| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 9 |
| Tarih: | 24.07.2018 |
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Efendim, özgürlükleri konuşabilmek için önce özgürlükten ne anladığınıza bakmak gerekiyor. Özgürlükten sadece sandıktan çıkmayı, demokrasiden de sadece sandıktan çıkmayı anlarsanız burada konuşulanları anlayamazsınız. Özgürlükler ve demokrasi bir sivil meseledir. Sivil meseleler de sadece sandıkla alakalı değildir, insanın yaşamsal alanları, kılcal damarlarıyla alakalıdır. Sivil mesele nedir? İşte, bu toplantı ve gösteri yürüyüşlerini doğru zamanda, doğru zeminde, doğru şekilde yapabilme yeteneğidir. Böyle muallak ifadelerle, her yere çekilebilecek ifadelerle "Yaşamı çekilmez hâle getirmesi." falan filan gibi kimin tarafından ne şekilde yorumlanacağı bilinemeyecek ifadelerle toplantı ve gösteri yürüyüşlerini bir şekle bağlamaya kalkarsanız, önce, 2014 yılında işte o karşınıza çıkan Anayasa Mahkemesi kararına bir defa saygısızlık ediyor olursunuz. O kararda anlatılmak istenen sizin bu ifadeyi koymanız değil, o kararda anlatılmak istenen şudur: Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin özü kısmen vatandaşların hayatını da çekilmez hâle getirebilir. Özelliği itibarıyla, tepkisini ortaya koyan vatandaşın tepkisinin anlaşılabilmesi için sosyal hayatta ufak bir farklılaşmanın da oluşması gerekir. Yani bir yerde yürünülüyor olmasını, bir yerde tepki koyuluyor olmasını anlayabilmek için o günkü sosyolojik tabloda kısmi değişikliklerin olması gerekir, yoksa insanları dağ başına gönderirsiniz "Orada istediğiniz gibi bağırın." dersiniz. Zaten OHAL süresinde bunu yaptınız. Bundan sonra, bununla beraber de eline bu yetkiyi verdiğimiz valiler aynı şeyleri yapar, İstanbul'da der ki: "Aydos Tepesi'ne çıkın, Sultangazi'nin bilmem neresine çıkın, gidin, orada bağırın." Vatandaşın hayatı orada zora sokulmaz işte, katlanılmaz hâle, çekilmez hâle gelmez. Bunun yorumu oraya kadar gider. Ha, bunu da kimle yaparsınız? Uzun yıllar boyunca, Sayın Cumhurbaşkanı -AK PARTİ Grubuna söylüyorum- Sayın Genel Başkanınız "seçilmişler ve atanmışlar" diye ayrım yaptı. Siyasetin kaymağını buradan yediniz. Hâlâ bize sivillik hatırlatmaya çalışıyorsunuz, tam bir resmî parti hâline geldiniz, faşizan bütün uygulamaları Genel Kurula getiriyorsunuz, "totalist" bütün uygulamaları Genel Kurula getiriyorsunuz, arkasına da biraz sivillik katabilir misiniz? Çabanız yeter mi bilmiyorum. İşte, Sayın Cumhurbaşkanı, sizin Genel Başkanınız yıllarca "seçilmişler ve atanmışlar" diye ayrım yaptı. "Ben seçilmişim, atanmışları tanımam." dedi, hatta bazen "Yargıyı da tanımam." dedi, yakın tarihte de yargıyı tanımadı, Anayasa Mahkemesinin kararlarını tanımayacağını söyledi. Özellikle bugün basın özgürlüğünden bahsederken gazetecilerle ilgili verilmiş Anayasa Mahkemesi kararını da tanımayacağını, mahkemenin uymaması gerektiğini söyledi. Şimdi ne oldu da seçilmişlerden, şuradan, buradan vazgeçtiniz, atanmış bir hiper vali yaratıp, ne olacağı belli olmayan bir sürece sokuyorsunuz bu memleketi? O hiper vali bu muallak ifadelerinizle beraber esas hepimizin hayatını çekilmez hâle sokabilir. Buradan vazgeçin.
Öyle garip şeyler yapıyorsunuz ki... TMSF'yi züccaciye dükkânına çevirdiniz. Vatandaşın Anayasa'dan kaynaklı mülkiyet hakkını yok sayıyorsunuz, tamamını TMSF'nin kontrolüne vereceksiniz, büyük bir ihtimalle burada idari makamlarla hayata soktuğunuz diğer olaylar gibi bedavaya da satarsınız. O züccaciye dükkânında... Şu ifadeler var ya "İltisaklı olduğu değerlendirilen..." Kim değerlendirecek, nasıl değerlendirecek, içeriğine ne koyacak? Ne olduğu belli değil. Biz hukukçuyuz, aklımızla oynamayın. İltisaklı olduğunu değerlendirecek olanlar da yargı makamları değil idari birtakım makamlar. Yarın, ben o makamlarda olur da size kafam bozulursa "Siz FETÖ'yle iltisaklısınız." derim, hem de çok kolay derim çünkü bir dünya veri sizi FETÖ'yle iltisaklı hâle getirebilir.
Bakın, sizin başınıza gelir bu, uyarıyorum. Bu, "iltisaklı" bilmem ne ifadesi en çok sizleri zorlar. İki yıl boyunca hiçbir şey yapmadınız galiba, bu FETÖ neyse ODTÜ'lü öğrencileri alıyorsunuz, Boğaziçili öğrencileri alıyorsunuz, gazetecileri alıyorsunuz, Oğuz Güven'i alıyorsunuz, Hüsnü Mahalli'yi alıyorsunuz, onu alıyorsunuz, bunu alıyorsunuz, "Nurjuvazi"yi yazan Eren Erdem'i alıyorsunuz, ona da "FETÖ'cü" diyorsunuz, ona da "FETÖ'cü" diyorsunuz, ona da diyorsunuz. Ya, bu nasıl bir aymazlıktır ya! Biraz hukuku da saygılı kullanmak gerekmez mi? Bu getirdiğiniz kanun Magna Carta'dan beri gelen bedeli ödenmiş özgürlükleri ortadan kaldırmaya ve Türkiye'yi "totalist" bir iktidar hâline getirmeye yönelik kanundur. Umarım en çok zararı da siz görmezsiniz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.