GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Müslümanların ve mazlum insanların infialine yol açan Filistin'de yaşanan hadiselere ilişkin Hükûmet adına gündem dışı açıklaması
Yasama Yılı:3
Birleşim:99
Tarih:15.05.2018

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; milletimizin siyasi iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi bugün Filistin'de yaşanan ve bütün Müslümanların ve mazlum insanların infialine yol açan hadiseleri görüşmek üzere özel gündemle toplanmış bulunuyor. Ben bu vesileyle yüce Meclisin saygıdeğer üyelerini ayrı ayrı saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, ABD dün, 14 Mayıs itibarıyla tüm uluslararası hukuk kurallarını, yerleşik bütün parametreleri, Birleşmiş Milletlerin ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararlarını ve kendisinin altında imzası bulunan bütün kararları ve uluslararası toplumun İstanbul'da ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çatısı altında ortaya koyduğu bütün iradeyi de hiçe sayarak Tel Aviv'deki büyükelçiliğini Kudüs'e taşıdı ve bu haksız, hukuksuz, keyfî taşıma sırasında, maalesef, pek çok Filistinli hayatını kaybetti. Bu yıkıcı tasarruf için Filistinlilerin "büyük felaket" olarak nitelendirdikleri bir günün seçilmesi, gerilimin yüksek olduğu bölgede pek çok olumsuzluğun da fitilini ateşlemiş durumdadır. ABD'nin büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıması, Filistin halkının, tarihî, hukuki, doğal ve millî haklarına açık bir saldırıdır. ABD'nin elçiliğini Kudüs'e taşıması, sadece Filistinlilere, sadece Kudüs'e değil, bütün Müslümanlara yapılmış ortak bir saldırıdır. ABD'nin elçiliğini Kudüs'e taşıması, sadece İslam'a, Müslümanlara değil, aynı zamanda Hristiyanlara ve buranın kutsiyetine inanan samimi herkese ve her kesime yapılmış ortak bir saldırıdır.

Dün orada bir yandan açılış yaparken öte yandan barışçıl bir gösteri yapan, yapılan haksızlığa, hukuksuzluğa karşı hakkını, hukukunu savunan ve dünyanın dikkatini bu haksızlığa ve zulme çekmek isteyen Filistinli masum kadınlara, çocuklara, yaşlılara, silahsız insanlara terörist İsrail devletinin askerleri, maalesef, kurşun attılar, ölüm yağdırdılar. 60 civarında Filistinli kardeşimiz şehit olurken 3 bin civarında Filistinli kardeşimiz de yaralanmıştır. Şehit olanlara öncelikle Allah'tan rahmet diliyoruz, yaralılara acil şifalar diliyoruz.

Bir insanlık dramını yoktan var eden bir zulümle insanlık olarak ortak mücadele etmek mecburiyetindeyiz. Filistin meselesi adil şekilde çözülmeden Orta Doğu'ya barış ve huzur asla gelmeyecektir. Orta Doğu'daki sorunlar çözülmeden ise küresel ölçekte sürdürülebilir istikrara, refaha ve barışa asla kavuşulamayacaktır. Oysa bugün, bazı çevrelerin, Filistin meselesini çözmek için çaba harcamak yerine bölgemizdeki huzursuzluğu, istikrarsızlığı, krizleri daha da derinleştiren, çatışmalara, buhranlara kapı aralayan adımlar atmış olması bölgedeki bütün olumlu ortamı maalesef yok etmiştir. Amerika Birleşik Devletleri aldığı bu kararla ve attığı adımla, bölgede bugüne kadar zar zor da olsa işletilen, devam eden barış sürecini tamamen imha etmiştir, barış umutlarını yok etmiştir. Amerika Birleşik Devletleri aldığı bu karar ve attığı adımla, İsrail askerlerinin dün gerçekleştirdiği katliamın İsrail'le beraber birinci derecede failidir. İsrail askerleri ve İsrail Hükûmeti bu katliamdan elbette birinci derecede sorumludur ama bu katliama sebep olan, ABD yönetiminin attığı adımdır, aldığı tavırdır, yaptıklarıdır. Dolayısıyla İsrail askerleri kadar, İsrail Hükûmeti kadar ABD yönetimi de buradaki katliamdan, yaralanmalardan birinci derecede sorumludur. Filistinlilerin kanında İsraillilerin eli vardı, ellerinden Filistinlilerin kanı damlıyordu ama artık ABD'nin elinde de masum Filistinlilerin kanı vardır.

