| Konu: | Katma Değer Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 78 |
| Tarih: | 28.03.2018 |
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Ben torba yasalar döneminde yine konuşmama bu kez az önceki "HDP görmez medya"dan sonra şimdi de "kadın görmez medya"yla devam etmek istiyorum.
Özellikle OHAL döneminde ve AKP iktidarında kadın basın kurumlarının, kadın haber programlarının kapatılması; kadın gazetecilerin tutuklanması; ekranlarda, gazetelerde kadın sözlerinin engellenmesi, kısacası medyanın kadınsızlaştırılması, medyanın cinsiyetçi, ayrımcı ve ötekileştirici dilinin giderek pervasızlaşmasına yol açtı. Kadın ve çocuklara yönelik suçların aktarıldığı haberler çoğu zaman şiddetin, istismarın ve toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden üretilmesine zemin hazırlamakta. Haberlerde şiddetin gerekçelendirilmesi, kullanılan fotoğraflar, kadınların kıyafetleri, yaşamları veya söylemlerinin hedef hâline getirilmesi medyanın bu şiddeti meşru gördüğü ve aslında bir tür taraf olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Haberlerde kullanılan bu dil, bir yandan cinsiyetçiliği, şiddet ve nefret dilini pekiştirirken bir yandan da kadınların maruz bırakıldığı saldırı ve şiddetin ifşa edilmesi yerine, aslında kadına saldıranın gerçekten sanki başka bir algıyla topluma aksettirilmesini görüyoruz. Çünkü şöyle söylüyorlar, mesela, bir şiddet veya saldırı, aile içi bir mesele ya da şiddet uygulayanın anlattığı bahanelerle veriliyor. "Cinnet getiren koca...", bu lafa çok rastlamışsınızdır. "Karısının kendisini aldattığından şüphelenen adam..." "Sevgilisini başkasıyla görünce..." "Kendisinden izinsiz sokağa çıktığı için..." "Tayt giydiği için..." İşte böyle sayısız bahaneye haberin önemli bir unsuruymuş gibi yer veriliyor ama habere konu olan kadınlar bu gerekçeler karşısında kendilerini savunma hakkına sahip olmadıkları gibi, olay da okurun hafızasında şiddeti uygulayan erkeğin gerekçeleriyle kalıyor. Mesela, bir örnek vereyim özellikle: Bir erkek tarafından katledilen genç bir kadın Helin Palandöken. Onun için ana akım medya gazeteler "kadın cinayeti" dememiş ve şu manşetlerle yer vermişti: Akşam gazetesi "Saplantılı âşık okul çıkışı Helin'e kıydı.", Hürriyet gazetesi "Pendik'te eski sevgili dehşeti.", Karar gazetesi "Okul önünde kıskançlık dehşeti.", Star gazetesi "Okul çıkışında sevgili dehşeti.", Takvim gazetesi "Takıntılı genç eski aşkını okul yolunda öldürdü, dehşet!" Şimdi bunlar sadece bazı örnekler.
Kısaca, medyanın, basının içine düştüğü pespaye, etik değerlerden yoksun durumun bir göstergesi de medyanın kadınsızlaştırılması ve kadınların medya eliyle tekrar mağdur edilmesi.
Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu, 2017 yılında kadın gazetecilerin yaşadığı hak ihlalleri raporunda diyor ki: "Yaşamın her alanına sirayet eden baskı politikaları, 2017 Türkiyesi'nde toplam 52 kadın gazetecinin haber takibi sırasında ya da evlerine yapılan baskınla gözaltına alınmasına neden oldu. Basın ve ifade özgürlüğünün ayaklar altına alındığı Türkiye'de Hükûmet politikaları karşısında toplumsal gerçekliğe sırtını dönen medya kuruluşlarında çalışan kadınlar yayınlarına yapılan müdahaleler sonucu istifa etmek zorunda kaldılar."
Evet, Hükûmet OHAL'le birlikte artış gösteren cinsiyetçi politikalara karşı ses üretebilecek kadınların da sesini kısmaya çalışıyor. OHAL'le birlikte gördüğümüz başka bir şey "havuz medyası" tabir edilen basının yanında, ana akım medyada da TV kanallarının bir geleneği olan tartışma programlarında erkek erkeğe muhabbetler, gerçekten bir erkek erkeğe gündemi değerlendirme hâli var o programlarda. Bir tür kahvehane atmosferi içinde süren bu programlarda erkek grupları -tırnak içinde- analizler yaparken kadınların gündeme, siyasete dair sözlerini, görüşlerini dile getirmeleri yani söz hakları engelleniyor. Çoğu zaman sayıları 4, 6, hatta 8 olan erkek erkeğe konuşup, atarlanıp, birbirlerinin sözünü kesip kendilerini fazlaca önemseyen...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan.
FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - ...erkek yorumcuların yer aldığı bu programların çoğunda tek bir kadın yok ama hakkını yemeyelim, bakın, sunucuların hepsi kadın bu programlarda. Erkekler toplanmışlar, çok ciddi, yüksek siyaset ve analizler yapıyorlar ama sunucular kadınlar.
Tabii kadın olmak, kadınlardan yana olmak anlamına gelmiyor yani bugün gerçekten nerede Hayat TV, nerede Sevda Karaca, nerede "Ekmek ve Gül" programı, nerede Banu Güven, nerede Nevşin Mengü diye arıyoruz ama bir yandan da az önce gördüğüm bir haber şöyleydi: "Piyanist Nazlı Işıldak bir ay yirmi beş gün hapis cezası almış." Neden mi? Nagehan Alçı'ya "Bank Asyadan aldığınız krediyle vicdanınız rahat mı?" diye sormuş. İşte sizin döneminizin kadın gazetecileri bunlar. Maalesef kadın sesi de aynı şekilde kadın görmez medyayla HDP görmez medya gibi birleşmiş durumda.
Saygılar sunarım. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)