GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:8
Tarih:23.07.2018

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle, yüksek heyetinizi hürmetle selamlıyorum.

Merhum vatan şairimiz Mehmet Akif bir şiirinde aynen şöyle seslenmiş ve bizlere ikazda bulunmuştu: "Bir baksana: Yerler uyanık, gökler uyanıktır;/ Dünya uyanıkken uyumak, maskaralıktır!" Bugünkü ülke ve dünya gerçeğinde uyanık bir şuur, uyarılmış bir dikkat herkes ve hepimiz için ertelenemez zorunluluktur. Uyursak eğer uydulaşır, tutsak düşeriz; uyuşursak eğer öz değerlerimizden uzaklaşır, önüne gelenin, keyfi yetenin, canı çekenin denetim ve kontrolüne gireriz. Bu hakikatler tarihî tecrübelerimizin hepimize uyarısıdır.

Türkiye egemenlik hakları çerçevesinde meşru ve hukuka uygun tutumuyla terörle mücadele etmektedir. Türkiye'nin haklı ilerleyişini durdurmak, önünü kesmek, millî ve ahlaki tepkisini söndürmek isteyenler her fırsattan istifadenin, her ihtimalden medet ummanın peşindedir ancak bunda şu ana kadar muvaffak olamamışlar, ezkaza olmaları da mümkün değildir.

Türkiye, her egemen devlet gibi toprak bütünlüğünü, siyasi ve insan birliğini yüreklice, uluslararası hukuka müzahir şekilde savunmaktadır. Bu savunmadan, bu duruş ve azimden rahatsız olanlar önce tarihin ve insanlığın neresinde durduklarını gözden geçirmelidir. Teröre destek terör faaliyetidir. Teröriste sevgi ve sempati caniliği övmek, öne çıkarmaktır. Terör yasa dışıdır, insanlık dışıdır, maşerî vicdanın hiçbir mirasıyla, hiçbir değeriyle bağdaşmayan iğrenç bir eylem türüdür. Terörizm fail ve figüranları pek fazla olan, boyut ve bileşenleri karmakarışık bir hıyanettir, cinayettir, alçaklıktır. Türkiye, bedeli ne olursa olsun teröristleri her düzeyde yok edecek, terörizmi her zeminde göğüsleyecek gücü kudreti çok şükür haizdir. Türkiye, terörizm belasının üstesinden millî birlik ve dayanışma ruhuyla gelecek, zillet ve zulmeti kazıyıp atacaktır. Son terörist yok edilinceye kadar haklı mücadelemiz Allah'ın izniyle durmayacak, duraklamayacak, durgunluğa kapılmayacaktır. Yarının güçlü Türkiye'sini inşa etmek hepimizin sorumluluğu, hepimizin asli vazifesidir. Millî bekayı korumak, millî devletimizi yüceltmek de boynumuzun borcudur. Hamdolsun, Türkiye Cumhuriyeti cesaret, dirayet ve hamiyetle terörle mücadeleyi devam ettirmektedir. Terörle mücadeleyi gevşemeden, ihmal etmeden, iddia ve güçlü bir iradeyle sürdürmek millî bekamızın sırtımıza yüklediği ağır bir sorumluluktur.

Bilindiği üzere, 15 Temmuz hain FETÖ darbe girişimi sonrasında ülke genelinde 21 Temmuz 2016 gününden itibaren ilan edilen olağanüstü hâl 7 defa uzatılmış ve 18 Temmuz 2018 gecesi sona ermiştir. Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, olağanüstü hâlin kalkması nedeniyle terör örgütleriyle hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde etkin mücadele edilebilmesi amacıyla, anayasal güvence altındaki temel hak ve özgürlükler korunmak suretiyle ilgili kanunlarda soruşturma, kovuşturma, disiplin işlemleriyle kamu görevinden ve meslekten çıkarılma bakımından alınması gereken bazı tedbirleri düzenlemektedir.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifiyle valilere süper yetkiler verildiği, valilerin istedikleri takdirde şehri OHAL'le yönetebileceği, üç yıl süreyle daha Türkiye'de kişisel özgürlüklerin, gösteri yapma hakkının, protesto hakkının askıda olduğu, hak arama hürriyetinin olmadığı, Fransa'da yapılan bazı uygulamaların örnek alındığı ancak daha kapsamlı düzenleme yapıldığı yönünde eleştiri ve iddialar gündeme getirilmektedir. Kanun teklifini yeterince incelemeden, başta Avrupa olmak üzere birçok demokratik ülkenin iç güvenliği tehdit eden olaylardaki uygulamalarını, Fransa'nın OHAL sonrası yaptığı düzenlemeleri araştırmadan abartılı eleştiriler yapılmaktadır. Hele bazıları var ki âdeta felaket tellallığı yapmaktadır. Bunlar öncelikle Türk milletinin beka meselesini kavramayan, kavramak gibi dertleri de olmayan maksatlı çevrelerdir.

