GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:83
Tarih:10.04.2018

HALUK PEKŞEN (Trabzon) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 30 Eylül 2010 tarihinde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi su ve hıfzıssıhha hakkıyla ilgili olarak bir temel karar aldı, su temel bir insan hakkı olarak kabul edildi. Nitekim, Avrupa Birliği de Avrupa Şartı içerisinde herkesin içilebilir bir su kaynağına, su hakkına bedelsiz olarak ulaşmasını temel bir insan hakkı olarak kabul etti.

Şimdi, buraya getirmiş olduğunuz yasal düzenlemeye baktığım zaman hem Birleşmiş Milletler Sözleşmesi hem de Türkiye'nin de tarafı olduğu Avrupa sözleşmeleri içerisinde tam bir tezatlık var. Temel bir insan hakkı olarak kabul edilmiş olan suya ilişkin yapmış olduğunuz düzenleme gerçekten ilk başta son derece masumane gibi gözüküyor. Ne olacak? Sulama birlikleri tarlalarını suluyorlar, insanlar içme suyu akiferlerinden su çıkarıyorlar. Elbette bunun bir bedeli olacak; öyle değil, bu o kadar kolay, o kadar sade, o kadar sıradan bir iş değil.

Bakın, 2010 yılından sonra dünyadaki en büyük tehlike konularından birisi içilebilir su kaynakları. Şu anda dünyada tam 2,5 milyar insan içilebilir su kaynağına erişemediği için çok büyük siyasi çatışmalar ve siyasi kavgalar yaşanıyor. Mesela 2030 yılında dünyada yaşayan nüfusun yüzde 30'u içilebilir su kaynaklarından mahrum hâle gelmiş olacak. Şu anda dünyada su kaynağını paraya çeviren şirketlerin bugün itibarıyla oluşturdukları ciro yaklaşık 130 milyar dolar. 2020 yılında bu rakam 150 milyar dolar olarak öngörülüyor. Bakın, Dünya Bankasının bir verisi ile Citibankın bir ekonomistinin söylediğini birleştirelim, ne demek istediğimi daha kolay anlayacaksınız. Dünya Bankası şu anda gerçekte tarıma, içilebilir su kaynaklarına, su altyapılarına kredi vermiyor ama su kaynaklarını işletecek şirketlere inanılmaz bir şekilde finansman desteği sağlıyor. Bir taraftan suyu eline geçirip onu bir ticari meta olarak kullanacak olan şirketleri destekleyeceksiniz, öbür tarafta içilebilir su kaynağına erişmek için herhangi bir finansman desteği sağlamayacaksınız. Citibankın ekonomisti diyor ki: "Dünyada gelecekte bizim de desteklediğimiz petrol boru hatları kadar içilebilir su kaynaklarına ilişkin boru hatları büyük önem arz edecektir ve biz gelişmekte olan ülkeler de bu fırsatları değerlendireceğiz."

Şimdi, ben bakıyorum, bu yasa hiç bu anlamda masum, hiç öyle sıradan bir yasa değil, özensiz de değil. Bu yasayı hazırlayanların bu konulara vâkıf olmayan insanlar olduğunu da düşünmüyorum, bu çok bilerek yapılmış bir yasa. Benim asıl endişe ettiğim konu şu: Bakın, GAP bölgesinde sulama birlikleri birkaç yıl sonra -çok uzun değil, birkaç yıl sonra- borç batağı içerisinde bu çok uluslu tekeller tarafından satın alınacaklar ve oradaki çiftçiler önce su paralarıyla, arkasından topraklarıyla oralardan belki de göçmek zorunda kalacaklar. Buna ilişkin bir engel var mı? Hiçbir engel yok.

Bakın, bunu bir siyasi eleştiri olarak almanızı istemiyorum. Keşke bilimsel koşulları burada konuşabilseydik de bilim insanlarının bu konulara ilişkin raporlarına bakabilseydiniz. Türkiye'de kuruyan göllere bir bakın, o akiferlerin nasıl kuruduklarına bir bakın. Dünyanın en önemli göllerinden birisi Aral'ın, nasıl oradan alınan sulama sularının pamuk tarlalarına aktarılması ve ondan sonra o gölün tümüyle yok olması ve arkasından o bölgede yaşayan yüz binlerce insanın bölgeyi terk etmesi ve arkasından yaşanan ağır, büyük dramlar... Aynen, şimdi hemen yanı başımızda İran'ın Urmiye Gölü'ne bir bakın. Bugün gazetelerde de haber vardı, tesadüf. Urmiye Gölü'nde gölün tamamı neredeyse kurumuş, bölge ekonomisi, bölge tarımı tümüyle çöker hâle gelmiştir. Bu yasa bu anlamıyla, bu düzenlendiği anlamıyla gerçekten ileride Türkiye'nin önüne çok ciddi problemleri getirecek bir düzenlemedir.

Unutmayın, sizleri burada defalarca kez bu konularda uyarıyoruz. Bakın saygıdeğer milletvekilleri, özellikle bu kişisel veriler konusunda bu Parlamento kürsüsünden uyardığımızda da bizi dinlemediniz, önünüze gelen yasaya hiçbir itiraz koymadan geçirdiniz. Ama Türkiye bugün kişisel verilerinin geri dönüşümü ve tehdidiyle baş başa ve büyük bir mağduriyet zinciri içerisinde. Bunu artık engellemeniz mümkün değildir. (CHP sıralarından alkışlar)

Aynı şekilde, eğer bu yasayı bu hâliyle, özellikle de içilebilir su kaynakları ve toplu su kaynaklarının ticari olarak değerlendirilmesi şeklinde geçirirseniz bilin ki Türkiye su kaynaklarını uluslararası tekellere teslim etmiş demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALUK PEKŞEN (Devamla) - Sayın Başkan, birkaç saniye süre verirseniz toparlayayım.

BAŞKAN - Bir dakika ek süre vereceğim.

Buyurun.

HALUK PEKŞEN (Devamla) - Kıymetli milletvekilleri, bir hukuk adamı olarak mümkün olduğu kadar, Türkiye'de, hukuk hayatımın her döneminde yasalara, yasaların işlerliğine ve yasaların hepimizi bağlayıcı olmasına ilişkin vurgu yapmaya gayret gösteriyorum. Enis Berberoğlu 80 milyonun vicdanında, yasaların işlememesi, yasaların hiç kimseyi bağlamaması sebebiyle mahkûm. Enis Berberoğlu tutuklu ama vicdanlarda mağdur, hepinizin vicdanında mağdur. Enis Berberoğlu için hiçbir hukuk insanı çıkıp "Evet, bu suçun failidir." diyemiyor. İnsanlık tarihinde mağduriyete uğrayan ilk Enis Berberoğlu değildir ama insanlık tarihine geçenler Enis Berberoğlu gibi mağdurlara sahip çıkacak yürekliliği, cesareti gösterebilen insanlardır. Ben AKP Grubundan bekliyorum. AKP Grubunun çok kıymetli hukukçuları var. Bir cesur, bir yürekli ses çıksın, yasalar işlesin ve bir mağduriyet ortadan kalksın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.