GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:9
Tarih:24.07.2018

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi 27'nci Dönem yasama Meclisinin bu oturumunda bugün bizim, Türkiye'nin en ağır sorunu olan Kürt sorununu, Türkiye'nin bulunduğu aşamada demokratikleşme sorununu tartışmak ve 12 Eylül cuntasıyla getirilen gerici 82 Anayasası'nın değiştirilmesi için toplanmış olduğumuzu umut etmek isterdim. Ne yazık ki bugünkü oturumda bizim konuştuğumuz konu olağanüstü hâl rejiminin süreklileştirilmek üzere halka sunulduğunu ve başka bir kılıf altında halka başka bir şekilde, 80 milyona yutturulmak istendiğini çok açık bir şekilde görmekteyiz.

AKP 2002 yılında iktidara geldiğinde birinci söylemi şuydu: "İktidara geldiğimizin birinci ayında OHAL'i kaldırdık." Daha sonra "OHAL kalktı, baskılar bitti." şeklinde beyanları oldu.

AKP'nin tarihsel gelişimine baktığınız zaman çok ciddi bir şekilde bir değişim ve dönüşüm içerisindedir. Tabii, bu değişim ve dönüşüm çok geriye giden bir değişim ve dönüşüm. Şöyle ki şimdi, Hammurabi Yasaları ve Roma'dan süregelen suçların şahsilik ilkesinin bile gerisine düşmüş durumda. OHAL uygulamalarıyla kardeşe verilen cezadan dolayı kardeş, çocuğa verilen cezadan dolayı baba ve anneye verilen cezadan dolayı çocuk maalesef cezalandırıldı. Bunlar en son yapıldığı sırada cansız bedenleri Meriç Nehri'ne vuran annelerin, bebeklerin sayısı arttı, Meriç Nehri nehir olmaktan, suyu yaşamın rengi olmaktan çıktı, dayatılan OHAL zulümlerin kaçınılmaz ortamı hâline geldi.

Şimdi, burada olağanüstü hâl uygulaması getirilirken şöyle bir söylemle getirildi: "Bu uygulama kesinlikle demokrasiye, hukuka, özgürlüklere karşı değildir; tam tersine, bu değerleri korumak, yükseltmek, geliştirmek adınadır." denildi. Hâlbuki bu olağanüstü hâl rejiminde ne yapıldı, biliyor musunuz? Türkiye'de iki tane yargı uygulaması oldu; Ağrı'da, Van'da, Hakkâri'de, Amed'de, Şırnak'ta, Cizre'de, Sur'da, Suruç'ta, Roboski'de hukuk başka şekilde işletildi, Türkiye'nin batı illerinde ise başka şekilde işletildi. Cezasızlık, Kürtlere gelince, demokratlardan yana gelince, yurtseverlere gelince cezasızlık ilke hâline getirildi. Peki, sizin özgürlük anlayışınız başka neleri getirdi: Tiyatrolar, konserler yasaklandı. Basın açıklaması, grev hakkı yasaklandı. 127.249 kamu emekçisinin mesleğinden ihraç edilmesine neden oldu; yine, sayısını bilemediğimiz özel sektörde çalışan binlerce insanın işine neden oldu. 70 bini aşkın kişinin gözaltına alınmasına, 50 bini aşkın kişinin tutuklanmasına neden oldu. 209 gazeteci, gazetecilik yaptığından dolayı ihraç edildi. Bugünse sansürün kaldırılışını ve bu hususa ilişkin olan günü kutluyorsunuz, bu da başka bir çelişki. Onun ötesinde, 70 gazete, 18 televizyon kanalı, 6 haber ajansı, 20 dergi ve 22 radyo kapatıldı. 99 belediyeye kayyum atandı, milletvekillerimiz, eş genel başkanlarımız, belediye eş başkanlarımız tutuklandı. Yani savunma avukatlarına kısıtlama getirildi ve hepsi tutuklandı. Türkiye'yi açıkçası karanlığa sürüklediniz, karanlık bir döneme sürüklediniz. Peki, bu kanun teklifi dile getirilirken ne yapıldı? İddia ediyorum ki teklif eden partinin milletvekilleri kanun maddelerinin çoğundan habersiz. Aksini iddia eden varsa çıkıp tartışalım. Bu hususu net bir şekilde dile getiriyoruz.

Yalnız Komisyonu da tebrik etmek gerekiyor. Niye ediyorum? Komisyonda 2 tane değişiklik yapıldı, bir tanesi bir maddede virgül konulması, bir tanesi de sadece verilen zararın hangi tarihte yapılacağıdır.

Bu nedenle, bu kanun teklifinin kesinlikle geri çekilmesini talep ediyorum, arz ediyorum, sağ olun. (HDP sıralarından alkışlar)