Bu vesileyle, ABD yönetimini ve ABD'yi, terörist İsrail devletini yaptıkları bu haksızlıktan, zulümden, katliamdan dolayı şiddetle ve nefretle Türkiye olarak bir kez daha kınıyor, bir kez daha lanetliyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, ancak biz burada, Türkiye olarak, sadece İslam âlemine değil tüm insanlığa bir çağrı yapmak durumundayız. Sayın Cumhurbaşkanımızın da altını çizdiği gibi, vicdan sahibi tüm Hristiyanlar ve diğer din mensupları, Müslüman olmayan insanlar da ABD'nin ve İsrail'in hukuk dışı, vicdanları sızlatan bu tutumuna karşı ortak ve etkin tutum almak, tepkilerini ortaya koymak zorundadırlar. Eğer biz ölümler, zulümler, haksızlıklar karşısında susarsak bu ölümleri, zulümleri, haksızlıkları yapanlar daha büyük haksızlıklara, daha büyük zulümlere, daha büyük katliamlara imza atacaklardır. Susanlar da bunları gerçekleştirenlerin yaptıkları suçlardan, manevi olarak mesuliyetten kurtulamazlar.

Konu, sadece bir dinin kutsal saydığı şehre ve kutsal kabul ettiği yerlere saldırı, bir dine saldırı değil, aynı zamanda, dün itibarıyla uluslararası hukuk tamamen ayaklar altına alınmıştır. Gelinen noktada, kurallara dayalı uluslararası düzenin temellerinden sarsıldığı ortaya çıkmıştır. Uluslararası toplumun tarih boyunca edindiği tecrübelerle ilmek ilmek dokuduğu uluslararası anlaşmazlıkların, ülkeler arası sorunların görüşülerek diplomasi yollarıyla, barışçıl yollarla çözülmesi ve bunu sağlayacak şekilde ihdas edilen uluslararası hukuk kuralları ve uluslararası sistem, maalesef dün itibarıyla iflas etmiştir. İsteyenin istediği gibi hareket ettiği, kafasına estiği gibi davrandığı bir düzenin, bir dünya sisteminin hayata geçmesi dünyamızı bugünden daha güvenli hâle getirmeyecektir, aksine daha kötü bir noktaya götürecektir. ABD, bu adımıyla uluslararası hukukun en temel ilkelerini ve tarihî gerçekleri yok saymıştır. Bu, aynı zamanda 21 Aralık 2017'deki Birleşmiş Milletler Genel Kurul kararı ve 13 Aralıktaki Olağanüstü İslam Zirvesi'nde ifadesini bulan uluslararası toplumun iradesini de yok saymak anlamına gelmektedir. ABD, bu adımıyla uluslararası hukuku, ikili anlaşmaları, Birleşmiş Milletlerin ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararlarının tamamını ayaklar altına almış, çiğnemiş, "Ben bunları tanımıyorum." diyerek âdeta bütün dünyaya meydan okumuştur.

Sayın Cumhurbaşkanımızın uzunca bir zaman dillendirdiği "Dünya beşten büyüktür." anlayışının ne anlama geldiğini bu pervasız tutum bir kez daha gözler önüne sermektedir. Onun için, biz Türkiye olarak, dünyanın dört bir yanında adaletin ayakta tutulması ve yaşatılması için mazlumların ve adalet arayan herkesin vicdanı ve sesi olmaya devam edeceğiz.

Ayrıca ABD, barış istediğini defalarca kanıtlayan Filistin tarafını attığı bu adımlarla haksız bir şekilde cezalandırırken barış umutlarını her defasında yok eden, Birleşmiş Milletler kararlarını bugüne kadar hiç tanımayan ve yaptıkları zulümle, katliamla tarihe geçen terörist İsrail devletini maalesef ödüllendirmiştir. Adaletin olmadığı yerde kalıcı barışın sağlanması mümkün değildir.

