GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:25
Tarih:15.11.2012

ERDAL AKSÜNGER (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; MHP Grubunun KOBİ sorunlarıyla ilgili verdiği meclis araştırma önergesi hakkında CHP Grubu adına söz almış durumdayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

KOBİ'lerin Meclis gündemini oyalamasıyla ilgili AKP milletvekili arkadaşımızın söylediği gerçekten büyük bir talihsizlik oldu bence.

Şimdi, konu Türkiye'de neden buraya geldi? Biraz onu, sürecin küreselleşme süreciyle birlikte açmaya çalışacağım size: İlkel toplum, tarım toplumu, sanayi toplumu, arkasından da bilgi toplumu. Peki, sanayi toplumunun bitiş süreci başladığında uluslararası sermaye neyi diretmeye çalışıyor? Küreselleşmeyi diretmeye çalışıyor. Küreselleşmeyi dile getirip de uluslararası arenada küresel sermayenin gittiği yerlere değer katacağını iddia eden söylem neydi? Gideceği yere üretimde, sanayide, istihdamda değer katacağını söylüyordu. Peki, bugün gelinen nokta bu mudur? Aslında tam tersi bir konuya doğru gidiyor. 1990'larda, özellikle sanayi toplumunun bitişini simgeleyen bilgi toplumunun başlangıcı, aslında küreselleşmeyi ve küresel sermayenin, dünya üzerindeki söylemlerini siyasal baskılarla ülkelere kabul ettirmeye çalıştığı dönemdir. Neden böyle? Ne diyordu 1970'lerde? "Gideceğiz, ülkelere istihdam açısından, reformlar açısından ciddi değerler katacağız ve sınırları yıkacağız." diyorlardı. Artık bundan sonra bu politikalar bitti, bilgi toplumunun aslında devreye girmesiyle birlikte, küresel sermaye sanal olarak dolaşmaya başladı. Niye bunu anlatıyorum? Çünkü, KOBİ'ler bizim gibi ülkelerde üretimin yüzde 90'ını gerçekleştiren bir grup. Yani sanayisiyle ve ticaretiyle ülkeye kattığı değer, toplam ekonominin yüzde 90'ını, istihdamın da yüzde 90'ını gerçekleştiriyor. Peki, süreç buraya geldiğinde ne olacak bundan sonra? Çok önemli bir örnek vereceğim. Neden küreselleşme buraya getirdi konuyu? Hepinizin de yakından bildiği -ki devamlı dile getirmeye de çalışıyoruz, süreçte aslında mevcut iktidarı da bu konuyla ilgili uyarıyoruz- "Google" diye bir şirket var mesela. Örnek vereceğim yani. 2000'li yılların başında kurulmuş bir şirket. On iki yıl olmuş. Geldiği noktadaki değeri ne kadar? Türkiye'nin bütün sanayisini ve ticaret hacmini topladığınızda, sanayi kuruluşlarını topladığınızda üçte 2'si etmiyor. Bakın, tek bir şirket. Peki, bu nerenin eseri? Artık "Gittiğim yerlere değer katacağım." diyen küresel sermaye, Google gibi, Facebook gibi veya bunun benzeri bir sürü teşekkülle birlikte, gittiği bu gelişmekte olan ülkeleri sömürmeye başladı. Peki, ne istihdam yaratıyor burasından baktığınızda? Nasıl bir istihdam yaratıyor? Hiçbir istihdam yaratmadığı gibi, o ülkeye de vergi de ödemiyor zaten. Bununla uğraşıyor musunuz? Hayır, uğraşmıyorsunuz. Peki, dünya aslında bu gaflet içinde mi? Evet, dünya bu gaflet içinde şu anda. Önümüzdeki süreçteki gelişmeler de istihdamı daha da kötü yerlere götürecektir. KOBİ'ler, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki? Türkiye de bu örneğe sahip bir ülke. Eğer yüzde 90'ını, buradan ekonominin istihdamını gerçekleştiriyorsanız, o zaman sizin burada mutlaka yeni bir eylem planı içerisinde olmanız gerektiği yüzde 100. Öyle bir eylem planı var mı? Hayır, yok.