Avrupa'nın birçok ülkesinde iç güvenliği tehdit eden olaylarda geniş yetkilere sahip olan polis, şüpheli gördüğü kişileri izin olmaksızın gözaltına alabilmekte ya da izinsiz gösterileri iptal edebilmektedir. Fransa, bir terör saldırısından sonra yedi yüz on dokuz gün olağanüstü hâlle yönetilmiş, OHAL kaldırılırken iç güvenliğin güçlendirilmesi ve terörle mücadele kanunu çıkarılarak güvenlik bölgeleri oluşturma, dinî mekânları kapatma, bireysel idari kontrol ve izleme, ziyaret, denetleme ve el koyma tedbirlerinin 31 Aralık 2020 tarihine kadar uygulanacağını belirtmiştir. Adli makamların birçok yetkisi valiliklere devredilmiş, adres baskınları, aramalar, belgelere el koyma, güvenlik bölgesi ilan etme ve ev hapsi gibi çok sayıda güvenlik önlemi valiliklerin yetkisine verilmiştir. Vali ve emniyet müdürüne terörün kışkırtılması, teşvik ve suçların övülmesi durumunda mekânları kapatma yetkisi verilmiştir. Valiler sportif ve kültürel etkinliklerde terör riski karşısında güvenlik bölgeleri oluşturma, bu bölge içerisinde hâkim kararı olmaksızın üst ve araç araması yapma yetkisine sahiptir. İstihbarat ve güvenlik amacıyla yapılacak dinlemelerin yasal altyapısı oluşturulmuştur. Kamu görevlisinin göreviyle uygun olmayan tutum ve davranışları sebebiyle kamu güvenliğini tehlikeye düşüreceği gözlenirse, işine son verilmesi düzenlenmiştir. Dolayısıyla, bu kanun teklifiyle getirilen düzenlemelerin Fransa'dakinden daha kapsamlı olduğu iddiaları gerçekleri yansıtmamaktadır.

Valilerin yetkilerine ilişkin bu kanun teklifinin 1'inci maddesiyle yapılan düzenlemede, valilerin belirli yerlere giriş ve çıkışı sınırlamaya ilişkin var olan yetkileri somutlaştırılmakta ve bu yetkiler bakımından süre sınırı getirilmektedir.

1949 yılında çıkarılan İl İdaresi Kanunu, valilere ve kaymakamlara kamu düzenini sağlamak ve korumak maksadına yönelik geniş yetkiler vermiştir. İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir. Bunları sağlamak için valiler, gereken karar ve tedbirleri almak görev ve yetkisine sahiptir. Valilerin bu yetkilerinin genel nitelikli olması nedeniyle iller arasında uygulama birliği olmadığı gibi, süre ve koşullar bakımından da farklı uygulamalar olabilmektedir. Yapılan düzenlemede, valilerin, kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu ya da bozulacağına ilişkin ciddi belirtilerin bulunduğu hâllerde, on beş günü geçmemek üzere, illerdeki belirli yerlere girişi ve çıkışı kamu düzeni ya da kamu güvenliğini bozabileceği şüphesi bulunan kişiler bakımından sınırlamaya, belli yerlerde veya saatlerde kişilerin dolaşmalarını, toplanmalarını, araçların seyirlerini düzenlemeye ya da kısıtlamaya veya ruhsatlı da olsa her çeşit silah ve merminin taşınması ve naklini yasaklamaya yetkili olduğu hükme bağlanmaktadır. Dolayısıyla, ölçülülük ve belirginlik ilkesi de dikkate alınarak ve uygulamadaki farklılıkları gidermek amacıyla, valilerin var olan yetkilerinin şartları ve sınırları belirlenmektedir.

Bu kanun teklifinin 8'inci maddesiyle, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 6 ve 7'nci maddelerinde OHAL döneminden çok önce, 2 Mart 2014 tarihli ve 6529 sayılı Kanun'la yapılan düzenlemede yer alan bazı ibarelerin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi üzerine, Anayasa Mahkemesinin 28 Eylül 2017 tarihli iptal kararı doğrultusunda düzenleme yapılmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararında demokratik bir toplumda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme adına ancak zorlayıcı nedenlerin bulunması koşuluyla müdahalede bulunulabileceği, bir yerde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesinin vatandaşın gündelik yaşamını zorlaştırmasının o yerin toplantı ve gösteri yürüyüşlerine kapatılmasını haklılaştırabilmesi için gündelik yaşamın aşırı ve katlanılamaz derecede zorlaşması gerektiği belirtilmektedir. Yapılan düzenlemede, bu karar doğrultusunda, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin vatandaşların günlük yaşamını aşırı ve katlanılamaz derecede zorlaştırmayacak şekilde planlanması hükme bağlanmaktadır.

