GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:8
Tarih:23.07.2018

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Değerli Divan üyeleri, sayın milletvekilleri; beka 1, Anayasa değişikliği; beka 2, seçimler; beka 3, bu yasa. Hep bekaya dayandırıldı. Acaba bunlar hukuki kavramlar mı? Ama ben, izninizle, bu yasa teklifine de konmuş olan ve Anayasa dışı olan bir kavramla başlamak istiyorum. Millî güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fetullahçı terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olan kişi ve kuruluşlar ilk 4 kararnamede geçerli ama 1 Eylülden itibaren "Terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya grupların üyeliği..." diye devam ediyor. Oysa Anayasa'nın 118'inci maddesi açık. Millî Güvenlik Kurulu icrai nitelikte karar alan bir makam, merci değildir. Millî Güvenlik Kurulu Bakanlar Kuruluna önerir; bu konuda ya Bakanlar Kurulu karar alır veya aynı konuda yargı organı karar verir. Dolayısıyla, bu tamamen Anayasa dışıdır, yanlış bir kavramdır, yanlışa devam edilmektedir. Birincisi bu.

İkincisi: Düzenlenen kanun hükmünde kararnamelerle, yani son iki yılda yapılan düzenlemeler... Sevgili Emre "'Anayasa'ya uygun.' demedi." diyor. Hayır, Anayasa'ya Anayasa Mahkemesi "Denetleme yetkim yok." dedi. Anayasa Mahkemesi yanlış yaptı; ama korkudan içeri girmedi, ama yorum yanlışlığından girmedi. Dolayısıyla, bu kanun hükmünde kararnameler gerek Anayasa dışı yol ve yöntemler gerek içerik gerek amaç, konu, zaman, yer bakımından Anayasa dışıdır ve büyük kısmı yok hükmündedir. Anayasa bunun içeriğine girebilseydi muhtemelen böyle diyecekti. Bu bakımdan, Anayasa Mahkemesinin yanlışı şu oldu: Sözel ve tarihsel bir yorum yaptı. Eğer sistematik ve amaçsal yorum yapsaydı "Anayasa'ya uygun." diyemezdi.

Şimdi, bu açıdan birçok konuşmacı "Uluslararası metinlere uygun." dedi. Uluslararası metinlere uygunluk araştırmasına girmeye gerek yok çünkü doğrudan Anayasa'ya uygun mu, değil mi ona bakmak gerekir. Ancak hemen belirtelim ki bilindiği gibi geçen yıl yani 25 Ocak günü OHAL İnceleme Komisyonu kuruldu ve Sayın Başbakan buna "Yanlış yapılıyor. Kurunun yanında yaş da yanıyor. Bu nedenle bu komisyonu kurduk. Birkaç hafta içerisinde faaliyete geçecek." dedi ama aradan bir buçuk yıl geçti, komisyonun verdiği karar sayısı sadece önüne gelen 5 dosyadan 1'i ve haklı bulduğu ise 100 dosyadan 1'i. Dolayısıyla partimizin öngörüsü gereği komisyonun çalışması en az beş yıl sürer ve eğer siz buna "başvuru yolu" diyorsanız, evet yargı yoluna beş yıl sonra gidilebilir bu eğer gerçekten başvuru yolu ise.

Bu açıdan bakıldığı zaman aslında biraz önce okuduğum ilk 4 dört kararnameden sonraki kararnamelerin, esasen kararnamelerin cemaate karşı, darbe girişiminde bulunan terör örgütüne karşı mücadele etmesi gerekirken cemiyetçilere yani sivil toplum örgütlerine yani siyasal iktidara muhalif olanlara, görülenlere karşı yöneltildiği açıktır, görünmektedir. Şimdi, bir örnek: Neden darbe girişimcilerine karşı mücadele edildiği hâlde Anayasa değişikliği için mesai harcandı? Dolayısıyla 16 Nisanda oylanan metin olağanüstü hâl ve koşullarda oylandı. Bunun sonuçlarını Sayın Başbakan açıkça ifade etti. Dolayısıyla sonra -biraz önce sevgili meslektaşımın ifade ettiği üzere- her ne kadar 7142 sayılı Yasa'ya Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denmiş ise de Hükûmetin olmadığı yerde, Cumhurbaşkanlığının kaldırıldığı yerde Hükûmet olarak adlandırmak, deyimini kullanmak anayasal açıdan mümkün olmadığı gibi bakın, aynı hata işleniyor, olağanüstü hâlde Anayasa değişikliği yapılmaması gerektiği hâlde yapıldı. Yine uyum kanunu çıkarılması gerektiği hâlde bizzat sizlerin yaptığı Anayasa'ya aykırı davranarak seçime gittiniz ve şimdi, İç Tüzük gündemimizde olması gerekirken İç Tüzük yerine ne yapıyoruz, biz olağanüstü hâli üç yıl daha sürdürecek bir yasa teklifi üzerinde konuşuyoruz. Bu açıdan üç yıl daha geçerli olacak olan bu yasayla aslında Anayasa'nın olağanüstü hâle ilişkin hükümleri belki yürürlükte olmayacak ama Anayasa'nın olağan hâle ilişkin hükümlerine bakalım. Burada birçok konuşmacı Anayasa'nın hangi maddelerine aykırı olduğunu saydı ama ben sadece 13'üncü maddeyle yetineceğim. 13'üncü maddeye göre;