ABD, barışın en temel koşulu olan iki devletli çözüm zeminini de maalesef yaptığı bu tasarrufla yok etmiştir. ABD, artık gelinen noktada, çözümün değil sorunun parçasıdır. Böyle bir ülkenin ortaya koyacağı çözüm planının da inandırıcı ve gerçekçi olması mümkün değildir. ABD bu tutumuyla bölgemizdeki bütün sorunlarda objektif, adil, tarafsız bir tutum yerine subjektif, taraflı bir tutum takınacağını da bütün dünyaya göstermiştir. O nedenle -Türkiye olarak- ABD'nin Filistin meselesinin ve Filistin davasının çözülmesi ve barışçıl çözümün ortaya çıkarılması konusundaki adımlarında ara bulucu rolünü Türkiye asla kabul etmeyecektir. Zaten Filistin Devlet Başkanı da bu konuda gerekli açıklamayı yapmıştır. ABD'nin yasa dışı bu adımına karşı meşru tepkisini gösteren Filistinli kardeşlerimize yönelik İsrail saldırıları -demin de ifade ettim- açıkça bir katliamdır. Kudüs'ün kutsiyetine saygı duymayan ve büyükelçiliğini taşıma inadından vazgeçmeyen ABD yönetimi ve sivilleri katleden İsrail bu katliamların baş sorumlusudur. Onlarca Filistinli kardeşimizin hayatını kaybettiği, binlerce Filistinlinin yaralandığı 14 Mayıs Pazartesi günü kanlı ve kara bir gün olarak tarihe geçecek, insanlık tarihinin utanç verici sayfalarından biri olarak tarihteki yerine alacaktır.

Biz sadece, Filistinlilerin haksızlığa karşı meşru tepki hakkını savunmalarından da bahsetmiyoruz; Filistinlilerin en temel insan hakkı olan yaşam hakkından bahsediyoruz, üstelik uluslararası hukuk parametreleri çerçevesinde, kendi vatanlarında, Filistin Devleti altında özgür ve insanlık haysiyetine yaraşır şekilde yaşama haklarından bahsediyoruz. Maalesef başkaları için bunları yüksek sesle dile getirenler mesele Filistin, mesele Kudüs olduğu zaman bütün bunları yok sayan bir yaklaşımı ortaya koymuşlardır. ABD'nin Kudüs'e büyükelçiliğini taşıması ve bu konuda aldığı kararlar, yaptıkları, İsrail'in tutumu, Türkiye bakımından, uluslararası hukuk bakımından ve uluslararası örgütlerin kararı bakımından geçersizdir, yok hükmündedir, bizim için hiçbir anlam ifade etmemektedir. İstediklerini yapsınlar, istedikleri adımları atsınlar, hangi oldubittileri yaparlarsa yapsınlar, bu, Kudüs'ün tarihî statüsünü, manevi vasfını, siyasi durumunu, uluslararası hukuktan kaynaklanan yerini ve Kudüs'ün Filistin Devleti'nin başkenti olma hâlini asla değiştirmeyecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Hangi adım atılırsa atılsın, bu gerçek, mutlaka günün birinde, bütün dünyanın kabul ettiği bir gerçek olarak karşımıza çıkacaktır. Kudüs eninde sonunda özgürlüğüne kavuşacaktır. ABD ve İsrail eninde sonunda Kudüs'ü gerçek sahiplerine bırakmak mecburiyetinde kalacaktır. Dün Haçlılar nasıl Kudüs'ü gerçek sahiplerine bırakmak zorunda kaldılarsa bugün geçici süre orada keyif yapanlar günün birinde bu keyiflerinin de hesabını verecek ve Kudüs'ü gerçek sahiplerine terk etmek mecburiyetinde kalacaklardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Hiçbir oldubitti Kudüs'ün tarihî statüsünü, manevi vasfını, siyasi durumunu ve Filistin devletinin başkenti olmasının akdî ve hukuki durumunu bugüne kadar değiştirmedi, bundan sonra da değiştirmeyecektir, değiştirmesi de mümkün değildir. Bütün dünya Kudüs hakkındaki oldubittiye karşı sussa da Türkiye susmayacaktır. Bütün dünya ABD'nin hukuk, hak tanımaz bu pervasız tutumu karşısında çekingenlik gösterse de Türkiye çekingenlik göstermeyecektir. Kim ne derse desin, kim nerede durursa dursun Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türk halkına göre Kudüs, Filistin devletinin başkentidir, başkenti olmaya da devam edecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye her daim ve her yerde Filistin davasının ve Kudüs'ün müdafisi olmaya devam edecektir. İsrail'in Filistin topraklarındaki işgali sona erene, Kudüs özgürleşene kadar Türkiye bu tutumunu kararlı bir şekilde sürdürmeye devam edecektir.

