| Konu: | Yurtdışına Kaçırılan Kültür Varlıklarımızın Belirlenerek İadelerinin Sağlanması ve Mevcut Kültür Varlıklarımızın Korunması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporunun Görüşmesi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 99 |
| Tarih: | 15.05.2018 |
CHP GRUBU ADINA SERDAL KUYUCUOĞLU (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, sözlerime başlarken, Filistin'de dün katliama uğrayanlara Allah'tan rahmet diliyorum. Bu katliamı kınıyoruz. Diliyoruz ki Amerikan emperyalizmi ve onun uzantısı İsrail, mazlum halklar üzerindeki baskısını ve bu katliamları durdurur; bu konuda da dünyadaki demokratik ülkeler bu işe müdahil olurlar, buna İslam ülkeleri de dâhil. İslamlık, sadece "İslam'ız." demekle olmuyor, mazlumlara da sahip çıkmak gerekiyor.
Sıra sayısı 555 olan Yurt Dışına Kaçırılan Kültür Varlıklarımızın Belirlenerek İadelerinin Sağlanması ve Mevcut Kültür Varlıklarımızın Korunması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Maksadıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu'yla ilgili söz almış bulunuyorum.
Bu Komisyona dair önerge benim verdiğim bir teklifle, diğer grupların da katılmasıyla ortak verilen bir önerge hâline geldi çünkü siyasetten çok Türkiye'nin çıkarlarını öngören bir araştırmaydı.
Türkiye, bildiğimiz gibi, bir açık hava müzesi, çok sayıda medeniyete yurtluk yapmış bir toprağın üzerinde yaşıyoruz ve bu konuda, kültürel varlıklar konusunda Türkiye'yi süper güç olarak görebiliriz. Türkiye bir açık hava müzesi.
Şimdi, bu konuda dünyada iki tarz ülke var; bir kısmı kaynak ülkeler, bir kısmı pazar ülkeler. İşte, kaynak ülkeler, Türkiye gibi, Yunanistan gibi, Suriye, Irak gibi, Mısır gibi, İran gibi, Çin gibi ülkeler; bunların pazarlandığı ülkeler de Batı ülkeleri, genellikle işte Almanya, Fransa, İngiltere, Amerika, Danimarka gibi ülkeler yani gelişmiş ve maddi imkânları yüksek ülkeler. Tabii, bu konuda bizim bir kısım tedbirler almamız lazım. Neden? Kaynak ülke olduğumuz için bu ülkelere bizden kaçırılan eserler yıllardır, yüzyılları aşan süredir kaçırılıyor ve oralarda pazarlanıyor. Tabii, bizim de bu konularda bir kısım tedbirler almamız gerekiyor. Bunların bir kısmı, yasal düzenlemeler yapmamız gerekiyor. Burada Hükûmetin yapacağı işler var, Bakanlığın takip edeceği konular var, bunun dışında takip edilmesi gereken yabancı müzeler var çünkü netice itibarıyla yabancı müzeler ve koleksiyonerler tarafından bunlar alınıyor. Başka? Ayrıca müzayedecilerin, müzayede salonlarının takip edilmesi gerekiyor, katalogların ve sergilerin takip edilmesi gerekiyor, tabii, ilgili basının takip edilmesi gerekiyor. Bunlar da Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığının ortaklaşa yapacağı işler.
Tabii, burada bunu hazırlarken bir amacımız da şu: Türkiye'nin böyle yurt dışına kaçırılmış zengin varlıkları var, bunlar yüz binlerin üzerinde sayısal olarak baktığımızda ve büyük değer ifade ediyor. Dış ilişkilerimizde, yurt dışına çıktığımızda ilgili bakanın, Başbakanın, Cumhurbaşkanının yanında böyle bir dosya olsun ve bunları bu ülkelerden biz talep edelim yani "Bizim bunlarla ilgili sizden alacağımız var, bunları istiyoruz." diye siyasi taleplerin, ekonomik taleplerin yanına bunları da koyarsak Türkiye açısından iyi olur diyoruz.
