GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:64
Tarih:27.02.2018

CHP GRUBU ADINA GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli vekiller; tutuklu ve hükümlü 69.301 öğrencinin sorunlarının araştırılması amacıyla söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Cezaevinde üniversite okumaya çalışan bir mahpusun mektubuyla sözlerime başlamak istiyorum. Altı yıldır cezaevinde olduğunu belirten mahpus "Adalet Bakanlığı Sosyal Yardımlaşma Protokolü'yle harçlarımı ödeyebiliyorum. Ancak protokol yenilenmediği için harçlarımı ödeyemeyeceğim ve kaydım silinecek." diyor ve bizlerden yardım istiyor. Biliyoruz ki 235 bin mevcutlu cezaevi nüfusunun yüzde 35'ini öğrenciler oluşturuyor. Adalet Bakanlığı kayıtları her 3 mahpustan 1'inin öğrenci olduğunu gösteriyor bize. Bunlardan 36.033'ü lise ve üniversitelere kayıtlı, 33.268'i ise açık öğretim programlarında öğrenim görüyor. Peki, bu mahpuslar öğrenim hakkından yararlanabiliyorlar mı? Elbette hayır çünkü cezaevlerinde tutuklu ya da hükümlü olmak fark etmiyor, eğitime devam etmek isteyen bütün mahpuslar aynı sorunlarla karşılaşıyorlar.

Bakın, cezaevlerinde hüküm giymemiş binlerce öğrenci var. Bu öğrencilerin kazanılmış eğitim hakları cezaevi yönetimlerince kısıtlanıyor, okullarına gidemeyen, devamsızlıktan kalan ve kayıt yenileyemeyen öğrenciler hak kaybına uğruyorlar. Hukuk devletinde bu uygulamanın adına keyfiyet denir ve bu keyfiyet açık bir hak ihlalidir. Üstelik bu öğrencileri sadece ceza infaz sistemi değil üniversite yönetimleri de mağdur ediyor. Tutuklanan öğrencilere disiplin ve uzaklaştırma cezası vererek kendilerini mahkeme yerine koyan yöneticiler var ne yazık ki. Böylece belki de suçsuzluğu ispat edilecek birçok öğrencinin eğitim hakkı göz göre göre ihlal ediliyor.

Değerli vekiller, bu kürsüden masumiyet karinesini bir kez daha hatırlatmak istiyorum: "Suçu ispatlanmadıkça kimse mahkûm edilemez." Oysa bugün sadece tutuklandığı için okulundan atılan ya da kaydı dondurulmak zorunda kalan ve dolaylı yoldan mahkûm edilen çok sayıda öğrenci var. Öte taraftan işledikleri suçun cezasını çekerken hayatlarında temiz bir sayfa açmak isteyen hükümlüler de var; onlar da tutuklularla aynı kaderi paylaşıyorlar çünkü Türkiye'de bir OHAL rejimi var. Bu dönemde tutuklu, hükümlü fark etmiyor; sınavlara girmelerine izin verilmiyor. Bu da yetmiyor, güvenlik gerekçesiyle ders kitaplarına el konuluyor. "Olsun, her cezaevinin bir kütüphanesi var." diyebilirsiniz ama acaba içinde 69 bin öğrenciye yetecek kadar ders kitabı var mıdır, bilemezsiniz. Bilmek isterseniz soramazsınız, sormak isterseniz cevap alamazsınız çünkü OHAL var.

Değerli vekiller, elbette yasaklar ve engeller OHAL'le sınırlı değil. Bakın, mahpuslardan sınava gideceklerin ring araçlarının ve refakat edecek güvenlik görevlisinin masraflarını karşılaması isteniyor. Bu durumda bir öğrencinin sınav başına en az 300 lira ödemesi gerekiyor. Öğrencilerin farklı tarihlerde birden fazla sınava girmesi gerektiğini hesaba katarsak ortaya çıkan maliyet neredeyse özel üniversite ücretlerini de geçiyor. Öte taraftan, önemli bir bölümü açık öğrenim öğrencisi olan mahpusların bu ücretleri karşılayamayacaklarını da biliyoruz. İşte bu noktada sosyal yardımlaşma protokolü devreye giriyor, bunun sayesinde mahpus öğrencilerin eğitim harçlarını ödeyebilmesi söz konusu oluyor. Fakat Adalet Bakanlığıyla diğer bakanlıklar arasında imzalanan bu protokol 12 Haziran 2017'de son buldu. Açık öğretim lisesine kayıtlı öğrencilere bu yardımlar devam ederken üniversite öğrencileri kapsam dışına çıkarıldı. Yani hiçbir burs ve yardım sandığından yararlanamayan 7 bin üniversite öğrencisi mahpus, kaderleriyle baş başa bırakıldı. Kısacası mahpuslara "Siz okumayın." deniliyor. Ne yazık ki mahpus öğrencilerin yaşadıkları bu mağduriyet toplumun bütününe tesir eden bir tehlike yaratıyor. Bu bakımdan, tutuklu ya da hükümlü fark etmeksizin bütün mahpusların öğrenim hakkını güvence altına almak öncelikle vicdani bir görevdir. Eğer ki, "Hayat boyu, her yerde, her zaman eğitim." diyorsanız -ki diyorsunuz- cezaevindeki yurttaşlarımızın da eğitim hakkını sağlamak hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu yüzden, hapishaneler, ceza içinde ceza uygulamalarıyla birer tecrit ve insan öğütme mekanizması olmamalıdır diyoruz. Gelin, yol yakınken bu yanlıştan geri dönelim, mahpus öğrencilerin eğitim hakkının önündeki engelleri kaldıralım, sorunları yerinde tespit edelim ve mahpusları yeniden topluma kazandıralım.

Değerli vekiller, bir düşünür, "Bir ülkenin geleceği o ülke insanlarının göreceği eğitime bağlıdır." diyor ya, daha iyi bir dünyanın ancak ve ancak eğitimle, insan yetiştirmekle ve insanlara erdemi öğretmekle mümkün olduğunu unutmayalım. "Eğitimsizliğin bana neler yaptığını burada anladım. Sabıkam olduğu gerçeğini ancak okuyarak kapatabilirim." diyen gençlerimize yardım eli uzatalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) - "Öğrenim hayatımızı tamamlayarak kendimizi dışarıya hazırlamaya çalışıyoruz." diyen mahpuslara destek olalım. Hani şair "Gün gelir hapishanelerden çıkar insanlar ama kendi hapishanesinden çıkmak öyle zordur ki, öyle zordur ki..." diyor ya, evet, cezaevine giren insan toplumda ötekileştirilen insan oluyor ne yazık ki. Bizler de hayata tutunmaya çalışan, yeni bir başlangıç için okumak isteyen bütün mahpuslara sahip çıkalım gelin.

Bu duygularımla, araştırma önergemize desteğinizi bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)