| Konu: | MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ GRUBU ADINA GRUP BAŞKANVEKİLLERİ İZMİR MİLLETVEKİLİ OKTAY VURAL VE MERSİN MİLLETVEKİLİ MEHMET ŞANDIR?IN; TRT VE ANADOLU AJANSI?NIN YAYINLARINDA TARAFSIZLIĞI SAĞLAYAMADIĞI, ÜSTLENDİĞİ GÖREVİN SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİRMEDİĞİ VE KAMU KAYNAKLARINI PARTİLİLERE AKTARDIĞI İDDİASIYLA BAŞBAKAN YARDIMCISI BÜLENT ARINÇ HAKKINDA GENSORU AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGENİN ÖN GÖRÜŞMESİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 20.11.2012 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç hakkında verilen Milliyetçi Hareket Partisi gensorusu nedeniyle Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Yani doğrusu, gensoru havası yok Mecliste. Görüyoruz Başbakan Yardımcısı hakkında verilmiş, herkes sakin, hatta sıralar boş. Biraz da gensoru enflasyonu olunca etkili olmaktan çıkıyor arkadaşlar. Doğru da olsa, haklı da olsa, haksız da olsa ayrı bir konu ama denetim mekanizması içinde en önemli mekanizmalardan birisidir.
Şimdi TRT konusuna, Anadolu Ajansı konusuna geldiğimiz zaman, tabii ki bu konuda söyleyecek herkesin çok sözü vardır. Ama bir gerçek vardır ki, kim iktidar olduysa TRT'yi de Anadolu Ajansını da borazan gibi kullanmıştır, istediği gibi kullanmıştır, kadrolaşmıştır ve -ki geçmiş dönemlerde daha fazla özel televizyon yoktu- istediği gibi muhaliflerine karşı kullanmıştır. Bu bir gerçek. Burada "Bunu yapmadım." diyen bir iktidar yok yani ak kaşık gibi ortaya çıkıp "Ben geçmişte doğru dürüst yönettim. TRT'nin, Anadolu Ajansının, RTÜK'ün ilkeleri var, bağımsızlık, eşitlik?" falan, hiç kimse bunu söyleyemez. Ancak bazı konular var ki üzerinde önemle durulması gerekiyor. Birisi canlı yayın konusu ki, sanıyorum Başbakan Yardımcısı Sayın Arınç'ın ötesinde bir kararın konusudur, Hükûmetin aldığı bir karardır bu, belki de parti MYK'sıyla beraber aldığı bir karardır. Biz de bunu doğru bulmuyoruz. Yani saat 14.00'te başlayıp 19.00'dan sonra canlı yayının kesilmesi halkın bilgi alma hakkını engellediği gibi muhalefetin de bu kürsüden, milletin kürsüsünden halka seslenmesinin engellenmesinin, sesinin kısılmasının demokrasiye aykırı olduğunu söylüyoruz.
Özellikle, bizim gibi partiler? Hazineden yardım almayan, bağımsız koşullarda zar zor Meclise gelip grup kuran partilerin medya alanında -ki sansür, baskılama da dikkate alındığı zaman- bu tür canlı yayınlarda kendimizi, görüşlerimizi ifade etmemiz önem arz ediyordu. Hatta, bir ara o kadar? Yapılan anketlerden birini söyleyeyim. Doğu'da, Güneydoğu'da en fazla iki televizyon izleniyordu: Birisi Roj TV, birisi Meclis TV'ydi. Fakat Meclis TV canlı yayınlarını kapattıktan sonra reytingini kapattık, reytingini kaybetti.
Şimdi, burada bir iki örnek vermek istiyorum. Tabii, bu rakamlar hazin rakamlardır. Sadece, çok somut, üç aylık bir rakam vereceğim, çok somut rakamlardan bahsedeceğim.
TRT'de, 1 Ekim 2011-31 Aralık 2011 arası, üç aylık, net, siyasi partilerin yayınlarını çıkardık, TRT'de yapılan. Bu sayısal kayıt analiz ve arşiv sistemi taranmış TRT 1'den TRT haber kanallarına. Mecliste grubu bulunan siyasi partilerin haber yapılma sürelerini açığa çıkardık.
Bakın, sonuçlar çarpıcı. Bu üç aylık sürede AK PARTİ 24 saat 46 dakika 15 saniye. Maşallah değil mi? Ana muhalefet partisi 3 saat 38 dakika 8 saniye, MHP 49 dakika 27 saniye, Barış ve Demokrasi Partisi sadece 18 dakika 45 saniye.