Dün yaşanan gelişmelerden sonra Hükûmetimiz, Sayın Cumhurbaşkanımız ve devletimizin bütün kurumları gerekli değerlendirmeleri yaptılar ve Türkiye olarak bu konuda hangi adımları atabiliriz, neleri yapabiliriz, bunun üzerinde enine boyuna değerlendirmeler yapıldı. Bildiğiniz gibi, daha önce, büyükelçiliği taşıma kararını açıkladığı zaman da İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Dönem Başkanı olarak Sayın Cumhurbaşkanımız İslam İşbirliği Teşkilatını İstanbul'da olağanüstü toplantıya çağırdı. Olağanüstü toplantıda bu konu değerlendirildi ve Kudüs'ün Filistin devletinin başkenti olarak kabulü ve ilanı yapıldı ve bütün dünya bu kabulü, bu ilanı tanımaya davet edildi. ABD'nin tutumuna ayak uydurarak ülkelerin elçiliklerini Kudüs'e taşımaktan kaçınmaları çağrısı yapıldı ve arkasından da bildiğiniz gibi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde konu ele alındı, orada 5 daimî üyenin 4'ü, 15 üyenin 1'i hariç tamamı ABD'yi haksız gördü. Bildiğiniz gibi, 21 Aralıkta da Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda konu gündeme geldi, 193 üyeden 128'i ABD'yi ve İsrail'i haksız görürken 9 ülke ABD'nin lehine oy kullandı -onlar da küçük adacıklar- 35 ülke çekimser kaldı. Burada bir kez daha altı çizildi ki kutsal Kudüs kentinin statüsünü, karakterini veya demografik yapısını değiştirme niyetindeki kararların yasal bir etkisi olmadığını, geçersiz olduğunu ve Güvenlik Konseyinin kararları doğrultusunda iptal edilmesi gerektiğini tekrar tasdik eden bir karar aldı. Bu son derece önemli kararlar, tamamının başlangıcını ve öncülüğünü yapan Türkiye Cumhuriyeti devleti ve Türkiye'nin lideri Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği sayesinde elde edilmiştir.

Dünkü zulüm ve katliamdan sonra, yeni adımların atılması gerektiği hususu değerlendirildi. Sayın Cumhurbaşkanımız Londra'da yanında bulunan bakanlarımızla, burada Başbakanımızın Başkanlığında Bakanlar Kurulunda konu ele alındı ve karşılıklı telefon görüşmelerinden sonra şu adımların atılması kararlaştırıldı: Öncelikle, bu Filistinli kardeşlerimizin, Gazze'deki kardeşlerimizin terörist İsrail devletinin saldırıları sonucunda hayatını kaybetmeleri ve şehit olmaları nedeniyle Filistin davasının yanında olduğumuzu ve şehitlerimizi saygıyla andığımızı göstermek için üç gün süreyle millî yas ilan edildi ve bu yürürlüğe başladı.

İkincisi: Bugün Parlamentoda siz bu konuya el attınız ve Türk milletinin temsilcileri olarak Türk halkının da Filistin davasının yanında olduğunu, atılan bu haksız, hukuksuz, keyfî adımları asla tanımadığını, Türk halkının da Filistin halkıyla birlikte olduğunu ve dayanışmasını göstermek için Meclisimiz bugün özel bir bilgilendirmeyle, bu konuda birlik ve dirlik içerisinde, Türk halkının hissiyatını dünyaya bir de buradan haykıracaktır.

