| Konu: | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 9 |
| Tarih: | 24.07.2018 |
CHP GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Sevgili Başkan, biraz önce Enis Berberoğlu hakkında yapmış olduğunuz açıklama çerçevesinde bir iki cümleyle sözlerinizi tamamlamak istiyorum. Evet, sizin değindiğiniz konu gerçekten tarihsel yorum ve genetik yorumdu. Ama bu, aynı zamanda sistematik ve amaçsal yorum açısından değerlendirildiğinde ve özellikle "Şüphe özgürlük lehine yorumlanır." ilkesi gereği gerçekten Yargıtay kararı zorlama bir karardır, Anayasa'ya aykırıdır ve diliyoruz ki itiraz üzerine bu karar düzeltilecektir.
İkinci bölüme geçerken benim özellikle üzerinde durmak istediğim konu, sıkça dillendirilen Fransa'daki durum, Türkiye-Fransa karşılaştırmasına dair kullanılan birtakım deyimlerin yerli yerine oturtulması. Çünkü eğer biz burada Fransa'yı referans alacaksak oradaki durumu sağlıklı olarak bilmemiz gerekir ama tabii ki Fransa'yı ne kadar referans almak durumundayız? O da sorulması gereken bir sorudur ama öncelikle Fransa'da 1 Kasım 2017'de sonlandırılan OHAL üzerine iç güvenliğin ve terörle mücadelenin güçlendirilmesine ilişkin kanun ne getirdi? O konudaki ana öğeleri bizimkiyle karşılaştırmalı bir biçimde dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Fransa'da olağanüstü hâl -1955- kanuna göre düzenleniyordu, her uzatılması durumunda kanun çıkarılıyordu ve Anayasa Konseyi bunu denetleyebiliyordu. Ayrıca, olağanüstü hâle ilişkin işlemler de idari yargının denetimine açıktı. Olağanüstü hâlde özellikle öngörülen yaptırımlar ev hapsi, idari arama, derneklerin feshi ve güvenlik alanlarının saptanması olmak üzere farklı kategorilere yayılıyordu. Bu çerçevede olağanüstü hâlin olağanlaşmasına dair çıkarılan kanunda bu yetkilerin, bu önlemlerin daraltılması yoluna gidildi ve bunlar, güvenlik bölgesi belirleme yetkisi, İçişleri Bakanının yetkileri ve aramalar olmak üzere üç kategoride karşımıza çıkıyor.
Güvenlik bölgesi belirleme yetkisi: Vali gerekçeli bir kararla güvenlik bölgesi belirleyebilir ve bu bölgeye kişilerin erişimi idari bir kararla sınırlanabilir fakat bu karar cumhuriyet savcısına bildirilir ve tahdit ve önlemin süresi ile tedbirler arasında ölçülülük ilkesi aranır.
Buradaki başlıca uygulama, yaptırım, bu güvenlik bölgesine giren kişilerin üstlerinin aranması, çantalarının ve araçlarının aranmasıdır ve bunlara rıza göstermeyenler bu bölgeden çıkarlar, girmezler, bir aylık süre söz konusudur, bu süre uzatılabilir fakat ölçülülük ilkesi burada özellikle karşımıza çıkmaktadır.
İkinci yetki İçişleri Bakanının yetkisidir, belli bir kişinin seyahat özgürlüğünü sınırlamasına dair bir yetkidir. Cumhuriyet savcısına bildirmek koşuluyla belirli kişilere elektronik kelepçe uygulaması yoluna gidilebiliyor.
Üçüncü yetki kategorisi ise valinin istemiyle sulh ceza hâkimi, cumhuriyet savcısının görüşünü aldıktan sonra arama tedbirleri alabilir ve bu sırada bazı kişilerin evlerinin ya da iş yerlerinin aranması ve bu yerlerde bulunan belge ya da nesnelere, bunların terör eylemleriyle ilişkisi olması hâlinde el konulması söz konusu olabilir fakat avukatların, gazetecilerin, hâkimlerin iş yerleri için böyle bir tedbir uygulanmaz. Fransa'daki olağanlaştırma yasasına konulan bu önlemler, esasen şu anda görüştüğümüz yasa önerisiyle bazı benzerlikler göstermekle birlikte temelde nitelik farkları da karşımıza çıkmaktadır.
