| Konu: | Katma Değer Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 28.03.2018 |
MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarı'nın birinci bölümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarıda toplam 33 madde yer almakta. Bunun 18'i 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'yla alakalı. Bu 18 maddenin 14'ü mevcut maddelerde değişiklik ya da bunlara ilaveler yapılmasını, 2'si mülga 38 ve mülga 60 yerine yeni maddeler ihdas edilmesini, 2 tanesi de geçici madde eklenmesini öngörmektedir.
Bu değişikliklerle katma değer vergisinde bir reform yapıldığı ifade ediliyor. Şunu ifade etmeliyim ki reform, tüm vergi sistemi üzerinde yapılması gereken bir ihtiyaç olarak hâlâ orta yerde durmaktadır. Öncelikli olarak da Vergi Usul Kanunu ile Gelir Vergisi Kanunu'ndan başlamak gerektiğini ifade etmek istiyorum. Üzerinde konuştuğumuz değişikliklerin çoğu uygulama kaynaklı sorunları gidermeye yönelik bir düzenlemeden ibarettir. Bunların içerisinde elbette önemli olanları var, yerinde olanları var ama yanlış ve eksik olanları da bir hayli mevcut. Sonuç olarak, buna "Katma değer vergisinde reform" dersek, hakikaten teknik açıdan donanımlı olan Sayın Maliye Bakanına ve bürokratlarına ayıp etmiş oluruz. Ben böyle bir nezaketsizliği yapmayacağım. Şunu hepimiz biliyoruz ki reform niteliğindeki bir çalışma vergileme boyutuyla ele alınıp yapılmalıydı, vergilendirme ilkelerine uygun bir biçimde mükellefi, konusu, matrahı ve tarifesi bir bütün olarak ele alınıp getirilmeliydi.
Değerli milletvekilleri, birinci bölümle bağlantılı olarak tasarı gerekçesinde üç başlık öne sürülüyor. Bunlar firmalar üzerinde katma değer vergisi uygulaması nedeniyle oluşan finansman yüklerinin kaldırılması, uygulamada kolaylık sağlama, kayıtlı ekonomiye geçişin teşvik edilmesi olarak ifade ediliyor.
Peki, söz konusu tasarıyla Katma Değer Vergisi Kanunu'nda öngörülen değişiklikler acaba bu gerekçelere ne ölçüde uygun düşüyor?
İlk olarak şu soruyu soralım: Katma değer vergisi firmalar üzerinde finans yükü oluşturur mu? Değerli arkadaşlar, normal şartlarda katma değer vergisinin firmalar için finans yükü oluşturmaması gerekir. Tahsil edilen ve ödenen katma değer vergisinin vade uyumsuzluğu bazen olumlu katkı bazen de olumsuz bir sonuca neden olabilir elbette; uzun dönemde bunun da fazla bir ehemmiyetinin olmadığını ifade etmek istiyorum.
Peki, sorun nedir? Sorun, devreden katma değer vergisi. Bunun nedeni de sadece vade uyumsuzlukları ya da stok devir hızlarının düşük olmasıyla alakalı bir durum değil. Alacak devir hızı tamamen ticari konularla alakalı vadeli satış politikalarından kaynaklanan bir durum. Bunun temel sorunu katma değer vergisinin uygulanmasıyla alakalı. Bugün 140-150 milyar TL civarında bir devreden katma değer vergisinden bahsediyoruz. Normal şartlarda, evet, bu rakam bize neyi gösteriyor? Firmalar üzerinde katma değerden kaynaklı bir finans yükünün olduğunu gösteriyor ki bu rakam da önemli bir rakam. Bu rakamın birikmesinin görünürdeki en önemli sebebi katma değer vergisi indirimleri, istisnaları, alışta farklı satışta farklı tarifelerin uygulanmasıdır. Biliyorsunuz, 1985 yılında katma değer vergisi ilk uygulamaya girdiğinde tek tarife vardı, indirim ve istisna yok niteliğindeydi. Özellikle son yıllarda biz, bu konularda bazı indirim ve istisnalar uyguladık, bazı belki dezavantajlı kesimler için bir teşvik olması niteliğinde bu uygulamaları getirdik. Bunların doğal olarak işletmeler üzerindeki yansımaları farklı oldu ve buralardan kaynaklı olarak katma değer vergisinin kendi mekanizması ve felsefesi içerisinde olması gereken iade sisteminin de işletilmemesinden kaynaklı bu birikimler söz konusu oldu. Dolayısıyla, bunlardan kaynaklanan finansman yükü de işletmeler üzerinde maalesef gerçekleşti. Yani katma değer vergisi uygulamasının esasında böyle bir şeyin olmaması gerekiyordu, iade mekanizmasının işlemesi gerekiyordu. Birinci bölümdeki maddelerde buna ilişkin bir düzenleme var ancak bu düzenleme gerçek anlamda firmaların üzerindeki finansman yükünü alacak durumda değil. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunların üzerinde tekrar çalışılması gerektiğini söylüyoruz. Eğer mümkünse bu maddenin de çekilmesinin faydalı olacağını, üzerinde tekrar bir çalışmayla yeniden getirilmesi gerektiğinin uygun olacağını ifade ediyoruz. Mevcut getirilen uygulamada on iki aylık süre, onun devamındaki altı aylık süre böyle bir yükü yine ortadan kaldıracak nitelikte değil. Stoklarla ilgili yani birikmiş katma değer vergileriyle alakalı olan düzenleme de son derece muğlak, üzerinde detaylı çalışılması lazım.