Ben bu vesileyle siyasi partilerimizin temsilcilerine, grup başkan vekillerine, liderlerine -hepsine- böylesi bir birlik ve dirlik gösterisi ve dünyaya milletimizin temsil ettiği yüce Meclis altından mesaj verilme iradesini ortaya koydukları için ayrı ayrı teşekkür ediyorum. İşte Türkiye budur, işte Türk milleti budur, işte Türkiye Büyük Millet Meclisi budur. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Yaşanan vahşete tepkimizi ortaya koymak, yaşanan vahşeti ve İsrail'in zulmünü lanetlemek ve Kudüs ile Filistin'e olan desteğimizi, dayanışmamızı göstermek maksadıyla 18 Mayıs günü İstanbul Yenikapı'da saat 16.00'da, toplumun bütün renklerinin, bütün STK'lerin, bütün siyasi parti mensubu vatandaşlarımızın, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, Parlamentoda olduğu gibi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - Başkanım bitiriyorum.

BAŞKAN - Devam ediniz lütfen efendim.

BAŞBAKAN YARDIMCISI BEKİR BOZDAĞ (Devamla) - ...bir ve beraber olmaları için bir dayanışma toplantısıyla bütün dünyaya Türk halkının haksızlık karşısında susmadığını, zulüm karşısında susmadığını, zalimlerin yüzüne karşı mazlumu savunduğunu bir kez daha gösterecektir. Bu da son derece önemlidir.

Ayrıca cuma günü Türkiye, İslam İşbirliği Teşkilatını İstanbul'da olağanüstü toplantıya çağırmıştır. Sayın Başbakanımız, Sayın Dışişleri Bakanımız ve ilgili yetkililer muhataplarıyla görüşmelerini devam ettiriyor. Cuma günü sabah bu zirve toplanacak ve İslam ülkelerinin de bir ortak tutumu buradan bütün dünyaya gösterilecektir. Bu da son derece önemli bir başka adım.

Türkiye, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin toplantı çağrısına da destek vermektedir. Ayrıca Dışişleri Bakanlığımız Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun toplantıya çağrılması ve bu konuda yeni bir tavır ortaya konması bakımından da girişimlerde bulunmuştur. Bunun yanında bölgede yaralanan Filistinli kardeşlerimizin tedavisi, bölgeden tahliyesi, gerekirse Türkiye'ye getirilmesi için de Kızılayımız, AFAD'ımız, Genelkurmayımız, TİKA'mız, Türkiye devleti bütün imkân ve kabiliyetleriyle seferber durumdadır. Ama maalesef buradan ifade etmek isterim ki bu zulmü yapan terörist İsrail devleti oradaki yaralılara ilaçların ulaştırılmasına izin vermemektedir, yaralıların tahliyesine izin vermemektedir. O ilaçları da orada gene İsrailli iş adamlarından 1 liralık ilacı 100 liraya temin ederek oraya ulaştırma gayreti içerisindeyiz ama maalesef buna dahi tahammülleri yok. Bu ne biçim vicdansızlık, bu ne biçim insanlık. Yapılan vahşet, yapılan zulüm. Biz bu vahşeti ve zulmü bir kez daha kınıyoruz ve diyoruz ki son olarak: Ne yaparlarsa yapsınlar boş, eninde sonunda, dediğimiz gibi, Kudüs özgürleşecek, Filistin bağımsız devletinin başkenti olarak tarihteki şerefli yerini onurlu bir şekilde korumaya ve yaşamaya devam edecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bugün gelenler, bu katliamı yapanlar geldikleri gibi arkalarına baka baka gideceklerdir, bunun çaresi yoktur; bu atılan adımlar bu gidişi hızlandırmaya hizmet etmekten başka bir sonucu doğurmayacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ben, bugün bu konuda milletimizin hissiyatına tercüman olan Meclisimizin saygıdeğer üyelerine ve siyasi parti gruplarına ayrı ayrı teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Başbakan Yardımcımız.