GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Başbakanlığın, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21/7/2016 tarihli ve 1116 sayılı Kararı'yla ülke genelinde ilan edilen ve 18/1/2018 tarihli ve 1178 sayılı Kararı uyarınca devam etmekte olan olağanüstü hâlin, 19/4/2018 Perşembe günü saat 01.00'den geçerli olmak üzere üç ay süreyle uzatılmasına dair tezkeresi (3/1566) münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:87
Tarih:18.04.2018

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Evet, biraz önce erken değil, baskın değil ama dürüst olmayan, adil olmayan bir seçim kararı alındı ama biz halkımızın vicdanına ve sağduyusuna güveniyoruz. Baskın da olsa halkımızın, yurttaşlarımızın vicdanı ve sağduyusu bu zulüm düzenine, bu zalimliğe mutlaka son verecek. (CHP sıralarından alkışlar)

Evet, değerli arkadaşlar, bakın, koca bir yalan var. Daha iki hafta önce Van'da Sayın Erdoğan o koca yalanı sürdürdü, biraz önce de sayın konuşmacı yine burada o koca yalanı sürdürdü. Olağanüstü hâli bu Hükûmet kaldırmadı, AK PARTİ hükûmetleri kaldırmadı. Bakın, okuyayım size 19 Haziran 2002 tarihli tutanaktan, koalisyon hükûmetinin İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen aynen şunu söylüyor: "Bu düşüncelerle ve değerlendirmelerle olağanüstü hâlin 30 Temmuz 2002 günü saat 17.00'den itibaren Hakkâri ile Tunceli illerimizde sona erdirilmesini, Diyarbakır ve Şırnak illerimizde ise olağanüstü hâl uygulamaları sonrası alınacak tedbirlere hazırlık süreci verilmesi için dört ay daha uzatılmasını yüce Meclisin takdirlerine sunuyorum." Ne zaman söylüyor? 19 Haziran 2002 tarihinde. Ne zaman iktidara geldiniz? 3 Kasım 2002 tarihinde çoğunluğu sağladınız...

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Diyarbakır'dan aday ol bakayım, Diyarbakır'dan!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - 28 Kasım 2002 tarihinde güvenoyu aldınız, güvenoyu. Sadece iki gün sonra Diyarbakır ve Şırnak'taki olağanüstü hâl de önceki hükûmet döneminde alınmış karar gereği kalktı. Dolayısıyla büyük bir yalan, büyük bir aldatmaca ve bu aldatmacayla da bu zamana kadar geliyorsunuz ve bu yalanı, bu algı operasyonunu Sayın Erdoğan da on dört yıldır kullandı, on dört yıldır. Bakın, olağanüstü hâle ne söylemişsiniz, olağanüstü hâle?

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Sen seçime nereden giriyorsun? İstanbul'dan mı, Diyarbakır'dan mı aday olacaksın?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bakın, 22 Haziran 2010 tarihi, Adalet ve Kalkınma Partisinin grup toplantısı, konuşan Sayın Erdoğan, muhatabı Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Genel Başkanı Devlet Bahçeli, muhatabı o. Ne söylüyor, bakın: Bahçeli'nin olağanüstü hâl ilan edilmesi önerisine de sert tepki gösterdi. "Olağanüstü hâl ilan etmek teröre teslim olmaktır." dedi. Erdoğan: "Malum muhalefet partisi ne diyor? 'Olağanüstü hâl ilan edilsin.' Geç o işi, geç! O sizin karakterinizde var; bizim iktidarımızın karakterinde yok, yok. O sizin âczinizin gereği. Bırakın teröre çare olmayı, olağanüstü hâl terörü derinleştirdi, bölge halkını mağdur etti, terörün istismar zeminini güçlendirdi. Olağanüstü hâl istemek terörün diline teslim olmaktır." Bunu diyen kim? Bunu diyen kim? Sayın Erdoğan. Ne diyor olağanüstü hâlle ilgili olarak? "Bölge halkını mağdur etti. Olağanüstü hâl istemek terörün diline teslim olmaktır." diyor. Kim diyor bunu? Sayın Erdoğan diyor. Peki, ne söylüyor? Olağanüstü hâli kaldırmakla da övünüyor. Koca bir yalan. Biraz önce ifade ettim. Sadece iki gün sonra, Hükûmetiniz güvenoyu aldıktan sadece iki gün sonra Şırnak ve Diyarbakır'da kalktı.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Biz kaldırmadık mı? İki gün sonra biz kaldırmadık mı? Biz kaldırdık.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bakın, değerli arkadaşlar, daha 2015 seçimleri, daha afişler... Afişlere bakar mısınız? Bu sizin afişleriniz.

