GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti ile Afganistan İslam Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Dostluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:80
Tarih:03.04.2018

CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 3 Nisan, Niğde ili için önemli bir tarih çünkü Niğde'nin Bor ilçesindeki şeker fabrikasının özelleştirilmesiyle ilgili alınan kararın bugün icraata döküleceği gün. Bu anlamda, bölgemizde daha önce açılmış olan Millî Savunma Bakanlığına bağlı askerî fabrikada kapasitenin giderek düşürülmesi sonucu, başladığı dönemden bu yana çalışanların sayısında ciddi azalmaya neden olundu ve fabrika ilk başlangıç amacının çok gerisine düştü. BİRKO özel sektöre ait bir fabrikaydı, rahmetli Necmettin Erbakan temelini atmıştı, bölgenin lokomotif fabrikası olarak görülüyordu. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde ne yazık ki bu çok önemli işletme de kapandı. Şimdi, bugün de şeker fabrikası özelleştiriliyor. 14 şeker fabrikası içinde yer alan Niğde Bor Şeker Fabrikasının özelleştirilmesini, bölgenin tarımı açısından geleceğe dönük önemli sorunlarının da başlangıcı olarak değerlendirmek olası. Çünkü Bor Şeker Fabrikasının bu özelleştirme sürecinin sonunda satılması durumunda, 2019 yılının seçim sonuçlarının belli olduğu sürece göre kapanacağı kesin çünkü şeker fabrikalarının açık kalabilmesi, 14 fabrikayı birlikte değerlendirdiğimizde, Hükûmetin, devletin varlığında olası.

Kurulduğu günden bu yana teknolojisi yenilenmeyen, bu anlamda 1.200 çalışanı varken kadrolu çalışanı 230'lara düşürülen, mevsimlik işçilerle faaliyetine devam ettirilen Bor Şeker Fabrikasında, bölgede doğal gaz olmasına rağmen hâlâ kömür kullanılmakta, Sayıştay raporlarına göre üretim kazanının modernize edilmesi gerektiği ifade edilmesine rağmen bugüne kadar bu yönde bir çalışma gerçekleştirilmemektir.

Endüstri mühendisiyim. Bu anlamda bir işletmenin faaliyetlerinin devam edip etmeyeceğine fizibilite değerlendirmesi ışığında baktığımızda, Bor Şeker Fabrikasının satın alacak kişi tarafından faaliyetinin sürdürülmesi mucize gibi bir şey. Bu durumda, bölgede bulunan esnafın, çiftçinin, işçinin, besicinin, ekonomik anlamda getiri sağlayanların ötesinde, bölgenin sosyal bir proje olarak da önemli fabrikasının ortadan kalkması söz konusu.

Şeker pancarı stratejik bir ürün. Şeker pancarını yalnızca bir pancar olarak tanımlamak olası değil; onun tohumu, ekilmesi, çapalanması, onunla ilgili çiftçilik yapan kişiler, ardından nakliyesi, fabrikada işlenmesi, esnafa ulaşması, besiciler tarafından küspesinin değerlendirilmesinin yanında, toplumumuzun önemli kesiminin de tükettiği önemli bir gıda maddesi.

Şeker pancarının ortadan kaldırılmasına yönelik özelleştirme süreciyle yalnızca fabrikalar kapanmıyor, bilim insanları tarafından insan sağlığı açısında zararlı olduğu ifade edilen nişasta bazlı şekerin, daha doğrusu şurubun pazar payı bu yolla artırılıyor. Her ne kadar kotası yüzde 5'e düşürülmüş olsa dahi Bakanlar Kurulunun yüzde 50 kota artırımından öte, denetlenemeyen pazara el altından, farklı yollardan nişasta bazlı şurubun verilmesi olası.

Bunun yanında, tamamı ithal olan yüksek yoğunluklu tatlandırıcının, yalnızca ihraç için getirilmesinin yerine, ülkemizde şu anda gıdada kullanılıyor olması da ayrıca önemli bir sorun. 1 kilogram yüksek yoğunluklu tatlandırıcı, 7 bin kilogram şekere denk. Bu durumda, nişasta bazlı şurubun ve yüksek yoğunluklu tatlandırıcının oluşturacağı pazar baskısı yalnızca özelleşen şeker fabrikalarının kapanmasına neden olmayacak, özel sektör tarafından yaptırılmış olan şeker fabrikalarını da baskılayacağı için belli bir aşamadan sonra Türkiye'de şeker fabrikalarının sonunu getirecektir çünkü maliyet açısından, insan sağlığına zararlı olmasına rağmen nişasta bazlı şurubun maliyeti daha düşüktür. Onun için de kolaylıkla kullanılmakta ve bugün ülkemizde çocuklarımızın tükettiği meşrubatta, çikolatada, tatlı ürünlerinde nişasta bazlı şurupla birlikte, yüksek yoğunluklu tatlandırıcıdan yararlanma yoluna gidilmektedir.

Bu bağlamda, şeker fabrikalarının korunması, yaşatılması, modernize edilmesi, çiftçinin desteklenmesi gerekirken yabancı lobilerin de baskısı sonucu ne yazık ki şeker fabrikaları özelleştiriliyor. Biz umutla bu karardan vazgeçilmesi yönünde çağrılarımızı yineliyoruz.