Bir başka husus, uygulamada kolaylık getirmeyle alakalıydı. Kolaylık getirildi mi? Neden dolayı "kolaylık" deniyor? Bu da 12'nci maddedeki hasılat esaslı vergileme.
Değerli milletvekilleri, katma değer vergisi gerçek usulde hesaplanan bir vergidir. Buradaki maksat, üretim ve dağıtım zincirinin her bir teslim veya ifa aşamasında katılan değerin vergilendirilmesidir. Bu özelliği, katma değer vergisini katma değer vergisi yapan temel bir niteliktir. Bu yöntemin adı üzerinde yazılı, getirilen yöntem "hasılat esaslı vergileme" diyor. Bu bir katma değer vergisi değil, yeni bir vergi, hayırlı uğurlu olsun ama bununla birlikte Katma Değer Vergisi Kanunu'nda yapılan bu değişiklikle belli bir kesim için aslında katma değer vergisini kaldırıyoruz da diyebiliriz, yerine hasılat esaslı yeni bir vergi getiriyoruz. Ayrıca "Mal ve hizmet alımları için söz konusu olan katma değer vergisi ile hasılata göre hesaplanıp vergi idaresine ödenen KDV'yi duruma göre maliyet veya gider yazacaksınız." diyorsunuz ve bu yöntemi de tercihe bırakıyorsunuz. Şunu açıkça ifade etmek istiyorum ki böyle bir yöntemi kimse tercih etmez. Aslında yapılan düzenlemeyle böyle bir tercihin uygulaması da söz konusu olmayacak -çok özel sebeplerle uygulayanlar elbette olacaktır- sebebi şudur: Uygulamada getirdiğiniz tahsil edilen ya da hesaplanan KDV'yi gelir yazdırıyorsunuz tahakkuk ettiği dönemde ama ödenen katma değer vergisini mahiyetine göre maliyet ya da gider yazdırıyorsunuz. Bunun anlamı, gelir gider eşleştirmesinde dönen farklılıkları ortaya çıkaracaksınız; bu dönen farklılıklar da doğal olarak yıllık gelir vergisinde ya da kurumlar vergisinde firmalar açısından olumsuz bir duruma neden olacak. Dolayısıyla ödenen bir katma değer vergisi eğer demirbaşlara aitse, on yıllık ekonomik ömrü olan bir demirbaşın maliyetine ekleyip on yılda giderleştirilmesi, oturulup düşünülmesi gereken bir durumdur. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında, bu yöntemle öyle kolaylaştırma ya da milyonlarca mükellefin sistemin içerisine gireceğini beklemek nereden kaynaklanıyor, gerçekten anlamak mümkün değil. Bir de bunu bilanço esasında defter tutanlara yaygınlaştıracak şekilde Bakanlar Kuruluna yetki verilmesi de işin ayrı bir sıkıntılı durumu olarak karşımıza geliyor. Kayıtlı ekonomi açısından da burada getirilen herhangi bir yenilik de söz konusu değildir.
Bu maddelerin önemli bir kısmının çekilerek yeniden düzeltilip getirilmesinin faydalı olacağı kanaatini grubumuz adına ifade ediyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)