GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:8
Tarih:23.07.2018

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; yüce Meclisi selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine konuşmak için söz aldım.

Bu teklifin tümü incelendiğinde, iki yıl sonra kalkmış olan olağanüstü hâl yetkilerinin kanunlaştırılmak suretiyle kalıcı hâle getirilmek istendiği anlaşılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, öncelikle şunu belirtmek istiyorum: 27'nci Dönemin 8'inci Birleşiminde söz almakla ben bu çatı altında ilk defa konuşuyorum. Ben de sizler gibi yaklaşık bir ay önce gene yaklaşık 20 bine yakın aday adayı arasından seçilen 4.800 adayla yarışarak buraya gelmiş 600 milletvekilinden biriyim, bu Mecliste konuşabilmenin çok önemli olduğuna inanan biriyim. Çünkü bu Meclis Kurtuluş Savaşı'nı yönetmiş ve başarmış, Türk milletini istiklaline kavuşturmuş ve Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmuş olan Meclistir. Dünyada böyle bir başka devlet kuruluşu yoktur, milletin kendi kurduğu başka bir devlet yoktur. Milletin Meclisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmuştur ve dünyada bu ilktir ve tektir ve bu Meclis bu devleti kurarken ortaya bir irade koymuştur.

Değerli milletvekilleri, o dönemde Kafkaslardan, Balkanlardan, Orta Doğu'dan, kısaca yakın coğrafyadan göç edip, gelip ülkemize sığınan herkesi bağrımıza bastık, kardeş olduk, millet olduk. İşte devleti kuran irade, o milleti esas aldı ve bu suretle de 21'inci yüzyıla kadar ulaştık. Bu anlayışı ortaya koyan o Meclis ve o anlayışla yola çıkan Türkiye Büyük Millet Meclisinde biz o felsefeye, o kuruluş iradesine uygun hazırlanmış bir yemin ettik. Ben şahsen bu çatı altında bu yemine sonuna kadar sadık kalacağım ama her üyenin de o yemine sadık kalmasını bekleme hakkım vardır Türk milleti adına.

Şimdi, değerli arkadaşlar, ülkemiz olağanüstü hâl yetkileri olmadan yönetilemiyorsa bunun sebeplerini doğru tespit etmek gerektiğine inanıyorum. İki yıl olağanüstü hâl yetkileriyle yönetildi ama anlaşıldı ki o yetkiler olmadan ülkemiz yönetilemiyor. O zaman bazı tespitleri yapma mecburiyetimiz vardır. Son yıllarda ülkemizi yöneten anlayış, değerli arkadaşlar, Türklükle mücadele üzerine kurulmuştur. Türklük hor görülmüş, her vesileyle hakarete uğramıştır. "Türk olmaktan kurtulduk." denilmiştir. "Ne mutlu Türk'üm diyene!" ifadeleri için andımız yasaklanmıştır. Devlet kurumlarından "Türkiye Cumhuriyeti" yani "TC" ibareleri silinmiştir. İstiklal Marşı televizyonlarda konuşanların arasında tartışmaya açılmıştır ve "Türkiye" adının artık değiştirilmesi talep edilmiştir televizyonlarda. Cumhuriyet Dönemi reklam arası olarak nitelendirilmiştir ve "Parantez kapatılacaktır." denilmiştir. İşte "Yeni Türkiye" dedikleri o parantezin kapatılmak üzere olduğunun işaretidir.

Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; Türk milletiyle beraber mensupları bizler o dönemi hep beraber yaşadık. Diyarbakır meydanında Şivan Perver ile Mesut Barzani ile "..."(x) diye ağlayanlar bugün bu duruma gelmemize sebep olmamışlar mıdır? (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Esasen değerli arkadaşlar, Süleymaniye'de 2003 yılında, temmuz ayında 11 kahramanımızın başına çuval geçirmek suretiyle başlayan bir süreç var, o süreç kozmik odaya girilmesine kadar devam etmiştir ve o süreçte neler yapıldığını iyi hatırlama mecburiyetimiz vardır değerli arkadaşlar. Habur rezaleti de, İmralı ziyaretleri de, Oslo müzakereleri de, Dolmabahçe mutabakatı da bu sürecin sonucudur. Sorunların bu hâle gelmesinde bütün bunların ve bu anlayışın etkisi yok mudur? Yok dersek emin olun bütün milleti yok sayarız. Bu anlayış ve bu düşünce sistemi değişmedikçe kanunları ne kadar değiştirirseniz değiştirin, ne kadar daha sıkılaştırırsanız sıkılaştırın hiçbir şey değişmeyecektir, düzelmeyecektir.

Değerli milletvekilleri, "Bir sorunu onu yaratan düşünce sistemiyle çözemezsiniz." diyor bir bilgin ve devam ediyor "Aynı yolu deneyerek farklı sonuç almayı ummak ahmaklıktır." diyor. Aynı yolu deniyoruz, biz ahmak değiliz, Türk milleti ahmak değildir, bu yolu deneyerek farklı sonuç alamayız. Gelin bu düşünce sistemini değiştirelim. Bu düşünce sistemini değiştirirsek ilk adımı atmış olacağız. Türk vatanı, Türk devleti, Türk milleti, Türk Bayrağı, Türk dili demekten çekinmeyelim. Gelin samimiyetle yüzde 51'i değil, 81 milyonun tamamını kardeş olarak kabul edelim ve konuşmaktan, farklı düşünmekten de korkmayalım, ortak aklı hâkim kılalım. Hukukun üstünlüğünü esas alalım.

Değerli milletvekilleri, biat esasına dayanan tek ses olma gayretinden mutlaka vazgeçilmelidir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurucu iradeye ve kuruluş felsefesine uygun çalıştırılması mecburiyeti vardır. Yeminimize sadık kalma mecburiyetimiz vardır. Anayasa'yı bu kadar değiştirdikten sonra kalanlarına bile sadık kalmak emin olun bize yetecektir.

Değerli arkadaşlar, elbette ki konuşmaktan korkmayalım derken eleştirmekten de korkmayalım. Çok yakın zamanlara kadar televizyonda skeçler olurdu. Bırakın skeçleri açık oturumlar, tartışmalar olmaz oldu. Onu da bırakın, karikatüre tahammül yok.

Değerli arkadaşlar, bu ülke nereye kadar gidebilir? Sürdürülebilir bir düzen içerisinde değiliz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin en büyük görevi Türk milletinin geleceğe taşınması için sürdürülebilir bir anlayışa ihtiyaç olduğudur. Bu ihtiyacı tesis etmek Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir ve bu çatı altındaki her milletvekilinin görevidir.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Ne mutlu Türk'üm diyene! (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)