GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:85
Tarih:12.04.2018

CHP GRUBU ADINA GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Sayın Başkan, hekim intiharlarının araştırılması amacıyla söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Anımsayacaksınız, geçtiğimiz aylarda 2 doktor ve 1 tıp öğrencisi aynı gün içinde intihar etmişti. Umut dolu, gencecik bir doktor olan Ece "Umarım ölümüm bazı güzel değişikliklere yol açar." diyerek hayatına son vermişti. "Sınavım var, uykusuzum ve hazır değilim." diyen tıp fakültesi öğrencisi Yağmur da hayallerinden vazgeçerek ölümü seçmişti. Öte taraftan, KHK'lerle görevinden alınan bir başka hekim de çalıştığı hastanede kendisini boşluğa bırakmış, geçen hafta yapılan soruşturma neticesinde suçsuz olduğu ortaya çıkmıştı. Ne acı ki suçsuzluğunun ispatlandığını göremeden hayatla vedalaşmıştı.

Bu intiharlarla birlikte, doktorların güvencesiz çalışma koşulları, psikolojik baskılar ve kangren olan sorunlar yeniden gündeme geldi. Doktor ölümlerinin yüzde 35'inin kayıtlara intihar olarak geçtiği Türkiye'de, son üç yılda 431 sağlık emekçisi hayatına son verdi ancak gerçek rakamı bilemiyoruz çünkü Sağlık Bakanlığı intihar eden sağlık emekçilerine ilişkin kayıt tutmadığını söylüyor. Ne yazık ki hayat kurtaran hekimlerimizin ölümlerinin bir istatistik değeri olmaması da acı bir tablo.

Bakın, tıp fakültesi öğrencileri arasında antidepresan kullanımının arttığını görüyoruz. Performans baskısı ve iş yükü fazlalığından dolayı hekimlerde tükenmişlik sendromu yaygınlaşıyor. Bu yüzden sağlık çalışanları "Bir defa olsun bizleri dinleyin, değiştirin bu gidişi, kulak verin ölümlerin sessizliğine." diyorlar. Dolayısıyla bu vahim tabloyu "Kişisel meseledir." diyerek örtmeye çalışmak vicdanlara sığar mı, sizlere soruyorum.

Peki, hayat kurtaran doktorlar nasıl oluyor da kendi hayatlarından vazgeçiyorlar? Aslında sorun henüz tıp fakültesinde başlıyor. Ağır bir eğitim sonucu, geceler boyu uykusuz kalarak sınavlara hazırlanmaları bekleniyor. İnsan bedenindeki her organı öğrenirken kendi bedenlerinden feragat etmeleri isteniyor. Yoğun ve ağır eğitim temposu içerisinde sosyal yaşamdan koparılıyorlar. Acil servis nöbetlerinde insan hayatı ellerinin arasındayken şiddetin gerçek yüzüyle tanışıyorlar. İntörnler eğitim almak için kurumlara yerleştirilirken ne yazık ki kan almadan sonda takmaya kadar birçok işin muhatabı olup hizmet vermek zorunda kalıyorlar. Bu tablo, aslında sürekli kendilerinden fedakârlık yaptıkları hayatlarının kısa özetidir. Peki, mezun olduktan sonra dertler bitiyor mu? Hayır, tabii ki bitmiyor. Mecburi hizmetlerini tamamlamadıkça diplomalarını vermediğiniz pratisyen hekimlerin dertleri ne yazık ki bitmiyor. Sistemden kaynaklanan bütün sorunları bir anlamda pratisyen hekimlerin üstüne yüklüyorsunuz.

Bu arada, uzman olmak isteyenleri belki de hayatlarında en zor sınavla tanıştırıyorsunuz, tıpta uzmanlık sınavıyla. Yüzlerce hastaya bakarken uzmanlık sınavına da hazırlanmalarını istiyorsunuz. Doktorların da insan olduğunu unutuyorsunuz. Öte taraftan, TUS'u kazanarak asistan olanları üç günde bir gelen nöbetlerle neredeyse otuz altı saat uykusuz bırakıyorsunuz. Onları ailelerinden ve sevdiklerinden yani hayattan koparıyorsunuz. Böylece sonun başlangıcını hazırlıyorsunuz.