HASAN BASRİ KURT (Samsun) - 15 Temmuz gecesi neredeydin ya?

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bunu siz astınız 2015 tarihinde. Olağanüstü hâlin bir baskı rejimi olduğunu, bir zulüm rejimi olduğunu ifade ediyorsunuz, siz ifade ediyorsunuz.

Şimdi, ne söylüyor Sayın Erdoğan Van'da? "OHAL bu hâl değil." Evet, değil, bence de değil. OHAL'de, bakın, OHAL'de işleyen ne vardı biliyor musunuz? Kötü de olsa bir medya vardı, insan hakları ihlallerini denetleyen, açıklayan bir medya vardı OHAL'de bile. On beş yıl boyunca oradaydım ben. Medyaya sesimizi duyuruyorduk. Şimdi medya var mı? Hepsi kontrolünüzde.

OHAL, OHAL değildi, evet. O zaman sivil toplum vardı; şimdi hepsine el koydunuz, sivil toplum bırakmadınız. MAZLUMDER'e bile el koydunuz, kapattınız, MAZLUMDER'e bile. Bütün sivil topluma el koydunuz insan haklarını denetleyen; o da yok.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Teröre destek verenler, doğru.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla)- O zaman ne vardı? Parlamento vardı, tek sesli değildi, çoğulcuydu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en esaslı insan hakları raporları o zaman çıkmıştı. Faili meçhul cinayetler raporunu, boşaltılan köyler raporunu, Susurluk raporunu bu Parlamento çıkarmıştı. Ne zaman? OHAL'de, Parlamento da vardı.

Dahası... Bağımsızlığı ve tarafsızlığı tartışılsa bile bir yargı vardı, yargı. Gittiğimiz zaman, iyi, kötü DGM'den bile sonuç alıyorduk, özel yetkili mahkemelerden bile sonuç alıyorduk iyi veya kötü. Ama şimdi tarafsız ve bağımsızlığını bir tarafa bırakın, yargı yok, yargı! Denetleyen... Tabii ki OHAL bu hâl değil; saray rejimine teslim olmuş, onun vesayetine teslim olmuş bir vesayet düzeni var.

Ne vardı o zaman? Uluslararası kurumlarla ilişkisi olan, AB hedefi olan Türkiye vardı o zaman ve o Türkiye insan haklarına, demokrasiye, hukuk devletine özen gösteriyordu. Hükûmetler, aman aman bir eleştiri gelmesin diye dikkate alıyorlardı yani burunları kızarıyordu, burunları, burunları kızarıyordu insan hakları konusunda sicilimize bir şey gelmesin diye. Daha dün AB raporu, geçtiğimiz ay Birleşmiş Milletler raporu açıklandı ama şimdi hiç bunları kale almayan, hiç kale almayan bir Hükûmetimiz var.