ALTAN TAN (Diyarbakır) - Çok eşit bir paylaşım, eşit!
HASİP KAPLAN (Devamla) - Burada biraz insafın kantarı kaçmış bakın.
İnanın, açın Roj TV'yi, Nûçe TV'yi AK PARTİ haberlerini Meclisle ilgili dinleyin, katlar bunları.
Şimdi, burada bir vicdan sorunu var, bir adalet sorunu var, bir vergi sorunu var. Şimdi, elektrikten alıyorsunuz, vatandaştan paraları, vergileri; yüzde 80'i vatandaşın cebinden çıkıyor, vatandaşın temsilcileri bundan o oranda yararlanamıyorsa orada ciddi bir sakatlık var. O zaman, benim tavsiyem AK PARTİ Hükûmetine, bütün her şeyi özelleştirdiler, TRT'yi de özelleştirsinler, satsınlar, gitsin o da. Ha, diyeceksiniz "Olur mu? Yani bu kamu, habercilik, işte, devlet falan, başka şeyler araya giriyor." Bizim anlamadığımız bir şey var, bir türlü anlayamadığımız. Bakın, Kürtçe ana haber bültenleri var, Anadolu Ajansı izlemiyor; TRT Şeş var, izlemiyor fakat İçişleri Bakanının açıklamalarına, bazı aleyhe açıklamalara özel önem veriliyor ama Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü de oturuyor, özel iş ediniyor, bunların raporunu tutuyor, RTÜK'e gönderiyor bazı kanalları yasaklamak için, kapatmak için; Gün TV'ydi, bölgede yayın yapan diğer televizyonlar için.
Peki, Emniyet Müdürünün RTÜK'te bir protokolü var mı? Yok. Ortaklığı var mı? Yok. Görev verilmiş mi? Yok. Zaten kardeşim, bilmiyorum ama RTÜK'ün bir tane telefonu var, yani şimdi, bu telefon da çok basit.
Şöyle bakarsınız, "444 1 178", her vatandaş arayabilir bundan, şikâyetini iletebilir. Der ki: Şurada ayrımcılık kullanılmıştır, şurada işte aşağılama vardır, şurada tahkir vardır, dizilerle ilgilidir, şeylerle ilgilidir. Bugüne kadar, bir baktık, bir araştırma yaptık, ilginç şeyler çıktı. Bakın, "Tek Türkiye", "Sakarya Fırat", "Kurtlar Vadisi", "Ölümsüz Kahramanlar"; bunların hepsi başta Kürtler olmak üzere farklı etnik yapı ve inançları aşağılıyor. Bugün muharrem ayı. Alevileri de aşağılıyor, azınlıkları da aşağılıyor. Böyle bir yaklaşım? Devlete kendi parasını ver, gitsin, aldığı? Vatandaşını aşağılıyor. Böyle bir yayın politikası dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Şimdi, bu tür dizileri özel olarak yapıp milliyetçiliği, o damarı kaşımanın, halkları birbirine düşman etmenin, birbirinin karşısına getirmenin bu topluma faydası yoktur. Tarafsızlık nerede kaldı, gerçeklik nerede kaldı, doğruluk nerede kaldı şimdi? "Siyasi partiler ve demokratik gruplarla ilgili tek yönlü ve tek taraf tutamaz." diyor yasa. Verdim rakamların sonuçlarını: Ya kardeşim, 24 saat 46 dakika AK PARTİ'ye, bize 18 dakika 45 saniye. Yani bu kadar adaletsiz bir yönetim anlayışı olabilir mi? Bunu ben sorguluyorum yani Sayın Arınç mı talimat verdi "Böyle bir yayın yapın, BDP'lileri almayın?" Kesinlikle hayır. Sayın Arınç'ın kişiliği de, düşüncesi itibarıyla da o TRT yönetimine "Böyle davranın." diye kesinlikle bir talimatı olmamıştı.
Ben İstanbul TRT binasının önüne aracımı park ettim. Açık otopark, yani fişi alıyorsun, bırakıyorsunuz. Ayrıca, özel değil, yani benim milletvekili aracım olmasından değil. Özel güvenlik sorumlusu, "Ben parktan sorumluyum." diye birisi geldi. Evet? "Buraya araç park edemezsiniz." dedi bana. Tanıdı beni, aracın üstünde de Meclis kartı var. Niye? "Ben buranın güvenlik sorumlusuyum." Ben de bırakıyorum, istediğim zaman alacağım, bir şey olursa da sorumlusu sensin dedim, çıktım geldim çünkü orada çalışan 20 personelin hepsi de tanıdıktı. Bu adamın, Sayın Arınç'ın emriyle böyle davranmadığını biliyorum.