Değerli vekiller, yeri gelmişken hatırlatayım: Artık TUS'ta cerrahi bölümler tercih edilmiyor. Bilmem tehlikenin farkında mısınız ama cerrahi asistanları ağır çalışma koşulları yüzünden istifa ediyorlar. Böyle giderse yakın gelecekte en basit cerrahi operasyonları bile yapacak cerrah bulamayacaksınız.

Bunlarla yetinmiyor, doktorları "Ne kadar çok hasta." "Ne kadar çok puan." ya da "Ne kadar çok para." diyerek performans sistemiyle tüketiyorsunuz. Böylece hastaneleri ticarethaneye, hastaları müşteriye, hekimleri de müşteri temsilcisine çeviriyorsunuz. 1 doktor günde 30 hasta bakarsa "az", 60 hasta bakarsa "eh", 120 hasta bakarsa "iyi" diyorsunuz. Ancak 1 hekimin günde 100 hasta bakmasının nasıl mümkün olabileceğinin yöntemini göstermiyorsunuz.

Evet, teşhis ve tedavi için beş dakikanın yeterli olup olmadığını da artık önemsemiyorsunuz, böylece aslında hastaların da haklarını, iyi hizmet almalarını engellemiş oluyorsunuz.

Doktorları pirim sistemiyle çalıştırdığınız için sağlığa değil, döner sermayeye önem veriyorsunuz. 30 bin kişiye 1 acil tıp uzmanının düştüğünü görmüyorsunuz. Bütün bunların sonucunda hasta ile hekim karşı karşıya geliyor ve ne yazık ki şiddetin kurbanı oluyor. Hastaneleri kameralarla donatmanın altmış dakikada 1 sağlık çalışanının şiddet görmesine engel olmayacağını siz de biliyorsunuz. Adım adım ölüme yürüyen doktorları "Müşteri her zaman haklıdır." mantığıyla SABİM'in insafına bırakıyorsunuz. Öte taraftan, bir de OHAL'le birlikte karşımıza çıkan güvenlik soruşturmaları var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın Sayın Akkuş İlgezdi.

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) - Binlerce doktorun, süren soruşturmalar nedeniyle mesleğe başlamadığını biliyoruz. Suçlu muamelesi görerek atanmayan doktorlar arasında intihar eğiliminin de gittikçe yaygınlaştığını görüyoruz. Evet, tablo bu, doktorlarımız süregelen yapısal sorunlarla birlikte geri dönüşü olmayan duygusal bir kopuşun içindeler.

Değerli vekiller, "Yaşananlar karşısında suskun kalana, yüreği sızlamayana dert anlatmak mümkün değil." diyen acılı ailelerine borcu var hekimlerin. Bu nedenle, sağlık emekçilerini olumsuz etkileyen mecburi hizmet ve geçici görevlendirmelere bir an evvel çözüm bulmamız gerekiyor. Kırk saatlik çalışma süresi, nöbetler de dâhil olmak üzere elli saati geçmesin diyoruz. Tüm sağlık personelinin nöbet ertesi izin hakkı istisnasız uygulansın istiyoruz ve her şeyden önemlisi, tıp bir bilimdir, bilimin alternatifi olamaz, hekimini korumayan bir sağlık sistemi çökmeye mahkûmdur diyoruz. İntiharlara vesile olan, saatte 1, günde 24, ayda 720 çalışanın şiddet gördüğü, hasta ile hekimi karşı karşıya getiren bu tablo karşısında suskun kalınmamalı diyor, bu vesileyle araştırma önergemize desteğinizi bekliyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) - ...kendisini halk sağlığına adayan bütün hekim arkadaşlarımın ve sağlık emekçilerinin önünde saygıyla eğiliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.