Dışarıdan gelen sıcak parayla içeride ekonomiyi ayakta tutmaya çalıştığınız yüzde 100. Peki, neler oluyor dışarıdan gelen parayla, nereye geliyor dışarıdan gelen para? Yüzde 70'i borsaya gelen bir para; bankaları satın alıyor, marketleri satın alıyor, sigorta şirketlerini satın alıyor. Peki, "Doğrudan yatırım olarak ne yapıyor?" diye bir örnek verirseniz, mevcudiyette, belki çok az bir miktarıyla da, kâr elde eden şirketlerinizi satın alıyor. Peki, bu nereye baskı yapıyor tamamen? Tabii ki orada üretim yapan KOBİ'lerle ticaret yapan KOBİ'lerin üzerine ciddi bir baskı yapıyor. Bu marketlerin kapılarında kim sürüm sürüm sürünüyor, bunlara mal satmak için veya hizmet satmak için kim sürünüyor? Mevcutta, bugün aslında, konuştuğumuz KOBİ'ler sürünüyor. Altı ay kapılarda, pencerelerde marketlerden para almayı bekleyen yüzlerce firma var aslında, ticaret yapan da öyle, üretim yapan da öyle.

Şimdi, tabii, bir taraftan borsaya geliyor. Şimdi, borsa değerlerine baktığımızda dünya nasıl değişiyor diye? Borsanın aslında açıklaması nedir? Dünyanın gelişiminden bu yana, sanayi devriminin başlangıcından bu yana borsanın açıklaması şu, borsa diyor ki: "Millî değerlerin tabana yayılması yani millî sermayenin tabana yayılması." Bugün Türkiye de dâhil bir sürü ülkede borsa bu şekilde mi duruyor? Hayır, durmuyor. Yabancılar gelip borsanın yüzde 70'ine el koymuş durumda. Demek ki sermaye tabana yayılmıyor. Peki, bu nereden kaynaklanıyor? İşte, küresel geyiğin getirdiği bir konu bu ve bunu görmediğiniz sürece önümüzdeki süreç de böyle gelişecek çünkü.

Bugün bakın finansal değerlere ve reel sektör değerlerine, reel sektörün kârı azaldıkça? Ki geçen sene yüzde 28 azalmış reel sektörün kârı, finans sektörünün kârı yüzde 19 artmış yani şu demek: Finans sektörü büyüyor ama reel sektör aşağı doğru iniyor çünkü kârlılık değerleri aşağı indikçe -yakında, merak etmeyin- ciddi istihdam sorunlarıyla karşı karşıya geleceğimiz aşikârdır, bunu görmeyip tedbir alamazsak çok sıkıntı yaşarız. Ha, bu Türkiye'nin tek başına sorunu mu? Hayır, değil. Dünyada gelişen aslında bu küresel geyiğin sorunu bu bir tarafından.

Birkaç konuya değinmeden geçemeyeceğim, özellikle bu Suriye konusunda aklıma takılan bir konu var, tabii, bunu daha da açarız ama sordukları zaman "Ya, bu Esad'ın yanında mısın, öbürünün yanında mısın, bunun yanında mısın?" Hayır kardeşim, biz ne kadar emperyalist adam varsa onun karşısındayız. Bugün Suriye'de yaşanan konu, bence, istilacı bir konudur. Çok basit bir örnekle vereceğim: 1978'de, Mısır'da -özellikle tabii bu Cemal Nasır'ın gitmesinden sonra, Cemal Nasır gidip Enver Sedat başa gelince- "Camp David" anlaşması diye bir anlaşma yapıldı, aslında Amerika'nın önderliğinde bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmada diyordu ki: "Bundan sonra sen İsrail'le uğraşmayacaksın kardeşim."