Görüldüğü gibi, bunlar ve öncekiler, hiçbir biçimde, bizde çıkarıldığı üzere olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri benzeri düzenlemeleri kapsamına almamaktadır. Bütün bu işlemler tıpkı OHAL ortamında olduğu gibi bu yasanın uygulanması sırasında da yargının denetimine açık bulunmaktadır ve tabii ki şu ikili denetim her zaman Fransa'da açık: İdari yargı ve anayasa yargısı denetimi. Fakat burada en önemli konu, Fransa'da görevden alma kesinlikle mümkün değildir. Bilindiği gibi, bizde söz konusu olan 100 binin üzerinde görevden almanın çok önemli bir kısmı, hiçbir biçimde terörle ilişkisi olmadığı hâlde sırf ifade ve düşünce özgürlüğü nedeniyle olan görevden almaları kapsamına almaktadır.
Şu soruyu soralım: Acaba Türkiye Fransa'yı örnek almalı mıdır? Fransa'daki durum ile Türkiye karşılaştırılabilir mi? Benim kanaatim odur ki aslında Fransa ile Türkiye arasında belki çok nitelik farkı olmasına rağmen istisnai durumun kural hâline getirilmesi şeklinde özetlenebilir. Fakat Türkiye esasen Fransa'daki durumla değil, kendi anayasasıyla ve Avrupa Sözleşmesi'ndeki konumuyla değerlendirilmek durumundadır. Bunu da zaten burada yapıyoruz. Fakat Fransa'daki durum ile Türkiye arasında ilişki bakımından sorulması gereken şu: Hükûmetsiz kalmış olsak da acaba Fransa'daki bu esinlenme bugünle mi sınırlı yoksa Hükûmet bundan etkilenmiyor mu?
Bilindiği gibi, Fransa'da De Gaulle meydan okudu Fransa tarihine ve kura kura -Bonapartizme özendi- ancak yarı parlamenter yarı başkanlık rejimi kurabildi. Ama bizde De Gaulle'e atfedilen monokrasi kurulabildi 15 Temmuz darbe girişimi sonucu ve bunu kurarken biz Tanzimat, Birinci Meşrutiyet, İkinci Meşrutiyet ve cumhuriyet çizgisindeki kazanımları bir gecede silebildik. Hatta, II. Abdülhamit'in imzasını taşıyan Kanuni Esasi'nin kurduğu Heyeti Vükelayı kaldırabildik. Fransa ise bunu başaramadı. Dün Sevgili Başkan ifade etti "Hükûmet artık yok." diye. O nedenle "Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi"ni kullanmayalım, belki "monokrasi" kullanılabilir. Fransa için öngörüldü ama De Gaulle bunda başarılı olamadı.
Fakat Fransa ile Türkiye karşılaştırmasında belki Fransa'ya acımak gerekir çünkü ben Fransa'daki derslerimde Cumhurbaşkanı Sarkozy'le çok dalga geçtim ama Fransızlar herhangi bir biçimde yaptırım uygulayamadılar. Oysa biz ise yargısız infaz yoluyla gerçekten çok büyük yaptırımlara imza attık. Hatta, bu büyük yaptırımlar dünya çapında yaptırımlardı. Bu bakımdan bu yaptırıma tabi tutulanlara tek reva görülen şey ağaç kabuğu yemek oldu. Hiçbir biçimde yargısal başvuru yolları onlara tanınmadı ve âdeta sevgili Adalet Komisyonu Başkanımın belirttiği gibi... Benim deyimimle OHALİİK yani Olağanüstü Hâl Komisyonu bir tür AK PARTİ'nin gaz odasına çevrildi. O nedenle "Takviye edilmelidir." dedi.
Şimdi, dolayısıyla Fransa ile Türkiye arasında paralellikler kurmak boşuna. Türkiye, çok güçlüdür; Fransa, tıpkı Almanya gibi, Amerika gibi zavallı. Türkiye Hükûmeti gerçekten çok güçlüdür ama bu güç keşke hukuki güç olsaydı, fiilî güç olmasaydı.
Teşekkür ederim dikkatiniz için. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.