Tabii, Türkiye'den, Anadolu'dan ve İslam coğrafyasından özellikle bu tarihî değerlere karşı ilgi Napolyon'un Mısır'ı işgaliyle başlıyor yani 1800'lü yıllarda başlayan bir ilgi ve bu 1910'lu yıllarda patlıyor. Özellikle de 1906, 1912, 1914 yıllarında çok miktarda eser Anadolu'dan, Orta Doğu'dan Batı'ya kaçırılıyor. Bu da hatırlarsanız, Osmanlı'nın işte, Balkan Savaşı, savaş dönemi, kargaşa dönemi ve devlet otoritesinin biraz zayıfladığı dönemler.
Şimdi, özellikle 1918'de Yunanlılar Anadolu'yu terk ederken birçok tarihî eseri gemilere bindiriyorlar, Yunanistan'a götürüyorlar ve onlar şu anda Yunanistan'da. Yine, şu anda Orta Doğu'da ciddi bir karışıklık var, biliyorsunuz savaşlar var, işte Irak'ta var, Suriye'de var. Bu bölgeden de çok miktarda tarihî eser şu anda kaçırılıyor ve bir kısmı da Türkiye'de yakalanıyor, Türkiye'de yakalananlar Gaziantep'te depolarda duruyor. Temenni ederiz, bu savaş bittiğinde biz bunları alacağız, tabii sahiplerine tekrar iade edeceğiz.
Yine, Bergama, hepimiz biliyoruz ki Türkiye'de Ege kıyısında bir kentimiz, tarihî kentimiz ama Bergama Müzesi nerede? Almanya'da, Berlin'de. Efes gene Ege kıyılarımıza yakın yerde bir tarihî kentimiz ama yine Efes Müzesi nerede? Avusturya'da, Viyana'da bulunuyor. Yani böyle bir tezatla karşı karşıyayız. Yine birçok eserimiz birçok müzede, Avrupa'ya gittiğimizde müzelerde İslam bölümünde, Orta Doğu bölümünde veya Anadolu medeniyetleri bölümünde görebiliyoruz. Mesela, 1976'da Mardin Cizre'de Ulu Cami'nin kapısı çalınıyor ve bugün Danimarka'da özel müzede sergileniyor. Yine New York'taki Metropolitan Müzesi girişinde bir lahit var; bu da benim kentim Tarsus'tan çalınmış. Abdo Debbas diye o zamanki oradaki Amerikalı konsolos tarafından alınıp götürülmüş bir lahit orada sergileniyor. Yine, Karun hazineleri 1964-1966 yıllarında, Elmalı hazineleri 1983-1984 yıllarında çalınıyor yalnız bunlar geri getirildi.
Şimdi, yine Troya hazinelerinin enteresan bir hikâyesi var. 1873 yılında Anadolu'dan yine bu çalınıyor, Almanya'ya götürülüyor. İkinci Dünya Savaşı'nda Ruslar Berlin'i işgal ettiklerinde hayvanat bahçesinin kulesinin altında bu eserleri buluyorlar ve "Rusya'ya savaş tazminatı olarak aldık, götürdük." diyorlar ve götürüyorlar, Puşkin Müzesine koyuyorlar. Bugün, Almanya bunları geri istiyor. Halbuki diyoruz ki bu eserlerin kökü bizim yani Anadolu'dan çalınmış eserler. Bizim bunlara sahip çıkmamız lazım, bizim talep etmemiz gerekiyor.
Yine "Yıldız Avcısı" diye bir çift heykelcik var. Bunların enteresan bir hikâyesi var. Akhisar'da 80'li yıllarda bunu bir çiftçi kadın tarlayı sürerken -sabana takılıyor- buluyor ve köye gelen bir çerçiye bu bir çift heykelciği bir çift terlik karşılığı veriyor. İki sene önce, bu "Yıldız Avcısı" dediğimiz eser New York'ta müzayedede 14,5 milyon dolara satılıyor yani bu kadar değerli eserler.
Şimdi, tabii, bu çerçevede, biz Komisyon olarak bir kısım geziler yaptık; işte Almanya'ya gittik, Danimarka'ya gittik, Paris'e gittik, Londra'ya gittik ve bu müzeleri gezdik. Siyasi ilişkiler tabii bu temasları da etkilediği için Almanya'dan yeterli verimi alamadık ama özellikle, işte Paris'teki Louvre Müzesine gittiğinizde Anadolu'dan çalınan eserleri görüyorsunuz. Yine Londra'da Victoria and Albert'te, British'te ve Christies'te -orası müzayede salonu- yapılan çalışmaları görüyorsunuz. Özellikle Louvre'da, çalınan çinileri yani Türkiye'de II'nci Selim Türbesi'nden ve Piyale Paşa Camisi'nden çalınan çinilerin hepsini sergilenmiş olarak görüyorsunuz.