Peki, o güne kadar Arap Birliğinin genel söylemi neydi? Aslında bütün odak noktası, bütün antisiyonistlerin, bütün antiemperyalistlerin odak noktası Mısır'dı. 1978'den sonra artık orası olmaktan çıktı, Şam'a taşındı konu ve -ne kadar bildiğiniz- buna Filistin Kurtuluş Örgütü de dâhildir, belki bu ülkedeki solcuları da kovaladıklarında gittiği yer Şam oldu veya diğer bütün Hamas'ın da, Hizbullah'ın da aslında varlığının yeşerdiği yer Şam'dır. Şimdi ne oluyor? Şu anda Şam istila ediliyor. Bunun Esad'la bir alakası yok, onunla, bununla bir alakası yok. Aslında bunun istilacı, emperyalist bir sistemin nereye girmek istediğiyle alakası var. Konu budur aslında baktığınızda. Peki, bunu destekleyen ne var? Evet, bugün KOBİ'leri konuşurken niye bunu konuştuk? Önümüzdeki süreçteki finansal dürtüler bunu destekliyor çünkü, dünyayı elinde bulunduran finans sektörü, dünyadaki bu tür hareketlerin hepsini bire bir destekliyor.

İşte, Amerika'nın geçmişine bakın, 1907'lerdeki FED'in kuruluş tarihinde, ilk geldiğinde ne yapmış? 14 bin tane bankayı batırmış. Neden batırmış? Bütün finans sektörünü ele geçirmek isteyen tek bir güç var ortada, o güç de Amerika'daki finans kapital gücü. 14 bin bankayı batırdıktan sonra Birinci Dünya Harbi'ne neden oluyor arkasından.

Aynı şey bugün bizim coğrafyamızda yaşanıyor. Bunu görmekten niye imtina ediyoruz, bunu anlayamıyorum. Yani buradaki temel sorun şu: İkinci Dünya Harbi de böyle başlamış, ekonomik veriler üzerinden çıkmış bütün hepsi. Bugün "KOBİ'ler?" diyoruz, doğuya gidin,  üretimden düşmüş hepsi. Aslında her tarafta üretimden düşmüş bir KOBİ kitlesi var.

Ben kendi sektörümden biliyorum, yabancı bütün kurumlar Türkiye'ye geldi, ne kadar market, kurum varsa hepsini satın aldılar, herkesi kendilerine mahkûm ettiler şu anda. Bundan sonraki süreç de böyle gelişecek. Eğer, bununla ilgili bir eylem planı geliştirmezseniz bu böyle devam edecektir yani.

Bakıyoruz şimdi, finans sektöründe ciddi büyüme var, dünya devleri geliyorlar, bankaları satın alıyorlar. Dünyanın her yerine artık sanal gidiyor adam yani bire bir, fiilî, fiziki olarak gitmiyor artık, sanal olarak gidiyor, borsa değerleri veya onun türevleri üzerinden gidiyor yani, o türevler üzerinden para kazanıyor artık. İstihdam da yaratmıyor, baskı kurmaya başladığı her ülkede, yerleştiğinde, finans sektörünü ele geçiriyor. Bugün buna eğer biz "Türkiye'nin sorunu değil, dünyanın sorunu." diyerek kendimizi aldatırsak eğer, bunun tedbirlerini almazsak önümüzdeki süreçlerde tarımda olsun, üretimde olsun, ticarette olsun, bunun önlemlerini almazsak iş başka bir yere gidecek gibi gözüküyor zaten.

Bunları bahane ederek "Efendim, adamlar para getiriyorlar." Getiriyorlar, ne yapıyorlar parayı getiriyorlar da? "Borsayı ayakta tutuyorlar, bankaları ayakta tutuyorlar?" "Güçlü banka sistemimiz var?" Yok öyle bir sisteminiz. Güçlü banka sisteminiz nedir sizin? Dış borcu ne kadar Türkiye'nin? Bir sürü özel sektörün? Bunun ne kadarı bankaların? Yüzde 70'e yakını bankaların. Kim buna kefil olmuş? Devlet kefil olmuş buna? Kim kefil olmuş? Vatandaş kefil olmuş buna demek ki. Demek ki çok da güçlü değil sizin hikâyeniz yani. Dünyada bir yerde battığı zaman burada da batıyor demektir yani. Türkiye'dekinin sadece tek başına batması yetmiyor bu konuyla ilgili. Dünyanın bir yerinde batıyorsa burada da batmış demektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum arkadaşlar. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - İzmir Milletvekili Sayın Erdal Aksünger'e teşekkür ediyorum.