Değerli arkadaşlar, bakın, bugün aynı zamanda olağanüstü hâl koşullarında seçim yapma kararı alıyorsunuz bu kararı vermekle. Peki, bu seçim, dürüst ve adil olacak mı? Medya olmayacak; yargı olmayacak, emrinizde olacak; sivil toplum olmayacak, bütün kanaat önderleri hapisle karşı karşıya kalacak ve buna biz "seçim" diyeceğiz... Her koşulda seçime gireceğiz ama her koşulda, halkımızın vicdanıyla ne gerekiyorsa bunu yapacağız. Ama bugün bu olağanüstü hâl kararıyla dürüst ve adil olmayan bir seçim kararı alacaksınız ve bu şaibe, bu meşru olmayan yöntem, süreç Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sizin vasıtanızla kara bir leke olarak kalacak. Neyin yolunu açabilirsiniz en fazla? En fazla, en kötü ihtimalle seçilmiş diktatörler yolunu açarsınız; bütün dünyanın yeni eğilimi. Bu da Türkiye'de birliği, beraberliği ve barışı bir daha kazandırmaz. "Ne oldu? Vatandaşa zararı yok." diyorsunuz. Size soruyorum: Kanun hükmünde kararname yetkisi olmasaydı -ki Anayasa Mahkemesi bu düzenin suç ortağıdır, bu düzenin suç ortağıdır, failidir- siz taşeron düzenlemesini kanun hükmünde kararnameyle yapabilir miydiniz? Yapamazdınız. Ne yaptınız? Kanun hükmünde kararnameyle yaptınız. Şimdi ne oldu? Belediye işçisi ne yapar ya -vicdanınıza sesleniyorum- ne yapar belediye işçisi? Temizlik yapar yani çöpçülük eski deyimle, park işçiliği yapar, yol işçiliği yapar. Bunların kadro alması için yasa çıkmadı mı burada? Çıktı kanun hükmünde kararname. Ne oldu peki? Ya, temizlik işçisinden neden güvenlik soruşturması istersiniz vicdansızlar, neden istersiniz? (CHP sıralarından alkışlar) Temizlik işçisinden niye güvenlik soruşturması istersiniz ya? Neden istersiniz, neden?

HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Fehriye Erdal'ın görevi neydi, ne yaptı o? Tabii ki isteyeceğiz.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Terörist olmasın diye.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Bakın, neden istersiniz? Temizlik işçisi, adam yirmi yıldır orada temizlik yapıyor, çöp topluyor şimdi ona "Güvenlik belgesi getir." diyorsunuz. "Hayır, sen güvenlik soruşturmasından geçemedin." diyorsunuz. Adama, çöp toplayacak, bir iş bile vermiyorsunuz. Ne zaman? Bu kanun hükmünde kararnameden sonra. Bu mu sizin vicdanınız ya? Diyarbakır'dan 970 kişi çıkarıldı. İstanbul'dan çıkarılanlar ayrı. Bugün Patnos'tan aradılar. Türkiye'nin her yerinden... Ne zaman böyle vicdansız oldunuz, ne zaman?

Bakın, 700 çocuk annesiyle beraber cezaevinde büyüyor. Kanserli hastalar var, size gelmiyor. Biliyor musunuz sokak ortasında kaçırılanlar daha dün serbest bırakıldılar, şimdi gözaltındalar. Sokağa atıldılar, sokağa atıldılar ve bırakıldılar. Altı ay bu Ankara'nın sınırları içerisinde gözaltında kaldılar. Biliyor musunuz, yurt dışından getirilenler -isimleri var bende, isimleri de şey olmasın diye söylemiyorum, soru önergesi verdim- Kocaeli'de bırakıldı. Ne zaman? Yüz seksen gün sonra. Getirilmiş, 120 kilodan 60 kiloya düşmüş. Olağanüstü hâl işte bu, olağanüstü hâl bu. Çocuklar, yaşlılar, işsizler, akademisyenler ve medyaya el koymanız ve yargının olmadığı bir dünya.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu zulmünüz bitecek ama vicdanınızla karşı karşıya kalacaksınız, size söyleyeyim. Kimse size ulaşamıyor, bizim telefonlarımız açık. Olağanüstü hâli bunun için istiyorsunuz ama hiç kuşkunuz olmasın, bu zulüm düzeni bitecek, halkımızın sağduyusuyla ve vicdanıyla bitecek.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)