GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:67
Tarih:07.03.2018

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan tasarının birinci bölümüyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım.

Değerli milletvekilleri, düzenleme de tabii çok sayıda kanunda değişiklik getirmekte. Yatırım ve üretimin teşviki, istihdamın artırılmasına ilişkin teşvikler, vergi tabanının genişletilmesi gibi vergi alanını, iş dünyasını ilgilendiren önemli yasal değişiklikler söz konusu. Bunun dışında da tabii, elbette değişiklikler var. Maddeler konusunda görüş ve düşüncelerimizi yine partimizin temsilcileri aracılığıyla paylaşacağız. Ben özellikle burada bir iki konuyu dile getirmek istiyorum.

Tabii, bizim vergi yasalarımızda bir reform çalışmasının yapılmasının, en azından dil yönüyle, anlam yönüyle bir çalışmanın yapılmasının şart olduğu ifade etmek istiyorum. Dil bu anlamda son derece önemli. Vergi mevzuatına ilişkin, Sayın Bakan da herhâlde burada... Ben Maliye Bakanını burada diye düşünmüştüm ama.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Olsun, Spor Bakanı var, daha iyi anlıyor rakamlardan.

MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) - Efendim, mutlaka anlıyordur.

Dil konusu gerçekten önemli. Vergi mevzuatıyla ilgili anlaşmazlıkların önemli bir kısmı aslında yasaların açık bir şekilde, mevzuatın anlaşılır bir şekilde düzenlenmemesiyle alakalı. Bunun da bize ciddi bir maliyeti ve külfeti söz konusu oluyor.

Bakın, ben sadece bir örnek vermek istiyorum: Birinci bölüm içerisinde yer alan 11'inci maddemiz var. Bu maddede, yatırım teşvik belgesi kapsamında tam mükellef sermaye şirketlerinin yurt dışından getirerek sermaye olarak koyduğu yabancı paraların değerlemesiyle ilgili bir düzenleme var. Bakın, bu düzenleme "Kur farklarını pasifte özel bir hesaba alır." diyor. Belki teknik bir konu, keşke Maliye Bakanı burada olsaydı ne demek istediğimi daha iyi anlayabilirdi, bürokrasi mutlaka notunu alıp iletecektir ama şunu söyleyeyim ki: Buradaki yapılan düzenleme, doğrudan doğruya vergi mevzuatının dışına çıkan ya da onun bir başka disiplini olan muhasebe uygulamalarına yönelik de bir düzenlemeyi getiriyor. Örnek şu: Biz, bu düzenlemeyle birlikte, tanımlanmış, tarifi yapılmış belli kur farklarını pasifte özel bir fon hesabının alacağına kaydedeceğimizi öğreniyoruz. Arkasından diyor ki: "Olumsuz kur farkları ise bu hesabın borcuna kaydedilir." Buraları bir kenara bırakalım, sadece şuna işaret etmek istiyorum: Bakın, 1994 yılında Tek Düzen Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği Maliye Bakanlığı tarafından yayımlandı, yaklaşık yirmi beş yıldır da -yirmi dört yıldır- bu uygulama kullanılıyor. Bizim muhasebe uygulamamızdaki çift karakterli hesaplar Nuh Nebi'de kaldı yani şu an uygulamamızda çift karakterli, hem aktif hem pasif karakterli bir hesap yok ama bizim Maliye Bakanlığımız, getirdiği bu düzenlemede "Özel fon hesabının borcuna kaydedilir." diyor. Bu, önümüzdeki günlerde mali müşavirlerin tartışma konusu olacak. Burada teknik açıdan daha söylenecek çok önemli şeyler var, ben oralara girmek istemiyorum. Bunu sadece bir örnek olsun diye söylüyorum. En azından, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hiç olmazsa, bu 11'inci maddenin son cümlesini çıkarın ve muhasebe uygulamalarına müdahale etmeyin. Bu, uygulamada ciddi sorunlara neden olacak ve yine zamanımızı alacak ve birçok anlaşmazlık olarak karşımıza çıkacak, Maliye Bakanlığının önemli sorunları hâline gelmeye başlayacak.