Yine TRT'de bir sürü prodüksiyon şirketlerine parayla Kürtçe diziler yapıldı, sanatçılar geldi, şeyler geldi. Arada bir aracı firma var. Sorduk kaç defa ne kadar para, nereye ödediniz? Sonucunu öğrenemedik. Şimdi, bu uygulamalara baktığımız zaman? Ve şuna da bakıyoruz. Hani, ana dilde eğitim? Bugün ana dilde savunma tartışmaları, açlık grevlerinin de temel taleplerinden birisi ama Türkiye'de, tam yüz yılı aşkın bir süredir bu konuda çok ciddi bir mücadelenin olduğunu görüyoruz. Hatta, 89'larda SHP raporunda ana dilde öğretim, daha sonra 92 raporlarında da var. Dikkat edin, yani o dönemde AK PARTİ yok ama sosyal demokrat olarak SHP, o tarihte bunu kendi raporlarına alıyor ama bugün farklı bir noktaya geliyoruz.
Bir türlü bir şeyi öğrenemedik. TRT Şeş, TRT Şeş olarak Kürtçe yayın yapıyor güya. Bir bakıyoruz yayın politikasına giderek öncesinden de değişmiş, bir cemaatin, tıpkı Dünya TV'nin yayın akışı ve propagandasına göre yayın yapmaya başlamış. Ve örneğin Cizre'de gelenektir; biz her sene Cizre'de beş gün, sadece ana dilde Kürtçe festival yaparız. Sanat, tiyatro, sempozyum, şiir, bunların hepsi yapılır. Bir gün TRT Şeş'in muhabirini görmedik. Yok çünkü ilgi alanında değil. Hani diyorlar ya "Biz konuşulan dillerden konuşuyoruz.", hani deniliyor ya "Türkiye'de bazı şeylerin ismi yok." Mesela, TRT Arap var, TRT Avaz var, yabancı dilde elli tane yayın var ama TRT Kürt yok, "TRT Şeş" adı. Niye? İktidar zannediyor ki "TRT Kürt" değil, "TRT Şeş" derse durumu idare edecek.
HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) - "Şeş" de Kürtçe ya!
HASİP KAPLAN (Devamla) - 6 rakamıdır, Latin rakamıdır, rakamdır, dikkat edin 6'dır.
Bakın, bir şey daha söyleyeyim: İktidar şunu diyor, çok net: "Yaşayan dildir." diyor. Hangi diller? "Artuklu Üniversitesinde Yaşayan Diller Bölümünü açtık." Hangi diller? Yaşayan diller. Hangi diller yaşıyor? Canım, işte Kurmanci, Zazaki, Çerkezce, Arnavutça, Boşnakça, Arapça. Ya, kardeşim, bu, yaşayan dil. Geliyor kanuna, Hükûmet tasarısına "konuşabildiği dil" oluyor; geliyor bu Meclisin kürsüsüne, stenografların hepsi "bilinmeyen dil" diyor; gidiyor özel yetkili mahkemeye, özel yetkili mahkemede de "bilinmeyen dil" oluyor.
Şimdi, bakın, 21'inci asırdayız, yüzyıldayız, en temel insan hakları konusunda birbirimizle dalga geçecek zamanı çoktan geçirdik. Bunun faturası ağır oluyor, çok acı oluyor bunun faturası. Orta Doğu kaynıyor. Bakın Suriye'de olan olaylara, Filistin'de yaşananlara bakın, Irak'ta dünden bugüne yaşanan olaylara bakın, İran'da yaşananlara bakın, çepeçevre Türkiye'nin yaşadıklarına bakın. "Yaşayan dil" deyip adını koymadan Kürtçenin, sadece Başbakanın takdiriyle siz bir yayın yaparsanız, anayasal güvenceyi getirmezseniz bu ortadan kalkar. Niye? Bir yönetim değişikliğinde ortadan kalkar.
