150 bin nüfuslara erişen bir yerdi burası. Neden iptal edildi bu? Sizin orayı daha öncesinden bölmeye çalıştığınız dönemlerde, o beldeleri iptal ettiğiniz dönemde iptal edildi ama şöyle düşünmek lazım: Bu beldelerdeki problem şu: Bütün sahillerdeki problemlerin aynısı Özdere'de var. Nasıl var? İzmir'in, Muğla'nın veya daha aşağı inin, Antalya'nın, Mersin'in dertleri hep aynı, az nüfuslarıyla kış nüfusları arasında ciddi bir problem var, ciddi bir uçurum da var. Peki, burada nasıl hakkaniyetli olarak iş yapılabilirdi? MERNİS diye bir proje çıkarttınız. Çıkarttığınız bu projede teknolojik olarak yapıyı elde tutuyorsunuz madem, dört ayı da tanımlasaydınız bununla, insan hareketlerini tanımlayın.

Ben şunu demiyorum, merkezî bütçeden aktarılan paraların adaletsizliğinden bahsetmiyorum. Yazın oralarda insanlar, bu belediye başkanları, belde başkanları 150 bin nüfusa göre merkezî idareden para alıyorlar, net öz gelirleri hariç, bunlar o insanların altyapısal giderlerini karşılamakta bir kere zorlanıyorlar. Buraya geldiğinde bunlara "Vizyonumuz var." diyorsunuz, varsa bunu yapın. Bu çok basit bir olay, niye yapmıyorsunuz diye sormak lazım bununla ilgili.

Ayrıca, burada çok üstünde değinilmesi gereken bir konu var. 12 Eylül 2010'da referanduma gidildi, halka Anayasa'yla ilgili konuları sordunuz. Neyi sordunuz? "HSYK'nın yapısı nasıl olsun?" diye sordunuz mesela. Bu belediye, özellikle halkı direkt ilgilendiren bir konuda niye halka sormuyorsunuz bu konuyu? Halkın HSYK'nın yapısı konusunda bilgisi var da bu konuda yok mu? Sordunuz oradaki yapının nasıl değişmesi gerektiğini, kamuoyuna gittiniz, anayasa değişikliklerini orada yaptınız, burada niye sormuyorsunuz? Burada halka güvenmiyor musunuz bu tarafından?

Bu ülkede çok ilginç şeyler bu tarafından yaşanıyor. Neden yaşanıyor? Öncelikli olan kanunlar, aslında herkesin daha önce geldiğinde söylediği kanunlar, Siyasi Partiler Kanunu var, inançla ilgili özgürlüklerin Anayasa'da tanımlanması konusu var, bunların hiçbirisi önceliğiniz değil, bunu acilen öncelikli olarak getiriyorsunuz, aynı 4+4+4 sisteminde olduğu gibi.

Söylediklerinizin hepsini yediniz orada aslında. Biz baştan beri söyledik, "Siz bu ihaleyi yapamazsınız, Türkiye'de böyle şeyler üretemezsiniz." dedik, ama siz bunların hepsine karşı durdunuz, bugün geldiğiniz noktada ne ihaleler yapılabildi ne de yerli üretim olabildi. Bunların hepsini aşikâr en baştan biz halka anlattık, ama siz farklı bir şekilde anlattınız konuyu, konunun içine başka şeyler sokarak anlattınız.

Şimdi, burada, tabii, özellikle yereldeki yerleşim birimlerinde, bu İstanbul dâhilinde, yavaş yavaş İzmir'e doğru kayıyor. İzmir'e kayarken şunu yapmaya çalışıyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERDAL AKSÜNGER (Devamla) - Şimdi, İzmir'de bu iş olmadı bir türlü, başka bir yasayla o İzmir'in tepesine çökmeye çalışıyorsunuz. Yani bugün diyor ki, bütün merkezi yönetimi yerel yönetimlerin tepesine bindireceksiniz. Bunun halkımız tarafından böyle algılanması gerektiğine inanan bir insanım.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar.)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.