Değerli milletvekilleri, uygulamanın katkıları, faydaları ne olacak, onlara girmek istemiyorum ama burada yatırımların teşviki noktasında bir amaç, niyet söz konusu. Dolayısıyla katkının faydalı olacağına inanıyorum, olması gerektiğini umuyorum en azından.

Şimdi, gündeme getirmek istediğim bir başka konu -birçoğunuzun, konuyla ilgili olanların ben bilgisi dâhilinde olduğunu düşünüyorum- 2003 yılında bir uygulama getirildi, enflasyon muhasebesi uygulaması. Bu enflasyon muhasebesinin uygulanması, mali raporların, bilanço ve gelir tablolarının enflasyona göre düzeltilmesi ilk defa 2004 yılında uygulandı. Bunun, uluslararası finansal raporlama standartlarına göre bu düzeltmenin belli şartları vardı ve enflasyon muhasebesi düzeltmesi bizim mevzuatımızda da yer aldı. Buna göre düzeltme ilk defa 2004 yılında yapıldı. Bu, aynı zamanda son defa oldu, 2005'ten sonra Türkiye'de enflasyon düzeltmesi yapılmadı. Neden yapılmadı? Düzeltme için gerekli şartların söz konusu olmamasından dolayı. Ama ben burada bir konuya dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Enflasyon muhasebesi uygulamasıyla birlikte, mükelleflerin lehine olan maliyet bedeli artırımı, yeniden değerleme ve son giren ilk çıkar, "LIFO" olarak ifade ettiğimiz bazı yöntem ve müesseseler, değerlemeye yönelik birtakım uygulamalar uygulamadan kaldırıldı.

Değerli milletvekilleri, bakın, 2005'ten beri uygulanmayan yeniden değerleme dolayısıyla bugün işletmeler çok önemli ölçüde, yaklaşık yüzde 40 oranına varan amortisman giderini yazamadılar yeniden değerleme yapamadıklarından dolayı. Ben şöyle bir hesaplama yaptım: Ekonomik ömrü on yıl olan bir demirbaş ya da sabit kıymetin bir firma tarafından alınması durumunda burada maliyet değeriyle, aktife giriş değeriyle amortisman ayırmaları ile yeniden değerleme uygulaması olmasaydı yani enflasyon düzeltmesiyle kaldırdığımız, daha sonradan da enflasyon düzeltmesi yapılamayan bir ortamı karşılaştırmak istiyorum. On yıl ekonomik ömrü olan bir sabit kıymette yeniden değerleme yapabilmiş olsalardı, bakın, bin lirada 360 TL daha fazla amortisman ayıracaklardı, bunu ayıramadılar. Sadece bu değil. Bu sabit kıymetlerin aktiften çıkması durumunda, yine enflasyon etkisiyle "fiktif, zahirî kâr" dediğimiz kârlar ortaya çıkacak ve mükellef bunun da vergisini ödeyecek; ödeyecek demiyorum, ödüyor.

Dolayısıyla uluslararası finansal raporlama standartlarında maddi duran varlıkların değerlemesiyle ilgili standartta hepinizin ya da çoğunuzun malumu olduğu üzere yeniden değerleme seçeneği, modeli var, devam etmekte. Bunu şunun için söylüyorum: Enflasyon muhasebesiyle birlikte var yani enflasyon muhasebesinin şartlarının oluşmamış olması, yeniden değerlemenin, maliyet artırımının ya da LIFO uygulamasının yapılamayacağı anlamına gelmiyor. Şu anki mevcut yapı ve sistemde bizim bilançolarımız yine fiktif kârlar üretiyor, fiktif kârlar üzerinden de vergiler alınmaya devam ediyor.

Ben bu anlamda, sonuç olarak şunu ifade etmek istiyorum: Bu konularda da Maliye Bakanlığının bir düzenlemeyle gelmesini umuyor ve bekliyorum ve aynı zamanda, özellikle muhasebe uygulamalarına yönelik ifadelerde, yazım dilinde daha dikkatli olunması gerektiğini bir kez daha ikazen söylüyorum ve yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Karakaya.