Şimdi, Samsunspor-Diyarbakırspor maçı oynanacaktı. TRT Şeş dedi ki: "Kürtçe yayını yapacağım." ama Samsunspor karşı çıktı. Düşünebiliyor musunuz? Ve buradan alındı yayın, başka bir kanala götürüldü, Türkçe yapıldı. Yahu kardeşim, Kürtçe insanı ana dilinde "gol" diyemeyecek mi, bir "gol" atamayacak mı yani? Yani, Allah aşkına yapmayın! Şimdi, bakın, salt bu değil; sanatta, kültürde, her yerde. Dün, Kültür Bakanlığının bütçesi vardı. Melaye Ahmed-i Cizîrî'nin divanını basıyor Kürtçe. İyi de, x, w?" Bakın "q" harfi -yani "ka" okunuyor- yasak, yasak. Şu an burada stenografların hiçbirisi yazamaz çünkü öyle talimat verilmiş yönetmelik? Ama TRT Şeş kullanıyor, de facto. Nasıl bir şey? Show TV de kullanıyor, onun da "w"'sı var. Yani burada çok garip bir yaşayan diller karmaşası yaşıyoruz. Yaşayan dil yok. Bir dil bir halk varsa yaşar, o halk o dili yaşatır; o halk bazen binler olur, bazen yüz binler olur, bazen milyonlar olur. Orta Doğu'da Kürt halkı milyonlarcadır. Bakın, Süleymaniye'de, Erbil'de, Hewler'de, Zaho'da, Duhok'ta; hepsinde gidin üniversitelerini görürsünüz, liseleri var, kültür merkezleri var. Yani, bir dilin eğitimini yapmak, o dilin kendi eğitimini, yayınını yapması, o hakkı kullanması yani bir Kürt kardeşin -Sayın Arınç'ın dediği gibi- bir Türk kardeşiyle eşit haklara sahip olması bu ülkenin olması gerekenidir, gerçekliğidir; bu, budur. Eğer biz bu ayrımcılığı aşarsak barışı da sağlarız. Eğer bu ayrımcılığı aşarsak adını doğru dürüst koyarız. Eğer biz bu ayrımcılığı aşarsak onun demokratik ve siyasi yoldan yöntemini de buluruz, çözümünü de buluruz, çözümünü de beraber koyarız. Burada, bunu, konuşarak yapabiliriz.
Şöyle bir gerçeklik daha var tabii: Anadolu Ajansında son zamanlarda rakamlar uçuk. Sayın Arınç açıkladı; emekli maaşları, tazminatlar, her şey çok iyi. Buraya çok ciddi bir bazı kesimlerin ilgisi oldu. Bakıyoruz, filan gazeteden kadrolar oraya geçmiş durumda. Şimdi, bu kadrolar alınırken de dikkat ediyoruz; yandaş ve marjinal, radikal, fundamentalist kesimlerden alınıyor, seçiliyor özellikle. Bakın, dikkatinizi çekmek istiyorum. Seçilirken, aynı zamanda, muhalifine karşı da elinden gelen dezenformasyonu, yalanı, manipülasyonu yapan, basın ahlak kurallarını çiğneyen, basın özgürlüğünü hiçe sayan, çamur at izi kalsın zihniyetiyle yayın yapan, tanıdığımız, hepinizin tanıdığı bazı kuruluşlar. Allah akıl, selamet versin. Bunlar özel uçaklarda çokça gözükmeye başladılar, dikkat edin, Başbakanın uçağında eskiden 1 tane vardı, 3 tane vardı, 5 çıktı, sayılar artmaya başladı.
Şimdi, burada, bu ana dil olayında TRT'nin günahları çok. Doğru dürüst, bir kültürü işleyemiyorsun. Çocuklara eğitim yapamıyorsunuz TRT Şeş'te. Düşünebiliyor musunuz, çocukların izleyeceği programlar yok. Yani öyle bir işlem yapılıyor ki TRT Şeş sadece devletin, Hükûmetin talep ettiği ve kendisinin istediği biçimlerde, konularda yayın yapıyor. Bunların değişmesi lazım. Bu, gensoru açısından, bu, gensoruluk bir konu mu? Hayır, biz şöyle bakıyoruz olaya: Baktığımız konuların başında aynen şudur, Sayın Arınç'ın da dediği gibi, Kürtlere ana dil eğitimi dâhil tüm hakları verilecektir, verilmelidir. Bir Türk ne hakka sahipse Kürtler de aynı haklara sahip olacaktır, olmalıdır. Bu ülkenin barışı da, kardeşliği de, eşitliği de, adaleti de buradan geçer diyoruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyoruz.
Dikkat ederseniz, bu gensoru enflasyonunda da taraf değiliz arkadaşım; açık söylüyoruz, durum bu.
Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kaplan.