1)

Kanunla sınırlanır.

2)

Anayasa'da yer alan nedenle sınırlanır.

3)

Anayasa'nın sözüne ve özüne uygun olarak sınırlanır.

Güvence açısından;

1)

Demokratik toplum düzenine aykırı olamaz.

2)

Ölçülülük ilkesine uygun olmalı.

3)

Hakkın özüne dokunmamalı.

Sayın üyeler, sadece 13'üncü madde açısından inceleyin, eğer bu teklif Anayasa'ya uygunsa oylayalım ama açıkçası 13'üncü maddesine bir bütün olarak, bütün ögeleri açısından incelediğimiz zaman birçok maddenin buna aykırı olduğunu görebiliriz. Bu açıdan hemen şunu söyleyeyim: Aslında üç yıl daha uzatılmasını öngörüyor bu yasa teklifi ancak biliyoruz ki 4 Nisan 2015'te yürürlüğe giren 6638 sayılı Yasa fiilen Türkiye'de bir olağanüstü yönetimi kurmuştu. Esasen bu yasa yürürlüğe girerse 2021'e kadar -2015-2021 arası- yani yedi yıl boyunca Türkiye olağanüstü ortam ve koşullarda yönetilmiş olacak. Bir tek örnek, bu yasaya acaba kanun diyebilir miyiz 13'üncü madde açısından? Anayasa Mahkemesinin ve Avrupa Mahkemesinin buna kanun demeyeceğini -birçok maddesi açısından- tartışırken dile getireceğiz, bunları görebiliriz.

Bu bakımdan şunu söyleyebiliriz: Nasıl ki 6771 sayılı Kanun Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet sürecinde edinilen anayasal kazanımları bir anda yok ettiyse, bu kanun da Tanzimat Fermanı'ndan bu yana kâvanînle birlikte oluşan kanun kavramını da yok edici hükümler içeriyor. Bu bakımdan bunu çok iyi incelememiz gerekir, çok iyi tartışmamız gerekir.

Belirttiniz ki "15 Temmuz darbesinden sonra olağanüstü hâli biz darbecilere karşı kullandık." Olağanüstü hâli darbecilere karşı kullandıysanız, soruyorum, soruyorum, sevgili meslektaşım burada oturumu yönetiyor: Acaba üniversitelerden attığınız kişilerin ne kadarı FETÖ'cü? 5 bin küsur öğretim üyesinin ne kadarı FETÖ'cü? Bir: Acaba çoğunluğu FETÖ'cü mü? FETÖ'cü olmayan, hiç ilişkisi olmayan var mı?

İki: Acaba üniversiteden attığınız FETÖ'cüler mi çoğunlukta, yoksa şu anda üniversitelerde görev yapan FETÖ'cüler mi çoğunlukta? (CHP sıralarından alkışlar) O bakımdan, lütfen... Beka 1: Anayasa'yı değiştirdiniz, "beka" adına değiştirdiniz, olağanüstü ortam ve koşullarda ama olağanüstü ortam ve koşullarda Anayasa'nın değiştirilemeyeceğini biliyoruz ama Anayasa'nın yürürlüğe girmesini iki buçuk yıl sonrasına ertelediniz.

Beka 2: "Erken seçim" dediniz, uyum yasalarını hazırlamadınız, 298 sayılı Yasa'yı değiştirmeye mesai harcadınız ve Anayasa'ya aykırı bir biçimde 24 Haziran seçimlerini düzenlediniz.

Şimdi bu yasayı getirdik, beka 3 diyorsunuz. Ama aslında burada bugün tartışmamız gereken İç Tüzük değişikliği olmalıydı, İç Tüzük uyumu olmalıydı. Eğer bir kez biz Anayasa'yı ihlali alışkanlık hâline getirirsek bu zincirleme olarak devam eder tıpkı şimdi olduğu gibi ve kendimizi "anayasalı devlet" olarak adlandırma yanılgısını sürdürürüz.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)