Cumartesi günü Çorum'da Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun katılımıyla şeker fabrikalarının özelleştirilmemesi için de büyük bir mitingle konuyu bir kez daha kamuoyunun önüne getireceğiz çünkü bu, sıradan bir satış işlemi değil.

Daha önce Adalet ve Kalkınma Partisinin özelleştirdiği kurumların önemli bölümünün el değiştirdikten bir süre sonra ya kapısına kilit vuruldu ya da Türk müteşebbislere satıldığı söylenen işletmeler ne yazık ki yabancı işletmeler hâline dönüştü. Böylece kendi ülkemizde kendi üretim alanlarımıza yabancı anlayışlar oluştu.

Geçtiğimiz günlerde Nevşehir'de ilginç bir örnekle karşılaştım: Orada bulunan rakı fabrikası özelleştirme kapsamında önce bir Türk müteşebbise satılmış, daha sonra da bir Amerikalı firma tarafından alınmış. Bu rakı fabrikasına getirilen kuru üzümün İran'dan Türkiye'ye giriş yaptığını öğrendim. Helal gıdanın Nevşehir'de haram gıdaya dönüşmesinin ilginç bir örneğini orada görünce doğal olarak neden kendi üzümümüz, neden kendi ürünümüz değer bulmaz da üzüm İran'dan gelir, Türkiye'de işlenir, sonra çiftçisiyle de üreticisiyle de -iki taraflı- para yabancı çiftçilere ve işletmecilere gider diye düşündüm.

Yabancı sermayenin gelmesine biz karşı değiliz ama yabancı sermaye yerine Türk müteşebbisin bu anlamda var olması ve üretim alanlarında "yerli ve millî" kelimesinin tamamen ithale bağlı bir süreç içinde değerlendirilmemesi gerekir. Tohumu ithal, ilacı ithal, gübresi ithal, mazotu ithal, eti ithal, samanı ithal bir ülkenin millî ve yerli tarım politikası olmaz.

Bu bağlamda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak şeker fabrikalarının geleceğinin özelleştirmeyle ileriye taşınacağı kanısında değiliz. Bunu Türk çiftçisine, işçisine, nakliyecisine, besicisine karşı yapılmış büyük bir yanlış olarak değerlendiriyoruz. Bu karardan bir an önce de vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Eğer ülkemizde fabrikalarımızı, eğer ülkemizde köylerimizi, eğer ülkemizde çiftçimizi, eğer ülkemizde işçimizi, geleceğe bizleri taşıyacak değerlerimizi koruyamazsak bunun sıkıntısını çok acı biçimde öderiz. Sömürge bir ülke olmaktansa kendisine üreten, kendisine yeten bir ülke durumunda yaşamayı kendi açımızdan, Cumhuriyet Halk Partisi olarak da doğru buluruz.

Tarım politikalarında yaratılan yanlışların yol açtığı sorunların ileriye dönük getireceği olumsuzlukları defalarca söyledik, gerek yayınladığımız yayınlarda gerek Mecliste yapılan konuşmalarda gerek parti programımızda anlattık, aile tipi işletmelerden vazgeçilerek büyük çiftliklere ve işletmelere yönelmenin ileride yaratacağı sorunlara değindik. Köyler bu yoldan boşalıyor; gelin destekleri, teşvikleri köydeki yaşayan aile işletmelerine, ailelere yansıtalım, onların kalkınmasının yolunu açalım. Böylece köydeki yaşamı güçlendirelim; çiftçiyi, besiciyi destekleyelim dedik. Ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisi bu düşüncelerden çok uzak.

Çiftçi Kayıt Sistemi'ne dâhil olanlara mazot desteği sağlanıyor ama mazota gelen zamlarla daha destek alınmadan ne yazık ki geldiği gibi gitti. Bunun yanında, mazot desteği sağlanmayan iki önemli kesim daha var; bunun biri besiciler, diğeri de nakliyeciler. Hayvancılıkla uğraşanlar da mazot desteğinden yararlanmak istiyor. Keza nakliyeciler de artık taşıma ücretleri, taşıdıkları ürünün değerinin üstüne çıktığından iş yapamaz duruma geldiklerini belirtiyorlar, birkaç gün içinde Türkiye genelinde nakliyecilerin büyük bir eyleminin de olacağını ifade ediyorlar, kontak kapatacaklarını belirtiyorlar.

Nakliyecisi sorunlu, çiftçisi sorunlu, taşeron işçisinin artık Mecliste gitmediği milletvekili yok çünkü taşeronda dağ fare doğurdu, büyük mağduriyetler yaşanıyor. Şeker fabrikalarında ise özelleştirmeyle gelecek olumsuzlukları kamuoyuyla sürekli paylaşıyoruz ama Hükûmet "Bildiğim bildik." diyor. Bu anlayışla bundan sonraki sürecin olumlu olacağını söylemek çok olası değil. Bu bağlamda, şeker fabrikalarının özelleştirilmemesini, besicilere mazot desteğinin Çiftçi Kayıt Sistemi'ne dâhil olanlar gibi verilmesini ve ülkemizde tarım, hayvancılıkla geçinenlere Hükûmetin artık birazcık yüzünü çevirmesini diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)