Şimdi, tabii, bu taleplerde şöyle bir şey var, bu önemli: Birçok eser mabetlerden çalınmış. Mabetlerle ilgili mürüruzaman yok. Batılıların bir iddiası var, diyorlar ki: "Biz bunları sizden izin alarak aldık. Kimden aldık? Abdülhamit Han'dan aldık o zaman, Abdülhamit Padişah'tan aldık." Ama öyle bir izin belgesi de ortada yok, ancak belki nakliye belgesi var; kaldı ki o zaman da Asar-ı Atika Yasası var. O yasaya göre alıp taşımaları da mümkün değil yani padişahın tek başına izin vermesi de mümkün değil. Tabii, bu konuda birçok anlaşmalar da var. 137 ülkenin 1970 yılında yaptığı bir anlaşma var. Bu çerçevede bizim bu girişimleri yapmamız lazım.
Tabii, burada birçok da önlem alınması gerekiyor. Bir defa, bir, bizde dedektör satışı serbest. Yani interneti açın, dedektörleri hem de özelliklerini sayarak satıyorlar ve bu hazine arayıcılarının nerede, ne kazdıklarıyla ilgili araştırdığınız zaman internet üzerinden yüzlerce çalışmayı görebilirsiniz. Yani bu kadar serbestçe, ellerini kollarını sallayarak hazine arayıcıları çalışabiliyorlar. Bunların kontrol altına alınması lazım.
Yine bu kaçakçılığın en büyük menbalarından birisi....
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Kuyucuoğlu...
SERDAL KUYUCUOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.
...koleksiyonerler çünkü birçok şeyi onlar alıyorlar, birçoğunu kayda geçirmeden satma şansı oluyor yani 10 tane elinde şey varsa bunun 2'sini bildiriyor müzeye, gerisini bildirmiyor. Tabii, bu herkes için geçerli değil ama bunların ciddi olarak takibinin yapılması gerekiyor.
Yine, tarihî ve sit bölgelerimizi doğru ve iyi şekilde korumamız gerekiyor.
Başka bir şey: Farkındalık yaratmamız lazım özellikle çocuklarımızdan başlayarak. Yani bunun eğitimi, bunların ne kadar değerli ve korunması gereken varlıklar olduğunun farkında olmamız lazım. Bunun için de eğitim önemli.
Yine devletin bu konuda ödemelerinin hızlı ve değerine uygun olması lazım. Aksi hâlde ne oluyor? Kaçakçılığı otomatik olarak teşvik etmiş oluyorsunuz. Bazı ülkelerde emniyette bu tarihî eser kaçakçılığıyla ilgili bölümler var, mesela İtalya'da; bizde yok, tarihî eserin membası burası ama burada böyle bir şey yok. Emniyette bu konuda uzman personelle çalışmamız lazım, o işi bilen kişilerin bulunduğu bir seksiyon olması lazım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SERDAL KUYUCUOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN - Buyurun, tamamlayınız lütfen sözlerinizi.
SERDAL KUYUCUOĞLU (Devamla) - Yine burada önemli bir konu: Demin, başta söylemiştim, biz kaynak ülkelerden biriyiz dedik. Bizim gibi kaynak ülkeler var, demin saydım, işte Orta Doğu'dan Mısır, Irak, Suriye, Türkiye, İran, Çin ve Yunanistan da bunların içerisinde. Şimdi, birçok ülke var. O zaman, bizim bu kaynak ülkelere önder olarak, onların da öncülüğünü yaparak bir birliktelik oluşturmamız lazım. Bu birliği sağlayabilirsek, bu işten çok mağdur çok miktarda ülke var, bunlarla bir araya gelebilirsek ve bunun öncülüğünü de biz yaparsak bunlarla birlikte Birleşmiş Milletlerde önemli kararlar alabiliriz. Bu da uluslararası tarihî eser kaçakçılığının önüne geçecek en büyük etkenlerden birisi olur diyorum.
Teşekkür ediyorum. İyi günler diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kuyucuoğlu.