Yine Anayasa Mahkemesi kararında toplantının güneş battıktan sonra devam etmesinin kamu düzenini etkileyip etkilemediği, başkalarının hak ve özgürlüklerini zedeleyip zedelemediği değerlendirildikten sonra yasaklama kararı verilmesinin gerekip gerekmediğine ilişkin değerlendirme yapılmasına imkân tanınmadan, açık alanlardaki toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin güneşin batmasından sonra devam etmesinin mutlak olarak yasaklanmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahaleyi orantısız kıldığı belirtilmektedir. Bu karar doğrultusunda kapalı yerlerdeki toplantıların saat 24.00'e kadar yapılabileceği, açık yerlerdeki toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin ise gece vaktinin başlamasıyla dağılacak şekilde planlanması gerektiği; toplantı ve gösterinin niteliği gece vakti yapılmasını gerektiriyor veya ilgililerce talep ediliyor ise sürenin en büyük mülki amir kararıyla 24.00'e kadar uzatılabileceği düzenlenmektedir. Dolayısıyla bu düzenleme sonucu toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkının olmadığı ya da ihlal edildiği iddiaları tamamen asılsız, yersiz ve mesnetsizdir. Yapılan düzenlemede Anayasa Mahkemesinin iptal kararına uyum sağlama amacı güdülmekte ve iddiaların tam aksine, açık yerlerdeki toplantı ve gösterilerin gece vakti yapılabilmesinin de hukuken önü açılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifiyle, önümüzdeki üç yıl süresince uygulanacak bazı tedbirlere ilişkin düzenlemeler de yapılmaktadır. Bu tedbirlerden biri gözaltı sürelerine ilişkindir. Anayasa'nın 19'uncu maddesinde, yakalanan kişinin tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç, en geç kırk sekiz saat ve toplu işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılacağı, bu süreler geçtikten sonra hiç kimsenin hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamayacağı hükme bağlanmıştır. Ceza Muhakemesi Kanunu 91'inci maddesinde, gözaltı süresinin yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren yirmi dört saati geçemeyeceği, toplu işlenen suçlar bakımından bu sürenin her defasında bir günü geçmemek üzere üç gün süreyle uzatılabileceği belirtilmektedir.

Kanun teklifinin 11'inci maddesiyle Terörle Mücadele Kanunu'na geçici madde eklenerek Türk Ceza Kanunu'nun devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, millî savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçları ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar veya örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar bakımından üç yıl süreyle uygulanmak üzere gözaltı süreleri belirlenmektedir. Buna göre, sayılan suçlar bakımından gözaltı süresi kırk sekiz saat süresi olarak uygulanacak, toplu olarak işlenen suçlarda dört günü geçemeyecektir. Gözaltı süreleri hâkim tarafından en fazla 2 defa uzatılabilecektir. Uzatma kararı hâkim tarafından verileceğinden, bu düzenleme Anayasa'nın 19'uncu maddesinin aradığı şartları taşımaktadır.

Birçok ülkede benzer örnekler bulunmaktadır. Örneğin İngiltere uygulamasında bazı suçlar yönünden kırk sekiz saatlik gözaltı süresinden sonra hâkim kararıyla yedi günlük uzatma süreleri bulunmakta, bu süre toplamda on dört güne kadar uzatılabilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili kararlarında da yakalanan kişinin hangi sürede bağımsız bir yargı mercisinin önüne çıkarıldığına dikkat edilmektedir. Yine, maddeyle, şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması konusunda da düzenleme yapılmaktadır.

Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 148'inci maddesinin (5)'inci fıkrasına göre şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında bu işlem ancak cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilmektedir. Yapılan düzenlemeye göre, belirtilen suçlar kapsamında ve üç yıl süreyle soruşturma aşamasında şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması işlemi cumhuriyet savcısının yazılı emri üzerine kolluk tarafından da yapılabilecek, böylelikle soruşturma işlemlerinin hızlandırılması sağlanacaktır. Yine, yapılan düzenlemeyle, belirtilen suçlar kapsamında ve üç yıl süreyle soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin hızlı bir şekilde tamamlanmasını sağlamak amacıyla tutukluluğa itiraz ve tahliye talepleri dosya üzerinden karara bağlanabilecektir.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifiyle önümüzdeki üç yıl süresince uygulanmak üzere getirilen bir başka düzenleme de kamu görevlileriyle ilgili tedbirleri kapsamaktadır. Bu kanun teklifinin 23'üncü maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye geçici madde eklenerek üç yıl süreyle uygulanmak üzere terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin kamu görevinden çıkarılması, kendilerine savunma hakkı verilmesi, soruşturma usulünün belirlenmesi, hakkında inceleme ve soruşturma yürütülen kişilerle bunların eş ve çocuklarına ilişkin olarak telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti dâhil bilgi ve belge temini, pasaportların iptali, rütbelerin alınması, meslek ad ve sıfatlarının kullanılmaması hususlarında düzenlemeler yapılmakta, görevleri yerine getiren kamu görevlileri hakkında da soruşturma ve kovuşturma açılması izne bağlanmaktadır. Bu düzenleme nedeniyle Anayasa'nın kamu görevlileriyle ilgili hükümlerinin askıya alınacağı, kamu görevlilerinin, Anayasa'nın 123'üncü maddesine göre savunma hakkı verilmeden, keyfî olarak görevlerinden çıkarılabileceği, göreve dönme durumunda, yaptırım uygulayan kişilerin sorumluluğunun olmadığı iddiaları dile getirilmektedir. Hâlbuki, haklarında işlem tesis edilecek olan kamu görevlilerine yedi günden az olmamak üzere savunma hakkı verilmesi hususu geçici 35'inci maddenin (g) fıkrasında düzenlenmektedir. Böylelikle, OHAL döneminde olmayan savunma hakkı bu düzenlemeyle getirilmektedir.

Yine, geçici 35'inci maddenin (f) fıkrasında, kamu görevinden veya meslekten ihraç ve iade işlemleri kapsamındaki görevler yerine getirilirken görevin niteliğinden doğan veya görevle ilgili olmak şartıyla görevin ifası sırasında işlendiği iddia olunan suçlardan dolayı kamu görevlileri hakkında izne bağlı olarak adli ve idari soruşturma ve kovuşturma yapılması mümkün hâle getirilmektedir. Böylelikle, OHAL döneminde olmayan bu uygulamanın getiriliyor olması ihraç ve iadelerde verilen kararları daha isabetli kılacaktır. Dolayısıyla, kamu görevlilerinin, savunma hakkı verilmeden, keyfî olarak görevlerinden çıkarılabileceği, yaptırım uygulayan görevli kişilerin sorumluluğunun olmadığı iddiaları külliyen asılsızdır ve mesnetsizdir.

Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz hain darbe girişimini asla unutmayacak ve unutturmayacağız. 15 Temmuz bir milattır ve Türk milleti istiklaline kanıyla, canıyla, imanıyla sahip çıkmıştır. O kanlı gecede yaşananların tekerrür etmemesi hem bizim hem de bizden sonraki nesillerin boynunun borcu, ecdada ve şehitlerimize vefanın gereğidir. 15 Temmuz 2016'da yaşanan dehşet ve vahşet son iki asırda karşılaştığımız hiçbir zulme, hiçbir hıyanete benzememektedir. FETÖ Türkiye'ye saldırmış, işgale kalkışmıştır. FETÖ düşmandır, haindir; üzerinden silindir gibi geçilmeli ve nihai olarak yok edilmelidir. Bunun arası, ortası, başı, sonu, şurası, burası, aması, ancağı yoktur. Türkiye 15 Temmuzla henüz tam bir hesaplaşma yapamamış, tedirginliği atamamış, riskleri aşamamıştır. Darbe ve vesayet tehlikesi tam manasıyla geçmemiştir, hâlâ siyasi ayak gizemini korumaktadır. Dürüst ve yürekli bir mücadele sürse de hâlâ mevzi düzeyde sonuçlar alınmaktadır. Acziyet gösterilirse acınacak hâle geliriz, ağırdan alırsak yüksek bedel öderiz. Haine hoşgörü insan haysiyetine darbedir, bunu da aklımızdan çıkaramayız.

Bunları yaparken haksız ve hukuksuz yere sosyal enkaz ve beşerî yıkım yaratmaktan, adaletsizlikleri beslemekten, rövanşist eğilimleri bilemekten kaçınmalıyız. Mazlumların ahını almak, insan hak ve hukukunu hiçe saymak büyük bir vebaldir. Devlet umuru, devlet gururu, devlet şuuru, millî vakar böyle bir vebale ortak olmaz, asla olmamalıdır. Türkiye hem FETÖ belasını hem de PKK tehdidini tamamen bitirerek gündeminden çıkarmalı, geleceğimiz emniyete alınmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisinin terörle mücadelede desteği tamdır. Bu işi bitirelim, bu rezilleri artık tamamen hayatımızdan ve gündemimizden kuyumcu titizliğiyle ayıklayarak çıkaralım, hak ettikleri cezayı bulmaları için gereği neyse yapalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) - Milliyetçi Hareket Partisi olarak kanun teklifini destekliğimizi belirtiyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)